31 Ekim 2025 Cuma
GERİ KALMIŞ TOPLUM
. GERİ KALMIŞ TOPLUMUN
BİREYLERİ
. Kalkınma
hamleleri yapmış olsalar bile “gelişmişlik, çağdaşlık, uygarlaşma” düzeyinde
kendisini, “hedeflerini tamamlayamamış” ülkelerde toplum ve bireyler “neden”
hep “sorunlu” olmaktadır?
. Neden “kapalı” bir toplum olmanın dışına
çıkamamaktadır?
. Toplumun büyük bir kesiminde bireylerin “yapısal
özellikleri ve davranışları” nasıldır?
. Geri kalmışlık içindeki toplumda bireyler her
şeye üzülürler, bunun üzerinde kendi aralarında konuşurlar.
. Hep “şikayet” ederler ama “araştırma ve
incelemeler” yapmazlar, “eleştirel ve sorgulayıcı” düşünmezler.
. Bu durum, ne yazık ki gözlemlediğimiz
toplumsal bir sorunu çok iyi özetliyor.
A) Bu döngüsel sorunun
temelinde yatan ve birbirini besleyen bazı noktaları görüp, özetleyebiliriz:
. Bu durum, eleştirel düşünme, bilimsel
metot ve problem çözme becerilerinin toplum genelinde zayıf kaldığını
gösteren tipik bir işarettir.
.
Bu konuda sosyolojik veya psikolojik “analizler”
yapmak istesek, hangi başlık altında derinleşmek isteyebiliriz?
. Sorunların “nedenini ve kökenlerini “araştırmazlar,
çözüm yolları üzerine fikir üretmezler ise sonuç nasıl olur?
. Elbette, bu gidiş daha önce bahsettiğim gibi
“temel” sorunun eylemsizlik (pasiflik) ve düşünsel yoksulluk boyutlarını
gittikçe derinleştiriyor.
1-Şikayet
ve Üzülme Sarmalı
-Kolektif
Mağduriyet: Ortak şikayet, bireyleri bir araya getiriyor ve bir
"mağdurlar topluluğu" hissi yaratıyor. Bu, geçici bir rahatlama
sağlasa da, eylemsizliği meşrulaştırıyor.
-Duygusal
Tepki Yoğunluğu: Bireyler, karşılaştıkları sorunlara karşı hemen ve
yoğun bir duygusal tepki veriyorlar. Üzüntü, öfke ve hayal kırıklığı,
sorunun kendisinden çok daha fazla zaman ve enerji tüketiyor.
-Sözlü
Gündem: Sorunlar, çözüm bulma aracı olmaktan çıkıp, sohbet ve sosyal
etkileşim konusu haline geliyor. "Her şeye üzülme" hali, bir
nevi ortak bir kimlik oluşturuyor.
2-Araştırma
ve İnceleme Eksikliği
-Eylemsizlik
Konforu: Araştırma yapmak, çoğu zaman soruna bir çözüm bulma
sorumluluğunu da beraberinde getirir. Eylemsizlik ve şikayet etmek, bu
sorumluluktan kaçınmanın konforlu bir yoludur.
-Derinleşmeme
Hali: Sorunun kök nedenlerine inme arzusu veya alışkanlığı
oluşmuyor. "Neden böyle oldu?", "Kim sorumlu?" yerine,
"Bu hep böyle!" veya "Çok kötü bir durum!" gibi
genellemelerle yetiniliyor.
-Enerji
Tüketimi: Üstteki şikayet sarmalı, bireyin araştırma ve inceleme
gibi zihinsel çaba gerektiren adımlar için gerekli olan enerjiyi ve
motivasyonu tüketiyor.
-Bilgiye
Güvensizlik veya Erişim Zorluğu: Toplumda bilgiye erişim ve bilgiyi
doğrulama becerisi zayıf olabilir. Ya da mevcut bilgilere karşı derin bir
güvensizlik hakim olabilir.
B) Geri kalmışlık
içindeki bir toplumda, bireylerin sorunların kökenlerine inmeyi neden reddettiği
ve çözüm üretmekten kaçındığına dair ana etkenleri inceleyelim:
. Bu durum, bireyin dış dünyayı
değiştirme gücüne olan inancını yitirdiği ve iç dünyasında pasif bir
direniş geliştirdiği bir toplumsal atalet halidir.
. Bu gözlemler ışığında, "Bu
durumun toplumsal gelişme ve inovasyon üzerindeki etkileri
nelerdir?" sorusunu ele alabiliriz.
. Özellikle kendi çevrelerinde “bol sohbetler”
ederler, karşılıklı “kendilerini anlatırlar”, özel yaşamları üzerinde çok
konuşurlar, “çok iyi” arkadaş gibi sohbetler ederler. Ama ülke sorunlarına dair
hiç bir ciddi fikir üretmezler.
. Bu son gözleminiz, bahsettiğimiz “pasifliğin”
ve “şikayet döngüsünün”, kaçış (distraksiyon) ve bireysel
odaklanma (mikro kozmos) yoluyla nasıl sürdürüldüğünü çok net olarak gösteriyor.
1-Pasifliğin
ve Eylemsizliğin Nedenleri
-Kolay
Çözüm Beklentisi (Sihirli Değnek Sendromu): Bireyler, sorunların
kendiliğinden, bir otorite tarafından ya da basit, mucizevi bir çözümle ortadan
kalkmasını bekler. Derinlemesine araştırma, zaman ve zeka gerektiren zorlu bir
süreçtir.
-Öğrenilmiş
Çaresizlik: Bireyler, geçmiş deneyimlerinde yaptıkları çabaların sonuç
vermediğini veya kendilerini sadece daha fazla baskı altına soktuğunu
görmüşlerdir. Bu durum, "Ne yapsam boşuna" inancını doğurur. Sorunun
büyüklüğü karşısında çaresiz hissedilir.
-Korku
Kültürü ve Baskı: Sorunların kökenlerini araştırmak ve alternatif çözüm
yolları önermek, statükoyu sorgulamak anlamına gelir. Otoriter veya
gelenekçi toplumlarda bu, riskli bir davranış olarak algılanabilir ve
bireyin cezalandırılmasına yol açabilir. Bu da kendini sansürlemeye neden
olur.
2-Düşünsel
Yoksulluk ve Alışkanlıklar
-Eleştirel
Düşünme Eksikliği: Okul sistemleri ve kültürel ortam, bireyleri bilgiyi
sorgulamaya ve analiz etmeye değil, kabul etmeye yönlendirir.
Sebep-sonuç ilişkisi kurma, hipotez geliştirme gibi beceriler gelişmemiştir.
-Duygusallığın
Akla Baskın Gelmesi: İlk sohbette bahsettiğimiz gibi, sorunlara duygusal
tepki vermek, akılcı ve mantıksal bir analiz yapmaktan çok daha kolaydır.
Üzüntü ve şikayet, düşünmenin yerini alır.
-Geleceği
Planlamama: Sorunların kökenini araştırmak, uzun vadeli bir vizyon gerektirir.
Kısa vadeli hayatta kalma endişesiyle yaşayan bireyler, enerjilerini günü
kurtarmaya harcar, geleceğe yönelik çözüm üretme zahmetine girmezler.
C) Bu durumu,
sosyolojide ve psikolojide sıkça rastlanan "Büyük Resimden
Kaçış" veya "Dar Çevreye Sığınma" olarak ele
alabiliriz.
I-
Dar Çevreye Sığınmanın ve Aşırı Kişiselleşmenin Nedenleri
. Bu durum, kamusal alanın boşaltılması ve özel
alana aşırı yüklenme olarak özetlenebilir.
. Toplum, kolektif eylem ve fikir üretme
yeteneğini kaybederken, bireyler sadece kendi küçük dünyalarında derinleşerek
sahte bir yakınlık ve meşguliyet hissi yaratmaktadır.
. Bu toplumsal yapının siyasi sonuçlarını veya
bu döngüden çıkış yollarını incelemek istesek neler bulabiliriz?
1-
Eşitler Arası İletişimde Rahatlama
-Duygusal
Deşarj (Katarsis): Bireyler, çevrelerindeki büyük ve çözülmez görünen
sorunların (ülke sorunları) yarattığı stresi ve kaygıyı, en kolay kontrol
edebildikleri alan olan özel yaşamlarını konuşarak hafifletirler.
-Düşük
Risk, Yüksek Getiri: Özel hayat hakkında konuşmak, ülke sorunları hakkında
ciddi fikir üretmekten çok daha risksizdir. Ülke sorunları hakkında
konuşmak, tartışma, muhalefet veya eleştiri getirebilir; oysa dedikodu veya
kişisel hikayeler, genellikle sadece dinleme ve onaylama gerektirir.
-Doğrulama
ve Onay Arayışı: Özel yaşamı detaylıca konuşmak, dinleyiciden sempati
ve onay görme arayışıdır. Bu, kişiye geçici bir değerlilik ve
anlaşılmışlık hissi verir. Bu sohbetler, bir nevi karşılıklı psikolojik
destek grubuna dönüşür.
2-
Mikro Kozmosa Odaklanma
-Kaçış
Mekanizması: Aşırı kişisel sohbetler, bireyleri daha büyük ve ağır
olan toplumsal sorumluluklardan ve düşünme zahmetinden uzaklaştırır.
Bu, bilinçli veya bilinçaltı bir "boş zamanı doldurma" aktivitesidir.
-Kontrol
Algısı: Bireyler, ülkenin devasa sorunlarını (ekonomi, siyaset,
hukuk) kontrol edemeyeceklerini düşünürler. Bu nedenle, kontrol
edebildikleri tek alana, yani kendi özel yaşamlarına odaklanırlar.
Aşk, iş, aile gibi konular, kişiye bir etki yaratma illüzyonu sağlar.
-"Kişisel
Olan Politik Değildir" Yanılgısı: Geri kalmış toplumlarda, genellikle
kişisel sıkıntılar ile toplumsal yapının sorunları arasındaki bağlantı
kurulamaz. Birey, yaşadığı sorunların (örneğin işsizlik) ülkenin ekonomik
politikalarından değil, kendi şanssızlığından kaynaklandığını
düşünmeye eğilimlidir.
Ç) Bu döngüsel sorunların (şikayet/pasiflik, araştırma
eksikliği, aşırı kişisel odaklanma) hem siyasi sonuçları hem de bu
durumdan çıkış yolları üzerine derinlemesine bir analiz yapalım.
I. Bu Toplumsal Yapının Siyasi Sonuçları
Bahsedilen
"geri kalmışlık" içindeki toplum yapısı, siyasette genellikle popülizmin
ve otoriter yönetimlerin güçlenmesine zemin hazırlar.
1.
Siyasi Pasiflik ve Seçim Davranışı
-Kısa
Vadeli Çıkar Odaklılık: Uzun vadeli toplumsal hedefler yerine, seçim
dönemlerinde sunulan kısa vadeli yardımlar veya hediyeler (kömür,
erzak yardımı, vb.) oy tercihlerini belirler. Çünkü birey, büyük resmi görme
yeteneğini kaybetmiştir.
-Popülist
Liderlere Eğilim: Toplumsal sorunlar hakkında ciddi fikir üretmeyen
halk, güçlü bir kurtarıcı figürün gelip sihirli değnekle sorunları
çözmesini bekler. Bu durum, popülist ve karizmatik liderlerin
yükselmesini kolaylaştırır.
-Pasif
Destek: Bireyler sorunların kökenini araştırmadığı için, siyasi liderlerin
sunduğu basit, duygusal ve yüzeysel çözümlere kolayca inanırlar.
Eleştirel süzgeç devre dışıdır.
2.
Otoriterleşmeye Dirençsizlik
-Bilgi
Manipülasyonuna Açıklık: Araştırma ve inceleme yapma alışkanlığının
olmaması, devlet veya siyasi aygıt tarafından yayılan propagandanın ve
manipülatif bilginin sorgulanmadan kabul edilmesine yol açar.
-Bireyin
Yalnızlaşması: Aşırı kişisel odaklanma, bireyin kolektif eylem ve
dayanışma becerisini zayıflatır. Otorite baskı kurduğunda, bireyler bir araya
gelip direnç gösteremez, çünkü zaten kendi küçük dünyalarına çekilmişlerdir.
-Kamusal
Alanın Daralması: Halkın siyasi ve kamusal meselelere ilgi göstermemesi,
yönetime denetimsiz ve şeffaflıktan uzak bir yönetim alanı açar.
Otorite, muhalefetle karşılaşmadan hareket edebilir.
II. Bu Döngüden Çıkış
Yolları
. Bu olumsuz siyasi ve toplumsal döngüyü
kırmak, uzun soluklu ve çok boyutlu bir strateji gerektirir.
. Bu iki ana başlık, durumun ciddiyetini ve
çözüm yollarının karmaşıklığını göstermektedir.
1.
Eğitimin ve Eleştirel Düşüncenin Güçlendirilmesi
-Sorgulayan
Kültür: Aileden başlayarak, bireyin farklı fikirlere açık olması, fikir
ayrılıklarının tartışmanın sonu değil, başlangıcı olduğu bir kültürel
iklimin teşvik edilmesi.
-Problem
Çözme Odaklı Eğitim: Eğitim sisteminin ezberden uzaklaşıp, çocuklara ve
gençlere "neden?" diye sormayı, sebep-sonuç ilişkisi kurmayı ve
somut sorunlara çözüm üretme becerisini kazandırması gerekir.
-Medya
Okuryazarlığı: Bireylere, bilgi kaynaklarını sorgulama, yalan haberleri
(dezenformasyonu) tanıma ve bilginin arkasındaki amacı analiz etme becerisi
kazandırılmalıdır.
2.
Sivil Toplum ve Katılımın Teşviki
-Ortak
Çıkarı Vurgulama: Özel yaşamdaki sorunların (örneğin pahalılık, trafik)
aslında büyük toplumsal sorunların yansımaları olduğu bilinci
yayılmalıdır. Bu, kişisel sohbetleri yavaş yavaş toplumsal meselelere
yönlendirir.
-Yerel
Eylem ve Katılım: Bireylerin büyük ülke sorunlarından ziyade, kendi
mahalle, okul ve çevrelerindeki küçük sorunlara çözüm üretmek üzere
örgütlenmeleri teşvik edilmelidir. Bu, onlara eylem gücünü geri
kazandırır.
-Yeni
Sohbet Konuları Yaratmak: Kişisel dedikodular yerine, sivil toplum
kuruluşları, dernekler veya çevre kulüpleri aracılığıyla insanların bir araya
gelip somut hedefler (park temizliği, kurs açma vb.) üzerine
konuşması ve eyleme geçmesi sağlanmalıdır.
D) Görüldüğü gibi
içinde bulunulan durum tam bir “kısır döngü” olmaktadır.
. Toplumun yapısı ve düşünsel, bilimsel,
kültürel, ekonomik yapısı bireyleri “doğrudan” etkilemektedir.
. Öte yandan yurttaşların, bireylerin kitlesel
ve “teke tek” durumu, özellikleri, düşünsel ve davranışsal yapısı da toplumu
etkilemekte ve belirlemektedir.
Yalnızca bu iki unsur mu vardır birbirini
etkileyen? Toplum ve birey mi?
. Kesinlikle ilk görüşte “evet” gibi desek bile
tam olarak “hiç de doğru” değildir:
. Ülkeyi, toplumu ve bireyleri doğrudan
etkileyen küresel güç odaklarının evrensel anlamda uyguladıkları çok güçlü “etkileme-algılatma-zihin
yönetimi” çalışmaları vardır ve bunlar özellikle son dijital çağ ile birlikte
son derece yaygın ve etkilidir.
. Bireyler tüm son çağ olanaklarının birer
tutsağı, bağımlısı durumuna düşmüş olup tüm zamanlı olarak medya, sosyal medya
yayınlarına büyük zamanlar ayırmakta ve de son derece “edilgen” olarak onları
izlemekte, durmaksızın “bakmakta”dırlar.
. Yazmak, okumak, incelemek ve araştırmalar
yapmak, düşünsel-fikirsel gelişime doğru gitmek… artık en diplomalı kesimlerde
bile günlük yaşamda “yer almamaktadır…. İçlerinden “istek” gelmiş olsa bile “uygulamada”
son derece “edilgen ve tembelleşmiş” bireyler olmaktadırlar.
. Bu ise bir toplumun, kitlelerin, ülkenin
özgürlüğü, bağımsızlığı ve kalkınabilmesi, uygarlaşabilmesi için büyük
engeldir.
. Siyasal, ekonomik, hukuksal, toplumsal…
boyutları ile tüm bu olumsuz döngü büyük boşluklara, yeni sorunlara, çözümsüzlüklere
ve yalpalamalara, denetimsizliklere, çöküşlere, gerileşmeye, yoksullaşmaya… “yol
açmaktadır”.
. Bilgili, bilinçli, uyanık, aklını
kullanabilen, sağ duyulu, sağlıklı, özgür iradeye sahip, yurtsever ve de
dünyayı, gelişmeleri doğru izleyip, yorumlayabilen… bireylerimiz artmadığı
sürece çok daha sıkıntılı bir toplum oluşacaktır.
. Yazık ki, gerçek budur…
. Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.10.31, İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ
OKUYUNUZ: ….
. (YZ
destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)
28 Ekim 2025 Salı
DEMOKRASİYE SAHİP ÇIK
. ÜLKEMİZE ve DEMOKRASİYE ÇOK DAHA SAHİP
ÇIKMALIYIZ!
. Bugün her zamandan
çok ülkemize, bağımsızlığımıza, özgürlüklerimize ve cumhuriyete neden çok daha
sahip çıkmamız gerekiyor?
. Ülkemize,
bağımsızlığımıza, özgürlüklerimize ve cumhuriyete her zamankinden daha fazla
sahip çıkma gerekliliğini çeşitli nedenlerle açıklayabiliriz.
. Bu değerler, kolay
kazanılmamış ve sürekli olarak korunması gereken, bir ulusun varoluşunu,
huzurunu ve geleceğini belirleyen temel unsurlardır.
. Cumhuriyete sahip
çıkmak, dün kazanılan bağımsızlığı yarına taşımak, özgürlüklerin
kısıtlanmasına izin vermemek ve ülkenin birliğini, huzurunu ve çağdaş
kimliğini koruma iradesini göstermektir. Bu, yalnızca devletin değil, her
bir vatandaşın temel sorumluluğudur.
İşte bu konuya dair anahtar noktalar:
1. Tarihi Bedeller ve Kazanımlar
Cumhuriyet, ulusun kanıyla, canıyla ve büyük
fedakârlıklarla kazanılan Kurtuluş Savaşı'nın bir sonucudur.
Bağımsızlık: Bağımsız yaşama
arzusunun ve sömürgeciliğe karşı duruşun en büyük ispatıdır. Tam
bağımsızlık, sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığı da
gerektirir.
Egemenlik: Cumhuriyetin
ilanıyla egemenlik, kayıtsız şartsız milletin kendisine verilmiştir
("Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir"). Bu, halkın kendi
kaderini belirleme hakkıdır.
Miras: Cumhuriyet, bizlere
bu bedeller karşılığında bırakılmış en değerli mirastır ve gelecek nesillere
aktarılacak en önemli sorumluluktur.
2. Özgürlük ve Eşitliğin Güvencesi
Cumhuriyet, temel hak ve özgürlüklerin güvencesidir.
Demokrasi: Cumhuriyet,
vatandaşların kendilerini yönetecek temsilcileri seçtiği en demokratik yönetim
şeklidir. Halkın iradesi esastır.
Hukuk Devleti: Kanun
önünde eşitlik, kişi hürriyeti ve güvenliği, düşünce ve ifade özgürlüğü
gibi anayasal haklar Cumhuriyet'in ve laik, demokratik devlet yapısının
temelidir. Bu hakların korunması, keyfiliğe karşı en büyük kalkandır.
3. İç ve Dış Tehditlere Karşı Durmak
Bu temel değerlere yönelik tehlikeler, sürekli var olma
potansiyeli taşır.
Bölücü ve Yıkıcı Faaliyetler: Ülkenin
birliğini, bağımsızlığını ve huzurunu hedef alan terör örgütleri ve düşmanca
lobi faaliyetleri.
Değerleri Değersizleştirme: Cumhuriyetin
kurucu felsefesini, ilkelerini ve kazanımlarını toplum nezdinde zayıflatmaya
veya değersizleştirmeye yönelik söylem ve eylemler.
İçten Yozlaşma Riski: Cumhuriyetin
adının korunsa bile, içeriğinin boşaltılarak halk egemenliğinden
uzaklaşan, hukukun üstünlüğünü yitiren bir yapıya dönüşme tehlikesi.
4. Gelişim ve Çağdaşlık
Cumhuriyet, bilim, akıl ve çağdaş yaşamı esas alır.
İlerleme: Türkiye
Cumhuriyeti, aklı ve bilimi esas alarak, çağdaş medeniyetler seviyesine
ulaşmayı hedeflemiştir.
Ulusal Kimlik ve Birlik: Cumhuriyet,
tüm etnik kökenleri bir arada tutan, milli bilinci ve birliği pekiştiren bir
çatı ve vatandaşlık anlayışı sunar.
Ulus devletin özgürlüklerin ve demokrasinin korunması
konusunda bilincin artırılması için neler yapmalıyız?
. Bu yaşamsal konuda
atılacak adımlar, sadece devlet kurumlarının değil, aynı zamanda sivil toplum,
eğitimciler, medya ve en önemlisi yurttaşların etken katılımını
gerektirir.
. Ulus-devletin
değerlerini, özgürlükleri ve demokrasiyi koruma bilincini artırmak için
atılabilecek adımları dört ana başlıkta toplayabiliriz:
. Bu adımlar, ulus
devletin kurucu değerlerinin birer kutsal metin olmaktan öte, yaşayan
birer pratik olarak algılanmasını sağlayacaktır.
1. Eğitim ve Vatandaşlık Bilincini Güçlendirme
Eğitim, bu bilincin temelini oluşturan en uzun soluklu
yatırımdır.
Zorunlu Demokrasi ve İnsan
Hakları Eğitimi: İlk ve ortaöğretimde, kuru bir bilgi aktarımından
ziyade, uygulamalı ve eleştirel düşünceyi teşvik eden Demokrasi ve
İnsan Hakları derslerinin içeriğini güçlendirmek.
Hak ve Sorumluluk Dengesi: Bireylere
sadece anayasal haklarının (düşünce, ifade, toplanma özgürlüğü vb.) neler
olduğu değil, aynı zamanda bu hakları kullanırken topluma, devlete ve diğer
bireylere karşı olan sorumluluklarının neler olduğu öğretilmelidir.
Eleştirel Düşünme Becerisi: Gençlere, bilgi
kirliliğini ayırt etme, farklı görüşleri anlama ve sorgulama yeteneği
kazandırılmalıdır. Bu, dogmatik yaklaşımların önüne geçilmesini sağlar.
Tarih Bilinci: Cumhuriyetin
kuruluş felsefesini, hangi zorluklarla ve bedellerle kazanıldığını,
bağımsızlığın ve ulus olmanın değerini somut örneklerle aktarmak.
2. Medya ve İletişim Kanallarını Kullanma
Medya, toplumsal bilinci şekillendirmede büyük bir güce
sahiptir.
-Sorumlu Gazetecilik: Medyanın,
sadece siyasi iktidarı değil, aynı zamanda hukuk devletini, anayasal
kurumları ve temel özgürlükleri savunma konusunda aktif bir rol üstlenmesi
teşvik edilmelidir.
-Eğitim Odaklı Kampanyalar: Bağımsızlık,
hukukun üstünlüğü ve temel özgürlükler gibi konularda, toplumun her kesimine
ulaşacak, anlaşılır ve kapsayıcı kamu spotları ve bilgilendirme kampanyaları
düzenlenmelidir.
-Çoğulculuğa Vurgu: Medyanın,
farklı seslere ve görüşlere eşit alan tanıması, çoğulculuğun demokrasinin bir
zenginliği olduğu bilincini pekiştirir.
3. Sivil Toplumun ve Bireyin Rolü
Demokrasi, sadece seçimden seçime değil, günlük yaşamda da
aktif katılımı gerektirir.
-Etken Yurttaşlık: Bireylerin,
sadece oy kullanmakla yetinmeyip, sivil toplum kuruluşları, dernekler ve yerel
yönetimler aracılığıyla karar alma süreçlerine aktif katılımı teşvik
edilmelidir.
-Sivil Toplumun Güçlenmesi: STK'ların,
özgürlüklerin ve hukukun üstünlüğünün savunulmasında birer gözlemci ve
denetleyici olarak rol alması için desteklenmesi.
-Tepki Kültürü: Temel hak ve
özgürlük ihlallerine karşı, şiddetten uzak, hukuki ve demokratik yollarla toplumsal
tepki gösterme bilincinin geliştirilmesi. Haksızlığa karşı sessiz kalmamanın
bir vatandaşlık görevi olduğu vurgulanmalıdır.
-Farklılıklara Saygı: Ulus-devlet
tanımının kapsayıcı bir şekilde ele alınarak, farklı kimliklerin ve görüşlerin
bir arada, hukuka bağlılık çerçevesinde yaşama kültürünün desteklenmesi.
4. Kurumsal Reformlar ve Güvenceler
Bilincin korunması, aynı zamanda kurumsal yapılarla da
güvence altına alınmalıdır.
-Bağımsız Yargı: Yargı
bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanması, vatandaşların özgürlüklerinin en
büyük güvencesidir. Hukukun üstünlüğüne olan güvenin tesis edilmesi esastır.
-Denetim Mekanizmaları: Kamu
gücünün kullanımı üzerindeki şeffaf ve etkin denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi
(Sayıştay, Ombudsman, Meclis denetimi).
-Anayasal İlkelerin
Dokunulmazlığı: Anayasanın “başlangıçta” yer alan ve cumhuriyetin “temel
niteliklerini” (laiklik, hukuk devleti, demokratik devlet) belirleyen
maddelerinin korunması bilincinin “sürekli canlı” tutulması.
. Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.10.28, İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
. (YZ
destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ
. CUMHURİYET VE DEMOKRASİ NEDİR?
. Cumhuriyet ve demokrasi nedir, özellikleri
nelerdir; aralarındaki farklılıklar nelerdir?
. Cumhuriyet ve demokrasi, modern yönetim
sistemlerinin temelini oluşturan, birbiriyle yakından ilişkili ancak farklı
kavramlardır.
-Cumhuriyet: Bir ülkenin yönetim
biçimidir, bu biçimde devlet başkanı halk tarafından seçilir.
-Demokrasi: Bir ülkenin yönetim
ruhu ve işleyiş ilkesidir, bu ilkeye göre egemenlik halktadır,
çoğunluk yönetir ve azınlık korunur.
. Türkiye
Cumhuriyeti ise, adından da anlaşılacağı gibi, hem Cumhuriyet (seçimli
başkanlık) hem de Anayasası'na göre demokratik (halk egemenliği, hak
ve özgürlükler) bir yönetim sistemine sahiptir.
. Demokrasinin
vazgeçilmez evrensel niteliklerinin üç temel öğesi vardır.
. Bunlar:
Özgürlük, bağımsız yargı ve seçimlerdir.
. Atatürk, cumhuriyeti “demokrasi sistemi” ile
yönetilen bir devlet şekli olarak tanımlamıştır. Bu nedenle, cumhuriyet ve
cumhuriyetçilik ilkesi demokrasi ile eşanlamlıdır.
. Demokrasinin var olmadığı bir ülkede devletin
şeklinin cumhuriyet olarak tanımlanması fazla anlam ifade etmemektedir.
. Demokrasi, cumhuriyet rejimini taçlandıran
esas unsurdur.
. Atatürk cumhuriyeti “ahlaksal erdeme”
dayanan bir yönetim şekli olarak tanımlamıştır. Ona göre cumhuriyet erdemdir.
. Cumhuriyet yönetimi, erdemli ve namuslu
insanlar yetiştirir. Atatürk’ün cumhuriyeti erdem olarak ifade etmesi çok
önemlidir.
. Burada kastedilen, cumhuriyet rejiminin “yetiştirdiği
kişilerin erdem sahibi” olmasıdır.
. Erdemli olmak, olaylar karşısında “vicdan
muhakemesi” yapabilen, “güçlü karaktere” sahip insan olmaktır. İnsanların bu
nedenle en büyük sorumluluğu kendi vicdanlarına karşıdır.
. Vicdan sahibi insan iyiyi ve kötüyü
birbirinden ayırırken sadece vicdanının sesini dinler.
Bu sorumluluk kişinin
kendi içinde, kendisine karşı duyduğu bir sorumluluktur.
. Olaylar karşısındaki
tavrımızı, “vicdani” bir mahkemeye dayanarak mı, yoksa vicdanlarımızı kör
kılarak, kişisel çıkarlarımıza, korkularımıza dayanarak mı alıyoruz?
. “Şeref” ve “utanma” duygusuna ne kadar
sahibiz?
. Bu arada bir de “kamu vicdanı” kavramının
olduğunu da unutmamalıyız.
. Kamu, toplum vicdanı; her zaman doğruyu
gösterir. Bunu herkesten önce “siyasi iktidarlar” kabul etmelidir.
. Demokrasi ile cumhuriyet
arasındaki temel fark halkın “yasa yapma sürecini kontrol etme” derecesidir.
.
Bu iki kavramın açıklaması, temel özellikleri ve aralarındaki farklar:
A)Cumhuriyet Nedir?
Cumhuriyet, devlet
başkanının seçimle ve belirli bir süre için iş başına geldiği yönetim
biçimidir.
Temel
Özellikleri
-Seçimle
Gelen Başkan: Devlet başkanı (Cumhurbaşkanı) kalıtsal yolla değil, halk
tarafından ya da halkın temsilcileri tarafından seçilir.
-Sınırlı
Süre: Devlet başkanının görev süresi yasalarla sınırlanmıştır (genellikle
4, 5 veya 7 yıl gibi).
-Egemenlik
Milletindir: Egemenlik, bir kişi, zümre veya aileye değil, doğrudan
millete aittir. Millet, bu yetkiyi temsilcileri aracılığıyla kullanır.
-Yasalara
Bağlılık: Yönetim, keyfi değil, anayasa ve yasalara bağlı kalarak işler.
B)Demokrasi Nedir?
Demokrasi,
kelime anlamıyla "halkın yönetimi" demektir.
Egemenliğin
doğrudan halka ait olduğu ve halkın siyasi kararları eşit katılım yoluyla
belirlediği yönetim ilkesidir.
Temel
Özellikleri
-Halk
Egemenliği: Bütün iktidarın kaynağı halktır.
-Eşitlik: Tüm
vatandaşlar yasa önünde eşittir ve siyasi hakları kullanmada eşit fırsatlara
sahiptir.
-Çoğunluk
Yönetimi: Kararlar çoğunluğun iradesine göre alınır, ancak azınlık hakları
güvence altına alınır.
-Temel
Hak ve Özgürlükler: Düşünce, ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri
gibi temel haklar anayasal güvence altındadır.
-Serbest
ve Adil Seçimler: Vatandaşlar, siyasi tercihlerini baskı altında olmadan,
özgürce yapabilme hakkına sahiptir.
-Çoğulculuk: Farklı
görüş, parti ve sivil toplum kuruluşlarının varlığı kabul edilir.
C)Cumhuriyet ve
Demokrasi Arasındaki Farklar
Cumhuriyet:
-
Devletin şekli ve Devlet Başkanı'nın belirlenme yöntemi (Seçim).
-
Temel Sorusu Yönetici kimdir ve nasıl göreve gelir?
-
Hükümet biçimine odaklanır. (Başkan/Hükümdar ayrımı)
-
Demokratik olmayan cumhuriyetler (tek parti rejimleri gibi) olabilir.
Demokrasi
Tanım
Odak Noktası: Yönetimin ilkesi ve işleyişi (Halk
Egemenliği).
Yönetici
gücü nasıl kullanır ve halkın katılımı ne kadardır?
Kapsam:
Vatandaş hakları, özgürlükler, eşitlik ve katılım gibi değerlere odaklanır.
İlişki:
Monarşi gibi farklı devlet şekilleriyle birlikte uygulanabilir (Anayasal
monarşiler gibi).
Ç)Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek bir demokrasi olması için neler
yapılmalıdır?
. Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut anayasal
yapısı bir yandan cumhuriyetçi ve demokratik ilkeleri benimserken, diğer yandan
uygulamada bazı zorluklar ve eksiklikler eleştirilmektedir.
. Gerçek bir demokrasinin temel göstergeleri,
sadece seçimlerin yapılması değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü,
kuvvetler ayrılığı, ifade özgürlüğü ve çoğulculuğun ne kadar işler durumda
olduğudur.
. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokrasi kalitesini
artırmak için siyaset bilimcileri, hukukçular ve sivil toplum kuruluşları
tarafından sıklıkla dile getirilen temel alanlar ve öneriler şunlardır:
. Bu alanlardaki iyileştirmeler, Türkiye'deki
cumhuriyetçi yapıyı korurken, demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmayan,
günlük yaşamın her alanına yayılan bir değer olarak kökleşmesine katkı
sağlayacaktır.
1.
Hukukun Üstünlüğünün Güçlendirilmesi
Bağımsız Yargı: Yargı bağımsızlığının ve
tarafsızlığının siyasi baskı ve etkiden korunması, hakim ve savcı atamalarının “liyakat”
esaslı ve “şeffaf” yapılması.
Anayasa Mahkemesi Kararlarına Uyulması: Yüksek
yargı organlarının (özellikle Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi) kararlarının gecikmeksizin ve tam olarak uygulanmasının sağlanması.
Adil Yargılanma Hakkı: Tutukluluk
sürelerinin makul seviyede tutulması ve savunma hakkının kısıtlanmaması.
2.
Kuvvetler Ayrılığının Tesisi
Etkili Yasama: Parlamentonun (TBMM)
yürütme üzerindeki denetim yetkisini (gensoru, araştırma, soru önergeleri vb.)
tam olarak kullanabilmesi.
Yürütmenin Dengelenmesi: “Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi”nin getirdiği güçlü yürütme yetkilerinin, yasama ve yargı
tarafından daha etkili şekilde dengelenmesi.
Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi: Merkezi
yönetimin yetkilerinin bir kısmının yerel yönetimlere devredilmesi ve yerel
demokrasinin güçlendirilmesi.
3.
İfade ve Basın Özgürlüğü
Sansür ve Otosansürün Önlenmesi: Medya
kuruluşlarının siyasi veya ekonomik baskı olmadan bağımsız yayın yapabilmesi ve
gazetecilerin görevlerini serbestçe yerine getirebilmelerinin güvence altına
alınması.
İnternet Özgürlüğü: İnternet erişiminin
keyfi idari kararlarla “kısıtlanmasının” önüne geçilmesi ve sosyal medya
platformlarındaki “ifade özgürlüğünün” korunması.
Siyasi Partiler ve Seçim Mevzuatı: Siyasi
Partiler Kanunu'nun daha demokratik hale getirilmesi, parti içi demokrasinin ve
Genel Başkanların yetkilerinin kısıtlanması.
4.
Çoğulculuk ve Katılımın Artırılması
Sivil Toplumun Rolü: Sivil toplum
kuruluşlarının (STK'lar) siyasi iktidarın baskısı veya tehdidi olmadan faaliyet
gösterebilmeleri ve politika oluşturma süreçlerine katılımının desteklenmesi.
Azınlık Haklarının Güvence Altına Alınması: Farklı
etnik, kültürel ve inanç gruplarının haklarının ve kültürel kimliklerinin
anayasal ve yasal olarak tam güvence altına alınması ve ayrımcılığın önlenmesi.
Seçim Barajının Düşürülmesi: Meclis'te
temsilin adaletini artırmak için yüksek seçim barajlarının düşürülmesi veya
kaldırılması.
***************************************************************************
… “Hitlerlerin, Mussolilerin Stannislerin ve başka bir takım
diktatörlerin, kan içicilerin iş başına geldiği bir ortamda Mustafa Kemal Atatürk’ün,
“tarihte demokrasi ruhuyla doğmuş insan Türk’tür”, düşüncesi ile ayrıca onuncu
yıl Nutuk’unda: “Türklüğün unutulmuş medeni vasfı yeni bir güneş gibi
doğacaktır”, diyerek milletine olan büyük güvenle kendi ülkesinde
demokrasi denemeleri yapıyor.
Ulusuna demokrasi ilkelerini gösteriyor.
Bilmiyorum bu karşılıklı çelişkiyi ya da onun giriştiği işi
görebiliyor muyuz?
Kuldan birey yaratacaksınız o birey “yurttaş” olacak “yurttaşlar
bir araya” gelip ulusu
oluşturacaklar.
O ulus, kendi egemenliğine sahip çıkacak; çünkü kendi özgür düşüncesini
istediği gibi ifade edebilecek egemenliğine sahip çıkacak ve onu daha çağdaş
bir demokrasi rejime götürecek ve bunun adı tam demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti
olacak.
Evet, Mustafa Kemal Atatürk, demokrasiyle bezenmiş bir Cumhuriyetten,
ulus devletten yanadır.
Ulus ayrı milli ayrı bunları geçin ve bunlar ortak şeyler.
Milli devletten yanadır, iç politikanın da dış politikanın da
dengeli olmasından yanadır.
Dış politikanın, iç milli güçten uzaklaşmasının daima büyük hezeyanlara
ve bir takım düş kırıklıklarına götüreceğini düşünür.
O nedenle de,
“Yurtta barış, dünyada barış!” der. “…
(Kemal Arı: ATATÜRK, CUMHURİYET VE DEMOKRASİ)
. Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.10.28, İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ
OKUYUNUZ: ….
. (YZ
destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)
CUMHURİYET NE ANLAMA GELİR
. Türkİye İçİn cumhurİyet ne
anlama gelİr, önemİ nedİr?
. Türkiye için Cumhuriyet, her
şeyden önce egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu yönetim
biçimini ifade eder.
Anlamı ve
Önemi:
-Egemenliğin
Millete Ait Olması: Cumhuriyet,
devleti yönetecek kişilerin seçimle iş başına geldiği ve halkın kendi kendini
yönettiği anlamına gelir.
Bu, monarşi
gibi yönetimlerdeki tek kişinin veya bir zümrenin egemenliğine son vermiştir.
-Demokrasi
ve Yurttaş Hakları: Cumhuriyet,
demokrasinin en gelişmiş şekli olarak kabul edilir. Yurttaşlara seçme
ve seçilme hakkı tanır, kanun önünde eşitliği sağlar ve temel hak ve
özgürlükleri devlet güvencesi altına alır. Halkın yönetime eşit katılımını
mümkün kılar.
-Modernleşme
ve Çağdaşlaşma: Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluşu, aynı zamanda ülkenin “çağdaş uygarlık düzeyine”
ulaşma hedefinin de başlangıcıdır.
Eğitim, hukuk,
sosyal yaşam gibi birçok alanda yapılan devrimlerle (inkılaplarla) Türk
toplumunun modernleşmesi ve ilerlemesi sağlanmıştır.
-Millî
Birlik ve Bağımsızlık: Cumhuriyet,
Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan bağımsız Türk devletinin yönetim biçimidir.
Ulus devleti ve
onun varlığını, geleceğini yalnızca kendi iradesine bağlama azim ve
kararlılığını simgeler.
-Hukukun
Üstünlüğü ve Laiklik: Cumhuriyet,
bir şahsa değil, ulusun kabul ettiği yasalara dayanan, akla, mantığa ve bilime
uygun bir yönetim biçimidir.
“Laiklik”
prensibiyle de din ve devlet işlerinin ayrılması ve bireylerin “inanç özgürlüğü”nün
güvence altına alınması sağlanmıştır.
Kısaca, Türkiye
Cumhuriyeti'nin ilanı (29 Ekim 1923), Türk milleti için bağımsızlığın,
egemenliğin, eşitliğin ve çağdaş bir ulus olmanın hukuki ve siyasi
güvencesidir.
CuMhuriyetin kuruluşu sırasında çekilen
sıkıntılar, zorluklar nelerdi?
. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, büyük bir
zaferin ve köklü bir dönüşümün sonucudur, ancak bu süreçte çok ciddi siyasi,
ekonomik ve sosyal zorluklarla mücadele edilmiştir.
. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında (özellikle
1919-1923 arası Millî Mücadele dönemi ve hemen sonrası) karşılaşılan başlıca
sıkıntılar ve zorluklar şunlardı:
1. Askeri
ve Siyasi Zorluklar
-İşgal
Altındaki Bir Ülke: Kuruluş,
Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan ve topraklarının büyük bir kısmı İtilaf
Devletleri tarafından işgal edilmiş (Mondros Mütarekesi sonrası) bir ülkede
gerçekleşti.
Ülkenin
bağımsızlığını korumak en öncelikli ve en büyük zorluktu.
-İç İsyanlar
ve Otorite Boşluğu: İstanbul
Hükûmeti ve işgalci güçler tarafından desteklenen çok sayıda iç isyan (Anzavur,
Kuva-yi İnzibatiye, Yozgat Ayaklanması vb.) ortaya çıktı. TBMM, bir yandan
düşmanla savaşırken diğer yandan bu iç isyanları bastırmak zorunda kaldı.
-Düzenli
Ordu Kurma Zorluğu: Başlangıçta
Kuva-yi Milliye (düzensiz milis kuvvetleri) ile mücadele edilirken, düzenli ve
disiplinli bir ordu kurmak, bu orduyu donatmak ve savaşmaya hazır hale getirmek
büyük bir zorluktu.
-Uluslararası
Tanınma: Savaş
kazanıldıktan sonra dahi, genç devletin uluslararası alanda bağımsızlığını tam
olarak kabul ettirmesi (Lozan Antlaşması süreci) ve kapitülasyonlar gibi
kısıtlamaları kaldırması diplomatik bir mücadele gerektirdi.
2.
Ekonomik Zorluklar
-Yoksulluk
ve Savaş Yorgunluğu: Uzun
yıllar süren savaşlar (Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı)
halkı yoksullaştırmış, cephe gerisindeki üretim ve ticaret durma noktasına
gelmişti.
Halkın büyük
çoğunluğu yoksulluk içindeydi.
-Altyapı
Yetersizliği: Osmanlı
İmparatorluğu'ndan devralınan ulaşım (yol ve demiryolu), iletişim ve sanayi
altyapısı son derece sınırlı ve yetersizdi.
Ülkenin
ekonomik kaynakları tükenmişti.
-Finansal
Kısıtlamalar: Gelir
kaynakları kıttı. Lozan Antlaşması ile gümrük ve dış ticaretteki bazı
kısıtlamalar ancak ilerleyen yıllarda (1929'da) kalkabildi.
Genç
Cumhuriyet, bir ulusal bankası, kendine özgü parası ve oluşmuş bir mali
mevzuatı olmadan “sıfırdan” bir ekonomi kurmak zorundaydı.
3. Sosyal
ve Kültürel Zorluklar
-Eğitimsizlik
ve Okuryazarlık Oranı: Halkın
büyük bir kısmı (özellikle kadınlar) okuma yazma bilmiyordu. Eğitim ve sağlık
altyapısı yok denecek kadar azdı.
-Eski Düzene
Bağlılık: Saltanatın
ve ardından Halifeliğin kaldırılması, geleneksel yapılara ve eski düzene sıkı
sıkıya bağlı olan çevrelerin tepkilerine yol açtı.
Yeni, çağdaş ve
laik sistemi oturtmak için toplumsal “direnci aşmak” gerekiyordu.
-Ulaşım ve
İletişim Sınırlılığı: Anadolu'nun
büyük bir kısmı tenhaydı ve ulaşım/iletişim imkanları kısıtlıydı. Yeni kurulan
merkeziyetçi yönetimin otoritesini ve fikirlerini ülkenin en ücra köşelerine
ulaştırmak ciddi bir lojistik sorundu.
Özetle
. Türkiye Cumhuriyeti; küllerinden doğan,
yorgun, fakir ve altyapısı çökmüş bir ülkenin, bir yandan düşmanla ve iç
isyanlarla mücadele ederken, diğer yandan tamamen yeni ve çağdaş bir devlet
yapısını, ekonomisini ve sosyal sistemini kurma mücadelesiyle kurulmuştur.
. Bu zorlukların üstesinden gelinmesinde
kurucu kadronun (başta Mustafa Kemal Atatürk) sarsılmaz azmi,
kararlılığı ve devrimci vizyonu anahtar rol oynamıştır.
. Bugün bize bunları sağlayan, önderimiz büyük
asker ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun tüm silah
arkadaşlarına ve kuruluş dönemi halkına minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.
. Cumhuriyeti ve devrimlerimizi yaşatmak
ülkemizi savunmak ve geliştirmek bizim, hepimizin birincil görevidir.
. Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI,
2025.10.28, İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ
OKUYUNUZ: ….
. (YZ
destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)
27 Ekim 2025 Pazartesi
MERAK DUYGUSU
.
İnsanlık İçİn "merak" nedİr?
. Merak etmenin insanlığın "gelişimindeki
önemi" nedir?
. İnsanlık için “merak”, araştırma ve
öğrenmeye yönelik doğuştan gelen temel bir davranış biçimi ve bu davranışa yol
açan düşüncedir.
. Bir şeyi anlamak, bilmek veya keşfetmek için
duyulan güçlü bir istektir.
. Merak; insanı konfor alanının dışına
çıkmaya, bilinmeyeni bilinir hale getirmeye ve sürekli olarak ileriye gitmeye
teşvik eden, insanlık medeniyetinin gelişimindeki en önemli ve en temel
itici güçtür.
. Albert Einstein'ın dediği gibi:
- "Hiçbir
özel yeteneğim yok, yalnızca merak tutkusu olan bir insanım."
. Merak, genellikle bilinenler ile
bilinmek istenenler arasındaki boşluktan (Bilgi Boşluğu Teorisi)
kaynaklanır ve bu boşluğu doldurma çabası insanı harekete geçirir.
A) Merak etmenin insanlığın gelişimi ve
ilerlemesindeki önemi ise tartışmasız bir şekilde temelİdir:
1-Bilim ve
Teknolojinin Motoru: İnsanlık tarihindeki bütün keşifler, buluşlar ve
bilimsel devrimler merak sayesinde gerçekleşmiştir. Dünyanın şekli,
güneşin hareketleri, mikroorganizmaların varlığı gibi temel bilgilerin
edinilmesinden, günümüzdeki yapay zekâ, uzay araştırmaları ve tıp alanındaki
gelişmelere kadar her atılımın ardında "Neden?", "Nasıl?"
gibi soruları soran meraklı zihinler yatar.
2-Öğrenmenin
Kaynağı: Merak, insanı yeni şeyler öğrenmeye iten, içten içe dürten en
güçlü duygudur. Bebeklikten itibaren bireyin çevresini keşfetme, anlama ve uyum
sağlama sürecinin itici gücüdür.
3-Harekete
Geçirici Güç: Merak, insanı düşünmeye, sorgulamaya, araştırmaya ve
eyleme geçmeye sevk eder. Yeni hipotezler geliştirmeye ve mevcut bilgileri
sorgulamaya yönlendirir.
4-Zihinsel
Gelişim ve Canlılık: Merak, zihni canlı tutar, yaratıcılığı destekler ve
problem çözme yeteneğini artırır.
5-Hayatta Kalma
ve Uyum: Daha ilkel düzeyde, merak çevreyi tanıma, potansiyel tehlikeleri
ve kaynakları öğrenme, dolayısıyla çevreye uyum sağlama ve hayatta kalma çabasının
bir parçasıdır.
B) Bir çocuğun "merak duygusu" nasıl
geliştirilir?
. Bir çocuğun “doğal olarak var” olan merak
duygusunu geliştirmek, onun öğrenme, keşfetme ve yaratıcılık potansiyelini
artırmak için en önemli adımlardan biridir.
. Bu süreçte ebeveynlere ve eğitimcilere büyük
görevler düşer.
. Bir çocuğun merak duygusunu geliştirmenin
temel yolları:
1- Soru Sormayı
ve Sorgulamayı Teşvik Edin
-Açık
Uçlu Sorular Sorun:
Çocuğun
"evet" veya "hayır" ile cevaplayamayacağı, düşünmeye sevk
eden sorular sorun. Örneğin:
"Sence
bu neden böyle oldu?"
"Bunun
yerine ne olsaydı, sonuç nasıl değişirdi?"
"Bu
konuda aklına takılan başka neler var?"
-Sorularına
Değer Verin ve Yanıtlayın:
Çocuğun
sorularını (ne kadar basit veya alakasız görünse de) asla küçümsemeyin veya
geçiştirmeyin.
Yanıtlayamadığınızda
bile, "Harika bir soru! Gel, birlikte araştıralım/kitaplara bakalım"
diyerek ona model olun.
2- Keşif
Ortamları ve Deneyimler Sunun
-Zengin
ve Güvenli Bir Çevre Oluşturun:
Evde
kitaplar, sanat malzemeleri, basit bilim setleri, büyüteçler gibi keşfi teşvik
eden materyaller bulundurun.
-Doğa
ile Temas Ettirin:
Parklar,
ormanlar, müzeler, akvaryumlar gibi yeni deneyimler sunan yerlere geziler
düzenleyin. Bir böceği, bir çiçeği veya yağmur damlasını birlikte gözlemleyin.
-Yapılandırılmamış
Oyunlara İzin Verin:
Çocuğun
kendi başına, kendi kurallarını koyarak oynadığı serbest oyunlar,
yaratıcılığını ve problem çözme yeteneğini besler.
Evi
dağıtma veya üstünü kirletme endişesiyle onu sürekli kısıtlamaktan kaçının.
3- Model Olun
ve Birlikte Öğrenin
-Kendi
Merakınızı Gösterin:
Kendi
merak ettiğiniz bir şeyi yüksek sesle dile getirin ve nasıl araştırdığınızı
gösterin. (Örn: "Dün gece gördüğümüz yıldızın adı neymiş, bir
bakayım.")
-Birlikte
Araştırma Yapın:
Bir
sorunun cevabını bilmediğinizde, interneti, kitapları veya uzmanları birlikte
ziyaret edin.
Bu,
ona öğrenme sürecini ve bilgi kaynaklarını kullanmayı öğretir.
-Hata
Yapmayı Kabul Edin:
Deneme-yanılma
yoluyla öğrenmenin önemini vurgulayın. Başarısızlıkların yeni bir deneme için
fırsat olduğunu gösterin.
4- İlgi
Alanlarını Destekleyin
-Çocuğun
İlgi Alanını Takip Edin:
Hangi
konulara, oyuncaklara veya aktivitelere daha fazla merak duyduğunu gözlemleyin.
İlgi
alanıyla ilgili kitaplar, filmler veya etkinlikler sunarak o konudaki merakını
derinleştirmesine yardımcı olun.
-Okuma
Alışkanlığı Kazandırın:
Kitaplar,
çocuğun hayal gücünü ve bilmediği dünyalara olan merakını canlandırmanın en
etkili yollarından biridir.
5- Duygusal
Destek ve Özgürlük Tanıyın:
-Eleştiriden
Kaçının:
Çocuğun
tuhaf veya alakasız görünen fikirlerini veya buluşlarını eleştirmeyin.
Merakı
söndüren en önemli etkenlerden biri, korku ve eleştirilme endişesidir.
-Güven
ve Cesaret Verin:
Çocuğa,
keşfetme arayışında cesaretli olması ve risk alması için güven verin. Merakı
engelleyen aşırı korumacı yaklaşımlardan uzak durun.
C) insanları doğru yola yönlendirmek için
"merak" duygusundan nasıl yararlanılabilir?
. Merak, Pasif Tüketimden Aktif Sorgulamaya
Geçişi Sağlar
. Merak, pasif bilgi alımından ziyade, bireyi etken
olarak sorgulamaya, araştırmaya ve öğrenmeye iter.
. Merak, insanları “hazır bilgiyi”
pasifçe tüketmekten çıkarıp, “aktif birer sorgulayıcı ve katılımcıya” dönüştürür.
. İstenen yol ve davranış, bir zorunluluk veya
kural olarak değil, bireyin “kendi merakıyla” ulaştığı, keşfettiği ve
benimsediği bir “sonuç” haline geldiğinde, yönlendirme çok “daha kalıcı ve
etkili” olur.
. Merak duygusu, insanları doğru yola veya
istenen sonuçlara yönlendirmek için güçlü bir motivasyon aracı olarak
kullanılabilir.
. Günümüzde, bu duygudan özellikle eğitim,
etik gelişim ve toplumsal davranış değişikliği alanlarında etkili bir şekilde
yararlanılabilir.
. İnsanları doğru yola yönlendirmek için
"merak" duygusundan yararlanma yolları şunlardır:
1- "Bilgi
Boşluğu" Yaratma ve Çözüm Merakını Tetikleme
Merak,
genellikle bildiğimiz ve bilmek istediğimiz arasındaki boşluktan (Bilgi
Boşluğu Teorisi) doğar. Bu boşluk kasıtlı olarak yaratılarak bireylerin istenen
yöne ilerlemesi sağlanabilir:
-Soruya
Dayalı Öğrenme:
Bir
konuya (örneğin çevre bilinci, finansal okuryazarlık, etik ikilemler) doğrudan
bilgi vermek yerine, ilgi çekici, şaşırtıcı veya çelişkili bir soruyla
başlanır.
İnsanlar,
bu boşluğu doldurmak için çözüm arayışına girer.
Örnek: "Çöpü ayırmazsak bu, 10 yıl
sonra torunlarımızın yaşamını tam olarak nasıl etkileyecek?" gibi kişisel
sonuçları merak ettiren sorular sormak.
-Gizem
ve Keşif:
Öğrenme
sürecini bir gizemi çözme veya bir keşif yapma macerasına dönüştürmek, içsel
motivasyonu artırır.
2- Etik ve
Karar Verme Süreçlerinde Merakı Kullanma
Merak, yalnızca
bilimsel değil, aynı zamanda ahlaki ve etik gelişimde de kritik bir
rol oynar:
-Sonuçları
Merak Etme (Empatiyi Geliştirme):
Etik
eğitimde, kişiyi bir kararın potansiyel sonuçlarını merak etmeye teşvik etmek
önemlidir.
Örnek: "Eğer herkes yalan
söyleseydi, günlük hayatımızda güven nasıl sağlanırdı?" gibi hipotetik
durumlar sunmak, bireyin doğru davranışı sorgulamasına neden olur.
-"Nasıl
Daha İyi Olabilir?" Sorgusu:
Mevcut
durumu (davranış, sistem, fikir) sorgulama merakı, bireyi sadece uyum sağlamaya
değil, aynı zamanda iyileştirmeye ve doğru yolu aramaya yönlendirir.
3- Pozitif
Davranışa Yönlendirme ve Öğrenme Süreçlerinde Kullanım
-Model
Olma Merakı:
Toplumda
arzulanan (dürüst, yardımsever, bilinçli) davranışları sergileyen rol modelleri
veya hikâyeleri merak uyandırıcı bir şekilde sunmak, bireyleri "Ben de
bunu nasıl yapabilirim?" sorusuna yöneltir.
-İçsel
Tatmini Keşfetme:
Bireyleri,
doğru bir eylem yaptıklarında (gönüllülük, yardım etme vb.)
deneyimleyecekleri içsel tatmini merak etmeye teşvik etmek.
Bu,
dışsal ödüllerden çok daha kalıcı bir motivasyon kaynağı yaratır.
-Eğitimde
Kullanım:
Merak,
öğrencinin dikkatini artırır ve bilgiyi hatırlama olasılığını güçlendirir.
Bu
nedenle, doğru bilgi ve becerileri (örneğin eleştirel düşünme, dijital
okuryazarlık) öğretirken merak uyandırıcı teknikler kullanmak, bilginin
kalıcılığını artırır.
.
. Tüm
bu anlamlarıyla MERAK duygusunu iyi değerlendirdiğimizde çok daha bilgili,
uyanık, iradesi ve bilinç düzeyi yüksek bireyler oluruz.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.10.27, İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ
OKUYUNUZ: ….
. (YZ
destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)
25 Ekim 2025 Cumartesi
ÇOCUK YETİŞTİRMEK
ÇOCUK
YETİŞTİRMEK
.
Çocuk yetiştirmenin temel ilkeleri ve doğruları vardır.
.
Bunlar evrenseldir ve her yerde geçerlidir.
Bunları önemsizleştirmeniz ya da
ortada kaldırmanız çok “kötü sonuçlar” verebilir.
Onların her şeyden önce “çok iyi
ve düzgün insanlar”, yurttaşlar olmasını hedefleyin.
- Çocuklarınız
birer dizi oyuncusu, şarkıcı, film yıldızı, manken... gibi yetiştirmeyin.
. Çocukları kendi ilgi alanlarına, doğal yeteneklerine ve mutlu
olacakları yollara yönlendirmenin, onları belirli bir mesleğe ya da şöhret
hedefine zorlamaktan çok daha sağlıklı olduğu düşünülür.
. Çocukların kendi hayallerini takip etmelerine destek
olmak, ebeveynlerin gerçekleşmemiş hayallerini onlara yüklememek önemlidir.
. Çocuklarınızın ünlü kişilere, mankenlere, şarkıcılara, film yıldızlarına
özenip, öyle giyinmelerine, davranmalarına izin vermeyin.
Bu öneride önemli bir nokta var:
Çocukların özgünlüklerini ve kendi kimliklerini geliştirmelerine
olanak sağlamak.
Çocukların hayranlık duydukları kişileri taklit etmeleri doğal
olsa da, bu taklidin aşırıya kaçmaması ve çocukların kendi
değerlerini, düşüncelerini ve tarzlarını keşfetmelerinin önüne geçmemesi
önemlidir.
-Özgünlüğü Teşvik Etmek: Çocukların popüler kültürdeki bir
imajın kopyası olmaktansa, kendi benzersiz kişiliklerini, ilgi alanlarını ve
zevklerini geliştirmelerini desteklemek.
-Yanlış Değerlere Özenmeyi Engellemek: Ünlüler dünyasında
bazen ön planda olan yüzeysellik, aşırı materyalizm veya sağlıksız davranışlar
gibi özelliklerin taklit edilmesinin önüne geçmek.
-Sağlıklı Gelişimi Önceliklendirmek: Çocukların, medyada
gördükleri kusursuzlaştırılmış vücutlar ve imajlar yerine, karakter gelişimine,
eğitime ve gerçek hayattaki ilişkilere odaklanmasını sağlamak.
. Yani, amaç hayranlığı
tamamen yasaklamak değil, çocuğun taklit ettiği figür yerine kendisine odaklanmasını
ve sağlıklı bir birey olarak büyümesini sağlamaktır.
. Çocuklarınızın doğal,
temiz, sağlıklı, bakımlı, düzgün ve doğru.. görünüşte olmalarını, böyle giyinip
davranmalarını sağlayınız.
Bu son öneri, önceki iki önerinin (çocukları şöhrete zorlamamak ve
ünlü taklitlerinden kaçınmak) olumlu bir alternatifi olarak
görülebilir ve genellikle ebeveynlikte arzu edilen bir yaklaşımdır.
Bu maddelerle kastedilen temel noktalar şunlardır:
-Doğallık ve Sadeliği Teşvik Etmek: Göz alıcı, abartılı,
yaşlarına uygun olmayan kıyafetler ve makyaj yerine, temiz ve sade bir görünümü
benimsemelerini sağlamak.
-Hijyen ve Sağlığa Önem Vermek: "Temiz" ve
"Bakımlı" olmak, kişisel hijyene (banyo, diş fırçalama, tırnak
bakımı) ve genel sağlığa (dengeli beslenme, spor) dikkat etmeyi içerir.
-Düzgün Davranış ve Görünüş: "Düzgün ve Doğru" hem
giyimde kişinin bulunduğu ortama uygun ve özenli olmayı hem de davranışlarda
saygılı, görgülü ve ahlaki olmayı ifade eder.
. Özetle, bu yaklaşım
çocuğun özüne, sağlığına ve karakterine odaklanmasını, dış görünüşü
bir şöhret veya taklit aracı olarak değil, özsaygı ve çevreye saygı göstergesi
olarak kullanmasını sağlamayı amaçlar.
. Çocuklarınızı tüketim
toplumundan, kozmetik endüstrisinden, moda endüstrisinin baskılarından
koruyunuz; makyaj ve uzun tırnak, oje... özentisinden uzak tutun.
. Bu da önceki önerilerle
tutarlı, çocukların sağlıklı gelişimini ve iç huzurunu korumayı
hedefleyen güçlü bir yaklaşımdır.
Bu önerinin altındaki temel düşünceler şunlardır:
-Tüketim Baskısından Koruma: Moda ve kozmetik endüstrileri,
sürekli "yeni bir şeye" sahip olma ihtiyacı yaratabilir.
Çocukları bu döngüden uzak tutmak, onların paranın ve eşyaların
değerini anlamalarına ve materyalizme kapılmamalarına yardımcı olur.
-Beden Olumlamayı Destekleme: Kozmetik endüstrisi, çoğu zaman
doğal görünümlerin "yetersiz" olduğu mesajını verir.
Çocuğunuzu makyaj özentisinden uzak tutarak, onlara doğal
halleriyle güzel ve yeterli oldukları mesajını verirsiniz, bu da sağlıklı
bir beden imajı geliştirmelerine yardımcı olur.
-Yaşa Uygun Gelişimi Teşvik: Makyaj, uzun tırnak ve oje gibi
unsurların aşırı kullanımı, çocuğu olduğundan daha büyük gösterme veya cinsel
bir imaj yaratma riski taşıyabilir.
Çocukları bu özentiden uzak tutmak, onların çocukluklarını
sağlıklı bir şekilde yaşamalarını ve yaşlarına uygun aktivitelerle meşgul
olmalarını destekler.
-Sağlık ve Hijyeni Önceliklendirme: Uzun tırnak ve kozmetik
kullanımı bazen hijyen ve sağlık sorunlarına yol açabilir (özellikle alerjiler
veya bakteriyel birikim). Sade ve doğal bir görünüm, hijyeni daha kolay
korumayı sağlar.
. Kısacası, bu yaklaşım,
çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin ve sağlığının dış görünüş, moda
veya popüler trendlerden çok daha değerli olduğunu vurgular.
. Çocuklarınız daha okul
öncesi yaşlardan başlayıp okumaya, resim yapmaya, öykü anlatmaya, el işleri
yapmaya, evde yardımlarda bulunmaya istekli ve çalışır olmalıdır.
. Bu öneri, çocuğun bilişsel,
motor, sosyal ve duygusal gelişimini bütüncül bir şekilde destekleyen,
oldukça yapıcı ve pedagojik olarak sağlam temellere dayanan bir yaklaşımdır.
İstenen bu özelliklerin her biri, çocuğun hayatında önemli bir
beceriyi geliştirir:
-Okumaya İstekli Olmak: Bilişsel gelişimi, dil becerilerini ve
hayat boyu öğrenme arzusunu destekler. Okul öncesi yaşta bu, hikayelere ilgi
duymak ve resimli kitaplarla vakit geçirmek anlamına gelir.
-Resim Yapmak ve El İşleri: İnce motor becerilerini,
yaratıcılığı, problem çözme yeteneğini ve hayal gücünü geliştirir.
-Öykü Anlatmak: İletişim, özgüven, dil gelişimi ve
duygularını ifade etme becerilerini güçlendirir.
-Evde Yardımlarda Bulunmak: Sorumluluk, iş birliği, empati ve
ait olma duygusunu pekiştirir. Çocuk, ailenin değerli bir parçası olduğunu ve
katkısının önemli olduğunu hisseder.
. Bu tür etkinliklerle
büyüyen çocuklar, boş ve yüzeysel uğraşlar yerine üretken, meraklı ve
sosyal sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişme eğilimindedirler.
. Bu da önceki önerilerde
belirtilen, şöhret ya da tüketim odaklı yaşamdan “uzak durma” hedefini
destekler.
. Okuldaki derslerin
onların geleceği için ne denli önemli olduğunu yavaş, yavaş, parça parça
çocuklarınıza kavratınız.
. Bu da sizim için son
derece yerinde bir öneridir.
. Okul derslerinin
önemini çocuğa kavratmak, sadece not almasını sağlamaktan öte, içsel
motivasyonunu ve hayatla bağlantı kurma becerisini artırır.
Bu sürecin "yavaş, yavaş" ve "parça parça"
olması önemlidir, çünkü:
-Yaşa Uygunluk: Okul öncesi veya ilkokul çağındaki bir çocuğa
üniversite kariyerinden bahsetmek soyut kalır.
-Önem, o anki dersin günlük hayatta nasıl kullanıldığı (örneğin,
matematik markette para üstü hesaplamak, okuma tabela okumak) üzerinden
anlatılmalıdır.
-Somut Bağlantı Kurma: Her bir dersin (tarihin bugünü
anlamaya, fen bilimlerinin dünyayı keşfetmeye, yabancı dillerin farklı
insanlarla konuşmaya yaradığı gibi) hayatla somut bağlantılarını kurarak, ders
çalışmayı zorunluluktan çıkarıp yararlı bir araca dönüştürürsünüz.
-Baskıyı Azaltma: Bilgiyi sindirerek ve kademeli olarak
vermek, çocuk üzerinde aşırı baskı oluşturmayı engeller ve öğrenme
sürecini daha keyifli hale getirir.
Bu yaklaşım, çocuğun eğitimi bir araç olarak görmesini ve
kişisel gelişimine yatırım yapmasını sağlar.
. Bir insan için ve doğal
olarak da çocuklarınız için düzgün ve güzel bir karakter, iyi bir ahlak
olduğunu en küçük yaşlarda vurgulayın ve kavratın.
. Bunun en birincil hedef
olduğunu anlatın.
. Bu öneri, önceki tüm
yaklaşımların temelini ve en önemli amacını oluşturur.
. Çocuğun yaşamda ne
olursa olsun, sahip olması gereken en değerli "sermayenin" karakter
ve ahlak olduğunu vurgular.
Bu vurgunun önemi şunlardan kaynaklanır:
-Kalıcı Değer: Ün, zenginlik, fiziksel güzellik ve hatta
akademik başarı bile geçici olabilir; ancak dürüstlük, saygı, merhamet
ve sorumluluk gibi iyi ahlaki değerler bir insanın hayatı boyunca tutarlılığı
ve itibarını belirler.
-Tüm İlişkilerin Temeli: İyi bir karakter, çocuğun ailesiyle,
arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle ve gelecekteki iş arkadaşlarıyla sağlıklı
ve anlamlı ilişkiler kurmasının anahtarıdır.
-İçsel Pusula: Erken yaşta sağlam bir ahlaki çerçeve
oluşturmak, çocuğun baskı altında veya zor kararlar verirken doğruyu yanlıştan
ayırt etmesine yardımcı olan içsel bir pusula görevi görür.
-Diğer Başarıları Anlamlandırma: Çocuğunuz ne kadar yetenekli
ya da başarılı olursa olsun, bu başarılar ancak iyi bir karakterle birleştiğinde
topluma ve kendine gerçekten faydalı olabilir.
. Bu nedenle, karakterin
ve ahlakın birincil hedef olarak belirlenmesi, çocuğun yaşamda
dengeli, sorumlu ve erdemli bir birey olarak yetişmesi için en güçlü temeldir.
. Anne ve babalar olarak
bu konulara son derece önem verin ve duyarlı ve de tutarlı olun.
. Çocuklarınızı “göstermelik nesneler” olarak
hazırlamayın.
. Bu son özetleyici öneri,
serinin tamamını pekiştiren ve ebeveynlere yol gösterici bir anımsatma niteliğindedir.
Bu maddede vurgulanan ana noktalar şunlardır:
-Önem Verme ve Duyarlılık: Ebeveynlerin, çocuğun yetiştirilme
sürecindeki bu temel değerlere (karakter, ahlak, eğitim, özgünlük) sadece lafta
değil, gerçekten önem vermesi ve çocuğun gereksinimlerine karşı duyarlı olması
gerekir.
-Tutarlılık: Önerilerdeki tüm değerler (doğallık, üretkenlik,
ahlak) tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır.
Bir gün söylenenin ertesi gün “unutulması” veya ebeveynin
sözleriyle davranışlarının “çelişmesi”, çocuğun “kafa karışıklığı” yaşamasına
ve bu değerleri “ciddiye almamasına” neden olur.
-Göstermelik Nesne Olmaktan Koruma: Bu, serinin ilk önerisine
güçlü bir göndermedir.
Çocukları ne "ünlü adayı" ne de ebeveynin başarısını
yansıtan "vitrin objesi" olarak yetiştirmeyin.
-Onlar, kendi içsel değerleri ve özgün kişilikleri olan
bireylerdir.
. Ebeveynlikte bilinçli, tutarlı ve
değer odaklı bir yaklaşım sergilemek, çocuğun sağlıklı, özgüvenli ve
ahlaklı bir birey olarak yetişmesi için yaşamsal önem taşır.
. Ancak iyi bir ahlaka ve
düzgün bir karaktere, güçlü kişiliğe, özgün bir iradeye sahip çocuklar, gençler
okulda başarılı olabilirler, doğru ve düzgün meslekler edinebilirler; mutlu ve
huzurlu bir yaşama erişebilirler.
. Bu da sizler için kesinlikle
doğru ve çok güçlü bir saptamadır ve de önceki tüm önerilerin nedenini ve yararını özetlemektedir.
. Bu anlatım, başarının
temelinin sadece zekâ veya yetenek değil, aynı zamanda karakterin
sağlamlığı olduğunu vurgular:
-Okul Başarısı: Disiplin, sorumluluk, merak ve özdenetim gibi
karakter özellikleri olmadan, en zeki öğrenci bile derslere odaklanmakta
zorlanır.
İyi ahlak ve güçlü bir kişilik, öğrencinin zorluklarla başa çıkma
ve çalışmaya devam etme iradesini sağlar.
-Doğru ve Düzgün Meslekler: Mesleki başarı ve etik, yalnızca
bilgiye değil, aynı zamanda dürüstlük, güvenilirlik, iş birliği ve yüksek
iş ahlakı gibi karakter özelliklerine dayanır.
Güçlü kişilik ve özgün irade, bireyin kendi değerlerine uygun,
tatmin edici bir kariyer seçmesini sağlar.
-Mutlu ve Huzurlu Yaşam: En nihayetinde, mutluluk dış
faktörlere değil, iç huzura ve anlamlı ilişkilere bağlıdır.
-İyi bir “ahlaka” sahip olmak, vicdan rahatlığı sağlar; güçlü bir
kişilik ise bireyin kendi hayatının dümeninde olmasını ve baskılara boyun
eğmemesini mümkün kılar.
. Bu nedenle, karakter
inşası akademik ve mesleki başarının ön koşulu ve mutlu bir
yaşamın garantisidir.
. Algı-zihin tuzaklarından,
tüketim toplumunun çekiciliğinden hem kendinizi, hem de çocuklarınızı uzak tutun;
koruyun.
. Bu konu ne yazık ki
sizlerin çevrenizde, günlük konuşmalarda yer almayabilir.
. Ama siz lütfen bunları “öne
çıkarın”, üzerinde “dikkatlice düşünün” ve kendinize “doğru bir yol” çizin ki
sağlıklı, mutlu ve huzurlu, başarılı çocuklarınız olsun.
.
Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.10.25,
İS.
. YAZININ
TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
. (YZ destekli araştırma ve incelemeye dayanan
yazım.)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)