16 Ağustos 2018 Perşembe

KÖR HAFIZ'ı tanır mısınız?

KÖR HAFIZ'ı Tanır mısınız?
Vatan Savunmasına Çocuklar da Katıldı!
Vatan Savunmasına Öğrenciler de Katıldı!
Bakın bu vatan öyle “lak luk”larla bom boş bir yurt olmadı.
İzmirli "benzinci KÖR HAFIZ"ı tanır mısınız? 
Kemeraltı'nda 60 yıl çakmaklara benzin satarak geçimini sağlamış sessiz bir insan...
Konak Sineması ile pasajının önünde tezgâhını açtı yıllarca..
Alçak bir  hasır iskemlede otururdu, boynuna asılı bir tablada bazı şişeler asılı olurdu.
Elinde tuttuğu tarak destesini şakırtatarak hafif bir sesle hep ayni kalıplarını yinelerdi gün boyu:
... "Ayna var, tarak var! Dikiş iğneleri, çengelli iğneler, bellere lastik, elbiselere askılar, yakalara balina, çakmaklara benzin". ...

Binlerce kişi gibi ben de çok kez önünden geçtim.
Hem de hikayesini hiç bilmeden....
Ne yüce bir kişilik imiş aslında, övünmemiz gereken...
Adı Mustafa Ayrıközü, İzmir’de 1902 yılında doğmuş.
Tıbbiye’de başarıyla okumuş bir öğrenciymiş.
Mezun olup yaşamını hekim olarak sürdüreceğini hayal ederken, vatan savunması için Antep’e asker olarak gönderilmiş.
İşgal altındaki Antep’de Fransızlar’a karşı savaşırken sağ gözünü kaybetmiş, ardından Musul iline gönderilmiş.
Musul’u da İngilizler işgal etmişti.
O cephede de İngilizler’e karşı savaşırken, Mustafa bu kez sol gözünü kaybetmiş.
İki gözünü de kutsal bildiği vatan topraklarına veren İzmirli Tıbbiye öğrencisi Mustafa Ayrıközü, memleketi İzmir’e döner ve okuluna devam edemez.
Kemeraltı çarşısında 60 yıl sürecek olan seyyar satıcılığa işte böyle bir destansı dramla başlar.
Sadece Kör Hafız mı katıldı vatan savunmasına?
On binlerce genç, öğrenci, tıbbiyeli...
Her biri düşünmeden yurt savunmasına katıldılar, canlarını verdiler.
Ne akıllarında bir şehitlik, ne de şehit aylığı beklentisi vardı!
Unutmayınız ki bizim asıl gücümüz Mustafa Kemal Paşa'nın emperyalizme karşı gelmesi ve Ulusal Kurtuluş Savaşı iledir.
Kimsenin bir “izm”ini falan da bilmeden, beklemeden...
Günümüzün asıl sorunu da bu zaten.
Yendik diye düşündüğümüz emperyalist ülkeler hiç unutmadılar.
Davalarında adım, adım ilerlediler.
Özellikle Atatürk'ün ölümünden sonra Türkiye için oynanan oyunlar çok derinlemesine bir yaygınlıkla kol sardı.
Her türlü kesimi ve varlıkları, alanları ele geçirdiler.
Ne aydınımız kaldı, ne de gazetecilerimiz, ne de siyasetcilerimiz...
Hepsi de bu çekim ve etki alanının içine girdiler.
İmroz'da öğrenci iken bizim de kazandığımız ruh şöyle idi:
- Nereye olursa olsun, giderdik öğretmen olarak, hiç bir şey de beklemezdik kendimiz için.
- Yeter ki eğitim seferberliğinde biz de olalım.
- Yoksul köy çocuklarına yararlı olalım, köyü kalkındıralım.
Bizler işte bu bilinçle yetiştik.
Ne “Köy Enistitüsü”nü duymuştuk ne de ille de yüksek okullara gideceğiz diye bir derdimiz vardı.
Ben açıkca söyleyebilirim, o zaman içinde, okulda iken, ne yüksek öğretmene gidilebileceğini biliyordum, ne de bir öğretmenim beni ne uyarmıştı, ne de yönlendirmişti.
Okumayı, dürüstlüğü, yurt severliği öğrenmiştik sessizce. 
Bizler birer İLKOKUL ÖĞRETMENİ olacaktık ve milletimize hizmet edecektik.
Bu kadar!
Başka bir şey yok!
Yalın, açık ve sade...
50 yıl geçti aradan.
Bu durumu, bu olguyu bugün anlamak çok zor olabilir.
Ama bizimle yetişmiş, bizim ardımız sıra İmroz'da okumuş olan kardeşlerimiz ise bunları çok iyi bilmiş olmalıdırlar.
Yıllar sonra başka şeyler söylemek isteyen olursa da kendi bileceği bir durumdur.
Bizlerin bu bilince erişmemizi sağlayan insanlara, vicdanlı öğretmenlerimize teşekkür ediyorum, saygı duyuyorum.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 
11.08.2016 - 02:10.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: