29 Ocak 2019 Salı

Eğer

Eğer,

çalışırsan

işini çok seversen,

çok emek harcarsan

kendine güvenirsen

kendini işine verirsen

vizyonunu iyi seçersen

kendini çok iyi tanırsan

hatalarından ders alırsan

mutlu olmayı başarabilirsen

kendini devamlı geliştirirsen

her zaman doğru yolu seçersen

kendine doğru hedefler koyarsan

yaşamına ve olanaklarına şükredersen,

sana verilmiş olan misyonu iyi kavrarsan

iyi ahlaklı bir insan olmak için uğraşırsan

çevrendeki insanlara adil davranabilirsen

hep düşünerek, araştırarak ilerleyebilirsen

sevgiyi ve saygıyı her zaman içinde yaşatırsan

zamanını boş şeylerle, boş yerlerde harcamazsan

özgürlüğüne ve bağımsızlığına hep önem verirsen

üzerinde olan sorumlulukların bilincini iyi kavrarsan

 ancak, o zaman
        bir “insan” olarak görevini yapma yolunda olduğuna inanabilirsin.

       Mutluluğu yakalayabilirsin.

Ø    Sağlıklı, mutlu ve huzurlu insanların olduğu bir toplumda yaşayabilmenin güzelliğini tadabilmeniz dileklerimle….
          
              Öğretmen, Gönen Çıbıkcı, 06.01.2019, M.

 

Birilerine Benzeme Çabası

    Birilerine Benzeme Çabası
     Özenti Bir İnsan Olmak
-Birden bir yerde bir fotoğraf çıkar karşınıza.
-Öyle fotoğraflar vardır ki, insanın saatlerce durmadan anlatabileceği şeyleri bir tek karede anlatır. Bazısında mutlu oluruz. Bazısını gördüğümüzde ise birden bir üzüntü kaplar içimizi.
-Aslında “ne kadar güzel” diye tanımlayabileceğiniz genç insanlar...
-Normal diye düşünebileceğimiz “kendi” yaşantılarının dışına taşarak, birilerine özenerek, bambaşka görüntüler verebilmek, beğenilmek  duygusunu anlayabilmek pek kolay olmasa gerek.
-Bu nasıl bir özentidir ki her bir ortaya çıkan tablo ile insanın içini parçalamaktadır.
·       Kimlere benzemeğe çalışmaktadır?
·       Neler, neler yerleştirmişler bu insanların kafacıklarına?
·       Hangi “şey”leri çok önemli gibi kabul ettirmişler...
·       Aslında çok ama çok eskiden beri gele gelen gerçekler bugün de yeniden kendini göstermekte...
·       “Artiz” olma merakları, “Artiz” gibi giyinmek, boyanmak, davranmak, böyle bir görünüme girmek... Bunları tek başına da ortaya çıkarmamak ve de ayni ruh durumunu taşıyanlar ile bir olup, topluluk psikolojisi ile davranmak.
·       Her birini tek, tek incelediğimizde nelerle karşılaşırız?
·       Nasıl bir aileden gelmektedir?
·       Anne ve babası nasıl kişilerdi?
·       Çocukluğu nasıl geçmişti?
·       Gençliğinde neler yaşadı?
·       Derdini kimlere anlatabildi ya da sorunlarını hiç dile getirebildi mi?
·       Sevdaları oldu mu? “Aşk” dediği nasıl bir şeydi?
·       Gerçekten de sevgisini “doğru” bir kişiye gösterebildi mi?
·       Töreleri, gelenekleri nasıl ve ne kadar anladı?
·       Televizyonlardan, filmlerden nasıl etkilendi?
·       Yaşamın içerinde kendisini ne gibi tehlikeler beklemektedir, bunlara karşı kendisini nasıl koruyabilecektir?
·       Okulda eğitimi nasıldı?
·       Hangi okullara gitti?
·       Bir meslek edindi mi?
·       Hiç kitap okudu mu?
·       Hangi kitapları okudu?
·       Arkadaşlarını nasıl seçti?
·       Ne tür arkadaşları oldu?
·       Hiç idealleri oldu mu?
·       “Kaliteli ve düzgün bir yaşam” denildiğinde neler anlamaktadır?
·       Kişiliğinin temel özelliklerini hiç düşündü mü?
·       Hedefleri neler oldu yaşamında? Nelere çok önem verdi?
·       “Evlilik”ten ne anladı?
·       “Nasıl bir ilişki” içinde olduğunu hiç düşünebildi mi?
·       En azından kendine karşı “açık” ve “dürüst” olabildi mi?
·       Şu an en çok neler düşünmekte, neler istemektedir?
·       Çok beğenilmek, kabul görmek istemekte midir?
·       Yaşamında edindiği, uygulayabildiği ilkeleri nelerdir?
·       Kime, kimlere beğendirmek için uğraştığının bilincinde midir?
·       Nerelere, kimlerle gidebilmektedir? Oraların kurallarını, perde arkası gerçeklerini biliyor mu? Parlak ışıklara kanabilir mi?
·       Nasıl bir “kadın” ve nasıl bir “anne” olmayı kendisine ön görmektedir?
·       “Ben yaparım” ya da “bu benim hayatım, kime ne” demek ne derece sağlıklıdır?
·       “Sahte” kimlikler, “özentili” boş yaşamlar, tatlı anlar, çok beğenilmek, övgüler almak, şık ve güzel olmak, “iyi” yerlere gidebilmek, “canım arkadaşlarımla” birlikte olmak....
·       “Millet ne der”lere takılmadan “kafasına göre” yaşamak....
·       Gerçek özgürlüklerin ne olduğunu bile bilmeden kendince ”özgür kadın” tablosuna sığınmak ve bunu dik tutmağa çabalamak nedir?
·       Bir de yanında ona bağımlı kişileri varsa, çocukları varsa yaşamında...
............................... ............................... ...............................    ............................... ............................... ...............................
-Bir fotoğraf karesinin ilk anda akla getirdiği soruların ilk başlangıcı bunlar...

-Yanlış modeller, özentiler, istekler, yanlış çevreler, bilinçsizlik...

-Ne diyelim, elimizden hiç bir şey gelmiyor, üzülmekten başka....

-“Doğru yolu bulmak” ise bir insanın en önemli görevidir.

-Yaşamını, zamanını “doğru, iyi ve anlamlı” şeyler için harcayabilse hem mutlu, hem de başarılı olabilir.

-Hem de çevresine iyi bir örnek...

       Ø    Gençlerin “doğru yolu” bulmalarını diliyorum.

Ø    Özellikle de “genç insanların” “akıl ve ruh” sağlıklarını koruyabilmelerini, mutluluğu bulabilmelerini istiyorum.
 
         Sevgi ve saygılarımla…
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.01.2019, M.
 
 

Sandığa Gitmek Gerekir


Sandığa Gitmek Gerekir

Ne olursa olsun,

her şeye rağmen

CHP “üyesi” olanlar,

CHP'ye “gönül” verenler,

adil bir düzeni isteyenler,

“yarınlar güzel olsun” diyenler,

ben "demokrasiden" yanayım diyenler,

“özgürlükcü parlementer” sistemden yana olanlar,

.............................. .............................. .............................. .............................. .............................. ..............................

yine de,

her şeye rağmen,

umudu yitirmeden,

sen, ben demeden,

bu önemli seçim için,

ortalığı karartmadan,
dedikodulara düşmeden,

fitne fesada bulaşmadan,

bölünüp, parçalanmadan,

kavga gürültü çıkarmadan,

onun, bunun adamı olmadan,

.............................. .............................. .............................. .............................. ..................

umut yaymalı,

birleştirici olmalı,

toparlayıcı olmalı,

ayakda durabilmeli,

belki de bu “son” seçim için,

“akıl sağlığı”nı koruyabilmeli,

alınabilecek en yüksek oyları hedeflemeli,

 “en iyi adayı” desteklemeli, sandığa “gitmeli”.

.............................. .............................. .............................. .............................. .............................. ..............................

Ø    Bu bir yurttaşlık görevidir.

Ø    Adil bir biçimde yerine getirilmelidir.

Ø    Vatana ve millete iyilikler getirmesi dileklerimle..

             Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.01.2019, M.

Bizim İnsanımız

Bizim İnsanımız

Ø    Bizim insanımız hiç de aptal değildir, belki de, ama “akıllı” da sayılmaz.

Ø    Öyle çok da okur falan da değildir.

Ø    “Okur yazar” olanlarımız da, “diploma”ları olanlar da aslında sadece görevlerini yapmışlardır sanki, okuldaki derslerine çalışmışlardır.

Ø    Ne eksik ama  ne de fazla...

Ø    Geleneksel anlamda ailelerimiz de öyle pek sıkmazlar çocuklarını.

Ø    Yeter ki okula gitsinler, gelsinler bir başlarına bir dert açmasınlar, yeter.

Ø    Zaten kendileri de böyle yetişmişlerdir aslında, böyle görmüşlerdir.

Ø    Belki çok varlıklılar ya da bazı aileler fazladan çok özenmişlerdir çocuklarına, genel kültürleri gelişsin, çok çok kitap okusunlar diye.

Ø    Okulda da zaten öyle çok şeyler de beklenmez temelde.

Ø    Doğru dürüst otursunlar sınıfda, derslerine çalışsınlar, saygısızlık yapmasınlar... Bunlar yeterli sayılır.

Ø    Öne geçen, çok başarılı olan, yüksek yüksek okullara giden çocuklar ise bir muammadır sanki...

Ø    Acaba çocuk mu çok akıllıdır, yoksa aile mi, ya da öğretmenler mi çok gayretli idiler... Bunu bir türlü çözemez bizim insanımız.

Ø    Yani sonuçda bir bakarsınız ki öyle çok düşünen, araştıran, sorgulayan insanlar değildir bizim insanımız.

Ø    Birazcık rahattır, birazcık da kendince akıllıdır.

Ø    Ama hiç de öyle fazla okuyan, araştıran, sorgulayan tipden değillerdir.

Ø    Tabii başlarının derde girmemesi gerekir. Bunu çok açık bilirler ve ona göre de yaşarlar.

Ø    Haa…. hani kendisi için, kendi gelişimi için bir şeyler yapmak gerekebilir, diye düşünen ve kendisini daha yüksek düzeye çıkarabilecek bir insan olabilmek için, “kendisi için” oturup ayrıca fazladan uğraşmak, zaman ve emek harcamak da istemez, aklına bile gelmez çoğunun.

Ø    Nasıl olsa “hayat” akıp, gitmektedir tatlı tatlı...

Ø    Dost sohbetleri, güzel arkadaşlıklar, beğenmeler, beğenilmeler... Eğlenceler, yemeler, içmeler, gezmeler...

Ø    Yaşamı zaten bunlar tatlandırmaktadır. Bir de fazladan ...

Ø    Memnundur bizim insanımız yaşamından, olup, bitenden.

Ø    Bazen bir şeyler karışınca, toplumda kargaşalar çıkınca, huzur bozulunca da bir anlam veremez ama hemen kulaktan dolma şeyleri yükler kafasına ve bunları da çevresine aktarır, durur, sanki çok akıllı imişcesine...

Ø    Olsun, kendisi mutludur ya, esas bu önemlidir, ona göre.

Ø    Zaten yaşamında en önemli kazanımı da “çevresi”dir, kazandığı arkadaşlıklardır.

Ø    Bunu da çok önemser ve de her zaman dile getirir, anlatır, durur. Hep öne çıkarır, sevinçle...

Ø    Kısacası “okumak, araştırmak, sorgulamak” pek de bizim insanımızın işi değildir. Onu sıkar.

Ø    Zaten otuzundan, kırkından sonra da bu iş olmaz. Bunu iyi bilir.

Ø    Çocukluğunda deseniz, kimin aklına gelir ki...

Ø    İşte bizim insanımız böyledir, akıllıdır. Hep kendini, kendi çıkarlarını bilir ve onları korur.

Ø    Bununla da öğünür durur.

Bizim insanımız işte böyledir.

Sağ olsunlar...

Kendilerine sevgilerimi sunarım.
    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 16.01.2019, M.






Kentin Vizyonu

       Kentin Vizyonu

·       Birçok kent artık kendisi için bir “öne çıkma, turist çekme, yatırımlar yapma” vb. girişimlerde bulunuyor.

·       Kentler ülke çapında bir isim yapmak, insanları çekmek istiyor.

·       Yeni yeni mahalleler inşa ediliyor.

·       Belediyeler için politik partiler yarışıyor, seçmenleri kazanmak, yönetime geçmek istiyorlar.

·       Yeni yeni söylemler, vaadler dolaşıyor ortalıkta.

·       Yani yeni baştan bir “memleket yaratma havası” dolaşıyor ortalıkta.

·       Kentler için girişimlerde, reklamlarda bulunuluyor.

·       Biliyorsunuz asıl önemli olan o “kentin” her şeyden önce "nasıl" bir kent olmak istediğini belirlemesi gerekir.

·       Kent olarak nasıl bir MODEL seçmeleri gerektiğini bilmeleri ve bu saptamaya göre de kurumlanmaları gerekir, değil mi?

·       Bu da bir "vizyon" konusudur.

·       Ben, sen, biz hepimiz, bizim “kentimiz” nasıl bir kent olmalıdır diye düşünemez isek, ilerisini de daha bugünden ön görüp, planlayamaz isek, ne anlamı kalır şu an, bugün yapılan işlerin?

·       Kentin mimari yapılandırılması, alt yapısı, tarihsel dokusu, doğa ile olan ilişkisi, kültürel ve foklorik özellikleri, ekonomik yapıları... bunlar bir bütün olarak çok ciddi bir biçimde, en önceden, araştırılıp, değerlendirilip, bilimsel bir biçimde, uzmanların da yardımıyla saptanmalıdır.

·       Siyasi parti çekişmelerine, kişisel dengesizliklere kapılmadan, kent adına yapılması gereken bu ön çalışmalar için de bilimsel destek alınabilmelidir.

·       Daha sonra da çıkan bu verile dizgesine göre "tamam, işte biz buyuz" diyebilmek gerekir.

·       Sonraki adım ise bu bulgulardan, verilerden yola çıkılarak ileriye dönük olarak "NASIL bir KENT" istenileceği saptanır.

·       Tüm bu adımlar bilgiyle, bilinçle, bilimsellikle ve de dürüstlükle, yüreklilikle atılmalıdır.

·       Ortaya çıkan modele uyularak da kentleşme, kültürel doku, ekonomik ve sosyal planlar yatırımlar yapılır.

·       Çok yönlü planlamalar ve takvimler geliştirilir. Ve bunlar zamanında ve tam olarak da uygulanır.

·       Her birkaç yılda bir “bir slogan” ortaya atıp da öykünmek hiç bir şey getirmez. Yarardan çok zarar verir.

·       Yapılması gereken asıl iş popülizm olmamalıdır.

·       Kent yönetimi ve kentleşmek çok ciddi ve sorumluluk isteyen bir iştir.

·       Dünyanın birçok ülkesinde “neden” bazı kentler çok saygındırlar, çok takdir alırlar ve de çok kişi o kentleri görmek için çok uzaklardan gelirler?

·       Nedir bu kentlerin özellikleri? Onların neleri vardır ki böylesine bir çekim merkezi olabilmişlerdir?

·       Peki sizin (bizim) yaşadığımız kent ne durumdadır, nasıl bir kent durumundadır? Çok mu memnun bir durumdayız?

·       Neler olsun, nasıl bir kent olsun diye düşünüyor muyuz? Önceliklerimiz neler olmalıdır?

·       Hep güzel şeyler olsun, isteklerinize ben de katılıyorum.

 

      Güzel günler için selamlarımla..

          Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 17.01.2019, M.

 

Mustafa Kemal Atatürk


Gazi Paşa
Mustafa Kemal Atatürk

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu:

Türk lideri, Türk önderi ve bir büyük devlet adamı:

·      Emperyalizme kafa tutabilen, tüm yoksunluklara rağmen savaşabilen, cesur, vizyon sahibi, niteliği yüksek insan.

·      Onun var olduğu günden bu yana emperyalist ülkeler hep ona karşı durup, karalayıp, ortaya çıkardığı eserleri yok edecek planlar içinde olmuşlardır. Ne hınçları bitecek, ne de öfkeleri dinecek gibi...

·      Sinci sinsi, arkadan arkadan, içten içten bu ülkenin insanlarını kutuplaştırıp, bölüp, parçalayıp kendi hedeflerine doğru yol almışlar.

·      Bir Mustafa Kemal'e sahip olamadıkları gibi, ondan da her zaman rahatsızlık duymuşlardır.

·      Ne kadar imrenseler de yine de onu kendi halkına kötüleme planlarından vaz geçmemişlerdir.

·      Unuttukları en önemli olan ise şudur:

  - Mustafa Kemal'in bedeni değildir önemli olan.

·      Onun düşünceleri, fikirleri, duruşu ve ortaya çıkardığı yapıtlarıdır.

·      Türkiye halkı da her şeye rağmen bu yüce değerlere sahip çıkacak ve kendi devletini yaşatacaktır, yüceltecektir.

·      Çağdaş ve gelişmiş, nitelikli bir dünya ülkeleri toplumunda Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesinin, kurduğu devletin alması gereken yere ulaşılacaktır.

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.01.2019, M.