27 Şubat 2025 Perşembe

HERKES ÖLÜMÜ TADACAK

 .  HERKES ÖLÜMÜ TADACAKTIR     .

"Herkes ölümü tadacaktır" Kur'an-ı Kerim'de yer alan ve tüm canlıların "ölümlü" olduğunu vurgulayan bir ayettir.

Bu ifade, farklı surelerde ve ayetlerde çeşitli şekillerde tekrarlanmaktadır:

-  Âl-i İmrân Suresi, 185. ayet:

"Her nefis ölümü tadacaktır.

Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.

Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir.

Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir."  

-  Enbiyâ Suresi, 35. ayet:

"Her nefis ölümü tadacaktır.

Sizi bir imtihan olarak hayır ve şerle deniyoruz.

Sonunda bize döndürüleceksiniz."

-  Ankebût Suresi, 57. ayet:

"Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz."

.   Bu ayetler, ölümün "kaçınılmaz" bir gerçek olduğunu ve "her" canlının bu "gerçeği" yaşayacağını anlatır.

.   Aynı zamanda, ölümden "sonraki" yaşama ve "yaptıklarımızın hesabının" sorulacağına da işaret eder.

.   Bu anlatım insanlara "dünyadaki yaşamın geçiciliğini" anımsatmak ve "ahiret" için hazırlanmaya özendirmek amacıyla kullanılır.

.  İnsanlar çevresindeki insanları "kendi gözü" ile görür, kendi zihni ve donanımlarıyla algılar.

.  Herkes kendi yeteneklerine, özelliklerine, donanımlarına ve gelişmişliklerine göre toplumu ve insanları gözlemler ve sonuç olarak değerlendirmelerde bulunur.

.  Öte yandan diğer insanlar da sizin üzerinizdeki deneyim ve gözlemlerine göre bir fikir edinirler.

.  Bazı insanlar birbirlerine çok yakın olabilir ve sıkı dostluklar kurabilir ama bu o karşısındaki insanın gerçek yapısını ve özelliklerini, neler yapmış olduğunu "biliyor" anlamına gelmez.

.  Yaşamda insan bazı olaylarla karşılaşır ve bu yalnızca bir ya da birkaç kişinin önünde olmuştur; bu olayın içeriğini ve yaptığı etkileri diğer insanların bilmesi ise olanaksızdır.

.  Bu tür bir yaşanmışlık sizi ne denli üzmüş ve acı vermiş olsa bile diğer insanlara bunu söylemezsiniz.

.  O olaydaki kişilerin "edepsizliği, dengesizliği, terbiyesizliği ya da ahlaksızlığı" onu yapanlar için gayet doğal gibi olsa ve "utanmasalar" bile siz, "kendi terbiyenizden" ve ahlaksal değerlerinizden dolayı bu kişileri başkalarına "açıklamazsınız".

.  Bu da bir örnek olarak "insanın gerçek" yüzünü ve kişiliğini hiçbir zaman tam olarak "bilinemeyeceğinin" kanıtıdır.

.  Çok tanınmış, sevilen, putlaştırılmış… kişiler için de geçerlidir.

.  Her insan kendi içinde ve kendi yaşamının her bir anında kendine özgüdür ve dışarıdan diğer insanlar ancak kendi izlenimleri ve yetenekleri kadar algılayabilir.

.  Bu nedenle de din, tanrı boyutunda bakıldığında her şeye yetkin olan, bilen, güçlü olan tanrı ALLAH tümüyle her var olanı ile o insanı tek olarak değerlendirip bir sonuç çıkarabilir.

.  Bir hesaplaşma ve "sonuç değerlendirme"ye varılır.

.  Bu düşünce bir inanç olarak insanın zihninde, yer alır, alabilir ve yaşamını yönlendirmede, düşünce davranışlarında o insanı yönlendir. (anladığı kadarı ile)

.  İyi insan, ahlaklı insan, vicdanlı insan ya da tam tersi…herkes de bu durum içerisinde yer alır.

.  Bunun için de her insan kendisini çok erken yaşlarda tanımalı, ölçüp, biçmeli ve "nasıl" bir insan olmak istediğine karar vermelidir; yaşadığı sürece de her yerde ve her şeye rağmen kendisine dürüst olabilmelidir.

.  En büyük adalet, en büyük yargı insanın "kendi" içindedir, "vicdanındadır", zihnindedir.

.  Ne mutlu ki "o insan" kendisini tüm yaşamı boyunca "kötülüklerden koruyabilmiştir" ve "eğitebilmiştir", mücadelesini bu "yolda" yapmıştır.

.  İşte bu tür bir insan olabilmek tam anlamı ile "insan" olmaktır.

.  "Üst insan" olabilmek ise işte böylesine disiplin, çaba ve emek, ilkesellik ve tutarlılık gerektirir.

.  Ne mutlu bana ki ben de tüm bunları görüp, algılayabiliyorum.

.      Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.02.27, MŞ.

25 Şubat 2025 Salı

MİLLETVEKİLİ TRANSFERİ

.   MİLLETVEKİLİ TRANSFERİ      .

Meclisteki milletvekili "seçildiği partiyi" bırakıp başka partiye geçebilir mi?

Bu doğru bir davranış mıdır?

Evet, Türkiye'de bir milletvekili seçildiği partiden istifa edip başka bir partiye geçebilir.

Bu durum, Türk siyasi hayatında zaman, zaman görülen bir olgudur.

Bu davranışın doğru olup olmadığı, çeşitli etkenlere ve bakış açılarına göre değişebilir.

Bir milletvekilinin parti değiştirmesi "karmaşık" bir durumdur ve nedenleri farklı olabilir.

Bu davranışın doğru olup olmadığı, kişinin ahlaki değerlerine, siyasi görüşlerine ve duruma bakış açısına göre değişir.

Önemli olan, milletvekilinin bu kararını verirken "seçmenlerin iradesini", "kamuoyunun" beklentilerini ve kendi "vicdanını" dikkate almasıdır.

Batı ülkelerinde de meclisteki milletvekilleri seçildikleri partiyi bırakıp başka bir partiye geçebilirler.

Bu durumun sıklığı, nedenleri ve sonuçları ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir.

Bu durum, genel olarak "party switching" veya "defection" olarak adlandırılır ve birçok "Batı" ülkesinde görülen bir olgudur.

Bu tür geçişler, genellikle "siyasi görüş" ayrılıkları, kişisel nedenler veya "siyasi çıkarlar" gibi faktörlerden kaynaklanır ve seçmenlerin, kamuoyunun ve diğer siyasi aktörlerin "tepkilerine" yol açabilir.

Milletvekilinin Parti Değiştirme Nedenleri:

1-Siyasi Görüş Ayrılıkları: Milletvekili, zamanla partisinin politikalarından veya ideolojisinden uzaklaşabilir.

Bu durumda, kendi inançlarına "daha uygun" bir partiye geçmek isteyebilir.

2-Kişisel Nedenler: Milletvekili, parti içinde yaşadığı anlaşmazlıklar, liderlik sorunları veya diğer kişisel nedenlerle parti değiştirebilir.

3- Çıkarlar: Milletvekili, daha iyi bir pozisyon elde etmek, daha fazla etkili olmak veya gelecekteki seçimlerde daha şanslı olmak gibi siyasi çıkarlarını düşünerek parti değiştirebilir.

4-Bölgesel veya Yerel Sorunlar: Milletvekili, seçim bölgesindeki veya yaşadığı yerdeki sorunlara partisinin yeterince ilgi göstermediğini düşünebilir.

Bu nedenle, bu sorunlara daha duyarlı bir partiye geçebilir.

Parti Değiştirmenin Etik Boyutu:

Milletvekilinin parti değiştirmesi, "seçmenlerin" ve "kamuoyunun" değerlendirebileceği bir konudur.

Bazı insanlar, milletvekilinin "seçmenlerin iradesine" saygı göstermesi gerektiğini ve parti "değiştirmesinin etik olmadığını" savunabilir.

Çünkü seçmenler, o "milletvekilini belirli bir partinin" temsilcisi olarak seçmişlerdir.

O partiyi bırakıp başka partiye geçmesi hiç de dürüst bir davranış değildir.

Bazıları da milletvekilinin "kendi vicdanına" ve "inançlarına" göre hareket etme "özgürlüğü" olduğunu, "siyasi görüşlerinin değişebileceğini" ve bu nedenle parti değiştirmesinin "doğal bir hak" olduğunu savunabilirler.

Bence bu görüş bu işe bir olumlu görünüş kazandırmak içindir ve hiç de etik değildir.

O milletvekilinin seçmenlerin "çıkarlarını daha iyi savunabileceğine" inandığı bir partiye geçmesi de ender de olsa düşünülebilir.

Geçmek istediği partinin ne duruma düşeceği de ayrıca düşünülmelidir.

Nasıl oluyor bir başka partinin seçilmiş milletvekilini isteyip, kendi partinize çekmek istiyorsunuz… bu da üzerinde çok düşünülmesi gereken bir durumdur.

Doğru da gözükmemektedir…

Batı ülkelerinde bu uygulamalar nasıldır, diye bakmak doğru olur.

Benim görüşüme göre ise en doğru olanı şudur:

Kendisini seçtiren, kayıtlı olduğu partiye rağmen o seçilmiş milletvekili bu partinin milletvekilliğinden ayrılmak isterse ancak "bağımsız" olarak mecliste yer almalıdır.

Dürüst ve doğru olan da budur.

Bu nedenlerden dolayı milletvekili transferleri denilen durum çok tartışılmalıdır.

Zaten bir çok olumsuz düşünceleri de beraberinde getirmektedir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.02.25, MŞ.

.   (Kişisel araştırma ve değerlendirme yazım)

 

24 Şubat 2025 Pazartesi

ŞEYTAN KAVRAMI NEDİR

  "ŞEYTAN" KAVRAMI NEDİR, NEYİ ANLATIR?     .

Şeytan, birçok dinde ve mitolojide kötülüğün, günahın ve baştan çıkarmanın sembolü olarak tasvir edilen bir varlıktır.

Genellikle "insanları yoldan çıkarmaya", "günah işlemeye" ve Tanrı'ya veya ilahi "düzene karşı" gelmeye teşvik eden bir figür olarak kabul edilir.

Bazı inançlarda şeytan, Tanrı'ya karşı gelen ve insanları "günaha sürüklemek" için çalışan bağımsız bir varlık olarak görülürken, bazı inançlarda ise "insanın içindeki kötü eğilimlerin" veya "nefsinin bir sembolü" olarak kabul edilir.

Bazılarına göre şeytan, insanın özgür iradesini kullanarak iyilik ve kötülük arasında seçim yapma yeteneğini temsil eder.

Bu görüşe göre şeytan, insanı sürekli olarak günaha teşvik ederek ahlaki seçimler yapmaya zorlar ve böylece insanın ruhsal gelişimine katkıda bulunur.

Bazılarına göre ise şeytan, kötülüğün ve yıkıcılığın bir sembolüdür.

Bu görüşe göre şeytan, insanları aldatarak, yalan söyleyerek ve günah işletilerek toplumda "kaos ve huzursuzluk" yaratmaya çalışır.

Şeytan, birçok dinde ve mitolojide "kötülüğün", "günahın ve baştan çıkarmanın" sembolü olarak tasvir edilen bir varlıktır.

Şeytan, kötülüğün, günahın, baştan çıkarmanın ve yıkıcılığın bir sembolü olarak kabul edilir.

1-İslam'da Şeytan:

İslam inancına göre şeytan, Allah'ın emrine karşı gelerek Hz. Adem'e secde etmediği için cennetten kovulmuş ve insanları saptırmakla görevlendirilmiş bir varlıktır.

Şeytan, insanlara vesvese vererek, günahları cazip göstererek ve Allah'ın yolundan uzaklaştırarak onları yoldan çıkarmaya çalışır.

2-Hristiyanlıkta Şeytan:

Hristiyanlıkta şeytan, Tanrı'ya karşı isyan eden ve insanları günaha sürüklemek için çalışan bir varlık olarak kabul edilir.

Şeytan, genellikle "Lucifer" veya "Satan" gibi isimlerle de anılır.

3-Yahudilikte Şeytan:

Yahudilikte şeytan, kötülüğün sembolü olarak görülmekle birlikte, Hristiyanlık ve İslam'daki kadar merkezi bir figür değildir.

Yahudi inancında şeytan, daha çok Tanrı'nın bir aracı olarak kabul edilir ve insanları sınamakla görevlidir.

Şeytan, kötülüğün, günahın, baştan çıkarmanın ve yıkıcılığın bir sembolü olarak kabul edilir

Bu sözler, şeytanın "doğası, taktikleri" ve "insan üzerindeki etkileri" hakkında bize önemli bilgiler verir.

Bu bilgileri dikkate alarak "şeytana karşı" daha "bilinçli ve hazırlıklı" olabiliriz.

"Şeytan, insanı Allah'tan uzaklaştırmak için her yolu dener."

- Bu söz, şeytanın insanları saptırmak için sürekli çalıştığını ve dikkatli olmamız gerektiğini vurgular.

"Şeytanın en büyük silahı, umutsuzluktur."

- Bu söz, şeytanın insanları umutsuzluğa düşürerek onları pes ettirmeye çalıştığını ifade eder.

"Şeytan, insanın içindeki en karanlık yönlerini ortaya çıkarır."

- Bu söz, şeytanın insan doğasının zayıflıklarını kullanarak onları günaha teşvik ettiğini belirtir.

"Şeytanla mücadele, nefisle mücadeledir."

- Bu söz, şeytanın aslında insanın kendi içindeki kötü eğilimlerini temsil ettiğini ve bu eğilimlerle mücadele etmenin önemini vurgular.

"Şeytanın hileleri, zayıf iradeli insanları kolayca tuzağına düşürür."

- Bu söz, iradenin güçlü olmasının şeytana karşı direnmede ne kadar önemli olduğunu gösterir.

"Şeytan, insanı küçük günahlarla başlar, sonra büyük günahlara sürükler."

- Bu söz, şeytanın insanları yavaş yavaş günaha alıştırdığını ve dikkatli olmamız gerektiğini ifade eder.

"Şeytan, insanın kalbine vesvese verir."

- Bu söz, şeytanın insanları şüpheye düşürerek onların inançlarını zayıflatmaya çalıştığını belirtir.

"Şeytanın amacı, insanı Allah'ın rahmetinden uzaklaştırmaktır."

- Bu söz, şeytanın asıl amacının insanları cehenneme sürüklemek olduğunu vurgular.

   Siyasette "şeytan" kavramı, genellikle şu şekillerde kullanılır:

Siyasette "şeytan" denildiğinde "kimler", "hangi güçler" akla gelir?

Şeytan kavramı, siyasette farklı şekillerde ve farklı amaçlarla kullanılabilir.

Bu nedenle, siyasi söylemlerde şeytan kavramının nasıl kullanıldığına "dikkat etmek" ve "eleştirel" bir bakış açısıyla yaklaşmak önemlidir.

Şeytan, "kötülüğün, yıkıcılığın, ahlaksızlığın" ve "yoldan çıkarmanın" sembolü olarak kabul edildiği için siyasette de "benzer" anlamlarda kullanılır.

Siyasette şeytan kavramının kullanımı, her zaman "etik olmayabilir" ve bazı durumlarda "manipülasyona" veya "propaganda" amaçlarına hizmet edebilir.

Siyasette "şeytan" figürü, genellikle "ahlaki değerlerden sapmış", "güç ve çıkar peşinde koşan", "manipülatif ve yıkıcı" eylemlerde bulunan kişi veya grupları temsil etmek için kullanılır.

Ancak "şeytan" kavramının siyasi arenada somut olarak kimleri veya hangi güçleri temsil ettiği, farklı siyasi görüş ve ideolojilere göre değişiklik gösterebilir.

Bu nedenle, siyasette "şeytan" denildiğinde akla gelebilecek bazı genel unsurları ve farklı perspektifleri ele almak önemlidir:

1-Rakip siyasi aktörleri veya ideolojileri şeytanlaştırmak:

-Siyasi tartışmalarda veya seçim kampanyalarında, rakip partilerin veya liderlerin politikalarını, söylemlerini veya eylemlerini "şeytani" olarak nitelendirmek, onları halkın gözünde kötü ve tehlikeli göstermeyi amaçlar.

Bu şekilde, seçmenlerin rakip partiye veya lidere oy vermesini engellemek veya kendi partisinin destekçilerini motive etmek hedeflenir.

2-Kendi kötü eylemleri veya politikaları için mazeret üretmek:

-Bazı siyasetçiler veya liderler, kendi hatalarını veya başarısızlıklarını şeytana veya şeytani güçlere yükleyerek sorumluluktan kaçmaya çalışabilirler.

Bu şekilde, seçmenlerin veya kamuoyunun tepkisini hafifletmek veya kendi imajlarını korumak amaçlanır.

3-Toplumu korkutmak ve manipüle etmek:

-Şeytan kavramı, bazen toplumda korku ve panik yaratmak için de kullanılabilir.

Özellikle otoriter veya popülist liderler, toplumu dış düşmanlara veya şeytani güçlere karşı koruma söylemiyle kendi otoritelerini güçlendirmeye veya halkın desteğini artırmaya çalışabilirler.

4-Ahlaki değerleri savunmak:

-Şeytan kavramı, bazen de ahlaki değerleri, dürüstlüğü ve doğruluğu savunmak için kullanılabilir.

Bu durumda şeytan, yalan, yolsuzluk, adaletsizlik gibi kötü eylemleri temsil eder ve bunlara karşı mücadele etmek gerektiği vurgulanır.

   Genel Olarak "Şeytan" Figürünün Siyasi Anlamları:

1-Çöküntü ve Yozlaşma:

Şeytan, genellikle ahlaki değerlerden sapmış, yozlaşmış ve kendi çıkarları için her şeyi yapabilecek kişileri temsil eder. Siyasette bu figür, yolsuzluk, rüşvet, nepotizm gibi eylemlerde bulunan ve kamuoyunu manipüle eden siyasiler veya gruplar için kullanılabilir.

2-Güç ve Kontrol Hırsı:

Şeytan, güç ve kontrol hırsıyla hareket eden, otoriter ve baskıcı rejimleri temsil edebilir.

Bu figür, muhalefeti susturan, insan haklarını ihlal eden ve kendi iktidarını korumak için her şeyi yapabilecek liderler veya partiler için kullanılabilir.

3-Yıkıcı ve Bölücü Eylemler:

Şeytan, toplumda ayrışmaya, nefrete ve çatışmaya neden olan eylemlerde bulunan kişi veya grupları temsil edebilir. Bu figür, etnik veya dini farklılıkları kullanarak toplumu bölen, şiddeti körükleyen ve kaos yaratan siyasi aktörler için kullanılabilir.

4-Manipülasyon ve Yalanlar:

Şeytan, gerçekleri çarpıtan, yalan söyleyen ve insanları manipüle eden kişi veya grupları temsil edebilir.

Bu figür, dezenformasyon kampanyaları yürüten, komplo teorileri yayan ve kamuoyunu yanlış yönlendiren siyasi aktörler için kullanılabilir.

   Farklı Perspektiflere Göre "Şeytan" Figürü:

1-Sağcı ve Muhafazakar Görüşler:

Bu görüşlere göre "şeytan", genellikle solcu, liberal veya ilerici ideolojileri savunan kişi veya grupları temsil edebilir.

Bu perspektif, söz konusu ideolojilerin geleneksel değerlere, ahlaka ve toplumsal düzene tehdit oluşturduğunu savunabilir.

2-Solcu ve İlerici Görüşler:

Bu görüşlere göre "şeytan", genellikle sağcı, muhafazakar veya milliyetçi ideolojileri savunan kişi veya grupları temsil edebilir.

Bu perspektif, söz konusu ideolojilerin eşitsizliği, adaletsizliği ve baskıyı savunduğunu ileri sürebilir.

3-Dini ve Mistik Görüşler:

Bu görüşlere göre "şeytan", metafiziksel bir varlık olarak kötülüğün ve günahın kaynağını temsil edebilir.

Siyasette bu figür, "dini değerlere aykırı" eylemlerde bulunan, "ahlaksız ve dinsiz" liderler veya gruplar için kullanılabilir.

Özetle:

Genelde sözlü olarak kullanılsa da siyasette "şeytan" figürü, karmaşık ve çok anlamlı bir kavramdır.

Kimin veya hangi güçlerin "şeytan" olarak kabul edileceği, büyük ölçüde kişinin siyasi görüşlerine, ideolojisine ve değerlerine bağlıdır.

Bu nedenle, "şeytan" figürünün siyasetteki kullanımını "eleştirel" bir gözle değerlendirmek, farklı perspektifleri anlamaya çalışmak ve manipülasyonlara karşı dikkatli olmak önemlidir.

Bu araştırmam "farklı" toplumsal ve siyasal kesimlerin "düşünce yapılarından, kültürlerinden" gelen özelliklerine ve duruşlarına göre neler anladığını kısaca irdelemek ve karşılaştırmaktır.

Çok kesin dinsel anlam ve geçmişi olan bu kavram üzerinde çok araştırma gerekse bile kısaca bu "çerçevede" ele aldım.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.02.24, MŞ.

.   (Kişisel araştırma ve değerlendirme yazım)

 

23 Şubat 2025 Pazar

YURTTAŞ GÖREVİ

  YURTTAŞ GÖREVİ - YURTTAŞLIK GÖREVİ   .

.  Günlük siyasetten, siyasi atışmalardan kurtulup, "temel sorunlar" üzerine akıllıca çalışmak, üretmek gerekir.

Günlük siyasetin ve kısır tartışmaların gündemimizi fazlasıyla meşgul ettiği ve enerjimizi tükettiği bir gerçek.

Bu durum, toplum olarak "asıl odaklanmamız" gereken "temel sorunlara" yeterince eğilmemize engel oluyor.

Temel sorunlara odaklanmak ve çözüm üretmek, hepimizin sorumluluğundadır.

Temel Sorunlara Odaklanmanın Önemi

1-Çözüm Üretmek: Temel sorunlar; eğitimden sağlığa, ekonomiden çevreye kadar hayatımızın her alanını etkiliyor. Bu sorunlara odaklanmak, kalıcı çözümler üretmek için elzemdir.

2-Kaynakları Doğru Yönlendirmek: Sürekli siyasi tartışmalarla enerji kaybetmek yerine, kaynaklarımızı temel sorunların çözümü için harcamak, toplumun refahını artıracaktır.

3-Bilinçli Toplum Oluşturmak: Temel sorunlar üzerine düşünmek, tartışmak ve çözüm arayışına girmek, daha bilinçli ve katılımcı bir toplumun oluşmasına katkı sağlar.

Birey olarak, yurttaş olarak "araştırıcı, eleştirel ve akıllı bakış açısına sahip, bilinçli" yurttaşlar olarak kendimizi yetiştirmeliyiz.

Temel Sorunlar Nelerdir?

1-Eğitim: Eğitim niteliğinin artırılması, fırsat eşitliğinin sağlanması, mesleki eğitimin güçlendirilmesi, temel eğitim yasasının uygulanması… gibi konular öncelikli ele alınması gereken sorunlardır.

Okullaşmada "özel" okul uygulamaları yerine çağdaş, nitelikli, donanımlı devlet okulları tüm ülkede yaygın olarak kabul görmelidir.

2-Sağlık: Devletçe sağlık hizmetlerine "erişimin kolaylaştırılması", "sağlık altyapısının güçlendirilmesi", "koruyucu sağlık" hizmetlerine ağırlık verilmesi gibi konular önemlidir.

Devlet sağlıkta özelleşmeyi değil "devlet sağlık kurumlarına" yönelmelidir.

Bunun içinde çok iyi işleyen devlet hastaneleri ve sağlık ocakları yüksek donanımlarıyla ülke içinde eşit olarak yayılmalıdır.

3-Ekonomi: Türk parasının değeri yükselmelidir. Enflasyonla mücadele hız kazanmalıdır.

Üretim her alanda ve her dalda artırılmalıdır.

İşsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği gibi sorunlar, ekonomik politikalarla çözülmelidir.

Borç para alımından vazgeçilmelidir.

Dışarıdan satın almalara son verilmelidir (italat) bunun yerine her türlü üretimin ülke içinde yapılması yaygın olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır.

4-Çevre: İklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi, kirlilik gibi sorunlar, acil çözümler gerektirmektedir.

Özellikle maden arama bahanesi ile dağlarda yapılan kıyımlar önlenmelidir.

Hava kirliliğinin incelenmesi ve sorunun çözümüne giden yollar araştırılmalıdır.

5-Rejim: Devletin yönetim biçimi en çağdaş, en demokratik ve en adil olan biçimde düzenlenmelidir.

bunun için de bugün tüm dünyada kabul gören parlamenter sisteme geçilmelidir.

Devlet temsilinde "sorumsuz bir cumhurbaşkanı". meclisin seçtiği "bakanlar kurulu" ve "sorumlu başbakan" ile yönetilmek çok daha uygundur.

6-Hukuk: Devletin ve kurumların tümünde hukukun üstünlüğü ve yasalar önünde eşitliğin sağlanacağı bir sosyal, laik hukuk devleti yapılanması sağlanmalıdır.

7-Yargı: Bağımsız ve özgür yargı devletin temel direğidir. Mahkemelerin, yargı sisteminin hiçbir etki altında kalmadan özgürce ve en hızlı biçimde çalışabilmesi sağlanmalıdır.

8-Yurt dışından gelen kayıtsız mülteciler: Son yıllarda yanlış politikalar sonucunda ülkeye alınan, kendi başlarına giren milyonlarca düzensiz ve kayıtsız yabancılar çok büyük sorunlar yaramaktadır. Halk huzursuzdur. Ülkenin demografik yapısı bozulmaktadır. Onlara devletçe tanınan hak ve ödenekleri yanlış bulan geniş bir halk kesimi vardır.

Bu insanlar acilen geri gönderilmeldiri ve başka alınmamalıdır.

Yurttaş Olarak ne Yapmalıyız?

1-Bireysel Farkındalık: Her birey, kendi yaşamında karşılaştığı sorunlar üzerine düşünmeli, çözüm önerileri geliştirmeli ve bu konuda "farkındalık" yaratmalıdır, üretmelidir.

2-Partiler ve Sivil Toplum Kuruluşları: Sivil toplum kuruluşları, temel sorunlara dikkat çekmek, çözüm önerileri sunmak ve kamuoyu oluşturmak için önemli bir rol oynamaktadır.

Buralarda gönüllü olarak yer alıp, ülkenin kalkınması için görev alabiliriz.

Siyasi partilerde yer alıp, ülke siyaseti için yararlı olacak çalışmalara katılabiliriz.

3-Medya: Medya, basın, TV, temel sorunları gündeme taşıyarak, kamuoyunu bilgilendirerek ve tartışma ortamı yaratarak önemli bir işlev görebilir.

Bunların içerisinde doğru seçimler yapıp izleyebiliriz.

4-Siyasetçiler: Siyasetçiler, günlük siyasi çekişmelerin ötesine geçerek, temel sorunlara çözüm üretecek politikalar geliştirmelidir.

Siyasetçiler, devlet görevlileri anayasaya, yasalara uymalıdır.

Siyasi partiler kendi çıkarlarına ve güç kazanmalarına değil ülkenin güçlenmesine devletin saygınlığına yarayacak çalışmalarda bulunmalıdır.

Kişisel çıkar sağlamak için yapılan işler yanlıştır ve belki de suç oluşturabilir.

5-Gelişim: Yurttaş olarak gerek yaygın eğitim kurumlarında, gerekse de kendi özel yaşamımızda her türlü kişisel gelişimi hedef alıp, iyi birer nitelikli, donanımlı, çağdaş birey olmalıyız.

Özetle:

Bir ülke için yurttaşlar ne denli önemli ise, devlet için de yurttaşların düzeyi, niteliği, güvenilirliği o denli önemlidir.

Dünya genelinde çok büyük çıkar savaşlarının gizli ya da açık yapıldığını biliyoruz.

Bu nedenle güçlü, sağlam, dinamik bir ulus devlet olarak ileriye doğru kalkınmalıyız.

Yurttaş olarak da yurtseverlik bilinci ile akıllı ve uyanık olup, nelerin olup, bittiğine, asıl gerçeklere ulaşmalıyız

Yurt savunması için sağlam duran aklını ve bilgilerine güvenilebilinecek yurttaş olmalıyız.

Bu konuda bize yol gösterecek olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Onun başarıları, yaptıkları, gösterdiği hedefler, çalışmaları ve ilkeleri çok açık bir biçimde bugün için de yarın için de yararlıdır.

Atatürk'ün gösterdiği yolda ilerlemek bizler için hem çok doğru hem de çok akılcı olacaktır; onu ne kadar iyi tanır ve anlar isek günlük sorunları ve nedenlerini çok daha iyi kavrayabiliriz.

Sorunların çözümü ve kurtuluşa kavuşmak için hem ona hem de kendimiz güvenip, çok çalışmalıyız.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.02.23, MŞ.

.       (Araştırma, değerlendirme yazım)

 

TÜRKİYE SORUNLARI İLE MÜCADELE

  "TÜRKİYE SORUNLARI" İLE MÜCADELE    .

Türkiye'nin önünde çeşitli sorunlar bulunmaktadır.

Türkiye'nin gidişatı ve geleceği hakkında birçok farklı görüş bulunmakla birlikte, genel olarak ekonomik, siyasi ve sosyal alanda bazı zorluklarla karşı karşıya olduğu söylenebilir.

Türkiye'nin potansiyeli ve avantajları dikkate alındığında, geleceğinin parlak olduğu söylenebilir.

Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusu, stratejik konumu ve gelişmekte olan ekonomisi gibi avantajları da bulunmaktadır.

Sorunların üstesinden gelmek için yapısal reformlar, diyalog, işbirliği ve "demokratik" değerlere bağlılık önemlidir.

A) Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri:

1-Yüksek Enflasyon: Enflasyon, alım gücünü düşürerek yurttaşların yaşam standartlarını olumsuz etkilemektedir.

Çözüm olarak, Merkez Bankası'nın para politikaları, mali disiplin, üretim ve verimliliği artırmaya yönelik yapısal reformlar önerilebilir.

2-İşsizlik: İşsizlik, özellikle genç nüfus arasında önemli bir sorundur.

Çözüm olarak, eğitim sisteminin iş piyasasının ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi, girişimciliğin desteklenmesi ve yeni iş alanlarının yaratılması önerilebilir.

3-Dışa Bağımlılık: Enerji ve hammadde gibi alanlarda dışa bağımlılık, ekonomiyi kırılgan hale getirmektedir.

Çözüm olarak, yerli kaynakların kullanımının artırılması, enerji verimliliğinin sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması önerilebilir.

B) Siyasi Sorunlar ve Çözüm Önerileri:

1-Hukukun Üstünlüğü: Hukukun üstünlüğünün zayıflaması, adalete olan güveni azaltmaktadır.

Çözüm olarak, "yargı bağımsızlığının sağlanması", "hukuk devleti ilkesinin" güçlendirilmesi ve "insan haklarına saygı" gösterilmesi acilen gerekli olacaktır.

2-Kutuplaşma: Siyasi kutuplaşma, toplumu ayrıştırarak diyalog ve uzlaşmayı zorlaştırmaktadır. Çözüm olarak, farklı görüşlere saygı, hoşgörü ve demokratik değerlerin güçlendirilmesi önerilebilir.

3-Dış Politika: Dış politikada yaşanan bazı gerilimler, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini zorlaştırabilmektedir. Çözüm olarak, diyalog, işbirliği ve barışçıl çözümlerin ön planda tutulması önerilebilir.

4-Anayasaya ve geçerli olan yasalara, yönetmeliklere "ayrımcılık yapılmaksızın" ve "kesinlikle uyulması", "kaypaklıkların önlenmesi" gereklidir.

C) Toplumsal Sorunlar ve Çözüm Önerileri:

1-Eğitim: Eğitim kalitesinin artırılması, gençlerin geleceği için önemlidir. Çözüm olarak, öğretmenlerin niteliğinin artırılması, müfredatın güncellenmesi ve eğitime daha fazla kaynak ayrılması önerilebilir.

2-Sağlık: Sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ve kalitesinin artırılması önemlidir. Çözüm olarak, sağlık altyapısının güçlendirilmesi, sağlık personelinin sayısının artırılması ve koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesi önerilebilir.

3-Sosyal Adalet: Sosyal adaletsizliğin azaltılması, toplumun refahı için önemlidir. Çözüm olarak, gelir dağılımının dengelenmesi, yoksullukla mücadele ve dezavantajlı grupların desteklenmesi önerilebilir.

Ç) Sorunların üstesinden gelmek için acil olarak neler yapılmalıdır?

Türkiye'nin sorunlarının çözümü için acil olarak atılması gereken adımları genel hatlarıyla şöyle gösterilebilir:

Her sorunun kendine özgü dinamikleri ve çözüm önerileri bulunmaktadır.

Bu nedenle, daha ayrıntılı ve özelleştirilmiş "analizler" ve politikalar geliştirilmesi gerekmektedir.

1-Ekonomik Alanda:

a-Enflasyonla Mücadele: Enflasyonu düşürmek için Merkez Bankası'nın bağımsızlığı güçlendirilmeli, para politikası sıkılaştırılmalı ve mali disiplin sağlanmalıdır. Ayrıca, üretim ve verimliliği artırmaya yönelik yapısal reformlar yapılmalıdır.

b-İşsizlikle Mücadele: İşsizliği azaltmak için eğitim sistemi iş piyasasının ihtiyaçlarına uygun hale getirilmeli, girişimcilik desteklenmeli ve yeni iş alanları yaratılmalıdır.

c-Dışa Bağımlılığı Azaltma: Enerji ve hammadde gibi alanlarda dışa bağımlılığı azaltmak için "yerli kaynakların" kullanımı artırılmalı, enerji "verimliliği" sağlanmalı ve "yenilenebilir" enerji kaynaklarına yatırım yapılmalıdır.

2-Siyasi Alanda:

a-Kutuplaşmayı Azaltma: Toplumdaki kutuplaşmayı azaltmak için farklı görüşlere saygı, hoşgörü ve diyalog ortamı sağlanmalıdır.

b-Hukukun Üstünlüğünü Güçlendirme: Hukukun üstünlüğünü güçlendirmek son derece önemlidir. Bunun için yargı bağımsızlığı sağlanmalı, hukuk devleti ilkesi güçlendirilmeli ve insan haklarına saygı gösterilmelidir.

c-Dış Politikada Dengeli Yaklaşım: Dış politikada diyalog, işbirliği ve barışçıl çözümler ön planda tutulmalıdır.

3-Sosyal Alanda:

a-Eğitim Kalitesini Artırma: Eğitim kalitesini artırmak için öğretmenlerin niteliği artırılmalı, müfredat güncellenmeli ve eğitime daha fazla kaynak ayrılmalıdır.

b-Sağlık Hizmetlerini Geliştirme: Sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak ve kalitesini artırmak için sağlık altyapısı güçlendirilmeli, sağlık personeli sayısı artırılmalı ve koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmelidir.

c-Sosyal Adaleti Sağlama: Sosyal adaleti sağlamak için gelir dağılımı dengelenmeli, yoksullukla mücadele edilmeli ve dezavantajlı gruplar desteklenmelidir.

4-Türkiye'de Kurumsal Reformlar:

Türkiye'de son yıllarda kurumsal reformlar konusunda önemli adımlar atılmıştır.

Ancak, şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda hala çekinceler bulunmaktadır.

Bunların aşılması için, yasal düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanması, kurumların "bağımsızlığının güçlendirilmesi" ve "sivil toplumun katılımının" artırılması gerekmektedir.

Kurumsal reformlar, Türkiye'nin daha "adil, şeffaf ve hesap verebilir" bir yönetim sistemine sahip olması için önemlidir.

Bu reformlar sayesinde, kamuoyunun kurumlara olan güveni artacak, "yolsuzlukla mücadele" daha etkin hale gelecek ve yurttaşların "karar alma süreçlerine katılımı" güçlenecektir.

Sivil toplumun katılımı ve etkisi artırılmalıdır. Sivil toplumu güçlendirmek, demokrasinin gelişmesi, insan haklarının korunması, sosyal adaletin sağlanması ve toplumun refahının artması için önemlidir.

Bu adımların kararlı bir şekilde uygulanmasıyla, Türkiye'de güçlü ve etkili bir sivil toplumun oluşmasına katkı sağlanabilir.

Parlamento dışı örgütlenmeler ile daha demokratik bir katılıma yol açılabilir.

Medya, basın özgürlüğü sağlanmalı ve farklı görüşlerin temsiline imkan tanınmalıdır.

1. Yasal ve Kurumsal Çerçeveyi Güçlendirmek:

a- Özgürlükleri Teminat Altına Almak: Sivil toplum kuruluşlarının (STK) özgürce kurulabilmesi, faaliyet gösterebilmesi ve ifade özgürlüğüne sahip olması sağlanmalıdır.

b- Destekleyici Yasalar: STK'ların çalışmalarını kolaylaştıran, vergi avantajları sağlayan ve bağış yapmayı teşvik eden yasalar çıkarılmalıdır.

c- Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: STK'ların mali ve faaliyet raporlarının düzenli olarak yayınlanması, şeffaflık ilkelerine uygun hareket etmeleri sağlanmalıdır.

2. Kaynakları Artırmak:

a- Mali Destek Mekanizmaları: STK'lara yönelik hibe programları, fonlar ve diğer mali destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.

b- Bağış Kültürünü Teşvik: Bireylerin ve şirketlerin STK'lara bağış yapmasını kolaylaştıran ve teşvik eden düzenlemeler yapılmalıdır.

c- Gelir Çeşitliliği: STK'ların kendi gelirlerini elde edebilecekleri sosyal işletmeler kurmaları veya projeler geliştirmeleri desteklenmelidir.

3. Kapasiteyi Geliştirmek:

a- Eğitim ve Danışmanlık: STK çalışanlarına ve gönüllülerine yönelik eğitimler, seminerler ve danışmanlık hizmetleri sunulmalıdır.

b- Ağ Oluşturma: STK'ların bir araya gelerek işbirliği yapmaları, bilgi ve deneyim paylaşmaları desteklenmelidir.

c- Teknolojik Altyapı: STK'ların iletişim, yönetim ve proje geliştirme gibi alanlarda teknolojik altyapılarını güçlendirmelerine yardımcı olunmalıdır.

4. İşbirliğini Artırmak:

a- Kamu kurumları ve STK'lar arasında ortak projeler geliştirilmesi, politika oluşturma süreçlerine STK'ların katılımının sağlanması önemlidir.

b- Özel Sektör İşbirliği: Şirketlerin sosyal sorumluluk projeleri kapsamında STK'larla işbirliği yapmaları teşvik edilmelidir.

c- Uluslararası İşbirliği: STK'ların uluslararası kuruluşlar ve diğer ülkelerdeki STK'larla işbirliği yapmaları desteklenmelidir.

5. Katılımı Teşvik Etmek:

a- Gönüllülük Programları: Bireylerin STK'larda gönüllü olarak çalışmasını teşvik eden programlar oluşturulmalıdır.

b- Farkındalık Kampanyaları: Sivil toplumun önemini ve STK'ların faaliyetlerini tanıtan kampanyalar düzenlenmelidir.

c- Sosyal Medya: STK'ların sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanarak daha fazla kişiye ulaşması ve katılımı artırması sağlanmalıdır.

6-Ek Olarak Yapılması Gerekenler:

a- Kurumların şeffaflığı ve hesap verebilirliği artırılmalıdır.

Kurumsal reformlar, bir ülkenin kurumlarının (devlet kurumları, özel sektör kuruluşları, sivil toplum kuruluşları vb.) daha iyi hizmet verebilmesi, daha "şeffaf" ve "hesap verebilir" olabilmesi için yapılan değişikliklerdir.

Bu reformlar genellikle yasal düzenlemeler, yapısal değişiklikler ve yönetim uygulamalarının iyileştirilmesi yoluyla gerçekleştirilir.

b-Kamuoyunun Güveni: Şeffaf ve hesap verebilir kurumlar, kamuoyunun devlete ve diğer kurumlara olan güvenini artırır. 

Yurttaşlar, kurumların nasıl çalıştığını, kararların nasıl alındığını ve kaynakların nasıl kullanıldığını bildiklerinde, kurumlara daha fazla güvenirler.

c-Yolsuzluğun Önlenmesi: Şeffaflık, yolsuzluğun ve kötü yönetimin önlenmesine yardımcı olur. Kurumların faaliyetleri "kamuoyuna açık" olduğunda, usulsüzlüklerin ve suiistimallerin "ortaya çıkma" olasılığı daha yüksektir.

ç-Etkinlik ve Verimlilik: Hesap verebilir kurumlar, kaynakları daha etkin ve verimli kullanırlar. Performansları düzenli olarak değerlendirildiğinde ve kamuoyuna açıklandığında, kurumlar daha iyi hizmet sunmak için "motive" olurlar.

e-Demokratik Katılım: Şeffaf ve hesap verebilir kurumlar, yurttaşların karar alma süreçlerine katılımını artırır.

Yurttaşlar, kurumların çalışmaları hakkında bilgi sahibi olduklarında, görüşlerini ve önerilerini daha kolay iletebilirler.

f-Yasal Düzenlemeler: Kurumların işleyişini düzenleyen yasaların ve yönetmeliklerin güncellenmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir.

Bu düzenlemeler, kurumların "şeffaflık" ve "hesap verebilirlik" ilkelerine uygun olarak çalışmasını sağlamalıdır.

g-Yapısal Değişiklikler: Kurumların yapısı ve organizasyonu, daha etkin ve verimli çalışmalarını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenebilir.

Bu değişiklikler, kurumların "görev ve sorumluluklarının" netleştirilmesini, "yetki devrini" ve" işbirliğini" kolaylaştırmayı içerebilir.

h-Yönetim Uygulamalarının İyileştirilmesi: Kurumların yönetim uygulamaları, şeffaflığı ve "hesap verebilirliği" artıracak şekilde iyileştirilmelidir.

Bu, performans "değerlendirme" sistemlerinin kurulmasını, "etik kuralların" belirlenmesini ve kamuoyunun "bilgiye erişimini kolaylaştıran" mekanizmaların oluşturulmasını içerebilir.

D) Özetle:

Türkiye uzun yıllardır ekonomik, toplumsal ve siyasal derinliklerde çeşitli sorunlarla uğraşmaktadır ve bunun sonucu olarak da bugün çok hızlı bir "çöküşe" doğru kaymaktadır.

Bu "çok ciddiye" alınması" ve "çok acil" çözüm yollarının aranması gereken durumda rejim değişikliği ve parlamenter demokrasiye geçiş ilk adım olacaktır.

Bunun da tüm halk ve resmi kayıtlı siyasal partiler tarafından kavranılması ve bilinçli, adil bir seçmen kitlesinin oluşturulması gerekecektir.

Her türlü yolsuzluğun, kayırma ve rüşvetin, kayıt dışı ekonominin önlenmesi, kara parayla mücadele, partizanlığın, hukuk dışılığın önlenmesi acilen gereklidir.

Dış borçlanma ve dıştan alım ilk önlenmesi gerekenler olarak düşünülmelidir.

Üretim her alanda ve her dalda arttırılmalıdır.

Yabancı sermaye güçlerinin ülke içinde doğal kaynaklarımıza olan talepleri ve onların işbirlikçileri önlenmelidir.

Çağdaş, bilimsel ve uygarlık düzeyi yüksek hedeflerin gerçekleşmesi için ciddi ve nitelikli hedeflerle reformlara gidilmelidir.

Benim bu "çok geniş" ve "derin boyutları" olan konularda araştırmalarımdan toparlayabildiğim "özetleme" ancak bir çerçeve olarak ele alınmalıdır.

Daha "incelenecek, araştırılacak, tamamlanacak" çok yönlerin olduğunu da görmekteyim.

Yurttaşlarımızın "çok uyanık, akıllı ve bilinçli temel donanımları yerinde" olarak ülke sorunlarıyla ilgilenmesini ve katılımcı olmasını diliyorum.

Benim bu tür "araştırma yazılarımla" bir "temel bilgi ve kültür" çalışmasına katkım olursa sevinirim...

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.02.23, MŞ.

.     (Kişisel araştırma ve değerlendirme yazım)