- YAZMAK ÜZERİNE
Okuryazar
olmak gerçekten önemlidir.
. Her
yazı yazanı, kendine öyküler, romanlar, şiirler… yazanı değerli bulmak, takdir
etmek ilk adımdır.
Asıl
çok daha geniş bir bakış açısı ile yapılan, yorucu araştırmalar, incelemeler
gerektiren işlerdir....
Özellikle
de eleştirel, analitik yöntemlerle bir entelektüel olarak yazmak bence
hepsinden üstündür.
Bir
de bunları yayımlamak için uğraşı harcamak....
Üstelik
bir de cebinden paralar harcamak…
bu
özellikleri taşıyan insanları, araştırıp, analitik incelemelerde bulunan yalnız
okumakla kalmayıp yazan insanları önemsiyorum ve çok takdir ediyorum.
İnsanlığın
en gelişebilen kesimi okuryazar olup üretebilenler olmuştur.
Tarihte
onların uğraşıları ile siyasette, felsefede ve temel bilimlerde yenilikler ve
ilerlemeler olmuştur.
İnsanın
doğum yolu ile edindiği temel aklını toplumsal ve kişisel tüm veri ve
değerleri de kullanarak kendisini geliştirmesi ve biçimlendirmesi ile elimizdeki
insani "akıl beşeri" akıl olarak çok daha yararlı ve kullanılabilir
bir düzeye gelir.
İşte
bu beşeri akıla sahip olan okuryazarlar hiçbir kimseye yaranmak zorunda olmadan
ve beğenilmeler de beklemeden, yalnızca kendileri için, kendi düşünce ve
uyarıları sonucunda görür, araştırır, inceler ve yazar.
İlk
dönemlerde "yazmak" olmasa bile kendi etrafındakilere anlatırdı,
açıklardı düşüncelerini, fikirlerini…
Bugün
ise çağımız dünyasında her iş dalında teknik ve ticari yapılanma olduğu gibi
kitap yayınlamak da ticari iş olmuştur.
Kitapları
olsun isteyenler elindeki yazıları, kapı kapı dolaştırıp yayın evi arar
durumdadır.
Çok
uğraştırıcı, yoğun görüşmeler de isteyen ve para harcamak gerektiren işler
durumuna gelmiştir.
. Bir sigara 40 TL olmuş ve arkadaş her gün
sigarasını, birasını içer ve kişisel özgürlüklerini paşalar gibi savunur, helal
olsun abime…
Öte
yandan o sigara paketini ağırlığını en az 10 katı ağırlığında olan bir kitaba 200
lira vermeyi aklına bile getirmez…
- "Bu
ne yaa, bir kitap 200 lira olur mu abii", der ve yamuk yamuk güler…
Peki
bu abii kaç kitap alıp okumuştur, evinde bir kitaplığı var mıdır?
Bu çok
sevimli abiinin çocuklarına aldığı kitaplar ne kadardır?
- "Yaa
geç bunları, millet ekmek bulamıyor, sen kitap muhabbeti yapıyorsun!"
Diyen
milyonlarca abii ve ablaa ile toplumun nereden nereye geleceğini var
sayabiliyoruz?
Yalnızca
okumak, ya da yazmak da etmiyor.
Yalnızca
kitap bastırıp, yayınlamak da yetmiyor…
Elinizdeki
var olan toplumu, toplumun insan kalitesini en temel eğitimde ve yapılanmalarda
yükseltemiyor isek, onların düşünsel ve akılcıl anlamda ilerlemesi çok zor.
Bunun
için ailede nasıl bir eğitim, nasıl uygulamalar, yöntemler olabilmeli?
Hele
temel eğitimde, ilkokulda öğrenci hangi temel ilkeler ve bakış açıları ile
yetiştirilmeli?
Tamam,
anladım, "bunu yapacak kalitede öğretmen yok, diyorsunuz; peki öğretmenler
nasıl elde edilecek, nereden gelecekler?
Böylesine
eleştirel, sorgulayan bir analitik düşünme yapısını kazanmadan kusura bakmayın,
ne bir okur olunmalı ne de yazar…
Okuryazar
olabilmek kolay değil, üretici olabilmek hiç de kolay değil; ama yaralı ve
ileriye dönük kalitesi yüksek bir toplum idealine sahip olarak yazabilmek ise
hiç de kolayın ötesinde bir durum.
Önce
bir insan olarak, yazar olarak şu sorularla yüzleşmek gerekir:
- Neden,
niçin ve kimin için yazıyorsun?
- Yazdın
da ne oldu?
- Kime
bir yararı oldu?
- Sana
ne katkısı oldu?
- Ne
kadar tanındın, kimler okudu yazdıklarını?
Çok
mu uzattım?
Doğru,
çok haklısınız.
Bir
sayfayı okumaktan kaçınan, yazıyı görünce yolunu çeviren, "hadi bii okuyayım"
dese bile okuduğunu anlayabilecek düzeyi olmayan koca, koca milyonlar var iken,
ben neler anlatıyorum.
Dijital
çağda okumak çok kolaylaştı, araştırmalar yapmak çok kolaylaştır, derlemecilik
çok kolaylaştı…
Yine
de hiç kimse bununla uğraşmaz, "hemen bir iki satır, tamam, geç…
Okumak,
okuyabilir olmak ilk çocukluk dönemiyle başlar.
Çocuk
kendisi bulacak, araştıracak, seçecek ve kitap edinecek; kendi kitapları
olacak.
Kütüphanelerde
geçirdiği zamanları olacak, kendi karar verdiği…
Yıllar
hep bu yön ve yöntem ile geçecek, kitaplar edinecek, okuyacak ve kitaplarla
yaşamayı kendisine bir biçim olarak seçecek.
Hangi
okula gitmiş, orada ona neler öğretilmiş, hangi diplomaları vermişler…
Bunlar
onun için artık, inanın, pek de bir önem kazanmamıştır.
O
zaten hangi işte, meslekte olsa, nerede çalışırsa çalışsın edindiği bakış açısı
ile hep kendisini geliştirecektir, hem mutlu ve doyumlu olacaktır, hem de
yaptığı işi çok iyi yapacaktır.
Kendi
dünyasında mutlu ve huzurlu olmayı da bunun sonucunda edindiğinde çevresinde
çok kalabalıkların olmasının, ünlü ve beğenilen olmasının hiçbir anlamı
kalmayacaktır.
O bu
tür ilişkileri aramayacaktır bile…
Evet,
kendi başına kalıyor, pek bir yerlere çıkmıyor gözükse bile, o her zaman kendi
düşünceleri, fikirsel varlıklarıyla baş başa olacak ve bunları da yazacaktır;
her şeyden önce kendisi için…
Çağımızın
olanaklarını değerlendirerek internette yazılarını, kısa-uzun yayınlayabilir ve
herkesin okumasına ücretsiz sunabilir…
Kitap
bastırmak ise…
Herkese
açık bir olanaktır ve isteyen değerlendirebilir.
Okuyan
bir dünyadan çok okuyup, araştırabilen, inceleyebilen ve bunları anlayıp,
eleştirel beşeri akıl yoluyla özümseyebilen, içselleştiren bireyler, toplum…
hayal edebilmek…
İnsan
hayal edebildiği sürece, inan olur ve ilerlemeler elde edebilir…
. (fikri hür, vicdanı
hür, irfanı hür nesiller) olsa, ne güzel olur, değil mi?
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı,
06.06.2023, MŞ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: