27 Ekim 2024 Pazar

Yurtseverin Görev ve Sorumlulukları

 .  -  Bir Yurtseverin Görev ve Sorumlulukları Nelerdir?

.  Yurtseverlik, sadece bir duygu değil, aynı zamanda bireyin ülkesine, evletine ve toplumuna karşı taşıdığı "sorumlulukların" bir bütünüdür.

.  Bir yurtsever, ülkesinin gelişimi ve kalkınması için etken rol alır ve birçok görev ve sorumlulukları yerine getirir:

A - Temel Görev ve Sorumluluklar

·        Anayasanın ve Yasaların Uygulanması: Ülkenin temel yasası olan anayasayı ve diğer tüm yasaları tanımak, uygulamak ve başkalarının da uygulamasını sağlamak.

·        Devlete Saygı: Devlet kurumlarına ve çalışanlarına saygı göstermek, devletin bekası için çalışmak.

·        Milli Birlik ve Beraberlik: Ülke içindeki farklılıkların üstesinden gelerek "birlik ve beraberliği" sağlamak, "bölücülük faaliyetlerine karşı" durmak.

·        Eğitim ve Kendini Geliştirme: Sürekli öğrenerek kendini geliştirmek, ülkesine yararlı olacak bilgi ve becerilere sahip olmak.

·        Çevre Bilinci: Çevreye duyarlı olmak, doğal kaynakları korumak ve gelecek kuşaklara "yaşanabilir bir dünya" bırakmak.

·        Demokrasiye İnanç: Demokratik değerlere bağlı kalmak, seçimlere katılmak ve demokratik kurumları desteklemek.

·        Toplumsal Sorumluluk: Toplumun sorunlarına "duyarlı olmak", ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, gönüllü çalışmalara katılmak.

·        Milli Servet: Ülkenin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak, çalışkan ve üretken olmak.

·        Milli Çıkarları Savunmak: Ülkenin çıkarlarını her koşulda savunmak, ülkesini ve milletini temsil ederken doğru davranmak.

·        Tarih ve Kültür Bilinci: Ülkenin tarihini ve kültürünü öğrenmek, gelecek kuşaklara aktarmak.

B - Günümüzde Yurtseverliğin Anlamı

.  Günümüzde yurtseverlik, YALNIZCA bayrağa saygı göstermek veya marş söylemek değildir.

.  Aynı zamanda;

·        Eleştirel Düşünme: Ülkenin sorunlarını ARAŞTIRMA, SAPTAMAK ve çözüm önerileri geliştirmek.

·        Sosyal Medya Kullanımı: Sosyal medyayı doğru kullanarak bilinçlendirme çalışmaları yapmak, yanlış bilgilendirmeye karşı durmak.

·        Siyasi Katılım: Siyasi partilere üye olmak, sivil toplum örgütlerinde görev almak.

·        Global Bilinç: Bir İNSAN olarak, düşünerek, küresel sorunlara duyarlı olmak.

C - Özet:

.  Yurtseverlik, sadece bir duygu değil, aynı zamanda bireyin ülkesine ve milletine karşı taşıdığı sorumlulukların bir bütünüdür. (Vatanperverlik)

.  Bir yurtsever, ülkesinin gelişimi ve kalkınması için etken rol alır, anayasaya ve yasalara uyar, ulusçu birlik ve beraberliği sağlar, doğru eğitim ile kendini geliştirir, çevreye duyarlı olur.

. Demokrasiye inanır, toplumsal "sorumluluk" alır, ulusal serveti korur, ulusçu çıkarları savunur ve tarih ve kültür bilincine sahiptir.

.    Araştırma ve yazı:   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 27.10.2024, MŞ.

26 Ekim 2024 Cumartesi

TERÖR İNSANLIK SUÇUDUR

 .  TERÖR İNSANLIK SUÇUDUR!         .
. Hiçbir gerekçe doğanın en saygın varlığı olan insanın öldürülmesini haklı kılamaz.
. Terör belası, Türkiye için yabancı değildir.
. Doğu ve Güney Doğu bölgemizde on binlerce insanımızın ölümüne, yüz binlerce insanımızın yaralanmasına sakat kalmasına, binlerce ailenin yerinden, yurdundan, köyünden, kentinden, uzaklaşmasına, ulusal ekonominin milyarlarca dolar kaybına neden olan "ayrılıkçı terör" yanında, ülkemizin aydınlık yüzleri olan güzel insanlara ve tesadüfi topluluklara yönelik terörist saldırılarını halkımız unutmamaktadır.
. Yurttaşlık bilinci gelişmemiş çeşitli nitelikli iş birlikçilerle, her fırsatta beraber hareket ederek, ülkemizi karanlık maceralara sürüklemek istemektedirler.
. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluş İlkeleri ve bunları yaşama geçiren Atatürk İlke ve İnkılapları da doğal olarak terörizm türünün düşmanıdır.
. Terörizmde yöneldikleri hedefte siyasal kadrolara da sızan sempatizanlar bulabilmişlerdir.
. Kişisel ya da siyasal nedenlerle Kemalist Cumhuriyet'le kavgaya giren kesimler de "demokratikleşme, kültürel farklılaşma, etnisite, küreselleşme, yerelleşme" gibi kavramlarla "maskeledikleri" desteklerini etnik ayrılıkçı terörizmden esirgememişlerdir.
. Türkiye'ye yönelik TERORİZME tüm terörizm tehditlerinde, terörizmin en belirgin ve belirleyici MÜCADELESİ unsuru olan "dış destek" fazlasıyla ortaya çıkmaktadır.
. Etnik, ideolojik veya radikal İslami terörizm; Türkiye'nin başta yakın komşuları olmak üzere, yabancı ülkeler tarafından her alanda desteklenmiştir; bu durumla da ayrıca mücadele gerekmektedir.
. ASALA ve PKK'ya neredeyse tüm Avrupa ülkeleri ve Suriye tarafından verilen destekler örneklerden sadece birisidir.
. Ülke içinde bölücü ve yıkıcı terörist faaliyetler sürmektedir.
. En son görülen ise çok düşündürücüdür:
. Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ'ye (TUSAŞ) yönelik düzenlenen terör saldırısında 22 kişi yaralandı, 5 kişi şehit oldu. (23.10.2024)
. Saldırıyı PKK bağlantılı HPG üstlendi.
. Türkiye'nin en önemli stratejik ve teknik kurumlarından en başta geleni bir grup silahlı teröristin saldırması ve ölümlere neden olması son derece üzücü ve dikkat çekicidir.
. Bu saldırının ülkenin güvenlik ve istihbarat güçlerine rağmen nasıl gerçekleştirilebildiği sorgulanmalıdır.
. Nasıl bir taktik ile bu saldırı hangi planlamanın bir parçası olarak gerçekleştirilmiştir.
. Bunu çok iyi sorgulayacak olan devlet kurumları olduğu kadar diğer siyasiler ve tüm istihbarat ve güvenlik merkezlerimizin halka daha çok huzur sağlayabilmesi gerekir.
. Ayrıca bunun yanı sıra ABD'nin BOP projesi, Kafkaslar ve Orta Asya'daki emelleri nedeniyle  Türkiye-ABD ilişkileri her zaman uyum içinde olmayabilir.
. Özellikle Kuzey İrak Bölgesindeki ve Türkiye'deki bölücü etnik terör açısından Türkiye ile ABD arasında görüş ve uygulama farkları mevcuttur.
. ABD ve AB'nin enerji kaynaklarını ve bu kaynaklara sahip ülkeleri kontrol etme arzusu, Türkiye'nin yasa dışı göç ve uyuşturucu trafiği konusunda önemli bir mevkide yer alması, Türkiye'yi isteğiyle veya isteği dışında silahlı güç kullanmaya götürülebilir.
. Yabancı devletlerin güdümündeki "sözde" bazı sivil toplum örgütlerinin emperyalist güçlere hizmet edecek şekilde çalışmalar gösterdiğini, dolaysıyla yeni bir "sömürgecilik tehditi" altında olduğumuzu "ciddi" anlamda tartışmak ve anlamak gerekmektedir.
. Türkiye'deki "ulus devlet" modeli, "üniter yapısı" kuşkusuz "anti emperyalist" bir mücadelenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
. Bugün için yine "bize, ülkemize, geleceğimize" yön gösterecek ve barış için, ülkede ve komşularıyla huzurlu ve çağcıl ilişkiler kurmamıza yarayacak olan tek ve özgün olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünceleri, gösterdiği hedefler ve ilkeleridir.
. Temel sorunumuzun aslında parlamenteri anayasal çağdaş demokratik, güçler ayrımına dayalı bir hukuk devleti olamamamızdan kaynaklandığını unutmamalıyız.
. Halkımızın, nerede ise her kesimin etkilendiği ve bireysel düşünce ve davranışlarında onları "tutsak" duruma getirmiş olan "tüketim toplumu" ve bunun arkasındaki "algı-zihin programları" çok daha iyi izlenmeli ve üzerinde düşünülmelidir.
. Gittikçe artan bir umursamazlık, bireyselcilik, şirinlikler peşinde koşmak, ülke sorunlarını ciddiye almamak, gizli bir korkaklık, tüketimden tatmin olmak… gibi oldukça olumsuz yapılanmalar sonucunda ülke içerisindeki yurttaşların bilinç düzeyleri, yurttaşlık algısındaki düzeyde duruş çok zayıflamıştır.
. Bu ise seçimlerde çok daha nitelikli ve yurtsever kişilerin ve partilerin seçilmesini engellemektedir.
. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" içinde bulunduğumuz bölgesel ve iç sorunlardan dolayı çok daha iyi ve sağlıklı yönetilmelidir.
. Evet, terör uluslar arası bir sorundur ve terörle, onu destekleyenlerle mücadele edilmelidir.
. Bunun için de güçlü devlet olarak çok dirençli ve sağlam politikalar geliştirmek, global anlamda ülkenin düzeyini ve gücünü artırmak gereklidir.
. Gerek dinsel, gerekse de etnik görünümlü terör örgütlerinin propagandalarına izin verilmemeli ve onların, devlete sızmalarına, kamu içinde kendilerine yer bulmalarına asla göz yumulmamalıdır.
. Çok daha bilinçli, ve çağdaş bilgilendirme yöntemleri ve araçları ile halka, tüm kesimlere "terör ve mücadele edilmesi" gereği anlatılmalı ve açıklanmalıdır.
. Yürürlükteki 1982 tarihli Anayasa'nın 66. maddesine göre, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür." tanımı yapılmıştır.
. "Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı" olmanın onurunu taşıyan herkese Türk denir.
. Bunun ırkçılıkla, ayrımcılıkla uzaktan yakından ilgisi yoktur .
. Yurttaşların etnik ya da dinsel kökenlerine bakılarak "ayrıca bir yurttaşlık tanımı" yapılamaz; bu Türk milletini bölücülüğe ve ayrımcılığa götürür VE yanlıştır.
. Türkiye Cumhuriyeti, reel olarak tek bir etnik kökene dayalı insan topluluğundan meydana gelmemiş olmasına karşın, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, yurttaşlık hakları söz konusu edildiğinde de “Türk vatandaşı” olarak nitelenmektedirler.
. Hiçbir Türk, "vatana bağlılıkla bağdaşmayan" bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.
. Türkiye cumhuriyeti yurttaşlığı "herkes" için "eşit haklar, görevler ve sorumluluklar" tanır.
. Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden temel faktörlerin; irtica, bölücülük ve aşırı sol unsurlar oldukları, Türkiye'nin bunlarla mücadele ederken "evrensel temel değerlerden" de vazgeçmemesi gerektiği açıkça anlatılmalıdır.
.    Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 27.10.2024, MŞ.

********************************************************************

 

18 Ekim 2024 Cuma

DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ OLDUĞUNDA

 -  DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ OLDUĞUNDA:

-   Türkiye Cumhuriyeti Çağcıl, Demokratik bir Hukuk Devleti Olsa Neler Değişir?

.  Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş, demokratik bir hukuk devleti olması durumunda pek çok alanda önemli değişimler yaşanması beklenir.

.  Türkiye'nin çağdaş, demokratik bir hukuk devleti olması için atılması gereken adımlar, "siyasi, sosyal ve ekonomik" koşullara göre değişebilir.

.  Bu değişimlerin bazıları şunlar olabilir:

A - Temel Hak ve Özgürlükler

- Bireysel hakların güçlenmesi:

İfade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, toplanma ve gösteri yapma özgürlüğü gibi temel hakların daha etkin şekilde korunması ve kullanılması.

- Adalet sisteminin bağımsızlığı:

Yargının siyasi etkilerden arınması ve adil yargılanma hakkının tam anlamıyla gerçekleşmesi.

- Ayrımcılığın ortadan kalkması:

Cinsiyet, din, etnik köken gibi farklılıklara dayalı ayrımcılığın yasaklanması ve tüm vatandaşların eşit haklara sahip olması.

B - Siyaset ve Yönetim

- Demokratik kurumların güçlenmesi:

Siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın daha etkin bir şekilde çalışması.

- Şeffaflık ve hesap verebilirlik:

Kamu yönetiminde şeffaflığın artması ve yetkililerin eylemlerinden sorumlu tutulması.

- Kuvvetler ayrılığının güçlenmesi:

Yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirinden bağımsız olarak çalışması ve karşılıklı denetimi.

C - Ekonomi

- Yatırım ortamının iyileşmesi:

. Hukukun üstünlüğünün sağlanması, bürokratik engellerin azaltılması ve öngörülebilir bir ekonomik ortamın oluşturulması.

- Eşitsizliklerin azalması:

. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi ve sosyal devlet ilkesinin etkin bir şekilde uygulanması.

- Sürdürülebilir kalkınma:

. Çevreye duyarlı, sosyal adaleti gözeten ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmayı hedefleyen bir "kalkınma modeli"nin benimsenmesi.

- Üretimin artırılması:

- İşsizliğin önlenmesi:

Ç - Toplum

- Sosyal uzlaşının güçlenmesi:

Farklılıkların zenginlik olarak görülmesi ve toplumsal barışın tesis edilmesi.

- Eğitim sisteminin güçlenmesi:

Herkese eşit eğitim fırsatlarının sunulması ve nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesi.

- Kültürel çeşitliliğin korunması:

Farklı kültürlerin bir arada yaşamasının desteklenmesi ve kültürel mirasın korunması.

- Türkiye Cumhuriyeti'nin "çağdaş, demokratik bir hukuk devleti" olması, tüm vatandaşların daha özgür, adil ve refah içinde yaşaması anlamına gelir.

- Bu durum, hem Türkiye'nin "iç barışını" ve "devamlılığını güçlendirir" hem de uluslararası arenada ülkemizin daha "saygın" ve "güvenilir" bir konuma gelmesini sağlar.

D - Bu değişimlerin gerçekleşmesi için neler yapılabilir?

·       Yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi

·       Siyasi partilerin demokratikleşmesi

·       Sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artırılması

·       Medyanın özgür ve tarafsız bir şekilde çalışması

·       Eğitim sisteminin çağdaş ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılması ve eğitimde birliğin sağlanması.

·       Ekonomik politikaların sosyal adaleti gözeterek yeniden düzenlenmesi ve milli ekonomi modeline dönülmesi

·       Parlamenter demokrasinin güçlendirilmesi.

·       Parlamentoda "güçler ayrılığının" geçerliliğinin sağlanması.

·       Devlet başkanlığının devleti temsil etmesi yoluna gidilerek, yetki ve sorumluluklarının sınırlandırılması.

·       Başbakanın ve hükümet üyelerinin parlamento içinden seçilmesi

·       Her alanda gerçek bir "hukuk devleti" olarak uygulamaların ve yaptırımların sağlanması.

·       Ülke içerisinde "çeteleşmelere, kara para aklama ve yolsuzluklara, yasa dışı ticarete ve örgütlenmelere karşı" çok ciddi ve yararlı mücadelelere gidilmesi gerekir.

·       Hukukun üstünlüğünün her alanda ve durumda sağlanması..

- Bu ve benzeri adımların atılması, Türkiye'nin daha "demokratik, daha adil ve daha refah, yaşanabilir" bir ülke olmasına katkı sağlayacaktır.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 18.10.2024, MŞ.

***********************************************************************************


17 Ekim 2024 Perşembe

TÜRK GENCİ HANGİ "ÖZELLİKLERE" SAHİP OLMALIDIR?

-  TÜRK GENCİ HANGİ "ÖZELLİKLERE" SAHİP OLMALIDIR?
Bir ülkenin halkı "kendini" ve "geleceğini" düşünür; düşünmelidir.
Ne olursa olsun bugününü tüm sorunlarına rağmen yarınlar çok "daha iyi" olsun, "güzel bir yaşamımız" olsun isteriz.
Çocuklarımız, gençlerimiz bizim geleceğimiz demektir.
Nasıl bir gençlik olmalıdır, hangi özellikler taşımalıdır, diye de düşünürüz.
"Türk genci" denildiğinde "Türkiye Cumhuriyeti" yurttaşlığı olan genç kuşaklar, bizim çocuklarımız akla gelmelidir.
Beklenilen, istenilen ve hedeflenen "Türk Genci" nasıl olmalıdır; özellikleri, donanımları neler olmalıdır?
Türk gencinin "sahip olması gereken özellikler", ülkemizin ve dünyamızın hızla değişen yapısı, küreselleşme ve dijitalleşme gibi etkenlerle birlikte sürekli olarak tartışılan bir konu olmalıdır.
Türk gençlerinin en iyi özelliklere ve donanımlara sahip olmasını istemek hem devletin, hem de hepimizin "görevi" ve "sorumluluğu"dur.
"Devlet" her türlü olanakları kullanıp en iyi ve çağcıl bir "Eğitim Sistemini" kurmalı ve geliştirmelidir. Ülkenin her yerinde eğitimde, öğretimde "eşitlik ve birlik" sağlanmalıdır.
Ülkede tüm öğretim kurumlarında çağdaş düşünce ve donanımda bir öğretim verilmelidir.
Genel olarak, Türk gencinin "sahip olması gereken" bazı temel özellikler şöyle sıralanabilir:
A - Öğrenme Meraklı Olması  ve Öğrenmeye Açık Olması:
   Sürekli öğrenme ve kendini geliştirme arzusu, çağın gerektirdiği bir özelliktir ve bizim gençlerimizde de bu olmalıdır.
   Farklı kültürleri tanımak ve yeni bilgiler edinmek istemek gençlerin "kişisel ve mesleki anlamda" başarılı olmalarını sağlar.
   Teknolojiyi takip etmek, dijital dünyanın bir parçası olmak ve teknolojik araçları etkin bir şekilde kullanabilmek, hem kişisel yaşamda hem de profesyonel yaşamda başarı için önemlidir.
B - Eleştirel Düşünme:
   "Farklı bakış açılarını" değerlendirmek, bilgiye "sorgulayıcı" yaklaşmak, ve kendi düşüncelerini "özgürce ifade" edebilmek, "doğru kararlar" almanın ve sorunlara çözüm üretmenin temelini oluşturur.
C - Yaratıcı Olmak:
   Yenilikçi fikirler üretmek, farklı perspektiflerden bakabilmek ve mevcut durumun dışına çıkabilmek… günümüzde büyük önem taşımaktadır.
Ç - Toplumsal Bilinç:
    Sadece bilgi sahibi olmak yetmez. Toplumsal sorunlara "duyarlı olmak", çevresine karşı "sorumluluk" almak ve "dayanışma" içinde olmak, iyi bir "yurttaş" olmanın temel şartlarındandır.
D - Çalışkanlık ve Azim:
    Hedeflerine ulaşmak için çaba göstermek, "zorluklar" karşısında "yılmamak" ve "gelişime" sürekli açık olmak, "başarıyı" getiren en önemli etkenlerden biridir.
E - Ulusçu Bilinç:
   Tarihine "saygı" duymak, ülkesine bağlılık, ve "kültürel" değerlere sahip çıkmak, gençlerin "ulusal birlik" ve beraberlik içinde yaşamalarını sağlar.
    Ulusçu bir bilince sahip olabildiğinde ülkesinin "birliğine" ve "bağımsızlığına", "egemenliğine" sahip çıkabilir. Bu alanda duyarlı olmalıdır ve emek harcayabilmelidir.
F - Uluslararası Bakış Açısı:
    Farklı kültürleri tanımak, "yabancı dillere" hakim olmak ve "küresel sorunlara" duyarlı olmak, gençlerimizin uluslararası başarılı olmalarını sağlar.
G - Empati:
    Başkalarının "duygularını" anlamaya çalışmak, farklılıkları kabul etmek ve "hoşgörülü" olmak, "sağlıklı ilişkiler" kurmanın ve "toplumsal uyumu" sağlamanın temelini oluşturur.
    Yalnızca "kendisini düşünen, ben merkezci" olmamak gerekir.
H - Güzel Ahlaklı olmak:
    Dürüst, güvenilir, vicdanlı, doğrudan ve iyiden yana olmak, sözünde durmak, öfkelenmemek.. gibi özellikler de önemlidir.
    Bu özellikler, Türk gençlerinin yalnızca bireysel olarak değil, aynı zamanda "ülkemizin geleceği" için de önemlidir.
    Çünkü bu özellikler sayesinde gençler, ülkemizi daha ileriye taşıyacak, daha güçlü ve daha refah bir Türkiye oluşumunu gerçekleştireceklerdir.
   Hızlı ve rekabetçi bir dünyada yaşamak için gençlerin "stresle başa çıkma" becerilerini geliştirmelerini gerektirmektedir.
    Kendini "tanımak", güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek ve sürekli olarak kendini "geliştirmek", bireysel "mutluluk ve başarı" için önemlidir.
    Türk gencinin sahip olması gereken özellikler, yalnızca akademik başarıyla sınırlı değildir.
    Aynı zamanda sosyal, kültürel ve "duygusal" anlamda da gelişmiş "bireyler" olmaları gerekmektedir.
    Bu özelliklere sahip gençler, hem kendi gelecekleri için, hem de ülkemizin geleceği için "umut" vericidir.
    Günümüzde Türk gençliğinin "en büyük sorunları" nelerdir, diye de ayrıca düşünmek ve araştırmak durumundayız.
    Evet, belki çok "şey" istedik ama günümüz koşullarında bir insanın en iyi biçimde "yetişmesini" ve donanımlara sahip olmasını" istememiz gereklidir.
    Bunların gerçekleşmesi için de tüm toplumun "bilinç düzeyinin" yükselmesi ve siyasi çalışmalarda bu yönde etkili olması gereklidir.
    Türkiye'nin çok zor günlerden geçtiğini hepimiz biliyoruz; bu nedenledir ki gençlere çok daha büyük önem verip, emek harcamalıyız.
.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI
, 22.12.2024, MŞ.

-------------------------------------------------------------------------------


8 Ekim 2024 Salı

ÇOCUĞUN EĞİTİLMESİNDE ANNE VE BABALAR

 Çocuğun eğİtİlmesİnde anne ve babaların sorumluluğu?
Toplumdaki durumu, olayları izlerken çok da dikkatli ve düşüncül olmalıyız.
İnsanları davranışları ve insanlar arası ilişkileri de bilinçlice irdelemeliyiz.
Birçok "kötü örnekler, suç işleme, suça karışma, suç örgütlerine çalışmak, sapkınlıklar, sapıklıklar…" izlediğimizde durumu, olayı sakince ve neden-sonuç ilişkisine bakarak çözümlemeye çalışmalıyız.
Çocukların, gençlerin "suç işlemeleri" durumunda yine anne-baba olarak olayı dikkatlice düşünmeliyiz.
Anne ve baba kendileri kendi ailelerinden aldıkları eğitim (terbiye) davranış ve tutumlarını, duygularını birlikte getirmişlerdir ve kendi evlilikleri de bunların üzerine kuruludur.
Çocukların, özellikle 14 yaşına kadar olan "yaş döneminde" en büyük "sorumluluk ve yükümlülük ailenin"dir.
Anne ve baba olarak daha "doğumdan önce" aile yaşamı içerisinde nasıl yaşanılmalıdır?
Ortak davranışlar, tutumlar sınırlar konusunda olumlu, ılımlı ve huzurlu, sevgi ve saygıya dayanan bir ortamı hazırlamış olmalıdırlar.
Çocuklar daha ilk günlerinden anne ve babalarının söylediği her sözü, yaptıkları her davranışı ve yaptıkları her işi izlerler ve zihinlerine yerleştirirler.
Beynine işlenmiş, kodlanmış olan her şey orada tüm yaşamı boyunca duru ve gerektiğinde kendiliğinden ortaya çıkar, etkilemede bulunur (bilinç altı)
-Çocuklar hayatına yön verecek alışkanlıklarını ailede kazanırlar
-Çocuklar insanlara karşı davranışlarını ailede kazanırlar.
-Çocuklar insanlarla iletişimi, öz güven sahibi olma, sorumluluk alma, iş yapabilme, zorluklarla mücadele…  gibi becerilerini ailede kazanırlar
-Çocuklar inançlarını, ibadet alışkanlıklarını, inancının hayatındaki yerini çoğunlukla ailede öğrenirler
- Çocuklara olumlu davranışlar kazandırma, dürüstlük, sevgi, saygı, helal kazancın önemi, kul hakkı, ana- baba hakkı, komşu hakkı, güvenilir olma…  gibi erdemler ailede öğrenilir.
- Yaşamı etkileyen davranışlardan olan " arzu ve isteklerin esiri olmamak, sabır, şükür, azla yetinmek, öfkeye yenik düşmemek, kendi sınırlarını tanımak, tutumlu olmak, yardımlaşmak… ailede birlikte öğrenilir.
- Çocukların karakter özellikleri, duygu gelişimi, irade, vicdan , güzel ahlakı ailede yıllar içerisinde ortaya çıkar..
- Aile içerisinde karşılıklı "sevgi, saygı ve huzur" çocuğun yaşamında genel bir ortam oluşturur.
.  Aile içinde eşlerin ve çocukların sakince, ortak konularda konuşabilmeleri, şiddet ve öfke patlamalarından ise kaçınmaları gerekir.
. Her türlü iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, yararlı-zararlı gibi kavramlar ve tutumlar aile içerisinde ilkesel olarak öğretilmelidir.
Eğer anne ve baba dikkatli düşünüp yararlı ve doğru bir eğitim ortamı yaratabilirse ortaya çıkan ilkeleri de yaşamlarında çok açık bir biçimde yerleştirmelidirler.
Çocukların yaşı ve gelişimleri, genetik özellikleri onların eğitiminde çok önem verilmesi gerekendir.
Çocuğun yaşına uygun olarak sınırları belirlenmelidir ve o sınırlara göre davranıp, istemlerine karşılık verilmelidir.
Çocuk her şeyden önce anne ve babasının durumunu, özelliklerini, sosyal ve ekonomik yapısını çok iyi kavramalıdır.
Ailenin gelir düzeyinde gereksiz olarak, dış etkenlere de dayanan harcamaları çocukları o an sevindiriyor olsa bile onların temel eğitimleri için yararlı değildir.
Çocukların çeşitli yönlerden ve gerekçelerden "sevgi sömürüsü" yapma eğilimleri ya da özentili ve gereksiz istemleri olduğunda "hemen" çocuğun isteğine "olur" demeden iyi düşünüp, irdeleyip karar vermek gerekir.
Bunu da çocuğa güzelce ve dikkatlice anlatmak, açıklamak gerekir.
Anne, baba ve çocuk, çocuklar arasında "sağlıklı, düzenli ve adil bir denge" sağlanmalıdır.
Yalnızca aile yeterli değildir elbette…
Ailenin yakınları, akraba ve hısımları, onların davranışları, alışkanlıkları, düşünce yapıları… çocuk eğitimi açısından çok önemlidir.
Ailenin oturduğu, kent, kasaba, mahalle, sokak ve buraların "toplumsal değerler ölçütleri ve alışkanlıkları" da çocuğun yaşı ilerledikçe belirginleşir ve etken duruma geçer; çocuğa yön verir.
Çok doğaldır ki ülkenin genel yapısı, sorunları anne ve babayı ve dolayısı ile de çocuğun yapısını ve davranışlarını etkiler.
Özellikle üzerinde durulması gereken ana sorulardan birisi de "sağlıklı" olmak, üzerine olmalıdır.
Sağlıklı düşünebilmek, sağlıklı beslenebilmek, sağlıklı davranabilmek, sağlıklı ilişkiler kurabilmek… çocuk ve aile arasında ilk 10 yıl içerisinde oluşur.
Anne ve babanın eğitim ve öğretim düzeyi, onların "sosyo-ekonomik düzeyi", toplumsal ilişkileri, dünyaya bakışları, "akıl ve ruh sağlıkları", kültürel gelişmişlikleri, davranış biçimleri… tümüyle hem "ailenin genel yapısını" hem de "çocukları doğrudan etkiler" ve yönlendirir.
Çocuğun yaptığı hataları ve yanlışları en uygun zamanda ona açıklamak gerekir.
Çocuğun bilinçli olarak yaptığı yanlışlarda ve hatalarda devam etmesi durumunda neler yapılabilir?
Anne ve baba bu durumlarda nasıl davranır?
Çocuklar bilerek uygunsuz ve kötü, zararlı davranışlarda bulunmaya devam ederse ve aile söz geçiremez duruma düşerse neler yapılabilir?
Aile içerisinde daha küçük yaşlarda yanlışlıklar, hatalar ve de huzursuz, sinirli, yanlış davranışlarda bulunan çocuk "yaşı ilerlediğinde" ne duruma gelir?
Çocuğun suça eğilimi, suça karışması, kötü ve zararlı alışkanlıklar içerisine girmesi, ailesine karşı isyancı davranması… durumunda anne ve babası ne yapabilir?
Çocuğun yaşı ilerledikçe kişilik gelişi de tamamlanır ve kendisini gösterir.
Çocuk artık bir "genç yetişkin" durumuna gelmişse ailesine karşı "söz dinlemez" olmaya da başlar ve kendi yaşamını kendisi belirlemek ister.
Aileden ayrılma eğilimleri ülkeye ve çevreye göre farklılıklar gösterse bile 19-22 yaşlarında çok daha görülür.
Aileden ayrılıp, özgürce ve bağımsız, kendilerince karar verecekleri bir yaşamı isteyen gençler acaba  tüm sorunları kendi başlarına ne kadar çözebilirler.
Genel olarak gençlerin toplumda ve bulundukları çevrede sorunlarının gittikçe de arttığı bir dönemde, onların her an bir "suç" ortamı ile karşılaşma olasılığının arttığı günümüzde asıl belirleyici olan o gencin tüm yaşamı boyunca geçmişi, edindikleri, donanımı, karakteri ve ana yapısıdır.
Kendisini ne denli koruyabilir?
Tüketim toplumunda ortada dönen algı-zihin programlamalarından kendisini ne kadar uzak tutabilir?
Gençlik psikolojisi, ruhsal durumu, ruh sağlığı ne kadar korunabilir?
"Anne, baba" olarak evden ayrılmış çocuklarını uzaktan izlemek, pek bir söz geçirememek, etkide bulunamamak ise endişe verici bir durumdur.
Tüm bunların sonunda söylenilecek çok daha fazla "şey" olduğu bellidir ve bunun için de uzmanlar vardır.
Bize kalan ise "sağlıklı, ilkeli ve açık", "sınırları iyi belirlenmiş" aile yapısını kurmak ve korumak olacaktır.
.    Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 08.10.2024    . MŞ.   


5 Ekim 2024 Cumartesi

5 EKİM Öğretmenler Günü

 .  5 EKİM - Öğretmenler Günü - Tag des Lehrers   .
.  Öğretmenleri belirli bir alanda ve genel olarak toplumdaki "özel" başarılarından dolayı onurlandırmak için çeşitli kutlamalar ve anmalar, istemler ile geçecek bir gündür.
. Nitelikli eğitimin, öğretimin ancak yeterli sayıda "nitelikli öğretmen olması" durumunda mümkün olabileceği konusunda uyardığı “Öğretmenlerin Statüsü Şartı”nın anısına kutlanmaktadır.
. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi" isimli tavsiye kararının 5 Ekim 1966 tarihinde imzalanmasının yıl dönümüdür.
. Öğretmenleri ve tüm öğretim emekçilerini ilgilendiren "uluslararası belgelerin" en kapsayıcısı Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’dir.
. Dünya Öğretmenler Günü, öğretmenlerin çalışmalarını kutlamak için her yıl 5 Ekim'de kutlanan uluslararası bir gündür.
. 30 Temmuz 1993 tarihinde düzenlenen UNESCO 27. Genel Konferansı'nda alınan kararla 1994 yılından beri kutlanan bugün ülkede "öğretmenliğin" ve "öğretmenlerin durumunun" gözden geçirilmesi, sorunlarının irdelenip, tartışılması ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi gereken bir gündür.
. Ulusça, birlik ve beraberlik içinde, çağcıl, demokratik ve yurtsever, bilimden yana bir ÖĞRETİM sisteminin, öğretmen yetiştirmenin gerçekleşmesi için emek ve çaba harcanılmalıdır.
. Öğretmen, öğretime, devlet olarak ne gibi haklar ve olanaklar sunuyorsun?
. Öğretmenin yetiştirilme, koşulları nasıl?
. Okulların, devlet okullarının durumu nasıl?
. Öğretmenlerin özlük hakları, gelir düzeyi, mesleki ilerleme ve geliştirme olanakları nasıl?
. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde öğretmenlere verilen değer nasıldı?
. Bugün toplumda öğretmene verile değer ve öğretmenin konumu nasıldır?
. Yarın nasıl olacak, nasıl bir ülkede ve toplumda yaşayacaksınız, bunda bugünün öğretmenleri nasıl bir etkide bulunabilecek?
- İyi eğitim öğretmenlere ihtiyaç duyar. Dünya çapındaki öğretmen eksiklikleriyle mücadele edilmelidir.
- Meslek yeniden daha çekici hale gelmelidir. Daha fazla genci harika bir meslek olan öğretmenlik mesleğine çekebilmemizin tek yolu budur.
- Halka açık olun! Eğitime gereken ödenekleri sağlayın.
- Hükümetleri öğretmenlere ve yüksek kaliteli "kamu eğitimine" daha fazla yatırım yapmaya çağırıyoruz.
- Öğretmenler geleceğin eğitimini şekillendiriyorlar; bu nedenle öğretmenin kalitesi hep yüksek olmalıdır.
- Eğitim hakkı, ayni zamanda "nitelikli öğretmen hakkı" demektir.
- Öğretmen açığının olduğu, yatay geçişlerle ilgili tartışmaların olduğu ve öğretmen eğitiminde acilen ihtiyaç duyulan değişikliklerin olduğu bu dönemde sorunların çözümüne gidilmelidir.
- Bu günde, dünyanın pek çok yerinde öğretmenlere o kadar çok pozitif enerji veriliyor.
- Her yıl bu gün kendi öğretmenlerimizi düşünüyoruz ve en azından düşüncelerimizde onlara teşekkürlerimizi iletiyoruz. .
- Halk olarak bu günü bizimle kutlayın, öğretmenlere teşekkür edin, eğitime erişemeyen tüm çocukları düşünün!
- Nitelikli, çağcıl, demokratik bir eğitim-öğretim isteyin ve bunu engelleyen yapılara karşı çıkıp, mücadele verin.
- Çok iyi ve sağlıklı düşünün: Eğer okul ve öğretmenler olmasaydı dünya daha kötü bir yer olurdu.
- Okulu olmayan, öğretmenin gitmediği hiçbir köy, kasaba, mahalle olmasın.
- Eğitim- öğretim devlet okullarında ve devletin kendi nitelikli öğretmenlerince, çağcıl koşullarda olmalıdır.
.  Özellikle dar boğazlardan geçen ülkemiz bugün temel sorunları düşünürken okulları ve öğretmenleri de en başta ele almalıdır.
. "Eğitim" hakkını, nitelikli öğretmen yetiştirmeyi, devlet okullarının anayasaya, Temel Eğitim Kanununa ve ülkede eğitim ve öğretimde BİRLİK yasasına uygun olarak düzenlenmesini ve donatılmasını düşünmeliyiz.
. 5 Ekim günü öğretmenlerin hakları ve talepleri için mücadele günüdür!
. Türkiye'de her yıl 24 Kasım günü Mustafa Kemal Atatürk'ün başöğretmen olduğu 24 Kasım günü Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır;
. 1981 Atatürk Yılı'nda Kenan Evren tarafından 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak ilan edilmiştir.
.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.10.05, MŞ.
************************************************************

3 Ekim 2024 Perşembe

ALMANYA'da TÜRKÇE DERSLERİ ve DERNEKLER

 ALMANYA'da TÜRKÇE DERSLERİ ve DERNEKLER
Bilindiği gibi "Anadili Türkçe" dersleri Bavyera'da "oldukça iyi" bir konuma doğru giderken birden Alman Regierung'lara bağlı olan öğretmenlik kadroları kaldırıldı.
"Yabancı öğretmenlerin" kendi dillerinde Alman devlet okullarında verdikleri Anadili Dersleri için açılmış olan kadrolar donduruldu.
Türkiye "öğretmen göndermeyi üstlendi" ve oradan gelen öğretmenler ile ders verilmesi kabul gördü.
Gelen öğretmenler ise "konsolosluklara" bağlı olarak çalışan öğretmenler oldu....
Bunun ardında ne olduğu resmen açıklanmadı.
Yalnızca söylenilen şu oldu:
"Türkiye öğretmenimizi biz göndeririz, sizin orada kadro açmanıza gerek yok," diye bir girişimde bulunmuş....
Benim kısaca söyleyeceğim bu kadardır.
Şu anki dersler konusunda da pek bir bilgi alamıyorum....
Tüm Almanya genelinde ise durumu bu konu üzerine eğilenler ve düşünce üretenler, çalışanlar çok iyi gözlemliyor:
- Eyalet farkları ve de Alman siyasetindeki dalgalanmalar çok etkili...
- Türk kesimi, resmi makamlar, konsoloslar ise gittikçe bu dersleri "biz veririz" görüşüne yaklaşıyor.
- Velilerin tutumu ise çok bilinçli değil, kulaktan duyma bilgilerle, kendilerine anlatılanlarla hareket ediyorlar.
"Türk kesimin diplomalı" olanları ise ne yazık ki bu konu üzerinde yeterince odaklanamıyor.
Kurulmuş olan veli, eğitim, öğretmen dernekleri ise kuruluş amaçlarına ve hedeflerine uygun çok daha somut ve "ana hedeflerin dışına çıkmadan" yoğunluklu çalışmalar yapabilmelidir.
Çağcıl, demokrat ve bilimsel öğretimden yana olan aydınlık kesimden ise bugün artık çok ağırlıklı kadrolar ve "etken güçler" bulmanın zor olduğunu görüyoruz.
Göç ve göçe bağlı kalıcı "temel bir bilinç" ve "ortak istemler" üzerince yeterince çalışabilinmiş olmalı idi.
Ayrıca seçilmesi gereken "yol ve yöntemler" ve "ilkeler" için pek bir açıklık ve belirgenlik kazanmış olunmalı idi…
Buna bağlı olarak şunu da söyleyebiliriz:
- "Öğretim hedeflerine" yönelik olarak kurulmuş olan derneklerin ana amaçlarının dışına "çıkmadan" açık ve "bilimsel bir bakış" ile çalışmaları yararlı olacaktır, diyebiliriz.
Toplumsal, kültürel, sanatsal çalışmalara yönelişler için ise kendi türünde dernekler olmalı.
Türk öğretmen-veli-eğitim derneklerinin ise ana konunun ve hedefin Türk "öğrencilerin ve velilerinin çıkarları yönünde" etken ve istemli olmaları gerektiğini kendi "sınırları içerinde" tutmaları gerekir.
Siyasi, toplumsal çalışmalar, göç, migrasyon ve buna bağlı konular üzerinde çalışılması gerektiğinde ise ilgilenen insanların bu amaçla derneklerde  ve bu yönde örgütlenmesi gerekir.
Ancak bu açıklık ve sınırları sabit tutarak yapılabilecek yoğunlaştırılmış çalışmalar ile ortaya konulan hedeflere çok daha iyi ulaşılabiliriz.
İnsanların içinde bulundukları toplumda her zaman kendi öz kültürlerinden, anadillerinden ve birikimlerinden, değerlerinden de beslenerek ve güçlenerek gelişmeleri, eğitilmeleri ve başarıya yönelik ilerleyebilmeleri sağlıklı bir yapılanma olacaktır.
İçerisinde bulunulan toplumun tüm değerlerini ve de varsıllıklarını, kültürüne, dilini de ayni temel ilke içerisinde ve benimseyen bir paralellikte edinmek gerekmektedir.
Göç kökenli kitlelere, bireylere yönelik bu durum onların yükünü artırıyor gibi gözükse bile aslında bu yapılanma onların çok daha güçlü ve bilinçli olmasına da bir temel oluşturabilir.
Tüm bunlar için ise ilk ve en önemli olan bir bilinç, "ortak bir bilinç" oluşturmak olacaktır.
.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 03.10.2024, MŞ.