12 Ağustos 2019 Pazartesi

Türkiye Devletine Sahip Çıkmak İçin

Türkiye Devletine Sahip Çıkmak İçin
·        Türkiye konumu, tarihi ve verdiği Kurtuluş savaşı ile, yeni bir devlet kurmadaki ilkeleri ve azmi ile dünyada tek ve benzeri olmayan bir ülkedir.
·        Bu nedenlerden dolayıdır ki sömürgeci, yayılımcı ve emperyalist ruhdaki devletler uzun zamandır hiç durmadan ve sistematik olarak kendi emellerine ulaşabilmek için Türk halkını içten içe ayartmakda ve ülkenin temel davalarına karşı çıkarmak için uğraşmaktadır.
·        Bu uğraşıları ile her kesime etki yapmaktadırlar.
·        Ulaşabildikleri ve planlayabildikleri kitleler içerisinde dinsel eğilimi olanlar, tarikat ve dergah benzeri yerlerdeki kitleler olabildiği gibi kendilerini solda görmek isteyen ve dünyanın aydınlanmacı bir geleceğe sahip çıkmasını düşünen seküler kitleler de olabilmektedir.
·        Her bir "etki alanı" içerisinde kendilerince yaptıkları planlamalar ve sistematik zihin yönetimleri ile O KİTLELERİN asıl temel almaları gereken ana kaynaktan saptırılarak ve de cımbızla çeker gibi bazı slogan ve manipüle edilmiş doktrinel cümlelerle yönlendirilmesini sağlamışlardır.
·        Asıl hedeflerine ulaşabilmeleri için de ülkenin eğitim sistemini ve ulusal değerlerini de düzenli olarak değiştirmeğe ve yozlaştırmağa gayret etmişlerdir.
·        Bu yolda her zaman da kullanabilecekleri ve de kullanıldıklarını bile fark edemeyecekleri odakları, kişileri, öne çıkanları bulabilmişlerdir.
·        Böylelikle de görüldüğü gibi tüm halkı hangi kitlelerden olurlarsa olsunlar bir tek model içerisine sokmak istemişlerdir: 
     -Ulusal değerlerine, ulusal devlete, vatanın birlikteliğine, devletin kuruluş ilkelerine ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e önem vermeyecek, hafife alacak ve hatta zaman zaman da açıkca karşı çıkacak "kitleler" ve "bireyler" oluşturmaktır.
·        Kısaca bu model bir insan tipini oluşturabilmeleri için de ülkenin her bir yöresinde ve de her bir sosyal-kültürel tabakasında çalışmalar yapabilmişlerdir.
·        Uzun vadeli ve de sabırla, yılmadan yaptıkları bu tür uygulamalarla da ortaya çıkan değişik türdeki kitlelerin dış görünümleri ve de jargonları farklı bile olsa, ana karakterleri ile temelde bir benzerlik taşımaktadırlar.
·        Sol adına, sosyalizm adına, devrimcilik adına verilen tüm öğretiler ve çabalar bile kendi içerisinde incelendiğinde bu gerçek görülecektir.
·        Burada da dışarıdan gelen her türlü dogma ve teorilerin Türkiye gerçeği ve Türkiye kurtuluş ve kuruluş ilkeleriyle olan bağdaşıklığı ve de karşıtlığı incelenmelidir.
·        "Kemalist devletcilik ve kalkınma modeli" ile de oluşturulmak ve kurulmak istenilen bir güçlü, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti tam da bu bakış acılarından incelenmeli ve düşünülmelidir.
·        100 yıllık kurtuluş ve kuruluş mücadelesinden sonra bugün gelinilen noktada ise asıl gerçek ve alınması gereken dersler de kendisini gösterecektir.
·        Her kesimden Türk halkına "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesinin ne denli önemli ve vaz geçilemez olduğunu kavratmak gerekmektedir.
·        Ulu devleti ve özelliklerini, çağdaş, demokratik bir hukuk devletinin ne denli vaz geçilemez olduğunu; tüm yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarımızın devletin elinde olması gerekliliğini... her kesimden insana anlatabilmek ve kavratabilmek gerekmektedir.
·        Din ve inanç konusunda ise zaten var olan temel düşünceler ve de incelikler demokratik ilkeler ile belirlenmiştir.
·        Bunun dışında olarak dini ve inançlar sistemlerini siyasete ve ticarete bir araç olsun diye kullanmak isteyen mekanizmalara karşı da yine herkesden önce gerçek dindarlar ile birlikte Türk halkı aydınlatılmalıdır.
·        Her türlü sorunu kavramada ve çözüm yollarını aramada yine Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi tarihi ve kuruluş temel ilkeleri yol gösterecektir.
·        Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi öz çıkarlarını her şeyden üstün tutmayan ve de kişisel, bölgesel ve de zümresel çıkarlara yönelik hizmetler arayışında ve menfaatinde olan her türlü ekonomik ve siyasi, teolojik, teknik, sosyal hareketler ve akımlar gerçek "yurt sever" yurttaşlar tarafından kabul görülmemelidir.
·        "Kemalist devletcilik" bugün için de gerçektir ve yeniden kavranmalıdır ve uygulama alanlarına sokulmalıdır.
·        Günlük olarak öne sunulan sahte gündemler ve tartışma konularını kabul etmeyerek, devletin ve de halkın, ülkenin devamı ve güçlülüğü için, evrensel değerlerle birlikte kendi "asıl temel ilkelerimizi" konuşmak, incelemek ve başkalarına da kavratmak gerekmektedir.
·        Üzerinde çok konuşulan ve de saptırılarak değersizleştirilmek istenilen söz aslında ne kadar da kısa ve öz olarak bunları anlatmaktadır:
·        Atatürk: "Türk, öğün, çalış!" demektedir. (**)
·        Bu öz deyişi ile Atatürk Türk halkı için önerdiği yöntemi anlatmak istiyor:
    - Sen bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak aklını kullanmalısın ve de buna bağlı olarak da gereken çalışmaları yapmalısın.
   -Boş durmayacak ve çalışacaksın.
   -Ancak bu yöntem ile hem devletine, hem ülkene, hem de geleceğine bir katkın olabilir.
·        Bu düşüncelerin ışığında bize düşen "sağ duyulu" olabilmek, "araştırmak" ve kendi "öz değerlerine" sahip çıkarak "çalışmak"tır.
·        Zor günler geçirdiğimizi düşünenler ise aslında 100 yıl önceki zorlukları ve sıkıntıları bir düşünmelidirler.
·        O günlerden aydınlığa ve kurtuluşa çıkmaktaki "ana güç" bizim bir Mustafa Kemal Atatürk'e sahip olmamız değil miydi?
·        Onun gösterdiği yolda ve ilkeleriyle, çabalarıyla neleri aşıp, nasıl bir devlet haline geldiğimiz hiç unutulmamalı ve devamlı da incelenip, yeniden öğrenilmelidir.
·        Evet, bugün bir Atatürk, bir kurtarıcı yoktur.
·        Ama dünya tarihinde gerçekten tek beğenilen önder olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yapıtları, ilkeleri ve gösterdiği yol, sosyal ve ekonomik modeli, devletciliği ve çağa bakışı, vizyonları hep yanı başımızdadır.
·        O ne bir diktatör oldu ne de bir firavun.
·        Atatürk aklını kullanabilen, zeki ve de vizyon sahibi, çalışkan bir örnek insan, bir askeri kahraman, ama çok önemli bir devlet adamı ve düşünür idi.
·        Atatürk dogmalardan ve kaprislerden uzak "bilime, sanata ve estetiğe" çok önem vermiş, kişisel menfaatleri değil "ülkesinin kalkınması" için çalışmış bir insan olmuştur.
·        Yapılması gereken bunlara sahip çıkarak bu yolda düşünmek ve çalışmaktır.
     
   Saygılarımla...
     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.08.2019, K.

..........** Öğün sözcüğü, "og" kökünden türetilmiş, öz Türkçe olan ve "aklını kullan" anlamına gelen bir sözcükmüş.
......... Atatürk, "Türk, aklını kullan, çalış, güven" demiştir.
“öğ” = “akıl / us” olduğuna göre, benzer biçimde, “öğ-retmek” = “akıl-landırmak” ve “öğ-retim” = “akıl-landırma işlemi” oluyor. Yine, “öğ-renme” = “akıl edinme” işi oluyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: