__ Biyografi ve Toplum __
·
Evet,
günümüzde okuma ve yazmayı bilmek çok da önemli değil artık.
·
Ülkemizde 4 milyona yakın kişinin okuma yazma bilmediğini de
düşünelim.
·
Asıl
iş okulları falan bitirmek de değil artık...
·
Yazmak,
yazmak ve "fikir üretebilmek", dile egemen olabilmek, dili bir iğne
oyası gibi örebilmek, beyinsel gücü yazıya akıtabilmektir.
·
Bunu
yapabilen kişiler olduğunda toplum çok sevinip, takdir edeceğine bambaşka
duygulara kapılabilir....
·
Yazmak
denildiğinde ise türlerin kendi arasındaki özelliklerini ve değerliliklerini de
görebilmek gerekir.
·
Biyografi yazabilmeyi üstlenmek ise konu artık orada bir
öykücülük, bir romansılık, kurguculuk da olmayacak demektir.
·
İşin,
yaşamın gerçeklerini tamamıyla bir ham malzeme olarak ele alıp, işleyip, biçimlendirip
yazıya aktarabilmektir.
·
Olayları,
kişileri, çevreyi, tarihleri, olguları ve de hatta dekorları bile gerçeğin tam
da kendisi gibi yazıya aktarabilmek gerekir.
·
Önemli
kişiler kendi biyografilerini güvendikleri kişilere yazdırırlar.
·
Dünyanın
saygın kişilerinin biyografi kitapları en çok beğenilen ve de önemle okunan
kitaplardır.
·
Tarih
kitabının kuru ve sıradan anlatımlarından çok farklı olarak biyografilerde bir
sıcaklık, insana özgü duygusallık da yansıtılır.
·
Konu
edilen kişinin yaşamı bölümlerle anlatılır,
özellikleri, iş dünyası, çevresi, dostları, ailesi, dünyaya bakışı, başarıları,
yenilgileri, felsefesi... işlenir, anlatılır.
·
Aslında çok büyük zevkle ve merakla okunması gereken bir yazı
türüdür.
·
Hem
bir okuma zevki verir, hem de öğretici yönü çoktur.
·
Yine
de bir roman okuyucusu, öykü okuyucusu çok da biyografi okumaz.
·
Toplumun
tabanı zaten pek kitap okumaz.
·
"Okuyorum" diyen kitle ise genelde birbirinden "duyduklarını"
ya da çok "tanınmış" olan kitapları okur. Roman okur,
hikaye okur, bir de tanınmış şiirleri okur...
·
Günümüzde
ise durum çok daha endişe vericidir.
·
Üzülmek
için demiyorum.
·
Değişen koşullarda artık bir yere bağlanıp, okumak, disiplinli bir
okuma yapmak çok zor bir duruma gelmiştir.
·
Akıllı
ve dokunmatik telefonlar herkesi esir almış gibidir.
·
Tüm
zamanlar içinde artık herkes elinde telefon ile sadece başlıklara, fotoğraflara
bakarak "merak" içinde ve hızla dolaşır.
·
Okunulan sayfa sayısı artık hemen, hemen yok gibi olmuştur.
·
Beğeni
almak üzerine kopyala - yapıştır ile geçen zaman okumayı gittikçe çok daha
sıkıcı bir iş durumuna getirmiştir.
·
Araştırmak,
incelemek ve bunun için okumak ve bunların üstüne yazı yazarak fikirleri,
düşünceleri derleyip, toplayıp sunabilmek büyük bir disiplin işi olmuştur.
·
Okumak
ve yazmak artık eskisi gibi değildir.
·
Dijital çağın içine girmemiz ile okuma ve yazma eylemlerinin bireyler
üzerindeki etkisi ve uygulanırlığı değişmiştir.
·
Hemen,
hemen her türlü kitlede bu durum açıkca ortadadır: Cep telefonları, sosyal
medya kullanımı insanları esir almış ve yönlendirmiştir.
·
Bakın, çok saygın, çok deneyimli, önemli yerlerde görev yapmış
kişiler "bile" doğru dürüst bir şeyler yazmıyor artık, okumaktan
kaçıyorlar.
·
Bu
otomatikleşmiş bir refleks durumudur.
·
Düşünülerek,
planlanılarak, hesaplanılarak yapılan davranışlar bütünü değildir.
·
Sosyal
medya (olumsuz) kullanma bağımlılığı artık her yaşa ve kuşağa yayılmıştır.
·
Hah
işte diye başlanılan güne, en son bomba gibi düşen haberlere, gündeme hemen
sarılıp kendilerince izleyip, kopyalayıp, yapıştırarak geçen saatler....
·
Sanki
bir oyun gibi...
·
Oyun
bağımlılığı gibi...
·
Evet yazmayı artık hemen, hemen hiç yapmayan, yapamayan bir toplum
olduğumuz gibi fikir yazılarını görür görmez kaçan bir toplum olduk.
·
Bu
sadece bizim için değil, küresel anlamda böyledir.
·
İnerneti sağlıklı ve olumlu kullanabilen, araştırmalar yaparak,
kendi kişisel gelişiminde kullanabilen insan sayısı gittikçe azalmaktadır.,
·
Öte
yandan internet kullanımı, sosyal medya kullanıcı sayısı artmaktadır.
·
Bu
nasıl oluyor?
·
İkisi
de doğru!
·
Seçici
ve disiplinli, bilinçli kitle bu enstrümanları çok farklı kullanıyor.
(olumlu-yararlı)
·
Tüm bunların ışığında baktığımızda büyük emekler ve uğraşılarla
hazırlanmış olan çok yönlü, çok kişili bir "biyografi" kitabını
nereye koyabiliriz?
·
"Neden"
biyografiyi önemsedim, derseniz, işin zorluğundan ve böyle bir kitabın oluşması
için gereken zamanın çokluğundan, dinleme, not alma, araştırma, inceleme,
yazma, dinletme... gibi aşamalarında görülen uzun çalışmalardan yola çıktığım
için....
·
Evet,
"biyografi kitabı" ile toplumu, ülkeyi değerlendirebilirsiniz:
- Bir ülkenin kendine ait tanınmış
kişisinin kaç tane biyografi kitabı vardır?
·
Bir
inceleme yapılsa iyi olur:
- Türkiye
içerisinde var olmuş kaç tane biyografi kitabı vardır?
·
Biliyorum,
""Bu
da ne yaaa..", diyenler o kadar çok ki...
·
Yok,
öyle değil işte!
·
Bazen
bir değerlendirme, ölçme-biçme yapmak istenildiğinde "çok küçük" ölçü
birimleri de kullanılır. (Denek taşı!)
·
Eğer, çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek isteyen, bilme ve akla
sahip çıkan bir toplum olmak istiyor isek "bu tür" sorularla
ilgilenmemiz gerekir:
- Bilimde nerelerde olduğumuzu sorgulamalıyız!
- Basılan kitapların özelliklerine ve de
değerliliğine bakabilmeliyiz!
- Bilim adamına verdiğimiz yere ve değere
bakmalıyız!
- Yüksek teknolojiye ne kadar para yatırdığımıza
bakmalıyız!
- Üniversitelerin sayısına değil işlerliliğine
bakmalıyız!
- Bir ulusal bağımsızlık savaşını kazanıp yoktan
var edilmiş çağdaşlaşma yolunda bir ülke olma durumundan nerelere geldiğimize
bakmalıyız!
- En yakınındaki kişiler bile birbirine sahip
çıkamadığının nedenlerini düşünmeliyiz!
- Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
kişiliğini, düşüncelerini, devrimlerini, görüşlerini neden bir türlü
"kavrayamıyoruz" diye çok düşünmeli ve endişe etmeliyiz!
- Ülkenin neden elde gitmekte olduğunu
düşünemiyorlar, diye sorgulamalısın!
- Toplumun ve bireylerin temel kodlarıyla neden ve
kimler oynuyor, diye sorgulamalıyız!
·
Belki
de son soruyu şöyle sormalıyım, deneysel bir soru olsun diye:
- Bu yazımı kimler okudu?
.
.
Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.08.23, MŞ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: