GERÇEK ÖĞRETMENLERİNİZ OLSUN YAŞAMINIZDA
İYİ AHLAKLI VE TEMİZ KALPLİ, DÜRÜST ÖĞRETMENLERİNİZ OLSUN
·
Anne ve babamız da bizim İLK ve DEVAMLI
öğretmenlerimiz olduğuna göre, eğer anne ve babamız güzel ahlaklı, ilkeli ve
dürüst, temiz insanlar ise artık bizim yaşam yolumuzun çok iyi başladığını
düşünmeliyiz.
·
Huzurlu ve sevgi dolu ama hem de saygılı, temiz
dilli, öz denetimli ise öğretmenimiz, öğretmenlerimiz başka bir şeylere hiç
gereksinimiz kalmaz.
·
Kendi kendimize bu koşulların da etkisi ile
doğru yolu bulur, İYİ İNSAN olabiliriz.
·
Yok, eğer yaşamınızın bir yerinde karşınıza
çıkan o öğretmen eğer kendi kişilik sorunlarını çözümleyememiş, şiddete ve
saygısızlığa eğilimli birisi ise ve bunu anladı iseniz, hemen onunla çok
mesafeli bir durum yaratarak insan onurunuza sahip çıkabilmelisiniz.
·
Hiç bir koşullarda ve nerede olursa olsun
"insanın onuru" hiç bir biçimde zedelenmemelidir.
·
Bunun da oluşabilmesi yine ilk
öğretmenlerimizin emekleri ve onların nitelikleri ile doğrudan ilintilidir.
·
Toplum bireyleri ne denli etkiliyor ve
oluşturuyor ise, tek tek bireylerin yetişmesi, onların kişiliklerinin
nitelikleri de içinde bulunduğu toplumu etkiler.
·
Bu nedenle de her yerde ve her koşullarda
sadece nitelikli ve düzgün, güzel ahlaklı insanları istemeliyiz, onları
seçebilmeliyiz.
·
Yaşamın getirdiği çeşitli zamansal ve kurumsal
bağlantılarla karşılaştığımız, ayni ortamı paylaştığımız insanları tek, tek
seçemiyeceğimiz çok belli bir gerçektir.
·
Buna rağmen karşılaşılan insanların içindeki
kişilikleri bozuk diyebileceğimiz, insan saygı eksiliği gösterenleri ise
olabildiğince yakınımızdan uzaklaştırmalıyız.
·
Onlara onların içinde bulundukları pozisyonlara
bakarak yakınlaşma göstermek, dostluk ve saygı göstermek ise ne yazık ki hiç de
doğru bir davranış değildir.
·
Böyle yapıldığı sürece de o kişiler kendilerini
daha da bir yükseğe çekerek sınır tanımazlıklarını artırabileceklerdir.
·
İnsan ilişkilerinde en belirleyici olan temel
ölçü ve değerler ise bu bakış açısından irdelenmelidir.
·
Eğer, biz insanı "insan olarak sahip
olduğu niteliği ile" ölçüp, değerlendiremez ise, yaşamın getirdiği
alışkanlıkların ve ezberletilmiş öğretilerin etkisi ile davranır isek hem tek
bir birey olarak kendimize, hem de o topluluğa bir iyilik yapmış olmayız.
·
Belki de diyebilirsiniz ki,
-"Böyle seçici davranır isek, ne
olacak, herkesi beğenmez bir duruma düşmek çok mu iyi olacak?"
- " Onu beğenme, bunu beğenme, ee
sonunda kimse kalmayacak!"
·
Hayır, sözünü ettiğim durum birilerini
beğenmemek, burnu büyüklük yapmak değildir!
·
Asıl olan daha bağımsız ve objektif bir bakış
ile insanları tek, tek inceleyip, değerlendirip, yine kendi ana kişiliğimiz ile
bağdaşıp, bağdaşmayacağını "düşünmek, irdelemek"tir.
·
Daha tarafsız ve somut bakabilmek, düşünerek
davranmayı ve ölçülü, öz denetimli bir tutumu, ilişkileri anlatmak istedim.
·
Bunu yaparken en başta da her zaman olduğu gibi
ilk önce kendimizi iyi değerlendirmemiz ve de çok iyi yetiştirmemiz gerektiğini
unutmuyoruz.
·
Ne yaşamdan kopmak, ne de soğuk ve de içine
kapalı, sorunlu bir kişilik yaratmak değildir ön gördüğüm! Tam tersine, yaşama
ve kendimize sahip çıkarak, yaşamı sevmek ve her istediğimiz alanında kendi
yetenek ve eğilimlerimize göre özgürce yer alabilmektir.
·
Evet, bazen yalnız kalınabilecektir.
·
Yalnız kalmanız gereken çok zaman olacaktır.
·
Ne güzel!
·
Eğer, yalnızlık bizi doyuruyor ve mutlu ediyor
ise oldukca iyi bir donanıma ve düzeye erişmek üzere olduğumuzun da bir
belirtisini görüyoruz, demektir.
·
Yaşam ve zaman kendi sistematiği ve devinimi
ile hiç durmadan devamlı ilerliyor ise, "ben" de bana yine bana göre
en uygun olanı belki de "en iyisi"ni bulmakda, oluşturmada her bir an
devamlı çaba harcayacak ve istemlerde bulunacağım.
·
Bu "BEN" ise, hepimiz de tek, tek
yine her bir an yaşam yolumuzda ilerleyeceğiz, kendi "BEN"imiz ile ama
kısa, ama uzun bir yolda...
Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.04.30, MŞ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: