. Hata Yapmak
İnsan
çok önemli nedenlerden dolayı hata yapabileceği gibi çok önemsiz
nedenlerden dolayı da "hata" yapabilir.
Bazen
de hiç saklamaması gereken, açıkça ortaya koyması gereken bir durumu "saklayarak"
çok daha büyük kötü sonuçlara neden olabilir.
Bir
insanın "hata" yapması insan ilişkilerine zarar verebileceği gibi,
iş dünyasında da büyük zararlara neden olabilir.
Hata
yapmak denildiğinde ilk düşünmemiz gereken şudur:
-
Bilerek ve isteyerek mi yapmıştır ya da hiç bilmeden, düşünmeden bilinçsizce mi
yapmıştır?
-
Hatasını anlar anlamaz hemen durumu düzeltme çabalarına girişip, ileride
pişmanlık yaratacak sonuçları düzeltmek için bir girişimde bulunmuş mudur?
-
Hatalar ve yanlışlar denetlenebilir mi?
-
Hatalar ve yanlışlar saptanabilir mi?
Kişi
davranışlarını, eylemlerini, akıllıca yapılmamış olan tartışmalarını ve
boş konuşmalarını bir an önce görüp, anlayıp, yanlışlarını düzeltmelidir
değil mi?
Bunu
yapabilen kişi hem oluşabilecek zararlardan ve hem de kötü sonuçlardan
kendisini de çevresindekileri de kurtarır.
İçinde
bulunduğu ortamı, kurumu kötülüklerden kurtarır.
İSTENMEYEN
SONUÇLAR doğuran hatalı davranışlarını düzeltmemiş ise artık o kişinin bu
davranışına hata değil "suçluluk" diye de bakabiliriz.
Böyle
kötü bir olay yaşayan bir insan bir daha aynı şeyi yapmamak için kendi
kendine söz vererek olaydan ibret almalıdır.
Hatalarını anlayan
kişinin en çok üzerinde durması gereken ise bir daha bu tür şeylere
yeltenmemesidir.
Asıl
olan ise şudur ki insanın ayni tür yanlışları, hataları bir daha yapmamasıdır.
Kimseye
bir zarar vermemiş olan "hatalar" anlaşıldığında af edilebilir.
Ama
sık, sık tekrarlanan hatalar ise artık bir "suç" olma durumuna
dönüşmektedir.
Hata
yaptığında o kişi beş şeyi uygulamalıdır:
-
Hatasını kabul edip bunu açıkça ortaya koymalıdır.
-
Yaptığı yanlıştan her şeyden önce kendisi için ders almalıdır.
-
Yaptığı yanlışlıkları bir daha tekrarlamamalıdır.
-
Yanlışı nerede ve kime karşı yaptı ise ondan özür dilemeli ve
hatasını anladığını büyük bir içtenlikle açıklamalıdır.
-
Verdiği bir zarar var ise onu hemen düzeltebilmelidir.
Bizler
bir insan olarak gördüklerimizden her zaman bir ders almalıyız.
Ayni
tür hataya yeniden düşmemeliyiz.
Hatalarından
ders çıkarmak ne kadar önemli ise hata yapanı, hatasını kabul ettiğinde af
etmek de o kadar önemli ve güzel bir davranıştır, diye iyi niyet ile
düşünebiliriz.
Bir
arada yaşayan insanlar işte bu nedenlerden dolayıdır ki çok daha dikkatli ve
dürüst davranmalıdır, başkalarına bir zarar vermekten kaçınmalıdırlar.
Karşımızdakinin
güvenini kazanmak için en güzel ve kısa yol ise açık davranmaktır.
Bazen
de yanlış anlamalar, yanlış algılamalar olabilir.
Bunlar
anlaşıldığında ise zaman geçirmeden, durumu güzelce ortaya koyup, düzeltmelerde
bulunmak gerekir.
Ne
kadar içten ve açık davranır isek, insan olarak o kadar daha az hata
yaparız.
İnsanlık tarihi de, devletler tarihi
de yönetici insanların yaptığı bireysel hatalarla doludur.
Başta
bulunan yöneticilerin kişisel yetersizliklerinden, eksikliklerinden,
beceriksizliklerinden ve kötü niyetlerinden dolayı yaptıkları hatalar, yanlış
kararlar öylesine büyük etkilere neden olur ki devletin düzenini bile
bozabilir.
Böylesine
hatalar diğer insanlara, halka çok zarar verdiği gibi düzeltilmesi de imkansız
durumlara neden olmuştur.
Basit
ve sıradan insan ilişkilerindeki durum ile devlet yönetimindeki sorumluların
görev ve yükümlülüklerini birbirinden ayırt ederek incelemek gerekir.
Devlet
içinde "egemenlik yetkisi"nin nasıl ve kimler tarafından
kullanılacağı sorusu, ilk çağlardan günümüze önemini yitirmeyen bir konudur.
Güçler
ayrılığı ilkesi, uzun bir dönemde öğretideki gelişimini tamamlamış gibi görünüp
ilk yazılı anayasa olan ABD Anayasası ile uygulamaya konmuştur.
Çağdaş
"demokratik hukuk" devletlerinde bulunan "güçler ayrılığı ilkesi"
gereği her bir güç devlet yönetiminde "bağımsız ve özgür" davranarak
kendisini gösterir.
Bu
tarihten itibaren "demokratik" rejimlerin "vazgeçilmezi"
konumundadır.
Değişik
yollardan "göreve gelen" ve aralarında "fren ve denge"
mekanizması bulunan farklı organlara verilmesi ile "yasama, yürütme ve
yargı" olarak tanımlanan güçlerin çok iyi işler durumda olması beklenilir.
Siyasi
partilerin demokratik rejimlerde ortaya çıkmasının ve yürütme gücünü kullanmaya
başlamasının güçler ayrılığı ilkesinde ifadesini bulan
"yasama-yürütme" arasındaki dengeyi, yürütme lehine çoğunlukla
değiştirdiği görülecektir.
"Yargı"nın
güçler dengesi sistemindeki konumu nispeten daha sağlam olmakla birlikte bu
özelliğinin özenle korunabilmesi, güçler ayrılığı ilkesinin varlığı açısından
"sigorta işlevini" görmektedir.
Hata
yapmak ya da bilerek görevini kötüye kullanmak, beceriksizliklerden dolayı
devleti zarar uğratmak gibi durumlar olamaz mı?
Olabilir
ve de hep olmuştur.
Nedenleri
neye bağlı olmuş olsa da kamuda bulunan görevlilerin, devletteki yöneticilerin
davranışları, elindeki yetkiyi kullanma biçimleri, yetki ve sorumluluklarının
sınırları "hataları" her zaman sorgulanabilir olmalıdır.
Sorgulamanın
kendi başına ortaya atılması değil "bağımsız ve özgür" yargılama ile
muhakemeye tabi tutulabilmesi gerekir.
Çalışır
bir durumda olması gereken "yargıtay, sayıştay" gibi denetleme
organlarına da bu nedenlerden dolayı çok gereksinim vardır.
Bir
ülkede devlet yönetimi kendi ülkesi ve halkı için adil, çağdaş ve güvenilir
olmalıdır ki ekonomisini geliştirebilsin, eğitimi ve ahlakı yüksek yurttaşları
olsun.
"Her insan
hata yapabilir" diye girdiğimiz açıklamalar artık günümüzde sadece "özel"
alandaki ilişkiler için, belki de, hoş görülebilir.
Devlet
görevlerinde, kamu alanında sorumluluklar taşıyan kişilerin yükümlülüklerini
yerine getirirken dürüst olmaları ve yasalara "tam" uymaları
beklenir.
Denetlenebilecekleri,
yargılanabilecekleri gerçeğinden kaçamayacaklarını çok iyi kavramaları gereken
bir sistem her zaman "herkes" için en ideali olacaktır.
Hoş
görmek, kendi taraftarının yaptığı hataları, yolsuzlukları "yok"
saymak, görmemezlikten gelmek, adam kayırmak… ancak tam uygulanabilen çağdaş,
parlamenter demokratik rejimlerde engellenebilir.
Bunu
da "sağ duyusu yüksek" her "bilinçli yurttaşın" bilmesi ve
istemesi gerekir.
Kişilerin
birbirlerini sade sözlerle suçlamaları, övmeleri ya da sözle yargılamalar, kınamaları
değildir asıl olan.
Özel
ilişkilerde isteyen istediğini sever, sayar, bağışlar ve hatta kucaklaşır.
Buna
bir sözümüz pek olmaz ama devlet ve kamu ilişkileri olduğunda hepimizin
yararına olmak üzere açık bir tutum takınmak ve en iyi rejimi istemek hakkımız
olmalıdır.
Aslında
bu ayni zamanda bir yurttaşlık görevidir de…
Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 04.04.2022, MŞ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: