30 Nisan 2025 Çarşamba

1 MAYIS NEDİR?

   1 MAYIS NEDİR?    .

1 Mayıs, işçinin, emekçinin, emeklinin dayanışma ve hak arama günüdür.

Tarihi 19. yüzyılın sonlarına dayanan bu anlamlı gün, işçi sınıfının uzun ve zorlu mücadelelerinin bir simgesidir.

1 Mayıs, tüm dünyada işçilerin ve emekçilerin birlik, dayanışma ve hak arama günü olarak kutlanır.

Çalışma koşullarının iyileştirilmesi, adil ücret, insanca yaşam standartları ve sosyal haklar için verilen mücadelelerin ortak hafızasıdır.

Neler talep edilmelidir?

1 Mayıs'ta işçiler, emekçiler ve emekliler olarak çeşitli talepler dile getirilmelidir.

Bu talepler, günümüzün ekonomik ve sosyal koşulları göz önünde bulundurularak, daha adil ve insancıl bir yaşam standardı hedeflemelidir.

    ÖNE ÇIKABİLECEK BAZI TALEPLER:

A) Çalışanlar İçin:

- İnsanca Yaşanacak Ücret:

Enflasyonun üzerinde, geçim derdinden uzak, insan onuruna yakışır bir asgari ücret ve tüm çalışanlar için adil ücret politikaları.

- Güvenceli Çalışma Koşulları:

Kayıt dışı çalışma, taşeronlaştırma ve güvencesiz istihdam uygulamalarına son verilmesi. Tüm çalışanlar için kadrolu ve güvenceli iş imkanları.

- Sendika Hakkı ve Toplu Sözleşme Özgürlüğü:

Sendikalaşmanın önündeki tüm engellerin kaldırılması, sendika seçme ve sendikal faaliyetlerde bulunma özgürlüğünün güvence altına alınması. Grev hakkının etkin bir şekilde kullanılması.

- Sağlıklı ve Güvenli Çalışma Ortamları:

İş kazalarının önlenmesi için etkin denetim mekanizmaları ve iş güvenliği önlemlerinin alınması. Meslek hastalıklarına karşı koruyucu tedbirler ve tedavi imkanları.

- Çalışma Sürelerinin İnsancıllaştırılması:

Günlük ve haftalık çalışma sürelerinin kısaltılması, fazla mesai ücretlerinin adil bir şekilde ödenmesi, dinlenme ve izin haklarının eksiksiz uygulanması.

- Eşit İşe Eşit Ücret ve Fırsat Eşitliği:

Cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılması, kadınların iş hayatında karşılaştığı engellerin giderilmesi, eşit işe eşit ücret ve terfide fırsat eşitliği sağlanması.

- Mobbing ve Psikolojik Tacize Son:

İşyerlerinde mobbing ve psikolojik tacizin önlenmesi için etkin mekanizmaların oluşturulması ve mağdurların korunması.

- Vergi Adaleti:

Ücretler üzerindeki vergi yükünün azaltılması, gelir adaletsizliğini giderecek vergi politikalarının uygulanması.

B) Emekliler İçin:

- İnsanca Yaşanacak Emekli Aylığı:

Emekli aylıklarının enflasyonun üzerinde artırılması, açlık sınırının üzerinde bir emekli maaşı bağlanması. Emekli aylıkları arasındaki eşitsizliklerin giderilmesi.

- Sağlık Hizmetlerine Erişimde Eşitlik:

Emeklilerin kaliteli ve ücretsiz sağlık hizmetlerine erişiminin sağlanması.

- Sosyal Hakların İyileştirilmesi:

Emeklilerin sosyal ve kültürel hayata katılımını destekleyecek düzenlemeler yapılması.

- Emeklilik Yaşının İnsancıllaştırılması:

Emeklilik yaşının çalışanların sağlığını ve refahını gözetecek şekilde belirlenmesi.

C) Genel Talepler:

- Sosyal Devlet İlkesinin Güçlendirilmesi:

Eğitim, sağlık, barınma gibi temel hakların devlet tarafından karşılanması, sosyal güvenlik sisteminin güçlendirilmesi.

- Kamu Hizmetlerinin Kaliteli ve Erişilebilir Olması:

Ulaşım, iletişim, enerji gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi yerine kamu yararını gözetecek şekilde düzenlenmesi.

- Demokratik Hak ve Özgürlüklerin Genişletilmesi:

İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının önündeki engellerin kaldırılması.

- Barış ve Kardeşlik:

Savaş ve çatışma ortamlarının son bulması, toplumsal barışın ve kardeşliğin tesis edilmesi.

    ÖZETLE:

.   1 Mayıs, sadece talepleri dile getirme günü değil, aynı zamanda bu talepler için dayanışma içinde olma ve ortak mücadeleyi yükseltme günüdür.  

.   İşçilerin, emekçilerin ve emeklilerin omuz omuza vererek daha "adil bir dünya" için mücadele etmesi, 1 Mayıs'ın özünde yatan en önemli anlamdır.

.   Ülkedeki genel durum en çok dar gelirliye, işçilere ve emekçilere, emeklilere yansımaktadır.

.   Çekilen sıkıntıların son bulması için adil bir yönetim, hukuk devleti ve bunlara bağlı kamu ve yöneticiler acil olarak isteilmelidir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.30, MŞ.

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)

 

29 Nisan 2025 Salı

KEŞNİZANİ

 . KEŞNİZANİ   .

Keşnizani Tarikatı nedir, özellikleri nelerdir, nerelerde yayılmıştır?

İslamdaki yeri nedir?

Keşnizani Tarikatı, Irak merkezli bir Sufi tarikatıdır.

Kökeni Kadiri tarikatının bir koluna dayanmaktadır. Tarikatın kurucusu Şeyh Abdülkerim Keşnezan'dır.

"Keşnizan" Kürtçe'de "hiçbir şey bilmeyen" anlamına gelmektedir.

A) ÖZELLİKLERİ:     .

-Gizemcilik:

Tarikatın temelinde derin bir gizemcilik anlayışı bulunur. Müridler, özel zikir ve ritüellerle manevi bilgiye ulaşmaya çalışırlar.

-Şeyhe Bağlılık:

Tarikatta şeyhe büyük bir bağlılık esastır. Şeyh, müridin manevi yolculuğunda rehber olarak kabul edilir.

-Dünya İşlerine Karışma:

Keşnizani Tarikatı'nın en dikkat çekici özelliklerinden biri, siyaset ve iş dünyası gibi dünyevi işlere aktif olarak karışmasıdır.

Geçmişte Saddam Hüseyin rejimine yakınlığıyla bilinirken, daha sonra ABD işgali sonrası dönemde de Irak siyasetinde etkili olmuştur.

-Yaygın Nüfuz: Söz geçirme gücü.

Tarikatın Irak'ta, özellikle Sünni Kürtler arasında geniş bir "mürid" kitlesi bulunmaktadır.

Askeriye, istihbarat ve devletin çeşitli kademelerinde önemli ölçüde örgütlenmiştir.

Avrupa, Amerika ve Orta Asya'da da takipçileri bulunmaktadır.

-İstihbarat Bağlantıları İddiaları:

Tarikat hakkında, özellikle MOSSAD ve CIA gibi yabancı istihbarat örgütleriyle ilişkili olduğuna dair çeşitli iddialar bulunmaktadır.

B) YAYGINLAŞTIĞI YERLER:

Keşnizani Tarikatı'nın merkezi Irak'tır.

Özellikle Süleymaniye çevresinde doğmuş ve buradan Irak'ın diğer bölgelerine yayılmıştır.

Telafer, Tuzhurmatu, Musul, Kerkük ve Erbil gibi şehirlerde önemli ölçüde etkilidir.

Ayrıca Avrupa, Amerika ve Orta Asya'da da müridleri bulunmaktadır.

C) İSLAM'DAKİ YERİ:

Keşnizani Tarikatı, Sufi bir gelenek olarak İslam'ın mistik yorumunu temsil eder.

Siyasi ve dünyevi işlere aktif olarak karışması ve hakkında çıkan istihbarat örgütleriyle bağlantı iddiaları nedeniyle İslam dünyasında farklı şekillerde değerlendirilmektedir.

Bazı çevreler tarafından İslam'ın tasavvufi geleneğinin bir parçası olarak görülürken, bazıları tarafından ise siyasi ve dünyevi emeller güden bir örgütlenme olarak eleştirilmektedir.

Tarikatın Şiiler arasında yaygınlık "kazanmadığı" belirtilmektedir.

1980’li yıllardan itibaren halk dışında devlet kademelerinde de mensupları çoğalan tarikat, Iraklılar arasındaki yaygın söylentiye göre, Saddam Hüseyin’in yatak odasına kadar hâkim olmuştur.

Kesnizani Şeyhi Muhammed’in Irak'ın işgalinden önce ABD ile anlaşarak Iraklı askerlerin işgal güçlerine karşı direnişe geçmesine mani olduğu iddia edilmektedir.

Saddam Hüseyin direnmeden Irak'ı Amerika'ya teslim mi etmişti?

İşgalden sonra ne Amerika ne de CIA bu durum hakkında tek açıklama yapmadı.

Yıllarca bu konu ve soru insanların zihinlerini meşgul etti.

Bu sorunun cevabını bilmek için 1950'de ABD tarafından CIA desteği ile Irak'ta büyütülen "Keşnizani Tarikatını" bilmemiz gerekir.

CIA desteği ile Irak'ta büyütülen bu tarikat Avrupa, Amerika ve Orta Asya'ya kadar yayıldı.

Saddam darbe devrim ile Irak'ı ele geçirdiğinde Saddam'a tamamen itaat ettiler.

Saddam da onlara bir şey yapmadı.

Fakat Keşnizani Tarikatı ordu, bürokrasi, emniyet, istihbarata kadar her yere adamlarını sokup ülkeyi içeriden ele geçirdi.

Ç) SONUÇ:    .

Konu birçok yerde karşıma çıktı. Araştırdım ve çok geniş kaynaklarla karşılaştım.

Okumak isteklisi olanlar için bir "kısa değerlendirme" yazısı hazırladım.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.0

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)

 

OLUMSUZ KODLAR

.  ZİHNİMİZDEKİ OLUMSUZ KODLAR     .

.  Nasıl oluşur, nasıl çalışır ve onları nasıl düzeltebiliriz?

.  Zihnimizdeki olumsuz kodlar, düşünce kalıpları ve inanç sistemleridir.

.  Bunlar, genellikle çocukluk deneyimlerimiz, travmalarımız, olumsuz yaşam olaylarımız, ailemizden ve çevremizden öğrendiğimiz yargılar ve toplumsal koşullanmalar sonucu oluşur.

A) NASIL OLUŞURLAR?

1-Çocukluk Deneyimleri:

Özellikle ihmal, istismar, tutarsız ebeveynlik, aşırı eleştiri gibi olumsuz çocukluk deneyimleri, değersizlik, yetersizlik, güvensizlik gibi temel olumsuz inançların oluşmasına zemin hazırlar.

2-Travmalar:

Yaşanan travmatik olaylar (kaza, kayıp, şiddet vb.), olumsuz kodların derinlemesine yerleşmesine ve tetiklenmesine neden olabilir.

3-Öğrenilmiş Davranışlar ve İnançlar:

Aile üyelerimizden, öğretmenlerimizden veya diğer önemli figürlerden duyduğumuz olumsuz yargılar, eleştiriler ve inançlar zamanla içselleşerek kendi düşünce yapımızın bir parçası haline gelebilir.

4-Olumsuz Yaşam Olayları:

İş kaybı, ilişki sorunları, başarısızlıklar gibi olumsuz yaşam olayları, kendimize, başkalarına ve dünyaya dair olumsuz inançları pekiştirebilir.

5-Toplumsal Koşullanmalar:

Cinsiyet rolleri, başarı tanımları, güzellik standartları gibi toplumsal normlar ve beklentiler, bireylerde yetersizlik, baskı ve uyumsuzluk gibi olumsuz duygulara yol açabilir.

B) NASIL ÇALIŞIRLAR?

Olumsuz kodlar, zihnimizde birer "otomatik pilot" gibi işlerler.

Genelde onların farkında olmayız.

Onlar kendilerine göre bağımsızca "düşüncelerimizi, duygularımızı, davranışlarımızı" ve dolayısıyla yaşam deneyimlerimizi "derinden etkilerler".

1-Olumsuz Düşünce Döngüleri:

Olumsuz bir kod tetiklendiğinde, otomatik olarak olumsuz düşünceler üretmeye başlarız.

Bu düşünceler genellikle gerçekçi olmayan, abartılı ve felaket senaryoları içeren düşüncelerdir.

2-Duygusal Tepkiler:

Olumsuz düşünceler, kaygı, korku, öfke, üzüntü, suçluluk, utanç gibi olumsuz duygusal tepkilere yol açar.

3-Davranışsal Kalıplar:

Olumsuz duygular ve düşünceler, kaçınma, erteleme, agresiflik, kendine zarar verme gibi sağlıksız davranışsal kalıplara neden olabilir.

4-Kendini Gerçekleştiren Kehanet:

Olumsuz inançlarımız, farkında olmadan bu inançları doğrulayacak şekilde davranmamıza ve sonuçlar elde etmemize yol açabilir.

Örneğin, "Ben başarısız olacağım" inancına sahip biri, çabalamaktan kaçınabilir ve gerçekten de başarısız olabilir.

5-Algısal Filtre:

Olumsuz kodlar, dünyayı ve olayları yorumlama biçimimizi etkiler.

Olumlu olayları görmezden gelebilir veya olumsuz bir şekilde yorumlayabiliriz.

C) ONLARI NASIL DÜZELTEBİLİRİZ?

Olumsuz kodları düzeltmek için onların farkına varmak ve bilinçli bir istek ile değiştirmek istemeliyiz.

Bunun için de zaman, çaba ve disiplin gerektiren bir süreçtir.

Bazı etkili yöntemler:

1-Farkındalık Geliştirme:

Öncelikle zihninizdeki olumsuz düşünce ve inançların farkına varmanız önemlidir. Ne zaman olumsuz düşündüğünüzü, bu düşüncelerin hangi duyguları tetiklediğini ve nasıl davrandığınızı gözlemleyin.

Bir düşünce günlüğü tutmak bu süreçte yardımcı olabilir.

2-Olumsuz Düşünceleri Sorgulama:

Olumsuz düşüncelerinizin gerçekçi olup olmadığını, kanıtlarını ve karşı kanıtlarını değerlendirin. Bu düşüncelerin size ne faydası olduğunu ve size nasıl hissettirdiğini sorgulayın.

3-Alternatif Düşünceler Geliştirme:

Olumsuz düşüncelerinizin yerine daha gerçekçi, dengeli ve olumlu alternatif düşünceler koymaya çalışın.

Örneğin, "Ben yetersizim" düşüncesi yerine "Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır ve ben de kendi alanlarımda yeterliyim" gibi bir düşünce geliştirebilirsiniz.

4-Olumlamalar Kullanma:

Kendinize yönelik olumlu ifadeleri düzenli olarak tekrarlamak, olumlu inançların güçlenmesine yardımcı olabilir.

5-Geçmiş Deneyimleri Yeniden Çerçeveleme:

Geçmişteki olumsuz deneyimlerinizi farklı bir perspektiften değerlendirmeye çalışın.

Bu deneyimlerden neler öğrendiğinizi ve nasıl büyüdüğünüzü fark edin.

6-Duygusal İyileşme Çalışmaları:

Travmatik deneyimlerin etkisini azaltmak için EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme), "Somatik Deneyimleme" gibi terapi yöntemlerinden faydalanabilirsiniz.

7-Sınır Koyma:

Sağlıklı sınırlar çizmek, olumsuz etkilerden korunmanıza ve öz saygınızı geliştirmenize yardımcı olur.

8-Kendine Şefkat Gösterme:

Kendinize karşı nazik ve anlayışlı olun. Hata yapmanın insan olmanın bir parçası olduğunu kabul edin ve kendinizi affedin.

9-Profesyonel Yardım Alma:

Derinlemiş olumsuz kodlarla başa çıkmakta zorlanıyorsanız, bir "terapist veya danışmandan" destek almak çok faydalı olabilir.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Kabul ve Kararlılık Terapisi (KDT) gibi terapi yaklaşımları olumsuz düşünce ve inançları değiştirmede etkilidir.

Ç) BİLİNÇALTI ÇALIŞMALARI:

. Hipnoz, meditasyon ve bilinçaltı programlama teknikleri, "derinlemiş olumsuz kodlara" ulaşarak onları dönüştürmeye yardımcı olabilir.

. Zihindeki olumsuz kodları değiştirmek "sabır ve süreklilik" gerektiren bir süreçtir.

. Kendinize karşı nazik olun.

. Öfkelenmeden, sinirlenmeden duyarlılık kazanın.

. Bu yolculukta adım, adım ilerlemek gerekir.

D) ÖZETLE:

.  Bu konu üzerinde kendinize eziyet etmeden, tarafsız bir gözle bakıp düşünmeli ve gereken adımları atmalısınız.

.  Benim buraya aldıklarım çeşitli kaynaklardan edindiğim bir derleme gibidir.

.  Buradaki sıralama ve analizler, öneriler sizlere yardımcı olacaktır, düşüncesindeyim.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.13, MŞ

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)

28 Nisan 2025 Pazartesi

EĞİLMEK

 .  EĞİLMEK     .

.  İnsanın "insanın önünde" eğilmesi ne anlama gelir?

.  Tek bir evrensel anlamı yoktur ve yorumlanması büyük ölçüde duruma, ilişkiye ve ilgili kültürel normlara bağlıdır.

.  İnsanın "insanın önünde" eğilmesi, bağlama ve kültüre göre çeşitli anlamlara gelebilen "karmaşık" bir eylemdir.

.  Bu eylemin olası anlamlarından bazıları şunlar olabilir:

1-Saygı ve Hürmet:

-Yaş ve Makam: Yaşça büyük veya daha yüksek bir sosyal, profesyonel veya dini makamda olan birine duyulan saygıyı ifade edebilir.

Bu, "büyüklere saygı" ilkesinin bir yansıması olabilir.

-Otorite ve Üstünlük: Bir lider, yönetici, kral veya dini figür gibi otorite sahibi birine duyulan hürmeti gösterebilir.

Bu, kişinin gücünü ve konumunu tanıma anlamına gelir.

-Önemli Bir Başarı veya Nitelik: Olağanüstü bir başarıya imza atmış, saygın bir konuma gelmiş veya özel bir yeteneğe sahip birine duyulan hayranlık ve saygıyı ifade edebilir.

2-Minnettarlık ve Teşekkür:

-Yardım veya İyilik Karşılığı:

Alınan bir iyilik, yardım veya destek için duyulan minnettarlığı göstermenin bir yolu olabilir.

Bu, alçakgönüllülük ve minnet duygusunu yansıtır.

3-Bağlılık ve Sadakat:

-Yemin veya Söz Verme: Bazı durumlarda, bir lidere, ideolojiye veya inanca bağlılığı ve sadakati ifade etmek için eğilinir.

Bu, bir tür teslimiyet ve adanmışlık anlamına gelebilir.

-Hizmet ve İtaat: Bir efendiye, hükümdara veya dini bir otoriteye hizmet etme ve itaat etme isteğini gösterebilir.

4-Af Dileme ve Pişmanlık:

-Hata veya Yanlış Davranış Sonrası:

Yapılan bir hata veya yanlış davranıştan dolayı duyulan pişmanlığı ve af dilemeyi ifade edebilir. Bu, alçakgönüllülük ve sorumluluk alma anlamına gelir.

5-Kültürel ve Dini Ritüeller:

-Dini İbadet:

Birçok dinde, Tanrı'ya, kutsal figürlere veya nesnelere duyulan saygıyı göstermek için eğilmek yaygın bir ibadet biçimidir.

Bu, teslimiyet, bağlılık ve "spiritüel" bir bağlantı kurma anlamına gelebilir.

-Geleneksel Selamlaşma:

Bazı kültürlerde, özellikle Asya kültürlerinde, eğilmek geleneksel bir selamlaşma biçimidir.

Eğilmenin derinliği ve süresi, saygının derecesini ve ilişkinin resmiyetini gösterebilir.

6-Alçakgönüllülük:

Kendi Önemsizliğini Kabul Etme: Kendi benliğini geri plana atma, alçakgönüllülük ve tevazu gösterme anlamına gelebilir. Bu, kibirden uzak durma ve başkalarının değerini tanıma ifadesidir.

7-Olumsuz Bağlamlar:

Boyun Eğdirme ve Aşağılama: Bazı durumlarda, birini zorla eğdirmek veya eğilmesini istemek, o kişiyi aşağılama, küçük düşürme veya boyun eğdirme amacı taşıyabilir.

Bu, güç dengesizliğinin ve istismarın bir göstergesi olabilir.

.  BİR İNSANDAN BOYUN EĞMESİNİ, ÖNÜNDE EĞİLMESİNİ İSTEMEK DEMOKRATİK MİDİR?

Boyun eğdirmek veya birinin önünde eğilmesini istemek demokratik bir davranış değildir. Demokratik değerlerle ve ilkelerle temelden çelişir.

Bunun nedenleri şunlar olabilir:

1-Eşitlik İlkesine Aykırılık:

Demokrasinin temelinde tüm vatandaşların eşit olduğu ilkesi yatar.

Birine "boyun eğdirmek" veya "önünde eğilmesini" istemek, insanlar arasında hiyerarşik bir üstünlük ve aşağılık ilişkisi kurmaya çalışmak anlamına gelir. Bu, eşitlik ilkesini açıkça ihlal eder.

2-Bireysel Özgürlüğe Saygısızlık:

Demokratik toplumlar, bireylerin onuruna ve özgürlüğüne saygı duyar. Birini zorla eğdirmek veya böyle bir talepte bulunmak, bireyin kendi iradesi ve bedeni üzerindeki hakkını hiçe saymaktır. Bu, bireysel özgürlüğe yapılan bir müdahaledir.

3-Otoriter ve Hiyerarşik Bir Yaklaşım:

Boyun eğdirme ve önünde eğilme talebi, otoriter ve hiyerarşik bir yönetim anlayışının yansımasıdır. Demokrasi ise katılımcılığı, hesap verebilirliği ve güçler ayrılığını savunur. Bu tür bir talep, gücü tek elde toplama ve diğerlerini aşağı görme eğilimini gösterir.

4-Saygı ve Onurun Zorla Elde Edilememesi:

Gerçek saygı ve onur, zorla veya taleple elde edilemez. Karşılıklı anlayış, dürüstlük ve etik davranışlar üzerine kurulur. Boyun eğdirme çabası, yalnızca korku veya mecburiyet yaratır, gerçek saygıyı değil.

5-Demokratik Değerlerle Çelişki:

Demokrasi; eleştirel düşünceyi, farklı görüşlere saygıyı, müzakereyi ve uzlaşmayı teşvik eder. Boyun eğdirme ise sorgulamayı engeller, tek bir otoriteye kayıtsız şartsız itaati dayatır ve farklılıkları bastırır.

.  Bu tür davranışlar, otoriter rejimlerin ve hiyerarşik yapıların isteğidir.

.  Demokratik bir ortamda, insanlar arasındaki ilişkiler karşılıklı "saygı ve eşitlik" temelinde kurulmalıdır.

.  SONUÇ OLARAK:

.  İnsanın "insanın önünde" eğilmesi, "çok katmanlı" bir eylemdir ve anlamı her zaman bir bağlam içinde değerlendirilmelidir.

.  Saygı, minnettarlık, bağlılık, af dileme, dini ritüel, kültürel gelenek veya alçakgönüllülük gibi "olumlu anlamları" olabileceği gibi, "boyun eğdirme" ve "aşağılama" gibi "olumsuz anlamları" da olabilir.

.  Bu nedenle, eğilme eylemini yorumlarken, ilgili kişilerin arasındaki "ilişkiyi, kültürel "normları ve eylemin gerçekleştiği "özel" durumu dikkate almak önemlidir.

.  Boyun eğdirmek veya birinin önünde eğilmesini istemek, "demokratik" bir toplumun temelini oluşturan "eşitlik, bireysel özgürlük, saygı ve katılımcılık" gibi değerlerle tamamen "zıttır".

.  Demokratik çağdaş bir "hukuk devletinde" herkes eşit sayılır. Bu ilke, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygının da ayrılmaz bir parçasıdır.  Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve adalet anlayışının vazgeçilmez bir unsurudur.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.29, MŞ.

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)

ELEKTRİK

 .   ELEKTRİK KESİNTİLERİ

.  İspanya, Portekiz, Fransa ve Belçika'nın da bulunduğu çok sayıda Avrupa ülkesinde elektrik kesintileri oluyor. .  Bunun nedeni nedir? Bir gizli el operasyonu mu?

.  Şu anda İspanya, Portekiz, Fransa ve Belçika'yı etkileyen geniş çaplı elektrik kesintilerinin "kesin nedeni" henüz belirlenmemiştir.

.  Avrupa nadir görülen bir kaosla karşı karşıya kaldı. İspanya, Belçika, Fransa, Andorra ve Portekiz'de yaşanan büyük bir elektrik kesintisi milyonlarca insanı mağdur etti.

.  Elde edilen raporlarda Avrupa elektrik şebekesinde sorunlar olduğu ifade edildi. Trafikte ışıklar nedeniyle karışıklık yaşandığı belirtilirken metro istasyonları boşaltıldı.

.  Telefon hatları çalışmadı, Portekiz ve İspanya'da internet tamamıyla kesildi.

.  İspanya ve Portekiz'in büyük bölümünde elektrik kesintileri nedeniyle ulusal acil durum ilan edildi. İspanya'da 30 bin polis görevlendirilirken, ülke genelinde OHAL ilan edildi.

.  İspanya'daki elektrik şebekesi operatörü Red Electrica, elektriği geri getirmek için enerji şirketleriyle birlikte çalıştığını açıkladı.

.  Kesintinin nedeni için "ender görülen atmosferik olaylar" işaret edildi.

.  Normale dönüşün bir haftayı bulabileceği konuşuluyor.

.  Olası bazı nedenler ve mevcut bilgiler şu şekildedir:

OLASI NEDENLER:

1-Nadir Görülen Atmosferik Olay:

İspanya'nın iç bölgelerinde yaşanan ani ve şiddetli sıcaklık değişimlerinin, yüksek gerilim hatlarında "atmosferik titreşim" olarak adlandırılan anormal dalgalanmalara yol açtığı belirtilmektedir.

Bu durumun kesintilere neden olmuş olabileceği düşünülüyor.

2-Avrupa Güç Şebekesindeki Bir Problem:

Portekiz elektrik operatörü E-Redes, kesintinin "Avrupa güç şebekesindeki" bir sorundan kaynaklandığına işaret etmiştir.

3-Voltaj Dengesizliği:

Kesintinin düşük voltaj nedeniyle meydana gelmiş olabileceği ihtimaller arasında yer alıyor.

4-Siber Saldırı İhtimali:

Yetkililer, bir siber saldırı olasılığını da göz ardı etmemekte ve bu yönde de "araştırmalar yürütmektedir".

5-Yangın:

Portekiz'in ulusal elektrik şirketi REN, Fransa'nın güneybatısında çıkan ve "yüksek gerilim" hattına zarar veren bir yangının da olası bir neden olabileceğini belirtmiştir.

GİZLİ EL OPERASYONU İDDİASI:

Şu an için elektrik kesintilerinin bir "gizli el operasyonu" olduğuna dair herhangi bir kanıt veya resmi açıklama bulunmamaktadır.

Yetkililer öncelikle kesintinin teknik nedenlerini araştırmaktadır.

Spekülasyonlardan kaçınmak ve resmi açıklamaları beklemek önemlidir.

MEVCUT DURUM:

.  İspanya'da ulusal demir yolu şirketi Renfe, ülke genelinde elektrik şebekesinin çökmesi sonucu tüm tren seferlerini durdurmuştur. Madrid'de trafik lambalarının çalışmaması büyük trafik kaosuna yol açmıştır.

Madrid Open Tenis Turnuvası elektrik kesintisi nedeniyle askıya alınmıştır.

.  İspanya'da kriz masası kurulmuş ve Başbakan Pedro Sanchez olayla ilgili soruşturma başlatmıştır.

Sağlık hizmetlerinde aksamalar yaşanmakta, acil olmayan müdahaleler durdurulmuştur.

.  Elektriğin ülkenin büyük bölümüne yeniden sağlanmasının 6 ila 10 saat sürebileceği tahmin edilmektedir.

.  Portekiz'de ise tam normalleşmenin bir haftayı bulabileceği belirtilmektedir.

.     Gelişmeleri takip ediyor olacağım ve yeni bilgiler edindikçe sizinle paylaşacağım.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.28, MŞ.

 .       (Araştırma ve değerlendirme yazım)


27 Nisan 2025 Pazar

HAK ve ONUR

 .      HAK ve ONUR                 .

-  Hiç kimseye kin güdemezsin.

-  Hiç kimseye eziyet edemezsin.

-  Hiç kimseyi aşağılayamazsın.

-  Hiç kimse ile alay edemezsin.

-  Hiç kimseye küfür edemezsin.

-  Hiç kimseye işkence edemezsin.

-  Hiç kimseyi küçük düşüremezsin.

-  Hiç kimseye şiddet uygulayamazsın.

.            "Hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur".

. "Kesinlikle katılıyorum" diyebilen bireylerden oluşmuş bir toplum istiyorum.

.  Bu sözler her bireyin doğuştan sahip olduğu "temel insan haklarını" ve "onurunu" en güzel şekilde özetliyor.

.  "Kin, eziyet, aşağılama, alay, küfür, işkence, küçük düşürme ve şiddet"… insanlık onuruna aykırı davranışlardır ve "hiç kimsenin" bir başkasına bunları yapmaya "hakkı yoktur".

.  Bu ilkeler, "sağlıklı" bir toplumun temelini oluşturur.

.  Empati, saygı, hoşgörü ve sevgi üzerine kurulu bir dünya inşa etmek hepimizin sorumluluğundadır.

.  Bu değerleri yaşatmak ve yaygınlaştırmak, daha adil, huzurlu ve insancıl bir geleceğin anahtarıdır.

.  Her bireyin "doğuştan sahip olduğu" "temel insan haklarını ve onurunu" koruyan ve gözeten bir devlet ve iktidar arzusu, "en temel ve evrensel beklentilerden" biridir.

.  Bu ideal, "çağdaş demokratik hukuk devletlerinin" temelini oluşturur.

.   DEVLET VE İKTİDARIN BAZI TEMEL ÖZELLİKLERİ ŞUNLAR OLMALIDIR:

1-İnsan Onuruna Saygı:

Devletin tüm kurumları ve uygulamaları, bireyin onurunu zedeleyici her türlü davranıştan kaçınmalı ve insan onurunu yüceltecek şekilde hareket etmelidir.

2-Hukukun Üstünlüğü:

Yasaların herkes için eşit şekilde uygulanması, keyfi uygulamaların ve ayrımcılığın olmaması esastır. İktidar da dahil olmak üzere hiç kimse hukukun üzerinde olmamalıdır.

3-Temel Hak ve Özgürlüklerin Güvencesi:

Yaşam hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, adil yargılanma hakkı gibi temel hak ve özgürlükler "Anayasa ve uluslar arası" sözleşmelerle güvence altına alınmalı ve pratikte etkin bir şekilde korunmalıdır.

4-Adalet ve Hakkaniyet:

Devletin tüm faaliyetlerinde adalet ve hakkaniyet ilkeleri gözetilmeli, mağduriyetlerin giderilmesi ve hak ihlallerinin önlenmesi için etkin mekanizmalar oluşturulmalıdır.

5-Eşitlik ve Ayrımcılık Yasağı:

Herkesin dil, din, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce gibi hiçbir nedenle "ayrımcılığa" uğramaması ve yasalar önünde "eşit" olması sağlanmalıdır.

6-Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik:

Devletin işleyişi şeffaf olmalı, kamuoyu doğru bilgilendirilmelidir. İktidarın eylemleri denetlenebilir olmalı ve yöneticiler hesap verebilir olmalıdır.

7-Sosyal Adalet:

Ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin giderilmesi, yoksullukla mücadele edilmesi ve herkesin insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesi için politikalar üretilmelidir.

8-Katılımcı Demokrasi:

Yurttaşların karar alma süreçlerine katılımının sağlanması, sivil toplumun güçlendirilmesi ve farklı görüşlerin temsil edilmesi önemlidir.

.      ÖZETLE:     .

.  Böyle bir devlet ve iktidar, sadece "yasal düzenlemelerle" değil, aynı zamanda "etik değerlere" sahip yöneticiler, "bilinçli" bir toplum ve "güçlü sivil toplum" kuruluşlarının varlığıyla da var olabilir.

.  Bu, sürekli bir çaba ve toplumsal anlaşma ve kabul gerektiren uzun vadeli bir hedeftir.

.  Umarım bu yönde adımlar atılır ve "bu ideal" gelecekte gerçeğe dönüşür.

.  Şu an bu konuyu "sizlerin de" düşünmeniz, bu değerlere ne kadar önem verdiğinizi gösteriyor.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.28, MŞ.

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)

NE ZAMAN

 .  TÜRKİYE NE ZAMAN?    .

.   Türkiye başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.

.   Türkiye, 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği referandumu ile parlamenter sistemden "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" olarak adlandırılan "başkanlık sistemine" geçmiştir.

.   Bu sistemde:

1-Cumhurbaşkanı: Hem devletin başı hem de hükümetin başıdır. Halk tarafından doğrudan seçilir. Yürütme yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına aittir. Bakanları atar ve görevden alır.

2-Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM): Yasama organıdır. Kanunları çıkarır ve Cumhurbaşkanını denetleme yetkisine sahiptir. Ancak TBMM'nin hükümet kurma yetkisi bulunmamaktadır.

3-Güçler Ayrılığı: Teoride yasama ve yürütme ayrı organlarda toplanmıştır. Ancak Cumhurbaşkanının geniş yetkileri ve TBMM üzerindeki potansiyel etkisi nedeniyle güçler ayrılığı ilkesi tartışma konusudur.

.   Dolayısıyla, var olan durumda Türkiye'nin yönetim şekli "başkanlık" sistemidir.

.   Türkiye ne zaman "parlamenter, güçler ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine" kavuşabilir?

.   Türkiye'nin parlamenter, güçler ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine ne zaman kavuşabileceği sorusu, karmaşık ve çok boyutlu bir konu olmaktadır.

.   Açık ve doğru bir yanıt vermek, bir tarih vermek olası olmasa da, bu "ideale" ulaşmak için atılması gereken adımlar ve şu anki durum hakkında bazı değerlendirmeler yapılabilir.

.   Türkiye, tarihsel olarak demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmış olsa da, zaman zaman gerilemeler ve yapısal sorunlarla karşılaşmıştır.

.   Özellikle son yıllarda "güçler ayrılığı ilkesinin" zayıfladığı, "yargı bağımsızlığına" yönelik endişelerin arttığı, "ifade özgürlüğü" ve "basın özgürlüğü" gibi temel hak ve özgürlüklerde kısıtlamaların yaşandığı yönünde "eleştiriler" bulunmaktadır.

.   Parlamenter sistemden "başkanlık sistemine" geçiş de "güçler ayrılığı" tartışmalarını alevlendirmiştir.

.  Türkiye'nin arzu edilen "demokratik hukuk devleti" niteliklerine kavuşması için bir dizi yapısal ve kültürel dönüşümün gerçekleşmesi gerekmektedir:

Güçler Ayrılığının Tam Tesisi:

-Yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirlerinden bağımsız ve birbirlerini denetleyebilecek mekanizmalarla donatılması hayati önem taşımaktadır. Bu, yargının siyasi etkilerden tamamen arındırılması, yasamanın yürütmeyi etkin bir şekilde denetleyebilmesi ve yürütmenin de hukukun üstünlüğüne bağlı kalması anlamına gelir.

-Hakim ve savcıların atanma, terfi ve görevden alınma süreçlerinin şeffaf, objektif kriterlere dayanması ve her türlü siyasi baskıdan uzak olması gereklidir. Yargının hesap verebilirliğinin sağlanması,  yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı önemlidir.

-Hiç kimsenin hukuktan üstün olmadığı, yasaların eşit şekilde uygulandığı ve herkes için adil yargılanma hakkının güvence altına alındığı bir sistemin oluşturulması şarttır.

-İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, inanç özgürlüğü gibi "temel hak ve özgürlüklerin" Anayasa ve uluslararası standartlara uygun olarak güvence altına alınması ve pratikte etkin bir şekilde kullanılması sağlanmalıdır.

Parlamenter Sistemin Güçlendirilmesi

-Türkiye yeniden parlamenter sisteme dönmeyi veya mevcut sistemi parlamenter demokrasi ilkelerine daha yakın bir hale getirmeyi hedefliyorsa, parlamentonun yetkilerinin artırılması, hükümetin parlamento karşısında hesap verebilirliğinin güçlendirilmesi ve temsilde adaletin sağlanması gereklidir.

-Eleştirel ve bağımsız bir medyanın varlığı, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve iktidarın denetlenmesi açısından hayati önem taşır. Sivil toplum kuruluşlarının da aktif katılımı ve farklı görüşlerin temsil edilmesi demokratik sürecin sağlıklı işlemesi için gereklidir.

-Toplumun tüm kesimlerinde demokratik değerlerin benimsenmesi, farklı görüşlere saygı duyulması, hoşgörü ve diyalog kültürünün yaygınlaşması uzun vadeli bir gerekliliktir.

-Var olan Anayasa'nın "çağdaş demokratik hukuk devleti" ilkelerine daha uygun hale getirilmesi için geniş katılımlı ve uzlaşmaya dayalı bir anayasa reformu süreci olabilir.

Ne Zaman Kavuşulabilir?

Bu "ideale" ne zaman kavuşulabileceği, yukarıda sayılan adımların ne kadar kararlılıkla ve ne kadar geniş bir toplumsal mutabakatla atılacağına bağlıdır.

Bu süreç zaman alabilir ve siyasi irade, toplumsal talep ve uluslararası gelişmelerden etkilenebilir.

-Belirli yasal ve kurumsal reformlarla bazı iyileşmeler sağlanabilir. Ancak yapısal sorunların tam olarak çözülmesi ve demokratik kültürün yerleşmesi daha uzun bir zaman dilimini gerektirebilir.

-Güçlü bir siyasi irade, geniş katılımlı reform süreçleri ve sivil toplumun aktif rolüyle önemli ilerlemeler kaydedilebilir. Anayasa reformu gibi kapsamlı değişiklikler bu zaman diliminde gerçekleşebilir.

-Demokratik değerlerin toplumun tüm katmanlarında içselleştirilmesi, kurumların tam anlamıyla bağımsız ve işlevsel hale gelmesi ve hukukun üstünlüğünün tartışılmaz bir ilke olarak yerleşmesi uzun vadeli bir süreçtir.

Sonuç olarak, Türkiye'nin parlamenter, güçler ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine ne zaman kavuşacağı kesin olarak tahmin edilemez.

Ancak bu yönde atılacak kararlı adımlar, geniş toplumsal destek ve siyasi irade, bu idealin gerçekleşme olasılığını artıracaktır.

Önemli olan, sürekli bir reform gündeminin olması, demokratikleşme çabalarının sürdürülmesi ve hukukun üstünlüğüne olan inancın korunmasıdır.

Halkın, kuruluşların, partilerin, muhalefetin CHP'nin gösteri ve protestoları, gençlerin katılımı, mitingler göstermektedir ki "kalkınma ve uyanış" gösteren kitleler artmaktadır.

Demokratik düzene geçiş istemi gittikçe de artacak gibi gözükmektedir.

Yakın bir tarihte gerçekleşebilecek bir seçim durumu değiştirebilir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.0

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)