30 Mart 2025 Pazar

YENİ KUŞAK GENÇLER

 .   YENİ KUŞAK GENÇLERİN DURUMU

·        Türkiye'deki son protesto gösterilerine katılan gençlerin sosyolojik değerlendirmesi nasıl olur?

·        Bu gençlerin sosyolojik değerlendirmesi, çeşitli faktörlerin karmaşık bir etkileşimini içerir.

·        Protesto gösterilerine katılan gençler, "toplumsal ve siyasal değişim taleplerini" güçlü bir şekilde ifade etmektedir.

·        Gençlerin motivasyonları, gelecek kaygısı, adalet arayışı ve siyasi katılım isteği gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır.

·        Bu gençlerin profili, motivasyonları ve eylemlerinin toplumsal etkileri üzerine yapılan araştırmalar, önemli bulgular ortaya koymaktadır.

·        Bu eylemlerin toplumsal etkileri karmaşık olup, hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

A ) Gençlerin Profili ve Motivasyonları:

   1-Genç ve Eğitimli: Protestolara katılan gençlerin önemli bir bölümü, üniversite öğrencileri veya yeni mezunlardan oluşmaktadır.

Araştırmalar, protestolara katılan gençlerin Türkiye ortalamasına göre daha genç ve daha yüksek eğitimli olduğunu göstermektedir.

Bu durum, gençlerin toplumsal ve siyasal konulara duyarlılıklarının arttığını ve daha bilinçli bir şekilde hareket ettiklerini göstermektedir.

Ancak, protestolara katılan gençlerin arasında farklı eğitim seviyelerinden "bireylerin" de bulunduğu unutulmamalıdır.

   2-Gelecek Kaygısı ve Adalet Arayışı: Gençlerin en önemli motivasyon kaynakları arasında gelecek kaygısı ve adalet arayışı bulunmaktadır.

Ekonomik belirsizlikler, işsizlik, eğitimdeki eşitsizlikler ve demokratik hakların kısıtlanması gibi faktörler, gençlerin geleceklerine dair endişelerini artırmaktadır.

Aynı zamanda, "adaletsizlik" algısı ve "hukukun üstünlüğüne" duyulan inanç, gençleri protesto eylemlerine katılmaya teşvik etmektedir.

   3-Siyasi Katılım ve İfade Özgürlüğü: Gençler, siyasi katılım ve ifade özgürlüğüne önem vermektedir.

Var olan siyasi sistemin kendi isteklerine yeterince karşılık vermediği düşüncesi, gençleri sokaklarda "seslerini duyurmaya" yöneltmektedir.

Sosyal medya ve dijital platformlar, gençlerin örgütlenmesi ve bilgi paylaşımı açısından önemli bir rol oynamaktadır.

B ) Eylemlerin Toplumsal Etkileri:

   1-Toplumsal Farkındalık ve Duyarlılık: Gençlerin protesto eylemleri, toplumsal farkındalığı artırmakta ve kamuoyunun dikkatini "önemli sorunlara" çekmektedir.

Gençlerin enerjisi ve kararlılığı, toplumsal değişim için bir umut kaynağı olarak görülmektedir.

   2-Siyasi ve Sosyal Değişim Talebi: Gençlerin eylemleri, siyasi ve sosyal değişim taleplerini güçlendirmektedir.

"Demokratik reformlar", "hukukun üstünlüğü", "insan hakları" ve "sosyal adalet" gibi konularda gençlerin sesleri daha yüksek bir şekilde duyulmaktadır.

   3-Toplumsal Kutuplaşma ve Gerilim: Protesto eylemleri, bazen toplumsal kutuplaşma ve gerilimleri artırabilmektedir.

Farklı siyasi görüşlere sahip gruplar arasında çatışmalar yaşanabilir diye endişe edilebilir.

Bu "yeni genç kuşak" kendi özelliklerine, temel yapılarına dayanarak, ortak yönlerinden dolayı birden birleşip bir güç, bir hareket olabilirler.

Bu da o an ortada olan "gündeme ve gereksinime" göre birden oluşur ve hep bir arada, "kayıtlı kitle" olmak "zorunluluğunu taşımadan" harekete geçebilirler.

Ortak hedefleri ve ortak eylem-protesto modelleri ile sorunlarına çözüm arayışında bulunabilirler.

C ) Teknolojik çağla olan ilgileri nasıldır?

Türkiye'deki son protesto gösterilerine katılan gençler, genellikle yüksek "eğitimli" ve "teknolojiye yatkın" bir profilde bulunmaktadır.

Bu durum, gençlerin "toplumsal ve siyasal" konulara "duyarlılıklarını" artırmakta ve "eylemlerinin etkisini" güçlendirmektedir.

Türkiye'deki son protesto gösterilerine katılan gençlerin eğitim durumu ve teknolojiyle olan ilişkisi, karmaşık ve çok yönlü bir tablo çizmektedir.

Bu gençlerin profili, genel olarak şu özellikleri içermektedir:

   1-Teknolojiyle İlişki:

·       Teknolojik çağın getirdiği "olanaklar", gençlerin protestolara katılımında önemli bir rol oynamaktadır.

·       Sosyal medya platformları, gençlerin "güncel örgütlenmesi", "bilgi paylaşımı" ve "eylemlerini duyurması" için kritik bir araç haline gelmiştir.

·       Gençler, internet ve dijital teknolojileri kullanarak "toplumsal farkındalık "yaratmak, "seslerini duyurmak" ve diğer gençlerle "iletişim kurmak" gibi amaçlarla etken olarak kullanmaktadırlar.

·       Teknolojiye olan yatkınlıkları, "teknolojik donanımları" gençlerin kendilerini daha rahat ifade etmelerine olanak sağlamaktadır.

·       Ayrıca gençlerin teknolojiye olan yatkınlığı onların gündemi daha "hızlı takip" etmelerine olanak sağlamaktadır.

   2-Teknolojinin Protestolardaki Rolü:

·       Örgütlenme ve İletişim: Sosyal medya platformları, gençlerin hızlı ve etkili bir şekilde örgütlenmesini sağlamaktadır.

·       Bilgi Paylaşımı: İnternet ve sosyal medya, protestolarla ilgili bilgi ve görüntülerin yayılmasını kolaylaştırmaktadır.

·       Farkındalık Yaratma: Gençler, dijital platformları kullanarak toplumsal sorunlara dikkat çekmekte ve kamuoyu oluşturmaktadır.

·       İfade Özgürlüğü: İnternet, gençlerin "düşüncelerini ve taleplerini" "özgürce ifade" etmelerine olanak tanımaktadır.

   3-Eğitim ve Teknolojinin Etkisi:

·       Eğitimli gençler, toplumsal sorunları daha iyi analiz edebilmekte ve çözüm önerileri geliştirebilmektedir.

·       Teknolojiye hakim olan gençler, bilgiye daha hızlı ulaşabilmekte ve dijital platformları etkili bir şekilde kullanabilmektedir.

·       Bu iki faktörün birleşimi, gençlerin protesto eylemlerinde daha aktif ve etkili bir rol oynamalarını sağlamaktadır.

   4-Bireylerin eyleme dönük kitleleşmesi:

·       Elektronik, teknik, dijital çağı okur-yazarlıklarından dolayı yaşamlarının içinde buna yer veren "yeni kuşak" gençler eskiden olduğu gibi derneklere ve dernek içi eğitimlere, yönlendirmelere hiç gerek duymamaktadır.

·       İnternet üzerinden edindikleri erişimler kendi kişisel merak ve bilgilenme gereksinimleri için yeterli olmaktadır.

·       İnternet kullanımında gerekli olan alt bilgi ve düzey, kişisel seziler, ön bilgiler bu gençlerin "otodidaktik" olarak kendilerini yetiştirmelerine ve donanmlı olmalarına yaramaktadır.

·       Böyle olunca da toplumsal ve insancıl, hukuksal ve siyasal çok yönlü bilgilenme ve duyarlılık da gelişmektedir.

·       Tüm bunların yanı sıra ülkenin "genel sorunları", sıkıntıları bu gençliği de "doğrudan" etkilemekte ve "yaşamsal" olarak da hep tetiklemektedir.

·       Sessiz, içe kapalı, baskılanmış ve bireysel yapıda olarak algılanan ve yorumlanan bu yeni tür gençlik ellerinde var olan donanım ve duyarlıklara da dayanarak "birden" kendisi gibi olanlarla ön yargısız ve çekincesiz olarak sokakta birleşip, eylem katılımcısı olabiliyorlar.

·       Kendi içlerinde yıllardır gelişip, oluşan bilgi ve duyarlılıklara dayandığı için toplumsal, siyasal sorunlara bakışları ve katılımları birden bireyselcilikten çıkıp "eş değerliliklerle" "bir olmaya" gidebiliyor ve yeni topluluklar oluşuyor.

·       Tüm bu adımların sonucunda protesto eylemlerinde "kendilerini ayni türden", "eş değerlilikten" ve "ortak kültürden" olduklarını anladıklarında "yeni bir güç" olabileceklerini ve "çok önemli" de olduklarını kavrıyorlar, dinamikleri, güçleri ve "öz güvenleri" artarken yaratıcılıkları "neşeye ve sanata" dönüklülükleri ile yeni bir "protestocu, bilinçli bir gençlik" oluşturuyorlar.

·       Bu yeni tür gençliği daha önceki kuşaklarla ve onların hareketleri ile "karıştırmamak" gerekir.

·       Bu yeni kuşak gençler tüm "özellikleri ve donanımları" ile eskiden düşünüldüğünün tersine bu tür "toplu protestolarda", ortak eylemlere çok etken ve "sonuca", "hedefe yönelik", "partiler üstü" bir güç olarak "katılımcı kitleleri" oluşturacaklardır.

.       Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.03.31, MŞ.

.         (Araştırma ve değerlendirme yazım)

 

DEVLET YÖNETİM BİÇİMLERİ

 .   DEVLET YÖNETİM BİÇİMLERİ:

.   Devlet yönetim biçimleri, bir devletin nasıl yönetildiğini ve siyasi gücün nasıl dağıtıldığını belirleyen sistemlerdir.

.  Tarih boyunca çeşitli devlet yönetim biçimleri ortaya çıkmıştır.

.  Türkiye'nin yönetim biçimi, 1923'te Cumhuriyet'in ilanından bu yana cumhuriyettir.

.  2017 anayasa değişikliği ile Türkiye, parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmiştir.

    En yaygın devlet yönetim biçimleri olanları şunlardır:

-Monarşi:Egemenliğin tek bir kişide (kral, kraliçe, imparator vb.) olduğu yönetim biçimidir.

Türleri: Mutlak Monarşi: Hükümdarın sınırsız yetkilere sahip olduğu yönetim biçimidir.

Anayasal Monarşi: Hükümdarın yetkilerinin anayasa ile sınırlandırıldığı yönetim biçimidir.

-Cumhuriyet: Egemenliğin halkta olduğu ve seçilmiş temsilciler aracılığıyla kullanıldığı yönetim biçimidir.

Türleri: Başkanlık Sistemi: Yürütme yetkisinin halk tarafından seçilen başkana ait olduğu yönetim biçimidir.

Parlamenter Sistem: Yürütme yetkisinin parlamentoya karşı sorumlu olan başbakana ait olduğu yönetim biçimidir.

Yarı Başkanlık Sistemi: Hem halk tarafindan seçilen bir başkan hemde parlamentoya karşı sorumlu olan bir başbakanın bulunduğu yönetim biçimidir.

-Oligarşi: Egemenliğin "küçük bir grubun" elinde olduğu yönetim biçimidir. (aristokratlar, zenginler, din adamları vb.)

-Teokrasi: Devletin "dini kurallara" göre yönetildiği yönetim biçimidir.

-Diğer Yönetim Biçimleri:

. Federal Devlet: Egemenliğin merkezi hükümet ve eyaletler arasında paylaşıldığı yönetim biçimidir.

. Üniter Devlet: Egemenliğin tek bir merkezi hükümette toplandığı yönetim biçimidir.

       Totaliter rejim, diktatörlük ve faşizm nedir?

Totaliter rejim, diktatörlük ve faşizm, birbirleriyle yakından ilişkili olsalar da farklı kavramlardır.

Aralarındaki farklar şunlardır:

A) Totaliter Rejim:

Toplumun her alanını (siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel) tek bir parti veya liderin kontrolü altına alan rejimdir.

-Özellikler: Tek parti veya lider egemenliği, resmi bir ideolojiye sıkı bağlılık…

Kitle iletişim araçlarının ve propagandanın yoğun kullanımı

Gizli polis ve terör yoluyla muhalefetin bastırılması

Bireysel özgürlüklerin kısıtlanması

ekonominin devlet kontrolünde olması

Amaç: Toplumu tek bir ideoloji etrafında birleştirmek ve tam bir itaat sağlamak.

Örnekler: Sovyetler Birliği (Stalin dönemi), Nazi Almanyası.

B) Diktatörlük:

Tanım: Siyasi gücün tek bir kişi veya küçük bir grubun elinde toplandığı rejimdir.

Özellikler:

Tek lider veya küçük bir grubun sınırsız gücü

Siyasi muhalefetin bastırılması

Seçimlerin olmaması veya göstermelik olması

Hukukun üstünlüğünün zayıf olması

Bireysel özgürlüklerin kısıtlanması

Amaç: İktidarı korumak ve sürdürmek.

Örnekler: Kuzey Kore, Küba (Castro dönemi).

C) Faşizm:

Faşizm aşırı milliyetçilik, otoriterlik ve tek parti yönetimi üzerine kurulu siyasi ideoloji ve rejimdir.

Özellikler: Aşırı milliyetçilik ve ırkçılık… Güçlü bir lider kültü… Şiddet ve terör kullanımı… Siyasi muhalefetin bastırılması… ekonominin devlet kontrolünde olması… savaş yanlısı olmak

Faşizmin amacı ulusal birliği sağlamak, güçlü bir devlet kurmak ve ulusal çıkarları korumak…

Faşizm örnekleri: İtalya (Mussolini dönemi), Nazi Almanyası.

Ç) Aralarındaki Farklar:

·        "Totaliter" rejimler, toplumun her alanını kontrol etmeyi hedeflerken, "diktatörlükler" daha çok siyasi iktidarın korunmasına odaklanır.

·        Faşizm, "totaliter" bir rejim türüdür ve aşırı milliyetçilik, ırkçılık ve şiddet kullanımı gibi belirgin özelliklere sahiptir.

·        Diktatörlükler daha geniş bir kavramdır ve farklı ideolojilere sahip olabilirken, faşizm belirli bir "ideolojiye" dayanır.

·        Diktatörlükler, totaliter veya faşist olabilir, ancak her diktatörlük "totaliter" veya "faşist" olmak zorunda değildir.

·        Her faşist rejim "totaliter" bir rejimdir, ancak her "totaliter rejim" faşist değildir.

·        Bu kavramlar birbirlerine yakın ve uzak olabilir.

D) Türkiye'nin siyasi rejimi "karmaşık" bir yapıya sahiptir ve farklı yorumlara açıktır.

·        Türkiye'nin siyasi rejimi, "anayasal bir cumhuriyettir".

·        Ancak, son yıllarda Türkiye'deki siyasi sistem ve demokrasi tartışmaları, ülkenin rejiminin tam olarak nasıl tanımlanacağı konusunda "farklı görüşlerin" ortaya çıkmasına neden olmuştur.

·        Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, demokratik ilkeleri ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaktadır.

·        Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ülkenin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirtir.

·        Anayasa, "kuvvetler ayrılığı ilkesini benimser ve yasama, yürütme ve yargı" organlarının ayrı olduğunu öngörür.

·        Türkiye'de düzenli olarak seçimler yapılmaktadır ve farklı siyasi partiler seçimlere katılabilmektedir.

E) Türkiye'deki rejim tartışmalarına dair bazı önemli noktalar şunlardır:

2017 yılında yapılan anayasa değişikliği ile Türkiye, parlamenter sistemden "cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine" geçmiştir.

Bu sistemde, cumhurbaşkanı hem "devlet başkanı hem de hükûmet başkanı"dır.

Bu değişiklik, "cumhurbaşkanının yetkilerini artırmış" ve "yürütme organının gücünü merkezileştirmiştir".

Bazı uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri, Türkiye'deki demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin son yıllarda "gerilediğini" belirtmektedir.

Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı konularında endişeler dile getirilmektedir.

Ekonomist İstihbarat biriminin raporuna göre Türkiye "hibrit" rejim olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye'deki siyasi rejim hakkında farklı görüşler de bulunmaktadır.

İktidara ve yakın çevresi Türkiye'nin "demokratik bir Cumhuriyet" olduğunu savunmaktadır.

Bazı uzmanlar ise Türkiye'nin "seçimli otoriterlik" veya "hibrit rejim" olarak tanımlanabileceğini savunmaktadır.

Türkiye son dönemde "totaliter" bir başkanlık sistemine gitmektedir.

"Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi", yürütme yetkisini "tek bir elde" topladığı için, cumhurbaşkanının yetkilerini önemli ölçüde artırmıştır.

Cumhurbaşkanının, yasama ve yargı organları üzerinde de etkili olabileceği yönünde eleştiriler bulunmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, yürütme organının denetim mekanizmalarının zayıfladığına dair endişeler dile getirilmektedir.

Son yıllarda, Türkiye'de basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü konusunda yaşanan gerilemeler, bazı kesimler tarafından totaliterleşme eğilimi olarak yorumlanmaktadır.

Yargı organların işleyişi, anayasa ve yasalara uyumda sorunlar tam olarak bir "hukuk devletinin gerçekleşemediğini" göstermektedir.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu 19 mart sabah erken saatlerde çok sayıda polisin gözetimine evinden alınmış ve tutuklanmış ve sonra Silivri ceza evine götürülmüştür.

Eş zamanlı olarak daha birçok kişi ve belediye başkanı da tutuklanmıştır.

İmamoğlu'nun avukatını da tutuklamışlar.

Bu olayların yayılması üzerine CHP protesto çağırılarında bulunmuştur.

Başta gençler ve üniversiteliler olmak üzere, halk "milyonlarca katılımcı" yurdun çeşitli yerlerinde gösteri ve yürüyüşler düzenlemiştir.

Cumartesi günü 29 martta da yine milyonların katılımı ile son hukuksuz tutumlara yönelik protesto düzenlenmiştir.

Protestolar genel olarak belirli siyasi figürlerin tutuklanması gibi durumlar üzerine yoğunlaşmıştı.

İktidar karşıtı harekete dönüştü ve demokratik haklar, özgürlükler ve katılımcı demokrasi taleplerini de içermeye başladı.

     İktidar karşıtı protestolarda dile getirilen "temel talepler" şunlardır:

-Demokratik Haklar ve Özgürlükler: İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü gibi "temel demokratik hakların" korunması ve genişletilmesi.

Yargı bağımsızlığının sağlanması ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi.

Siyasi tutukluların serbest bırakılması.

-Ekonomik Adalet: Artan "enflasyon", "işsizlik ve yoksulluk" gibi ekonomik sorunlara çözüm bulunması.

Gelir dağılımındaki "adaletsizliğin" giderilmesi.

Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve işçi haklarının korunması.

-Çevre ve Kent Hakları: Çevreye duyarlı politikaların uygulanması ve doğal kaynakların korunması.

Plansız kentleşme ve kentsel dönüşüm projelerine karşı çıkılması.

-Sosyal Adalet ve Eşitlik: Kadın haklarının korunması ve "kadına yönelik şiddetin" önlenmesi.

Azınlık haklarının korunması ve ayrımcılığın önlenmesi.

Eğitim ve sağlık hizmetlerine "eşit erişim" sağlanması.

-Siyasi Talepler: Hükümetin istifası veya "erken seçim" talepleri.

Yeni bir seçime gidilmesi istenilmekte "cumhurbaşkanı" adayı olarak da Ekrem İmamoğlu gösterilmektedir.

Buna rağmen iktidar onu tutuklatmış ve birçok konuda dava açılmıştır.

ÖZETLE:

·        Her toplum tarih içinde farklı yönetimler görmüş olabilir.

·        Evrensel anlamda çağımızda devlet yönetimin nasıl olması gerektiği, ilkeleri ve özellikleri artık açıktır, bellidir.

·        Günümüzde "çağdaş, demokratik,anayasal, parlamenter, güçler ayrımına dayalı, sınırlı yetkileri olan devlet başkanlı, yürütmenin başbakan ve bakanlar kurulunda olduğu, hukukun üstünlüğüne dayanan, hukuk önünde herkesi eşit sayıldığı gerçek bir hukuk devleti" sağlanmalıdır.

·        Devlet yönetim modelinde, "rejimde" var olan her türlü aksaklık, adaletsizlik, belirsizlik, hukuksuzluk, kayırmacılık, partizanlık… hemen kendisini gösterir, anlaşılır.

·        Bu tür uygunsuzluklar olmasın derseniz yurttaşların bili ve bilinç düzeylerinin, öğretimlerinin yüksek olmasını, yurttaşlık anlayışının ve de niteliğinin yapısının ne durumda olduğuna iyi bakmak gerekir.

·        Çağdaş bir ülke, refah toplumu, huzur ve barış içerisinde bir yaşam istiyor isek ülkenin devlet yönetim biçiminin de bu "isteklerimize" uygun olmasını sağlamamız gerekir.

·        Bu da kendiliğinden olmaz, bunun için çalışmak, mücadele vermek gerekir; donanaımlı, ilkeli ve bilinçli yurttaşlık olmamız gerekir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.03.29, MŞ.

.         (Araştırma ve değerlendirme yazım.) 

 

29 Mart 2025 Cumartesi

ÜLKEMİZDE BAYRAM

 .  BUGÜN ÜLKEMİZDE BAYRAM

"Bayram geldi" diye toplum, insanlar heyecanlanır, sevinir. bayram kutlamaları yaparlar.

Bayramlar, toplumların ortak sevinç ve coşku paylaştığı, birlik ve beraberlik duygularının pekiştiği özel zamanlardır.

Bayramların anlamı ve önemi, bireylerin inançlarına, değerlerine ve içinde bulundukları koşullara göre değişebilir.

Huzursuz ve "adaletsiz" bir dönemde bile bayramı yaşamak, "umudu, dayanışmayı ve mücadele azmini canlı tutmanın" bir yoludur.

Bayramların getirdiği manevi güçle, "daha iyi bir gelecek için çalışmaya devam edebiliriz.

Ancak, "siyasi ve sosyal" huzursuzlukların yaşandığı dönemlerde bayram coşkusu "gölgelenebilir".

Birçok gencin, öğrencilerin, çok çeşitli kitlelerin sıkıntılı, huzursuz ve öfkeli olduğu "zor" günlerde bayram kutlayabilir miyiz?

Önemli olan, bayramın anlamını ve değerini koruyarak, içinde bulunduğumuz "koşullara uygun" bir şekilde kutlamaktır.

Dini bayramlar, birçok insan için manevi bir yenilenme ve arınma fırsatıdır.

Bayramlar, aile ve toplum bağlarını güçlendirmenin önemli bir yoludur.

Özellikle zor zamanlarda, sevdiklerimizle bir araya gelmek, dayanışma duygusunu pekiştirebilir.

Bayramlar, umudu ve direnci simgeler.

Bayramlar, toplumun farklı kesimlerini bir araya getirerek, birlik ve beraberlik duygularını güçlendirir.

Ortak sevinçler, insanların birbirine "kenetlenmesine" ve "dayanışma" içinde olmasına katkı sağlar.

Bayram ziyaretleri, akraba ve komşularla "ilişkilerin güçlenmesine" neden olur.

İnsanlar arasındaki "sosyal bağların" kuvvetlenmesi, toplumun genel "huzur ve refahına" katkıda bulunur.

Bayramlar gelenek ve göreneklerin "yaşatılması", toplumun "kimliğinin" korunmasına yardımcı olur.

"Adaletsizliklere" karşı ses çıkarmak, "dayanışma" içinde olmak, bayramın "ruhuna uygun" olabilir.

Zor zamanlarda dini bayramları kutlamak, karmaşık ve kişisel bir meseledir.

Zorluklara rağmen kutlama yapmak, "geleceğe dair inancı korumak ve "mücadele azmini" canlı tutmak anlamına gelebilir.

Zor zamanlarda bile "umudu" korumak ve "dayanışma içinde" olmak, "aidiyet duygusunu" güçlendirmek bayramın "ruhunu yaşatmanın" önemli bir yoludur.

Zor zamanlarda yaşanan "acıları, kaygıları ve umutları" paylaşmak, insanları birbirine "yakınlaştırabilir".

Zorlukların geçici olduğuna, "daha iyi günlerin" geleceğine dair inancı "korumak", insanlara güç verir.

Bayramları, "toplumsal sorunlara" dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için bir fırsat olarak değerlendirebiliriz.

Bayramın getirdiği enerjiyle, daha "adil ve huzurlu bir gelecek" için "mücadele" etmeye devam edebiliriz.

Bayram, "umut arayışının" bir ifadesi olabilir.

Bayram günleri bugün için de aile bireylerinin, yakın çevrenin konuşması, kucaklaşması, "dertleşmesi" ve "ortak sevinçler" bulması için de çok önemlidir.

Yaşam sevincimizi, neşemizi, bedensel ve ruhsal gücümüzü hiç yitirmeden, "sorunların üzerine doğru" giderek, birlikte "mücadele edebileceğimize" inanmalıyız, bunu görmeli ve bilmeliyiz.

19 marttan bu yana siyasal, toplumsal yaşamda görülen çalkantılar, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve Silivri'ye gönderilmesi, birçok belediye başkanının ve kişilerin tutuklanması bir "siyasi darbe" olarak algılanmıştır.

Bu nedenlere bağlı olarak ülke genelinde birçok yerde "protestolar" düzenlenmiş, yürüyüşler yapılmıştır.

Halk, gençler, üniversiteliler "partiler üstü" bir yurtseverlik anlayışı ile "milyonlarca" kişi bu eylemlere katılmıştır.

Birçok yeni "tutuklanmalar" ve "yaralanmalarla"  geçen "son günler" halk arasında büyük "endişe ve duyarlılık" yaratmıştır.

Bugün ise bu atmosferde Ramazan Bayramı gelmiştir.

Bayram sevinci bu durumda "karışık" duygularla, "sevinç ve öfkelerle" karışık bir "iç dünyasıyla" karşılaşmıştır.

İktidar sahiplerinin son günlerde "tutuklanan" gençlerin, basın mensuplarının "özgürlüklerine" kavuşmasını sağlamasını bekliyoruz.

Haklarında dava açılanların "bir an önce adil" yargılanmasını ve onlara "adil savunma" hakkının tanınmasını bekliyoruz.

Barışçı, sağlıklı ve huzurlu bir ülkede yaşamak için bilinçli yurttaşlar olarak "dikkatli ve sorumlu" davranıp, "aydınlık günlere" olan umutlarımızı ve mücadelelerimizi desteklemeliyiz.

Ben herkesi çok "duyarlı, akıllı ve uyanık" olmaya, öte yandan ailesi, dost ve akrabalarıyla birlikte "bayram" kutlamalarında "sağlıkla" bulunmalarını dilerim.

.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.03.30, Pazar. MŞ.


26 Mart 2025 Çarşamba

KADİR GECESİ

 KADİR GECESİNİN ANLAMI VE ÖNEMİ

Kadir Gecesi, İslam inancına göre Kur'an-ı Kerim'in Allah tarafından Cebrail aracılığıyla Hz. Muhammed'e indirilmeye başlandığı mübarek bir gecedir.

"Kadir" kelimesi, güç, şeref, hüküm ve kıymet gibi anlamlara gelir.

Bu gece, Ramazan ayının son on gününde gizli olup, Kur'an'da bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilmiştir.

Kadir Gecesi'nin kesin tarihi bilinmemekle birlikte, Ramazan ayının son on gününde olduğu rivayet edilir.

Bu nedenle, Müslümanlar Ramazan'ın son on gününü daha yoğun bir şekilde ibadetle geçirirler.

Bu ayetlerde, Kadir Gecesi'nin Kur'an'ın indirildiği, bin aydan daha hayırlı ve mübarek bir gece olduğu açıkça belirtilmiştir.

- Kadir Gecesi'nin Anlamı ve Önemi:

.  Kur'an'ın İndirilişi: Kadir Gecesi, Kur'an'ın ilk kez indirildiği gecedir.

Bu nedenle, İslam'da büyük bir öneme sahiptir.

Kur'an'da Kadir Gecesi'nin bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilir.

Bu, bu gecede yapılan ibadetlerin ve duaların çok daha kıymetli olduğu anlamına gelir.

Kadir Gecesi, günahların affedildiği ve duaların kabul edildiği bir gecedir. Müslümanlar bu geceyi ibadet, dua ve tövbe ile geçirerek Allah'a yakınlaşmaya çalışırlar.

Meleklerin Yeryüzüne İnişi: Kadir Suresi'nde, bu gecede meleklerin ve Cebrail'in yeryüzüne indiği belirtilir. Bu, gecenin bereket ve rahmetle dolu olduğunu gösterir.

- Kadir Gecesi'nde Yapılması Tavsiye Edilen İbadetler:

Namaz kılmak
Kur'an okumak
Dua ve tövbe etmek
Zikir çekmek
Sadaka vermek

- Kadir Gecesi, Kur'an-ı Kerim'de iki yerde belirtilmiştir:

1-Kadir Suresi (97. sure): Bu sure, Kadir Gecesi'nin önemini ve faziletini anlatır.

Surede, Kur'an'ın bu gecede indirildiği ve bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilir.

2-Duhan Suresi (44. sure): Bu surede de Kadir Gecesi'nden bahsedilir ve bu gecenin mübarek bir gece olduğu ifade edilir.

-  KADİR SURESİ,

Kur'an-ı Kerim'in 97. suresidir ve 5 ayetten oluşur.

Kadir Gecesi'nin önemini ve faziletini anlatır.

Kadir Suresi, Müslümanlar için bu mübarek gecenin önemini hatırlatır ve bu geceyi ibadetle geçirmenin faziletini vurgular.

- Kadir Suresi'nin Türkçe meali:

Şüphesiz biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesi indirdik.

Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?

Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner.  

O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.  

-Surenin Temel Mesajları:

Surenin ilk ayeti, Kur'an'ın Kadir Gecesi'nde indirildiğini belirtir.

Surenin ikinci ve üçüncü ayetleri, Kadir Gecesi'nin ne kadar değerli olduğunu vurgular.

Bu gece, bin aydan daha hayırlıdır.

Surenin dördüncü ayeti, bu gecede meleklerin ve Cebrail'in yeryüzüne indiğini ifade eder.

Esenlik ve Barış: Surenin son ayeti, Kadir Gecesi'nin sabahın şafağına kadar süren bir esenlik ve barış gecesi olduğunu belirtir.

- DUHAN SURESİ,

.  Kur'an-ı Kerim'in 44. suresidir ve 59 ayetten oluşur.

Sure, Mekke döneminde indirilmiştir ve adını 10. ayette geçen "duhan" (duman) kelimesinden alır.

Duhan Suresi, Müslümanlara Allah'ın ayetlerini hatırlatır, onları uyarır ve doğru yola yönlendirir.

Surede, Allah'ın birliği, peygamberlik, ahiret günü ve inkarcıların akıbeti gibi konular ele alınır.

Kadir Gecesi ile ilgili olan ayetler ise surenin başlarında yer alır.

- Duhan Suresi'nin Kadir Gecesi ile İlgili Ayetleri (3-6. Ayetler):

3. Ayet: "Şüphesiz biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz uyarıcıyızdır."

4. Ayet: "O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır."

5. Ayet: "Tarafımızdan bir emir olarak. Şüphesiz biz gönderenleriz."

6. Ayet: "Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, bilendir."

- Bu Ayetlerin Anlamı ve Kadir Gecesi ile İlişkisi:

Bu ayetlerde geçen "mübarek gece" ifadesi, alimlerin çoğunluğuna göre Kadir Gecesi'dir.

4. ayette "her hikmetli işin ayrılması" ifadesi, o gece gelecek seneye kadar gerçekleşecek olan olayların, rızıkların, ecellerin ve diğer hükümlerin Allah tarafından belirlenmesi anlamına gelir.

Bu ayetler, Kadir Gecesi'nin önemini vurgular ve bu gecede Allah'ın rahmetinin ve bereketinin yoğunlaştığını ifade eder.

- Duhan Suresi'nin Genel İçeriği:

Sure, Allah'ın birliği ve kudreti ile başlar.

Geçmiş peygamberlerin ve kavimlerinin kıssalarından örnekler verilir.

İnkarcıların ahirette karşılaşacakları azap anlatılır.

Kur'an'ın Allah tarafından indirildiği ve bir rahmet olduğu vurgulanır.

Kadir gecesi ile ilgili 3-6 ayetler bu surenin içinde geçmektedir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.03.26, MŞ.

.         (Araştırma ve değerlendirme yazım.) 

 

BARIŞÇI, SAKİN VE DEMOKRATİK

 .   BARIŞÇI, SAKİN VE DEMOKRATİK DAVRAN

·       Ekrem İmamoğlu'nun çeşitli suçlamalar nedeni ile tutuklanıp, Silivri'ye gönderilmesi ülkede çok önemli, temelden gelen dalgalanmalar yol açtı.

·       Gösteri ve yürüyüşlerde, 19-23 Mart 2025 günlerinde barışçı katılımcılar hepimize örnek olmuştur.

·       CHP yönetiminin başı çektiği ve yönettiği gençlerin, üniversiteli öğrencilerin ve halkın her kesiminden halkın katılımında çok olumlu yönler de kendini gösterdi.

·       Katılımcılar barışçı, sakin ve huzurlu idi, şiddete yönelmediler.

·       Katılımcıların bu tür disiplinli ve uygar, çağdaş davranışları kendi dalında bir ilktir ve kutlanması gerekir.

·       Gençler, üniversite öğrencileri her şeye rağmen cesaretle gösterilere, yürüyüşlere büyük bir görev bilinci ile katılmıştır.

·       Halk, kadın, erkek, büyük küçük, her kesimden katılmış ve yurttaşlık görevi olarak demokratik hak kullanmıştır. Bu barışçı katılımın çok yoğun, milyonlarca olması da sevindiricidir.

·       CHP yönetimi valilik ve emniyet ile görüşmeler sağladı ve güvenlik güçlerinin katılımcılara gaz ve su sıkmamaları gerektiğini söyledi. Buna rağmen çok olmasa da polis katılımcılara gaz sıktı ve su püskürttü.

·       Avrupa genelinde bu tür gösteri ve yürüyüşler bile bizdeki bu katılımcılardan örnek almalıdır.

·       Gerek güvenlik güçleri, gerekse de katılımcılar her türlü, kışkırtmaya ve provokasyona karşı çok dikkatli olmalı ve şiddete, kavgaya izin vermemelidir. 

·       Bu da bizim hepimizin şu an ilk görev ve ödevimizdir.

·       Kışkırtmak isteyecek, kavga, kaos, çatışma çıkarmak isteyecek iç ve dış güçler olabilir.

·       Tüm bunlara rağmen TÜRKİYE birlik ve beraberlik içinde barışı ve huzuru korumalı, uygar davranışlar içinde olmalıdır.

·       Türkiye tüm halk olarak, tüm devlet kadroları ile birlikte bugün için ve gelecek için çok dikkatli, barışçı olmak zorundadır.   

.         Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.03.26, MŞ.