22 Eylül 2020 Salı

Çocukluğunu Nasıl Yaşamışsa

 Çocukluğunu Nasıl Yaşamışsa

Bir insanın ruhsal yapısının temel taşları ilk doğumundan sonra başlar.

İlk çocukluk, çocukluk, gençlik ve ardından ergenlik dönemlerinde insan aşama şama kendisini bulur, geliştirir, karakter özellikleri belirginleşir.

Ailesinden doğuştan aldığı genetik özelliklerin ne denli belirleyici olduğu biliniyor.

Şimdi artık bilimsel verilere göre ana karnında yaşanılanlar, çevresinden edindiği etkileşimler de önemli deniliyor.

Nasıl bir ortamda doğduğu, yaşamın akışının ritmi, sesler, yüzler, davranışlar... hep en temel yapıyı oluşturuyor.

Ev ve yanındakileri, komşular, yaşanılan mahalle kültürü, mahallenin sokağın sesleri... hep en belirleyici olarak bir temel oluşturuyor.

Huzurlu ve sessiz, uyumlu, güler yüzlü, tatlı dilli ve her şeyden önemlisi kavgası yaşanılmış olan çocukluk dönemleri kişinin karekteristik özelliklerini belirlemenin en etkili özellikleri.

Yanındakiler, anne, baba... en belirgin olarak rol alıyorlar.

Annenin ve babanın kişilik yapıları, davranış biçimleri çocukların üzerinde son derece önemli izler bırakıyor.

İlk dönemlerde çevreden alınan sesler, ışık, hareketler, onların hızları insan beynindeki en az 100 milyar olduğu söylenilen nöronları etkiliyor.

Beyin dıştan gelen tüm sinyalleri hiç yitirmeden alıp, işliyor, kayıt ediyor ve yeniden biçimlendirerek beynin ilgili bölümlerine gönderip oradaki algı ve davranış, duyarlılıkları yeniden biçimlendiriyor.

Beyindeki tüm işlemler hiç durmadan devam ediyor ve kendi kendini devamlı etkiliyor.

Bizim ilk aklımıza gelen "genetik" özellikler ve sonradan oluşan "çevre etkenleri", aile ve sokak, mahalle, okul, köy kent ile birlikte alınan eğitim-öğretim oluyor.

Bunlar tek, tek ve bir bütünsellik içerisinde çok önemli ve inkar edilemez.

Son yıllarda tüm bunlara ek olarak bilim bize beynin ne denli önemli ve belki de en önemli varlık olduğunu kanıtladı.

Evreni düşündüğümüzde boyutu, gücü ve var olabilecek her şeyi ile "büyüklüğü", galaksiler ve onların kendi gezegenleri... tüm bu varlıları daha henüz nasıl yeni, yeni keşfediyor isek, insanlık daha bu alanda çok da yeni adımlar atabiliyor ise, ayni orantıda beyin de öyle, çok çok daha bilinecek, bulunacakları olan bir varlık.

Çocukluk bu yönüyle her şeyi her yönüyle ve hiç durmadan bir bütünsellik içerisinde kayda alınan bir zaman dilimi, kendine öz bir dünya... ve tüm bunları da alp, işleyen bir ultra süper bilgisayar: """"Beyin!"""""

Etkiler, tepkiler, sinyaller, yansımalar, özümsemeler, oluşturmalar, biçimlemeler, yenilemeler, üstünü kapamalar... v. b. ile her şeyi alıp yeniden geriye veren bir bilgisayar sistemi içerisinde bir beyin düşünün bunun akılla ve zeka ile bağlantısını kurun, yazılımcısını, işlemcisini düşünün...

Bu durumda en, en ufak bir ayrıntı bile insanın oluşumunda çok önemli bir yer alıyor.

Aile içindeki sohbetler, sosyal etkinlikler, müzik, mutfak, anne-baba ilişkileri, çocuklar arası iletişim, davranışlar, sesler, kavgalar, sevgiler... her şey... tüm yaşamın en temel yapısını birlikte oluşturuyorlar.

Çocuklukta yaşanılan kavgalar, şiddet, aile içindeki kişilik bozuklukları.. bir çocuğun yaşamı boyunca edineceği en olumsuz etkiler oluyor.

Çocuk ailesinden, çevresinden gördüğü ve üzerinde yaşanmış olumsuzlukları, olayları öylesine iç dünyasında yaşatıyor ki hiç istemediği, en korktuğu davranışları ileride kendisi yeni ailesinde çevresindekilere, çocuklarına yapabiliyor.

Bu nedenle çocukluğunu en huzurlu ve dingin, sevgi dolu yaşayabilen insan ileride de öz güveni yüksek, mutlu, huzurlu ve başarılı oluyor, kendini çok olumlu bir yönde geliştirebiliyor.

Çocukluğum, evim, benim dünyam dediğim ne var ise nereye giderseniz gidin hep sizinle birlikte oluyor.

Unuttuğumuzu sandığımız, bastırıp dibe çöktürdüğümüz, bilinçaltına hapsolunmuşlar da zaman, zaman birden hiç umulmayan yerlerde yeniden ortaya çıkabiliyor.

Yeni, yeni bilimsel araştırmaların günümüzdeki konularından birisi de beynin geçmişte kendi içine kayıt ettiklerini, yaşanmışlıklarını yeniden bir bilgisayar düzenine aktarabilmek ve izleyebilmek.

Çünkü beyin hiç bir "şey"i yok etmiyor.

İnsan unutmak zorunda birçok şeyi, yoksa düşüncelerinin ilerlemesi günün sorunlarına yaşamına yön verebilmesi zorlaşırdı.

Bazı kişilerin çok daha iyi bir hafızaya sahip olabilmesi, bazı olayları, kişileri, tarihler çok daha iyi aklında tutabilmesi ise daha çok genetik özelliklerle ilgili olsa gerek.

Bugün elimizdeki cep bilgisayarları (akıllı telefon) ne denli yenilikçi ve hızlı, verileri alıp, işleyip nasıl hemen geriye başka işlemlere döndürebiliyor ise, bu durumu çok daha ileri ve üst düzeyde ve hızla var saydığımızda göreceğiz ki insanlık bilimsel buluşlar sayesinde dijital çağda, yapay zeka ile birlikte beyni çok daha iyi tanıyacak ve yeni özellikleri elde edecektir.

"Arayüz" denilen teknikler ile beyin ve diğer varlık arasında iletişim sağlanılacak alış- verişte bulunulacak: Beyin-bilgisayar, beyin-robot, beyin-beyin...

Bunlar ile ilgili ilk veriler şu an zaten elde edilmektedir.

Biz normal insanları için önemli olan tüm bunlardan çıkaracağımız sonuç şu olmalıdır:

- Çocukluk çağını en huzurlu ve dingin, güvenli ve sevgi dolu yaşatın!

- Böylelikle onların çocukları da huzurlu ve sağlıklı insanlar olsun. 

    Sevgi dolu günlere...

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.09.22, MŞ.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: