30 Aralık 2023 Cumartesi

YENİ YIL GELİYOR

 .  YENİ YIL GELİYOR.           

Bugün 31 aralık, pazar ve yılın son günü.

İsa’ peygamberin doğumundan bu yana geçen 2023. yıl bitiyor.

Dünya yeni bir yıla girecek...

Bu akşam yılbaşı gecesi olarak tüm dünyada anılacak ve de insanlar gelecek için iyi "şeyler" dileyecekler.

2024 yılı geliyor diye seviniyor muyuz?

Yoksa bu yılı öyle ya da böyle bitiriyoruz, diye mi seviniyoruz?

Genelde insanlar YILBAŞI gecesini büyük bir sevinçle, sevdikleriyle, ailesiyle, eğlenerek, gülerek, güzel yemekleri birlikte yiyerek ve de bugünlerine şükrederek geçirecek; geçirmek isteyecek.

Eğlenceyi seven ve parası olanlar bir yerlere gidip, müzikli, yemekli eğlencelere katılacak, dostlarıyla birlikte olacaklar.

Bazı insanlar ise kendi varlıklarına sarılarak, ellerindeki her bir lokmaya ve yuduma dua ederek, "sade" bir kul olarak, içinde bulunduğu huzura şükrederek girecek yeni yıla, belki de buruk yürekleriyle girecekler.

Savaşların getirdiği, terörün neden olduğu çatışmalarda yaşamını yitirenler için bugün bir yas olarak da anımsanacak; şehit ailelerinin acısını paylaşacağız

Dünyadaki ülkelere ve onların halklarına baktığımızda ne yazık ki çok kötü durumda olan milyonlarca insanı, sokaklarda yaşayanları, yemekleri atıklarını kapma yarışında olanları, adaletsizlikleri de göreceğiz.

Bir de “kendi” durumumuza bakarak düşüneceğiz…

Yakınımızda bizi seven, kabul eden, kucaklayan birileri var ise sevinmeliyiz.

Ortalıkta çok sorun olsa bile, yine de güçlü olmak için sevineceğiz.

Halk ise evinde birlikte mutlu olabiliyor ise, sevinç içinde olmak isteyecek…

Evinde tek başına olup yalnızca yeni yıla girenlerimiz de olacak…

Biz yine de insanlık için, ülkemiz için barış ve huzur dileyelim…

Ülkemizin bu zor günlerden çıkabilmesi için iyi şeyler düşünelim, umut edelim…

Aslında nelerin “çok daha iyi” olması gerektiğini, ülkemizi, toplumumuzu ve hak, hukuk durumlarını düşüneceğiz; düşünmeliyiz.

İnsanca yaşamayı, güzel şeyleri de düşüneceğiz, özleyeceğiz, birçok şeyi isteyeceğiz …

YILBAŞI yine de gelecek …

Biz ömrümüzün bu güne değin uzadığına şükrederek, sevineceğiz her şeyden önce…

Ayakta durabildiğimize, sağlığımıza, kendi işimizi kendimizin görüyor olmasına, aklımızın başımızda oluşuna, iç huzurumuzun varlığına, elimizin, ayağımızın tutuyor olmasına çok sevineceğiz, çok şükredeceğiz.

Ve biz işte "bu nedenlerden dolayı" sevinip, çoşup, eğleneceğiz; bunlar için bir güzel gece geçirmek isteyeceğiz.

YILBAŞI gelecek ve geçip gidecek bir dahaki yıla doğru…

O gün de geçecek.

Ardından 1 ocak, 2 ocak... gelecek ve günler böylece sürecek…

Ve yaşam yine devam edecek.

Ve de insanlar yine kendi hırsları, kaprisleri, huzursuzlukları, nankörlükleri, nefs dalgalanmaları, mutluluk ve mutsuzlukları ve daha nice duyguları ile yaşamlarını sürdürecekler.

Bazıları sonsuz hırsları, kinleri ve ele geçirdikleri güçler ile insanları, toplumları ezecek, baskı altında tutacak.

Bazıları ise ellerindeki varlıkları ile diğer insanların yararına işler kuracaklar, insanların mutlu ve sağlıklı olmaları için çalışacak.

Ve milyonlarca insan yine bu yerkürede, ne yazık ki, insanlık dışı koşullarda yaşayacak, işsiz, evsiz-barksız ve de aç-susuz yaşama savaşı verecek.

Öyle ya da böyle...

''Sonuç ne'' mi olacak?

Bunu da yıllar, "geçip giden yıllar" gösterecek.

Bazıları da yaptıkları yanlışları görecek o geçmiş yıllarda.

Ama dönüşü olmayan zaman içinde ''ahh''lar hep buracak yüreğini.

Sızlayacak vicdanı inceden inceye...

Kaçıp giden mutluluklara, boş ve kör gurur oyunlarına harcanmış yıllara, koca bir yaşama, içinde kanayan o derin yaraya hiç de kulak vermek istemese de uykuları bir türlü düzenli olamayacak.

Hani o sözde “aradığı huzuru” ise bir daha asla bulamayacak.

Geçip giden yıllar, fırsatlar, güzel günler, o renkli fotoğraf kareleri geçip gidecek gözünün önünden o hızlı tren hızıyla...

Yine de günler gelip gidecek, hep de yine kendini kandırarak.

''Olsun! ''

Ne önemi var ki ''o'' anlayamadığın, bir türlü sahip olamadığı güzelliklerin, değerlerin...

''Zaten'', diyecek, kendi kendine, ''önemli olan da ''yaşamak'' değil mi?'' diyecek hep, kendi kendine...

Aslında bu söze hiç inanmasa da...

Bir de bu dayanılmaz “yalnızlığı” olmasa idi bu kalabalıklarda...

Bir de zaman, "zaman" kendisini kandırmasa…

Tüm bunlara ve her şeye rağmen yine de haykıracak:

-Yaşıyorum!

-Sağlıklıyım!

-Mutluyum!

-Bugün bir sevinç günü…
-Bugün bir şükran günü…
-Bugün BENİM sevinçli bir günüm.
Bu günümüze teşekkür ediyoruz.
Evet, bugüne değin gelebildik.
Sağlığımıza, "elimizde bulunanlara" seviniyoruz.
Çevremizde "bize sahip çıkanlara" seviniyoruz.
Daha nice yılların sonunda da yine sevinebilmek, gülebilmek, şükredebilmek, huzur dolu olabilmek dileğiyle...

Sizlere çok güzel bir YENİ YIL diliyorum.
Her şey güzel ve umut dolu olsun
Sağlık, mutluluk, huzur ve barış dolu bir yaşam olsun.
Sizlere sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 31.12.2023, MŞ.

 

22 Aralık 2023 Cuma

YENİ YIL PAZARI

 .  - Yenİ Yıl Pazarı        .

.   NOEL Pazarı

.   Weihnachtsmarkt, Adventsmarkt, Adventmarkt, Christkindlesmarkt, Christkindlemarkt, Christkindlmarkt, Christkindchesmarkt

.   Özellikle Almanya bu pazarlar konusunda çok tanınmışlık ve çeşitlilik sahibidir.

.   Ortaçağa değin uzanan bu pazarlarda halk hem kışlık gereksinimlerini karşılamakta, hem de 24 aralık İsa Peygamberin doğum gününü kutlama hazırlıkları yapmaktadır.

.   Yöresel çok çeşitlilik gösteren bu pazarlarda özellikle el işleri çeşitliliği ve süslemelerle karşılaşılır.

.  Çeşitli yiyecekler ve içeceklerin satıldığı tezgahlar da çok ünlüdür.

.  Türkiye açısından bakıldığında ise çeşitli merkezde bir "yeni yıl" algısı olmaktadır.

.  Hiçbir dinsel özellik taşımayan yeni yıl pazarları daha çok süsleme ve kişisel hediyelikler üzerine yoğunlaşmaktadır.

.  Son yıllarda okullara değin giren bu tür pazar ve kutlamaları bir yenilik ve zenginlik olarak da anlayanlar vardır.

.  Bilindiği gibi son yıllarda her yerde ve her noktada bu tür pazarların açılıyor olması bir "tüketim toplumu" olduğumuzun göstergesidir.

.  İnsanlar birbirlerine baka, baka, "sürü etkisi" ile bir şeyler almak ve armağan etmek gibi duygulara kapılmaktadır.

.  Günümüzün ekonomik sıkıntılarında insanlar neler alır, alabilir mi, sorusunu da sormalıyız.

.  Renkli, ışıltılı ve süslü görüntüleri ile bu pazarlar insanların gezip, dolaştığı yerler durumundadır.

.  Öte yandan bu tür gelenekleri, pazarları bir "modernlik" çağ atlama gibi algılama, kabul etmek ise son derece yanlıştır.

.  Buna benzer pazarlar, panayırlar dünyanın her yerinde çağlar ötesinden bu yana var olmuştur ve ana hedefleri alış-veriş, satış ve tüketime yöneltmektir.

.  Alış-verişler olsun, satışlar olsun, piyasa canlansın, kazançlar artsın… diye düşünenler de vardır.

.  Yıl başı için evlerinde süslemeler yapan aileler, çam ağacını alıp, salonun ortasına yerleştirip, süsleyenler, hediye paketlerini hazırlayanlar da son yıllarda artmaktadır.

.  Benim kişisel eğilimim ise bunlara pek yaklaşmamaktan yanadır.

.  Özellikle bir "tüketim toplumu bireyi olmak" istememek daha sağlıklı gibi geliyor…

.  Herkes "özgür ve eşittir" demek ve seçimi kişilere bırakmak gerekir; parası ve merakı çok olan bu pazarlardan çok iyi yararlanabilir.

.  Pek de bir "özenti" olmasak daha mı iyi olur, diye de düşünülebilir…

.  Yine de sizlere "çok sağlıklı, huzur ve barış dolu, mutluluklar getirecek" bir YENİ YIL dileğinde" bulunmak istiyorum.

.  Öğretmen Gönen Çıbıkcı, GC-A-23.12.22, MŞ.





İNANÇ, VİCDAN, DİN ve HUKUK

 .  İNANÇ, VİCDAN, DİN ve HUKUK      …

Din ve dine, inanca, vicdana dayalı tüm öğretiler ve onların toplumdaki yeri, gücü ve yapılanması üzerine söylenilecekler o denli çoktur ki hiçbir zaman bitmeyecektir.

İnsanlık tarihi içindeki en önemli gözüken ve etkili de olan bir konudur…

İnsanlığın var oluşundan bu yana hep ola gelmiş, ortaya çıkmış olan bu konu, bu olgu dünyanın her yerinde çok farklı biçimlerde ve aşamalarda yayılarak kendisini göstermiştir.

Çağdaş bir dünya düzeninde uygarca yaşamak isteyen toplumlarda bireyler kendilerini çok iyi yetiştirebilmeli ve diğer birçok konuda olduğu gibi inanç-din konusunda da araştırmalar, incelemeler yapmalıdır.

Temel ve genel öğretim bir ülkenin, bir devletin geleceğe yönelik en önemli ödevi, görevi ve çalışma alanı olduğu için tüm toplumsal dalgalanmalar, siyasi yapılanmalar ve bunlara bağlı olarak da inanç üzerindeki yapılanmalar ve onların türsel-biçimsel özellikleri belirlenmektedir.

Toplumları, kitleleri inanç üzerinden biçimlendirmek, yönlendirmek hiç de sıradan ve doğal akışında gelişen bir olgu değildir.

Bazı ülkelerde, örneğin Hindistan’da ne çok inanç ve ne denli çok inanç-din yapılanmaları ve modelleri vardır, diye bir bakmalıyız.

Tümüyle bu tür olguyu toplumdan ve insanın kendi yapısından çıkarıp yok etmek bugünkü dünyada asla düşünülemez; buna izin de vermezler ve de insan bu olgulardan asla vazgeçmez

Her zaman ve her yerde bunlarla karşılaşılacaktır.

Hiçbir zaman dine ait konular ve olgular tek başına ne anlaşılır , ne de incelenebilir.

Bu durum çağa; o zaman dilimine ve o ülkeye; o toplumun ve halkın yapısına göre biçimlenir ve yönlendirilir.

“İnanç-iman-din” konusunun olduğu her alanda ve her zaman toplum bilim, siyaset, finans, güç, iktidar, ticaret, örgütlenme, psikoloji ve de en önemlisi HUKUK” ile birlikte düşünmek ve incelemek gerekir.

Her toplumda olduğu gibi var olan güç odakları her zaman inanç konusunu örgütler, biçimlendirir ve yönlendirir.

Yalnızca o toplum, o ülke değil genelde de tüm dünya üzerinden oluşturulan algı ve zihin etkileme operasyonları ile bu konu üzerinde odaklanmalar, yayılma ve dağılımlar, siyasete ve ticarete ilişkin müdahaleler geliştirilir.

İnsan ve tüm var olan her türlü genetik, biyolojik, anatomik… özellikleri düşünüldüğünde onun ruhsal yapısı ve insan psikolojisi “din-inanç” konusunda asla göz ardı edilmemelidir.

"Kişisel" bir olgu olması nedeniyle, her birey "kendi inançlarını benimseme" hakkına sahiptir.

Bireyler resmi ya da gayri resmi hiçbir etki, tesir, tehdit ve tedhişe uğramadan dilediği bir dinin "akidelerine serbestçe inanabilir" ve bunları benimseyerek vicdanına mal edebilirler.

Hiçbir yasa bireyleri "belirli bir inanca inanmaya" ya da belirli sınırlar içinde düşünmeye zorlayamaz.

Toplum içinde yaşamlarını, diğer insanların hak ve özgürlüklerine saygı göstererek sürdürmeye çalışan bireyler "dini anlamda" da başkalarının kendi dinlerine herhangi bir müdahalede bulunmasını kabul etmezler.

Özgürlük "belli sınırlar içerisinde" yaşanması gereken bir kavramdır.

Dünyada özgürlüklerin sınırsız yaşandığı hiçbir ülke yoktur, aksini iddia eden ülkelerde bile "özgürlükler sınırsız değildir".

Birçok uluslararası hukuk belgelerinde, "insan hakları" ile ilgili beyannamelerde ve sözleşmelerde hak ve özgürlüklerin sınırları çizilmiştir.

Toplumun yararına olabilecek birçok hukuksal sınırlandırma yapılabilir.

Bir birey kendi hak ve özgürlüklerinden yararlanırken diğer bireylerin hak ve özgürlüklerine zarar vermemelidir.

İnsanlığın refahını ya da sağlığını "tehdit edecek" hiçbir unsur hak ve özgürlükleri "sınırsız kullanmayı mazur görmez".

Din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması bakımından devletler, dini inançlarının "farklılığına" ya da "inançsız olmalarına" bakılmaksızın bireyleri eşit olarak korumakla yükümlüdürler.

İnsan psikolojisi ve “toplum sosyolojisi ve psikolojisi” ile birlikte siyaset bilimin temel kuralları da çıkar-kar-güç-iktidar sarmalında tümüyle birlikte ele alınmalıdır.

Öte yandan dünya tarihinde din savaşları, dine dayandırılan akımlar, seferler… de birlikte düşünülmelidir.

"Din adına" yapılan katliamlar, soy kırımlar, yağma ve talan… her an incelediğimizde karşımıza çıkabilecek gerçeklerdir.

Aynı din içerisindeki çıkar çatışmaları, mezhep savaşları da ayrıca yüzlerce yıl sürmüştür.

Hristiyanlık ve İslam hem kendi içerisinde, hem de çevresinde çatışmalar, savaşlar dolu yıllarla yayılmıştır.

21. yüzyılda durum nedir, diye sormak istesek; yine her yerde "din adına" yapılan çekişmeler, savaşlar, çatışmalar görülecektir.

Öte yandan tüm bu çatışmaların ve yayılmaların yalnızca o inanç grubundan ve onların kendi iç dinamiklerinden kaynaklandığını düşünmek ise çok büyük bir iyi niyet olacaktır.

Her zaman ve tüm dünyada bu tür din adına yapılan her türlü yayılmanın ve çatışmanın küresel güçlerin çıkarları doğrultusunda ve de onların planlamaları ve programlamaları ile olduğunu asla unutmamalıyız.

Din savaşları, çekişmeler, mezhep-tarikat kavgaları bitmiş midir, diye sormak ise çok boş olur; çünkü bu konuları ve kullanıp, kitleleri örgütleyen, devlete rağmen kendi içlerinde ayrı yapılanmalar kurabilenler her zaman ticaret, ibadet ve siyaset alanında yayılıp, toplumda ve devlet içerisinde kendi güçleri için yer bulmuşlardır.

Hukuk ve din derinlemesine iç içe geçmiştir ve din, "bireylerin davranışlarını etkilemede" yasalara kıyasla daha anlamlı bir role sahiptir.

Birçok insan için din, bir inançlar dizisi olmaktan da ötedir ve kullanımlara da açıktır.

Bireyler üzerilerindeki inançlarını "eyleme" dönüştürerek yaşama geçirmek isterler.

Ancak bazı eylemler diğer insanlar tarafından kabul görmeyebilir, tepkiye neden olabilir ya da yasalara ters düşebilir.

Bu nedenle eylemlerin sınırlarının belirlenmesinde ve sağlıklı bir toplumsal düzenin yaratılmasında çağdaş bir seküler hukuka gereksinim vardır ve ancak bu sağlandığında sömürü ve haksızlıklar da önlenebilir.

Din adı altında gerçekleştirilen aşırı eylemler "ulusal ve uluslararası hukuk" nezdinde kabul edilemez; edilmemelidir.

Ne dinsel hukukun ne de seküler hukukun "din kisvesi" altında yapılan tüm eylemleri "tolere" etmesi olası değildir.

Uluslararası hukukun görevi "sağlıklı ve çoğulcu" toplumları destekleyerek farklılıkların "tolere" edilmesini ve bu anlamda "din ve vicdan" özgürlüklerinin "anayasal çerçevede" korunmasını sağlamaktır.

En geniş anlamı ile "çağcıl, parlamenter, anayasal bir bağımsız ve özgür hukuk devletini" gerçekleştirebilen ve uygulayabilen, bunun kurum ve ilkelerini çalıştırabilen ülkelerde ne bir din sömürüsü, ne de din adına devlet içine sızmalar, yasalara aykırı örgütlenmeler yapılamaz.

Her türlü denetim ve gözetimler, vergilendirmeler, anayasal çerçevede olur ve kitlelerin kandırılmasına izin verilmez; verilmemelidir.

Toplumsal yaşamın hemen her sahasında farklı şekillerde karşılaştığımız din ve vicdan kavramları ulusal hukukun mutlak konuları olmalarının yanında "uluslararası hukukun" da yadsınamaz unsurlarıdır.

Esasen bu kavramlar "ulusal hukukun" üstesinden gelmekte yetersiz kalabilmektedir.

Din ve vicdan özgürlüğü 20. yüzyılın ikinci yarısında "insan hakları" temelinde daha fazla önem kazanmıştır.

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle "uluslararası hukuk" din ve vicdan hürriyetinin korunmasını insan haklarının korunması bağlamında ele almaya başlamıştır; bunu böyle görüp kendi çıkarları için kullanmak ve her türlü istismarı da hedefleyebilen çevreler ortaya çıkmaktadır.

"Uluslararası hukuk bağlamında" din ve vicdan özgürlüklerinin korunması önemlidir ve bunun için de ülkenin anayasal düzende yasalara bu yönde uyum sağlamış olarak yönetilmesi gerekir.

Ayrım gözetmeksizin dünya üzerinde yaşayan her bir bireyin din ve vicdan özgürlüğünün "uluslararası hukuk" bağlamında korunmasının sağlanması sorunsalı devam etmektedir ve de "güçlü bir hukuk devleti" uygulaması olmayan ülkelerde her zaman yine bir kargaşa ve sorun yumağı olarak devam etmektedir.

İnsan haklarının gelişimine paralel olarak din ve vicdan özgürlüğü altında din eğitimi ve öğretiminin "evrensel hukuk" açısından temellerinin gözlenmesi ve sorgulanması da gerekir.

Din özgürlüğünden söz edebilmek için, bu özgürlüğün "inananlar kadar inanmayanları" da kapsaması gerekmektedir, diye düşünmeliyiz.

İktidarda bulunanlar anayasaya ve tüm yasalara bağlı olarak "demokratik bir hukuk devletinin" uygulanması ile görevlidirler ve de sorumludurlar.

Bu nedenle de hiçbir iktidar sahibinin her hangi bir cemaat, tarikat ve inanç yapılanmasını özel olarak "kayırmasına", desteklemesine ve de "hukuk devletinin sınırlarının dışına çıkan" uygulamalarına göz yumması kabul edilemez; böyle bir durum zaten anayasaya ve yasalarla da "çatışır" ve sorumluluk getirir.

Bu gerçekler ve olgulardan dolayıdır ki bir ülkede yurttaşların iyi "öğretim görmesi", "çağdaş ve bilinçli yurttaşlar olarak yetişebilmeleri" çok önem taşır.

Her türlü boş konuşmalar, her türlü boş ve anlamsız zaman harcamalar, kandırılmaya ve kullanılmaya açık ortamlar yaratır.

Ortaya atılan sahte ve aldatıcı gündemlerden ve onların tuzaklarından kaçınıp, okuyan, araştırıp, inceleyebilen, düşünebilen yurttaşlar olabilmeliyiz.

.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 22.12.2023, MŞ

*******************************************************************************


19 Aralık 2023 Salı

BEN BİR ÖĞRETMENİM

 . - Ben bİr öğretmenİm          .

Ben bir cumhuriyet öğretmeniyim.

Ben bir Türk öğretmeniyim.

Ben bir ATATÜRK öğretmeniyim.

Ben Türk halkının öğretmeniyim.

Ben Türk köylüsünün öğretmeniyim.

Ben Türk işçisinin öğretmeniyim.

Ben ahlaki yüksek bir öğretmeniyim.

Ben toplumsal ahlaktan yana bir

Ben hukuk devletinden ve demokrasiden yana bir öğretmenim.

Ben bilimsel bakış açısından yana bir öğretmenim.

Ben özgürlükçü ve bağımsızlıktan yana bir öğretmenim.

Ben okuyan, araştıran, inceleyen ve eleştiren bir öğretmenim

Ben eleştirel ve çözümcül düşünceden yana bir öğretmenim.

Ben yurdunu seven bilinçli bir öğretmenim.

Ben öğrencilerini seven, saygı duyan ve onları incitmeyen bir öğretmenim.

Ben ülkemin çağdaş uygarlık düzeyine erişmesinden yana olan bir öğretmenim.

Ben demokratik, parlamenter bir hukuk devletinden ve tüm ilke ve kurumlarından yana olan bir öğretmenim.

Ben erdemli, ilkeli, ülküsü olan, hep ileriye bakmak isteyen bir öğretmenim.

Ben ülkemizin kuruluş ve kurtuluş mücadelesine, halkına ve anayasal düzene inanan bir öğretmenim.

Ben "devlet parasız yatılı okulunda" bu ülkeye ve halkına hizmet etme duygusu ve bilinci ile yetişmiş bir öğretmenim.

Ben ülkemin ve devletimin yabancı güçlerin emellerine ve çıkarlarına göre baskılanmasına ve yönlendirilmesine karşı duran bir öğretmenim.

Ben ülkemin dünya ülkeleri içerisinde "kalkınmada, refahta, bilimde ve insanca yaşamda" en önlere doğru gitmesi hedeflerine inanan ve bunu isteyen bir öğretmenim.

Ben ülkemde halkın "beslenme, barınma, eğitim, sağlık" sorunlarıyla ve sıkıntılarıyla yaşamasının durdurulmasından yana bir öğretmenim.

Ben anayasada belirtilen "sosyal devlet" ilkesinin yaşama her yönüyle uygulanmasından yana olan bir öğretmenim.

Ben vicdanlı, güzel ahlaklı ve meslek etiğine inanan ve bunları uygulayan bir öğretmenim.

Ben büyük önder Atatürk'ü örnek alıp, okuyan, çalışan, fikir üreten ve kendini hep geliştiren, yurdunu ve devletine sahip çıkan bir öğretmenim.

Ben "doğrudan, adaletten, eşitlikten, özgürlükten, çağcıllıktan ve bilimden, "eğitimde birlikten" yana bir öğretmenim.

Ben "sağlık, savunma, eğitim ve iktisat" dallarında devletin, ulus devletin ağırlıkta olmasından yana olan bir öğretmenim.

Ben bir "öğretmenim" derken bunları düşünmekteyim.

Ben bir öğretmen olarak bunları düşünüyor ve ön görüyor isem toplumdaki her bir diğer meslek sahibi de böyle duyumsamalı ve düşünmelidir, demek istiyorum.

Bu ülke, bu yurt ve bu devlet bizimdir ve de her türlü iç ve dış etkiye, karşı devrimci girişimlere ve harekatlara, programlara rağmen yine de her birimiz güçlü ve bilinçli olup, uyanık kalmalıyız.

“Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister”

                   Mustafa Kemal Atatürk (Hâkimiyet-i Milliye: 26.08.1924)

.  Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 20.2.2023, MŞ.

https://www.akademikakil.com/fikri-hur-vicdani-hur-irfani-hur-nesiller/ulkusaritas/


14 Aralık 2023 Perşembe

YERLİ MALI, YURDUN MALI

 . YERLİ MALI, YURDUN MALI                   .

. 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan bir Yerli Malı Haftası var.

(Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası)

. Yerli malı kullanımının ülkenin kalkınmasına ve geleceğine olan önemine ilk defa Mustafa Kemal Atatürk, 1923'te İzmir İktisat Kongresi'ndeki konuşmasıyla dikkati çekti.

. 1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığının "Belirli Günler ve Haftalar Çizelgesi" ne girerek okullarımızda "Yerli Malı Haftası" adı altında kutlanan 12-18 Aralık tarihleri arası, 1983 yılından bu yana da "Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası" adıyla kutlanmaya başlandı.

. II. Dünya Savaşı'nın da bunda etkisi oldu.

. Çünkü II. Dünya Savaşı, Türkiye'de ağır bir şekilde hissedilmiş, birçok ürünün dışarıdan getirilememesi nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşanmıştı.

. Savaş yılları her alanda "yerli ürün" kullanımının önemini açıkça göstermişti.

. 1946'da alınan karar ile her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan "Yerli Malı Haftası", yıllar boyunca Türkiye'de tüm okullarda ve kurumlarda kutlandı; önemi ve hedefleri belirlendi.

. İlk ‘Yerli Malı ve Tasarruf Haftası’ kutlamaları12 Aralık 1930 günü başladı.

. Yurdun her bir köşesinde, bayram havasında geçen bir hafta süren kutlamalar sırasında çeşitli konferanslar düzenlendi.

. Yerli malı satan dükkânlar arasında "güzel vitrin" yarışmaları, gösteriler, geçit törenleri gibi etkinlikler düzenleniyor ve binlerce afiş ülke çapında dağıtılarak pankartlar asılıyordu.

. Sinemalarda "Yerli Malı" üreten kuruluşları tanıtan filmler gösteriliyordu.

. Bu hafta içerisinde "Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" diye başlayan şiirler okundu, öğrencilerin getirdikleri yiyecekler sınıflarda sunuldu ve hep birlikte tüketildi.

. Bir amaç vardı; yerli malını kullanmanın önemini halka aktarabilmek gençlere ve çocuklara bu bilinci verebilmekti.

. Yerli üretim artmalı idi ve böylece Türkiye ekonomisi de gelişecekti.

. Evet, yıllarca buna inandık yürekten ve de böyle olması gerekiyordu.

. Ne yazık ki zamanla dışarıya yönelik eğilimler arttı.

. Türkiye 1980'lerde Turgut Özal yönetimiyle ekonomik olarak dışarı açılmaya başladı. 

. Sonuç olarak yabancı ürünler iç piyasada da daha fazla görüldü. 

. Bu eğilim yıllar içinde daha da arttı ve bu güne gelindi.

. Ülkede "milli iktisat", yerli malı, yerli ürünler, yerli ekonomi, üretim yıllar içerisinde gittikçe geriledi.

. Bu konuyu, durumu bilimsel verilerle uzmanlar devamlı açıkladılar.

.   Ulus devlet ve çağdaşlaşma uygarlık düzeyini yükseltme, milli iktisat ve sanayiyi kurma ve destekleme... yolunda olan bir ATATÜRK Türkiye'si kimlerin çaba ve başarılarıyla bugünlere geldi, geriledi ve çöküşe yöneldi?

.   Rahatça ATATÜRKÇÜ diye adlandırılan kurumlar, dernekler ve de kişiler gerçekten de kemalist ya da Atatürkçü müdür?

.  "Kökü yurt dışında" olan ama ülkemizde her yere yayılmış ve etkilerini artırmış, demokratik ve çağcıl görünümlü kuruluşlar gerçekten ATATÜRK ilke ve hedeflerine, gösterdiği hedeflere uygun etkenlikler içinde midirler?

.  Çok büyük bir heves ve kapışma içerisinde bir tüketim toplumu olduğumuz gibi halkın günlük beslenme ve ev gereksinimlerini karşılayamaz olmamız da bir algı yönetiminin parçalarıdır.

.  Her alanda aracılar-tefeciler, tüccarlar ve tedarikçiler oluşturularak dışa bağımlılık ve de dışarıdan satın alma yolları hızla yükseltilmiştir.

.  Bir 50 yıllık dönem içerisinde her türlü gizli-saklı ve pusmuş olan siyasetler, eğilimler ve karşı devrimci eğilimler çok çeşitli görünümler ve etkenlikleri ile her bir yeri sarmış ve içten-dıştan ele geçirmişler.

.  Ve halk ve sözde aydınlar ve de resmen kayıtlı siyasi partiler yalnızca ve büyük bir iştahla "sahte gündemler" yaratmakta ve onlarla zihinleri meşgul etmekte ve ülkenin geleceğini çalmaktadır.

.   Halkın çok büyük bir bölümü barınma, beslenme, ısınma… gibi temel sorunlar ile karşı karşıya bırakılmıştır; anayasal bir yükümlülük ve özellik olan "sosyal devlet" ilkesi ve uygulamaları yerine getirilmemektedir.

.  Ulusal değerler, ve insani-ahlaki temel tutum ve değerler ise büyük bir "algı operasyonu"nun etkisi ile her geçen gün çok daha zedelenmekte, sarsılmakta ve de bazıları yok edilip, yerine kendilerince en uygun olanlar konmaktadır.

. "Yabancı mal daha kalitelidir" algısı, 30 yıl öncesine göre zayıflasa da yerli ürünlerin tercih edilmesini güçleştiren etkenler arasında ilk sırada yer alıyor.

. Kalitesinden dolayı yabancı ürün tercih ediliyor oldu.

. Yerli ile yabancı ürün kalitesi aynı olduğu durumda ise fiyat öne çıkıyor. 

. Aynı kaliteli üründe tüketicilerin yüzde 54,70'i fiyatının daha ucuz olması nedeniyle yerli ürünü alıyor.

. Tüketicilerin yüzde 18,20'si yabancı ürünü daha ucuz ise tercih ediyor.

. Ürün rafa girmeden son kullanıcının "zİhnİnİ" ele geçirmek ve aidiyet yaratmak üründen çok daha önemli oldu.

. Bu da tamamen algı-zihin programlama, reklamlar vb. ile oluşturulmakta…

. Türkiye'nin özellikle devlet desteği ve katkısı ile kurduğu birçok işletme, fabrika zaman içerisinde satıldı ya da kapatıldı.

. Yerli sanayi, ulusal tarım ve hayvancılık, besicilik ise son yıllarda çok büyük gerileme gösterdi.

. Yerli üretim KESİNLİKLE desteklenmeli. 

. Üretimin olduğu yerde istihdam olacaktır, ekonomik büyüme ve refah artışı olacaktır.

. Küresel rekabetten kaçınmaya yönelik yol ve yöntemlerle gerçekleştirmeyi düşünmek ise sakıncalıdır.

. Küresel rekabet ortamında rekabet gücünün başta gelen şartı olan inovasyon konusundaki yerimiz ne yazık ki çok gerilerde kaldı. 

. İnovasyon ticarileştirilebilir, ekonomik değere sahip yenilikler anlamına geliyor

. Fransız araştırma kurumu olan INSEAD’ın 2012 yılı inovasyon sıralamasında Türkiye 74’üncü sırada bulunuyor; bu sıralama günümüzde çok daha gerilerde olabilir.

. Katma değeri yüksek "inovasyonlar" Ar- Ge gerektiriyor, icatlar ve keşifler gerektiriyor. 

. Üniversite ve endüstri "iş birliği" önemlidir ve bu konu üzerine çok eğilmek gerekir.

. Ar-Ge’yi ithal edebiliriz. 

. Dünyanın önde gelen teknoloji ağırlıklı üniversiteleri ile işbirliğine girebiliriz.

. Genç ve sağlıklı nüfus yapımızın bize sunduğu "girişimcilik potansiyeli"mizi en iyi şekilde değerlendirebilmemiz gerekiyor.

. Pazar keşifleri, müşteri keşifleri, finansal keşifler… aramak, bulmak gerekiyor.

. Pazarlama, finansman ve lojistik merkezi olmayı da hedeflemeliyiz

. Devlet her zaman ve her alanda ulusal kalkınmayı ve yatırımı, ulusal iktisadı tercih etmeli ve de desteklemelidir.

. Üretimde yabancı para ve girişimcileri kabul edeceğiniz durumda ise yine ulusal ekonomİyİ düşünmek zorundayız.

. En zor ve de tehlikeli olan ise ülke içindeki üretimi azaltmak, zayıflatmak, yok etmek sonunda "dışarıdan alımı" artırmak ve aracı-tüccar yükünü de yükseltmektir.

. Bizler her şeye, her parıltıya koşar olduk ve öylesine bir vurdum duymaz, gösterişe meraklı bir tüketim toplumu olmaya yöneldik ki "öz benlik, öz değerler, ulusal varlıklar" türünden kavramları algılayamaz olduk.

. En güvenebileceğimiz kitleler ve de kişiler, donanımlı görünenler bile ne araştırır, ne de eleştirir ve de inceler, okur bir duruma geldi…

. Bu gün, bu hafta kendimiz bir ödev seçelim ve 17 Şubat 1923 İzmir İktisat Kongresi açılış konuşmasını okuyalım.

. Göreceksiniz Gazi Mustafa Kemal Atatürk o gün orada bundan 93 yıl önce neleri ön görebilmiş ve büyük bir bilinç ile yorumlayıp, önermiştir.

. Lütfen, anneler, babalar, gençler, öğretim görmüşler ya da görememişler, biz hepimiz eğer bu temel ilkeleri ve tutumu, bakış açısını kavrayamaz ise geleceğe, gelecek kuşaklara nasıl bir ülke ve toplum bırakacağız?

. Ekonomik, siyasal ve de ahlaksal çöküşler hep birbirini tetikleyerek, etkileyerek, iç içe paralel oluşurlar.

. Her anlamı ile bir ulus devleti, bir anayasal parlamenter hukuk devletini anayasamızda belirlenen koşullar ve belirleyicilikler içerisinde gerçekleştiremediğimizde ortaya nasıl bir durum çıkacak.

. Bugün her yerde açıkça görülebilen bir çürüme ve çökerti, düzensizlik, yolsuzluklar… önlensin ve "çağdaş bir uygarlık yoluna" dönebilelim diye düşünüyor isek, işte bugün bu özel hafta kavramında "yerli malı, yerli üretim" kavramlarından başlayalım düşünmeye…

. İnanın, hiçbir şey yapamasak bile yalnızca konusu geldiğinde Atatürk'ün konuşmalarını, söylevlerini okumalıyız ve o söylenilenleri, gösterilen hedefleri bugüne aktarabilmeliyiz.

. Sağlıklı bir yaşam, huzurlu bir toplum, güvenceli bir devlet için en azından eleştirel, sorgulayan, araştırmacı ve düşünce üretebilen yurttaşlar olmalıyız.

. Bunu sağlayabildiğimizde ancak o günlük olayları, gündemleri, siyasi tartışmaları doğru anlayabiliriz; onların rüzgarına kapılıp, dağılıp, gitmeyiz.

.  Bu söz yaşamalı ve gerçekleşmeli:

.    YERLİ MALI, YURDUN MALI, HER TÜRK ONU KULLANMALI

.   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 2023.12.12, MŞ.                  .

Çeşitli kaynaklar:

-  Türkiye İktisat Kongresi’ni Açış Söylevi İzmir

https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/turkiye-iktisat-kongresini-acis-soylevi-izmir

-  Atatürk'ün İzmir İktisad Kongresi Konuşması

https://tr.wikisource.org/wiki/Atat%C3%BCrk%27%C3%BCn_%C4%B0zmir_%C4%B0ktisad_Kongresi_Konu%C5%9Fmas%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir_%C4%B0ktisat_Kongresi

https://www.indyturk.com/node/596976/ekonomi%CC%87/yerli-mal%C4%B1-yurdun-mal%C4%B1-herkes-onu-kullanmal%C4%B1-%C5%9Fiar%C4%B1yla-b%C3%BCy%C3%BCyen-nesiller-yabanc%C4%B1

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yerli-mali-yurdun-mali-her-turk-onu-kullanmali/18362

 

12 Aralık 2023 Salı

PISA TESTI 2022 SONUÇLARI

. - PISA testi 2022 sonuçları

. Ben yıllar önce PISA 2000, PISA 2003 ve PISA 2006 yılı sonuçlarını inceleyip o zamanlar hazırlayıp sunduğum kendi internet portalımda www.turkischweb.com'adresinde yayınlamıştım.

. PISA sonuçları çok yönlü ve çok boyutlu olarak raporlar halinde büyük boy kitaplar olarak yayınlanır.

. Ayni zamanda da internette kendi adreslerinde genel ve ülkelere göre sonuçları verirler.

. Bu yıl verilen sonuçlara elimden geldiğince kısaca bakıp buraya almak istedim. 06.12.2023

. Uzmanlar ve daha derinlemesine incelemek isteyenler zaten doğru adresleri bilirler.

. PISA testi "Çalışma, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı" (OECD) tarafından yürütülüyor.

. PISA değerlendirmesi, 2000 yılında başladı ve her üç yılda bir tekrarlanıyor.

Ancak OECD'ye göre 2021 değerlendirmesi, "Covid sonrası zorlukları yansıtmak için" 2022'ye ertelendi.

. 15 yaşındaki öğrencilerin kazandıkları bilgi ve becerileri değerlendiren "Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı" (PISA) testinin 2022 sonuçları açıklandı.

- Testler nasıl yapılıyor?

PISA testlerindeki soruların üçte ikisi çoktan seçmeli, geri kalan üçte ikisi ise açık uçlu sorular.

Her okulda yalnızca az sayıda öğrenci aynı soruları yanıtlıyor.

Bunun nedeni, PISA'nın kapsamlı bir dizi "beceri ve yeteneği" ölçmek istemesi.

Bu nedenle tek bir çocuğun cevaplayabileceğinden daha fazla soru (yaklaşık 4,5 saatte) hazırlanıyor ve bu sorular "farklı sınav kağıtları"na bölüştürülüyor.

PISA daha sonra her öğrencinin potansiyelini tahmin etmek için "istatistiksel" bir model kullanıyor.

Ayrıca her öğrencinin yanıtlarından, diğer tüm soruları "yanıtlamış olsalardı" nasıl bir performans sergileyeceklerini tahmin ediyor.

Araştırmadaki bilişsel testler; öğrencilerin karmaşık problemleri ne kadar iyi çözebildiğini, ne kadar eleştirel düşünebildiğini ve etkili iletişim kurabildiğini araştırmaktadır.

Bu da gerçek hayattaki zorluklarla baş etme ve gelecekte başarılı olma konusunda eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi hazırladığına dair fikir vermektedir.

- Teste kimler katıldı?

Her ülke veya bölgede sınava girecek öğrenci sayısı nüfusun büyüklüğüne göre değişiyor.

2022 değerlendirmesine yaklaşık 700 bin öğrenci katıldı.

Tunus yıllardır teste katılan tek Afrika ülkesiydi.

Ancak 2018'den beri değerlendirmede yer almıyor.

Çin'in Şangay şehri ilk olarak 2009'da PISA'ya katıldı.

Bu kenti 2015'te Pekin, Jiangsu ve Guangdong izledi. 2018'de Guangdong'un yerini Zhejiang aldı.

Çin bir önceki testte her üç kategoride de en iyi performansı sergileyen ülke oldu ancak son tura katılmadı.

Matematik performansındaki cinsiyet farkı, çoğu ülkede 2018 ile 2022 arasında değişmedi.

Performans genel olarak düştü

Son sonuçlar, katılımcı öğrencilerin performansının 2018'e kıyasla okumada 10 puan, matematikte ise neredeyse 15 puan "düştüğünü" gösteriyor.

PISA'ya göre bu, “bir yıllık öğrenimin dörtte üçüne eşdeğer ancak bu düşüşün nedeni yalnızca kısmen Covid-19’a atfedilebilir."

Okuma ve fen alanlarındaki puanlar pandemi öncesi de düşüşteydi.

PISA, temel olarak öğrencilerin matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı ve okuma becerileri alanlarındaki becerilerini değerlendirmektedir.

Her uygulamada bu üç alandan birisi ağırlıklı alan olarak belirlenmekte, bu alanda yeni sorular geliştirilmekte ve derinlemesine analizler gerçekleştirilmektedir.

PISA 2022 uygulamasında ağırlıklı alan matematik okuryazarlığıdır.

PISA araştırması normalde üçer yıllık döngülerle uygulanmaktadır.

Ancak COVID-19 salgınından dolayı 2021 yılındaki PISA uygulaması bir yıl ertelenerek 2022 yılında gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca PISA araştırmasına katılan ülke sayısı giderek artmaktadır.

PISA 2022 uygulaması 37’si OECD üyesi olmak üzere toplam 81 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.

PISA 2015 ve 2018 uygulamalarında olduğu gibi PISA 2022 uygulaması da ülkelerin birçoğunda bilgisayar tabanlı olarak gerçekleştirilmiştir.

Ancak Kamboçya, Guatemala, Paraguay ve Vietnam’da kâğıt-kalem uygulaması yapılmıştır.

- Matematikte en iyiler

Matematik sıralamasında Singapur'un ardından ikinci sırada yer alan Macau'yu Tayvan, Hong Kong, Japonya, Güney Kore, Estonya, İsviçre, Kanada ve Yeni Zelanda izliyor.

Sonraki 10 sırayı (10. ila 20. sıralar arası) Avrupa ülkeleri alırken Türkiye 39. sırada yer alıyor.

- Fen

Fende Singapur'u sırayla Japonya, Makao, Tayvan, Güney Kore, Estonya, Hong Kong, Kanada, Finlandiya ve Avustralya izliyor.

İngiltere ve ABD 15'inci ve 16'ncı sırada yer alırken, çoğu Avrupa ülkesi yine orta sıralarda.

Estonya'daki öğrenciler, Avrupa'nın en iyilerinden

- Cinsiyet ayrımı

PISA, 2022'de erkeklerin matematikte kızlardan 9 puan daha iyi performans gösterdiğini ancak OECD ülkeleri genelinde kızların okumada erkekleri ortalama 24 puan geride bıraktığını açıkladı.

Matematik performansındaki cinsiyet farkı, çoğu ülkede 2018 ile 2022 arasında değişmedi çünkü her iki cinsiyetin performansı da düştü.

Öğrencinin geçmişi açısından PISA, göçmen olmayan öğrencilerin çoğu ülkede (ama hepsinde değil) tüm alanlarda göçmen öğrencilerden daha iyi performans gösterme eğiliminde olduklarını tespit etti.

.    PISA 2022 OECD Ülke Raporu - Türkiye -     :

. Türkiye'de Nisan-Mayıs 2022 tarihlerinde 60 ilde 196 okuldan 7 bin 250 öğrenci PISA araştırmasına katıldı.

Türkiye’deki politika yapıcılar ve eğitimciler, PISA sonuçlarını uluslararası düzeyde karşılaştırarak diğer ülkelerin politika ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi olabilmektedir.

. 81 ülke ve bölgede, 15 yaşındaki gençlerin okuma, matematik ve fen (bilim) seviyelerinin değerlendirildiği 2022 PISA araştırmasında Türkiye matematikte 39, fende 34 ve okumada 36. sırada yer aldı.

Singapur tüm alanlarda birinci oldu.

En son değerlendirme 2018 yılında yapılmıştı; bugün açıklanan 2022 sonuçları pandemiden beri yapılan ilk değerlendirmeyi içeriyor.

PISA 2022 araştırmasına katılan ülke sayısı 2018'den bu yana 79'dan 81'e yükseldi.

2022 değerlendirmesinde, OECD genelinde öğrencilerin seviyelerinde benzeri görülmemiş bir düşüş görüldüğü belirtiliyor.

2018'e göre Türkiye'nin matematikteki puanı sabit kaldı, okumada 10 azaldı, fende ise 8 arttı. Türkiye her üç alanda da 2018'e göre daha üst sıralarda yer aldı.

Güçlü performans gösterenler arasında Çin’e bağlı Makao, Tayvan, Japonya, Güney Kore ve Estonya var.

Hepsi, üç ana kategorinin her birinde ilk 10'da yer alıyor.

Okuma kategorisinde İrlanda, Japonya, Güney Kore öne çıkıyor

Okuma kategorisinde Singapur'u takip eden ülkeler; İrlanda, Japonya, Güney Kore, Tayvan, Estonya, Makao, Kanada, ABD ve Yeni Zelanda.

Türkiye okumada 36. sırada.

2018'e göre bir sıra önde olan İngiltere 13. sırada.

Çoğu Avrupa ülkesi ise orta sıralarda bulunuyor.

Latin Amerika ülkeleri arasında en üst sırada yer alan Şili ise 37. sırada.

Son üç sırada Fas, Özbekistan ve Kamboçya var.

Singapurlu öğrenciler 2015'ten beri hep ilk üçte

PISA 2022 uygulamasına Türkiye İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) 1. Düzeyde yer alan 12 bölgeyi temsil eden 196 okul ve 7250 öğrenci ile katılım sağlamıştır.

PISA 2022’ye katılan öğrencilerin devam ettiği okul türlerine bakıldığında en fazla katılımın %56 ile Anadolu liseleri ve %23 ile mesleki ve teknik Anadolu liselerinden olduğu görülmektedir.

PISA 2022 sonuçlarına göre katılımcı ülkelerin matematik alanındaki ortalama puanları 336 ila 575 arasındadır.

Bu alanda 81 ülkenin ortalama puanı 438 ve 37 OECD ülkesinin ortalama puanı 472’dir.

Türkiye’nin matematik alanındaki ortalama puanı 453’tür ve katılımcı ülkelerin ortalamasının üstündedir.

Türkiye matematik alanında aralarında Yunanistan, Şili, Meksika, Kosta Rika ve Kolombiya olmak üzere beş OECD ülkesinin de olduğu toplam 42 ülkeden daha yüksek performans göstermiştir.

PISA uygulamasına katılan ülke sayısı 2015’ten itibaren artsa da Türkiye’nin matematik alanında, tüm ülkeler ve OECD ülkeleri arasındaki sıralaması yükselmektedir.

Türkiye, PISA 2015’e katılan 72 ülke arasında matematik alanında 50. sırada, 35 OECD ülkesi arasında 34. sırada yer alırken PISA 2018’e katılan 79 ülke arasında 42. sırada, 37 OECD ülkesi arasında 33. sırada yer almaktadır.

PISA 2022 uygulamasında ise Türkiye 81 ülke arasında 39. sırada, 37 OECD ülkesi arasında 32. sırada yer almaktadır.

PISA 2022 sonuçlarına göre katılımcı ülkelerin fen alanındaki ortalama puanları 347 ila 561 puan arasındadır.

Bu alanda 81 ülkenin ortalama puanı 447 ve 37 OECD ülkesinin ortalama puanı 485’tir.

Türkiye’nin fen alanındaki ortalama puanı 476’dır ve katılımcı ülkelerin ortalamasının üstündedir.

Türkiye fen alanında aralarında İsrail, Slovakya, İzlanda, Şili, Yunanistan, Kolombiya, Kosta Rika ve Meksika olmak üzere sekiz OECD ülkesinin de olduğu toplam 47 ülkeden daha yüksek performans göstermiştir.

PISA 2022 uygulaması ile Türkiye’nin ortalama fen alanı performansı 2003’ten "bu yana" en yüksek düzeyine ulaşmıştır.

PISA 2022 sonuçlarına göre katılımcı ülkelerin okuma becerileri alanındaki ortalama puanları 329 ila 543 puan arasındadır.

Bu alanda 81 ülkenin ortalama puanı 435 ve 37 OECD ülkesinin ortalama puanı 476’dır.

Türkiye’nin okuma becerileri alanındaki ortalama puanı 456’dır ve katılımcı ülkelerin ortalamasının üstündedir.

Bu performansı ile Türkiye okuma becerileri alanında aralarında Şili, Slovakya, Yunanistan, İzlanda, Meksika, Kosta Rika ve Kolombiya olmak üzere yedi OECD ülkesinin de olduğu toplam 45 ülkeden daha yüksek sırada yer almıştır.

PISA 2022 uygulamasında ise Türkiye uygulamaya katılan 81 ülke arasında 36. sırada, 37 OECD ülkesi arasında 30. sırada yer almaktadır.

Türkiye’de matematik alanında öğrencilerin %61,3’ü, fen alanında %75,3’ü ve okuma becerileri alanında %70,7’si asgari performans düzeyine ulaşmıştır.

Okuma becerileri alanında üst performans düzeyindeki öğrenci oranının diğer alanlara kıyasla düşük olması dikkat çekmektedir.

Okul türlerine göre yapılan analizlerde her üç alanda da fen lisesindeki öğrencilerin diğer okul türlerine göre daha yüksek performans gösterdiği belirlenmiştir.

PISA 2022’de PISA 2018’e göre Anadolu liselerinde ve mesleki teknik Anadolu liselerinde eğitimine devam eden öğrencilerin ortalama performansları her üç alanda da düşüş göstermiştir.

PISA’da ayrıca öğrencilerin sosyoekonomik durumları ve performansları arasındaki ilişki de incelenmektedir.

Türkiye’deki öğrencilerin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Durum (ESKD) indeksi OECD ülkelerine göre daha düşük seviyededir (-1,19).

Türkiye’de matematik alanındaki öğrenci performanslarındaki farklılığın %12,6’sı, fen alanındaki farklılığın %10,3’ü ve okuma becerileri alanındaki farklılığın ise %9,8’i öğrencilerin sosyoekonomik durumlarından kaynaklanmaktadır.

Bu durum OECD ülkelerinde sırasıyla %15,5, %14,2 ve %12,6’dır.

Üç alanda da öğrenci performanslarının "sosyoekonomik durumdan etkilenme" düzeyi OECD ülkelerine kıyasla Türkiye’de daha azdır.

2022 sonuçlarına göre Türkiye’deki avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler arasındaki performans farkı matematik alanında 82, fen alanında 74 ve okuma becerileri alanında 69 puandır.

Bu gruplar arasındaki performans farkı OECD ülkelerinde sırasıyla 93, 96 ve 93 puandır.

PISA 2022’de incelenen kaynaklardan biri de zamandır.

Zaman kaynakları okul öncesi eğitime katılım ve öğrenmeye ayrılan zaman olarak iki farklı şekilde değerlendirilmektedir.

PISA 2022 sonuçlarına göre Türkiye’de öğrencilerin çoğunluğu (%44) bir yıl okul öncesi eğitime katılırken %21’i iki yıl ve %11’i de üç yıl veya daha fazla okul öncesi eğitim görmüştür.

Bu oranlar OECD ülkelerinde sırasıyla %14, %24 ve %57’dir.

Hem Türkiye hem de OECD ülkelerinde haftalık 27 saate kadar öğrenme için ayrılan zaman öğrencilerin matematik performanslarına olumlu yönde katkı sağlarken öğrenmeye 27 saatten daha fazla zaman ayıran öğrencilerin performanslarının düştüğü görülmektedir.

PISA 2022 uygulamasında öğrenci anketinden elde edilen verilere göre Türkiye’deki öğrencilerin çoğu okulda ve okul çevresinde kendisini güvende hissettiğini belirtmiştir.

Yaklaşık her dört öğrenciden biri ise PISA uygulamasından önceki dört hafta içinde okulda güvenlik riskleriyle karşılaştığını (ör. bir öğrencinin başka bir öğrenciyi yaralamakla tehdit ettiğini duymak, okulda çeteler görmek) bildirmiştir.

Türkiye’deki öğrencilerin en sık yaşadıklarını bildirdikleri zorbalık deneyimleri sözel ve ilişkisel zorbalıktır.

PISA 2022 uygulamasında PISA 2018’e göre “Diğer öğrenciler beni bilerek yalnız bıraktı.” ve “Diğer öğrenciler benimle alay etti.” davranışlarıyla en az ayda birkaç defa karşılaştığını bildiren öğrenci oranları artmıştır.

Türkiye’de yaklaşık her on öğrenciden üçü okulda kendini yalnız, dışlanmış gibi ve okula ait değilmiş gibi hissettiğini bildirmiştir.

Her on öğrenciden yedisi ise kendini okula ait hissettiğini, diğer öğrenciler tarafından sevildiğini ve diğer öğrencilerle kolaylıkla arkadaşlık kurduğunu bildirmiştir.

Türkiye’de 15 yaş grubundaki öğrencilerin %67’si her gün ya da hemen hemen her gün ebeveynleriyle birlikte öğle yemeği ya da akşam yemeği yediğini bildirmiştir.

Yaklaşık iki öğrenciden biri ise her gün ya da hemen hemen her gün ebeveynlerinin kendileriyle sadece konuşarak zaman geçirdiğini ve okulda ne yaptığını sorduğunu bildirmiştir.

Her 10 öğrenciden bir veya ikisi ise ebeveynleriyle bu deneyimleri hiç veya hemen hemen hiç yaşamadığını bildirmiştir.

- Almanya'daki 15 yaşındaki öğrenciler sınavda ne kadar başarılı oldu?

·       Matematik, okuma ve fen performansındaki eğilimler:

·       Ortalama 2022 sonuçları matematik, okuma ve fen alanlarında 2018 yılına göre düşüş gösterdi.

·       Genel olarak 2022 sonuçları, her üç konuda da PISA tarafından şimdiye kadar ölçülen en düşük sonuçlardır. Matematik ve okuma alanlarında 2018 ile 2022 ortalama puanları arasındaki fark, 15 yaş civarındaki öğrencilerin tüm bir okul yılı boyunca elde ettiği tipik kazanımla hemen hemen aynı büyüklüktedir. Ancak 2018 ile 2022 yılları arasında ortalama puanlardaki keskin düşüş, (konuya bağlı olarak) 2012 veya 2015 civarında daha önce başlayan bir trendin tersine döndüğünü doğruladı ve güçlendirdi.

·       Son dönemde (2018'den 2022'ye), en yüksek puan alan öğrenciler (en yüksek puana sahip %10) ile en zayıf öğrenciler (en düşük puana sahip %10) arasındaki fark matematik, okuma ve fen bilimlerinde önemli ölçüde değişmedi. Matematikte performans hem yüksek hem de düşük başarılılar için benzer ölçüde düştü.

·       2012 ile karşılaştırıldığında temel yeterlilik seviyesinin (Seviye 2) altında puan alan öğrencilerin oranı matematikte yüzde 12 puan arttı; okumada yüzde 11 puan; ve bilimde yüzde 11 puan arttı.

·       Almanya'daki öğrenciler matematik ve okumada OECD ortalamasına yakın, fen bilimlerinde ise OECD ortalamasından daha yüksek puanlar aldılar.

·       Almanya'daki benzer sayıda öğrenci, OECD ülkelerinin ortalamasına göre, en az bir konuda en iyi performansı gösterenler (Seviye 5 veya 6) oldu. Aynı zamanda, OECD ülkelerindeki ortalamadan daha büyük bir öğrenci oranı, her üç derste de minimum düzeyde yeterlilik (Seviye 2 veya daha yüksek) elde etti.

·       Öğrencilerin matematikte bildikleri ve yapabilecekleri

·       Almanya'da öğrencilerin %70'i matematikte en az Düzey 2 yeterliliğine ulaştı (OECD ortalaması: %69). En azından, bu öğrenciler basit bir durumun matematiksel olarak nasıl temsil edilebileceğini doğrudan talimat olmadan yorumlayabilir ve tanıyabilirler (örneğin, iki alternatif rotadaki toplam mesafeyi karşılaştırmak veya fiyatları farklı bir para birimine dönüştürmek). Singapur, Makao (Çin), Japonya, Hong Kong (Çin)*, Çin Taipei ve Estonya'daki (bu paya göre azalan sırada) öğrencilerin %85'inden fazlası bu seviyede veya üzerinde performans gösterdi.

·       Almanya'daki öğrencilerin yaklaşık %9'u matematikte en iyi performans gösterenlerdi; bu da onların PISA matematik testinde Düzey 5 veya 6'ya ulaştıkları anlamına geliyor (OECD ortalaması: %9). Altı Asya ülkesi ve ekonomisi bunu yapan öğrencilerin en büyük payına sahip oldu: Singapur (%41), Çin Taipei (%32), Makao (Çin) (%29), Hong Kong (Çin)* (%27), Japonya ( %23 ve Kore (%23). Bu seviyelerde öğrenciler karmaşık durumları matematiksel olarak modelleyebilir ve bunlarla başa çıkmak için uygun problem çözme stratejilerini seçebilir, karşılaştırabilir ve değerlendirebilir. PISA 2022'ye katılan 81 ülke ve ekonomiden yalnızca 16'sında öğrencilerin %10'undan fazlası Seviye 5 veya 6 yeterliliğine ulaştı.

Öğrencilerin okuma sırasında bildikleri ve yapabilecekleri

·       Almanya'daki öğrencilerin yaklaşık %75'i okumada Seviye 2 veya daha üstüne ulaştı (OECD ortalaması: %74). Bu öğrenciler en azından orta uzunlukta bir metindeki ana fikri belirleyebilir, açık, bazen karmaşık kriterlere dayalı bilgi bulabilir ve açıkça istendiğinde metinlerin amacı ve biçimi üzerinde düşünebilirler. Okumada minimum yeterliliğe (Seviye 2 veya üzeri) ulaşan 15 yaşındaki öğrencilerin payı Singapur'da %89'dan Kamboçya'da %8'e kadar değişmektedir.

·       Almanya'da öğrencilerin %8'i okumada Seviye 5 veya daha yüksek puan aldı (OECD ortalaması: %7). Bu öğrenciler uzun metinleri anlayabilir, soyut veya mantık dışı kavramlarla uğraşabilir ve bilginin içeriği veya kaynağına ilişkin örtülü ipuçlarına dayanarak gerçekler ve görüşler arasında ayrım yapabilirler.

Öğrencilerin fen bilimlerinde bildikleri ve yapabilecekleri

·       Almanya'daki öğrencilerin yaklaşık %77'si fen bilimlerinde Seviye 2 veya daha üstüne ulaştı (OECD ortalaması: %76). Bu öğrenciler en azından tanıdık bilimsel olgular için doğru açıklamayı tanıyabilir ve bu bilgiyi, basit durumlarda, sağlanan verilere dayanarak bir sonucun geçerli olup olmadığını belirlemek için kullanabilirler.

·       Almanya'da öğrencilerin %10'u fen bilimlerinde en iyi performans gösterenlerdi; bu da onların Seviye 5 veya 6'da yeterli oldukları anlamına geliyor (OECD ortalaması: %7). Bu öğrenciler, bilime ilişkin bilgilerini, alışılmadık olanlar da dahil olmak üzere çok çeşitli durumlara yaratıcı ve özerk bir şekilde uygulayabilirler.

-  Almanya içindeki performans boşlukları

.    Sosyo-ekonomik ayrımlar

·       PISA ekonomik, sosyal ve kültürel statü endeksi, PISA sınavına giren tüm öğrencilerin yaşadıkları ülkeye bakılmaksızın aynı sosyo-ekonomik ölçeğe yerleştirilebileceği şekilde hesaplanıyor. Bu, farklı ülkelerdeki benzer sosyo-ekonomik altyapıya sahip öğrencilerin performanslarını karşılaştırmak için bu endeksi kullanmanın mümkün olduğu anlamına gelir. Almanya'da öğrencilerin %31'i (en büyük pay) sosyo-ekonomik ölçeğin en iyi uluslararası beşte birlik diliminde yer aldı; bu da onların 2022'de PISA sınavına giren en avantajlı öğrenciler arasında yer aldıkları anlamına geliyor. Matematikteki ortalama puanları 534 puandı. puanlar; Benzer sosyo-ekonomik geçmişe sahip öğrenciler için en yüksek oranlardan biri.

·       PISA ekonomik, sosyal ve kültürel statü endeksi, öğrencileri her ülke ve ekonomi içinde en dezavantajlı olandan en avantajlı olana doğru sıralamak ve eşit büyüklükte (her biri ülke nüfusunun %25'ini oluşturan) dört öğrenci grubu oluşturmak için de kullanılabilir. Her ülkede/ekonomide 15 yaşındaki öğrenciler). Almanya'da sosyo-ekonomik açıdan avantajlı öğrenciler (sosyo-ekonomik statü açısından en üstteki %25), dezavantajlı öğrencileri (en alttaki %25) matematikte 111 puan geride bıraktı. Bu, OECD ülkeleri genelinde iki grup arasındaki ortalama farktan (93 puan) daha büyüktür.

·       2012 ile 2022 yılları arasında, sosyo-ekonomik statü açısından öğrencilerin en üst ve en alt %25'lik kesimi arasındaki matematik performansı farkı, ortalama olarak Almanya'da ve OECD ülkeleri genelinde sabit kaldı.

·       Sosyo-ekonomik durum, PISA'ya katılan tüm ülke ve ekonomilerde matematik performansının bir göstergesiydi. Almanya'da PISA 2022'de matematik performansındaki farklılığın %19'unu oluşturuyordu (OECD ülkeleri genelinde ortalama %15'e kıyasla).

·       Almanya'daki dezavantajlı öğrencilerin yaklaşık %10'u matematik performansının en üst çeyreğinde puan almayı başardı. Bu öğrenciler, sosyo-ekonomik dezavantajlarına rağmen, kendi ülkelerindeki öğrencilerle karşılaştırıldığında eğitimde mükemmelliğe ulaştıkları için akademik açıdan dayanıklı sayılabilirler. OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak dezavantajlı öğrencilerin %10'u kendi ülkelerindeki matematik performansında en üst çeyrekte puan aldı.

- Performansta cinsiyet farklılıkları

·       Erkekler matematikte kızlardan 11 puan geride kaldı; Almanya'da kızlar okumada erkekleri 19 puan geride bıraktı. Küresel olarak, matematik alanında, 40 ülke ve ekonomide erkekler kızlardan daha iyi performans gösterirken, diğer 17 ülke ve ekonomide kızlar erkeklerden daha iyi performans gösterdi ve geri kalan 24 ülke veya ekonomide anlamlı bir fark bulunamadı. Okumada kızlar ortalama olarak iki ülke ve ekonomide erkeklerden daha yüksek puan aldı. PISA 2022'ye katılan ülkeler ve ekonomiler (81 üzerinden 79).

·       Almanya'da matematikte düşük performans gösterenlerin oranı erkekler (%28) ve kızlar (%31) arasında benzerdir; Ancak okumada bu pay erkekler arasında daha fazladır (kızların %22'si ve erkeklerin %29'u okumada Düzey 2'nin altında puan almıştır). Matematikte en iyi performans gösterenler söz konusu olduğunda, erkekler arasındaki pay (%10) kızlardan (%7) daha fazladır; Ancak okumada bu pay kızlar arasında daha fazladır (kızların %9'u ve erkeklerin %7'si okumada Düzey 5 veya 6'da puan almıştır).

·       2012 ile 2022 yılları arasında Almanya'daki kız ve erkek öğrenciler arasında matematik performansı benzer ölçüde azaldı.

- Göçmen geçmişi ve öğrenci performansı

·       Göçmen öğrenciler, ebeveynleri öğrencinin PISA sınavına girdiği ülke/ekonomi dışında bir ülkede/ekonomide doğmuş olan öğrenciler olarak tanımlanır. Göçmen kökenli öğrenciler birinci ve ikinci nesil göçmenler olarak ayırt edilebilir. Birinci nesil göçmenler, aynı zamanda değerlendirme ülkesinin dışında doğmuş olanlardır; İkinci nesil öğrenciler, değerlendirmenin yapıldığı ülkede doğan ancak ebeveyn(ler)i değerlendirmenin yapıldığı ülke dışında doğmuş öğrencilerdir.

·       Almanya'da göçmen öğrencilerin payı 2022'de %26'ya yükseldi (2012'de %13). 2022'de 15 yaşındaki öğrencilerin %9'u birinci nesil göçmenlerdi, yani başka bir ülkede/ekonomide doğmuşlardı ve aileleri ancak son yıllarda Almanya'ya taşınmıştı. Bu birinci kuşak göçmen öğrencilerin %19'u Almanya'ya 5 yaşında veya daha önce gelmiş; %20'si 12 yaşından sonra ve ilkokul sınıflarını başka bir eğitim sisteminde tamamladıktan sonra geldi.

·       Almanya'daki göçmen öğrenciler, göçmen olmayan öğrencilere göre daha dezavantajlı bir sosyo-ekonomik profile sahip olma eğilimindedir; Tüm öğrencilerin %25'i sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı kabul edilirken, göçmen kökenli öğrenciler arasında buna karşılık gelen oran %42'dir. Göçmen öğrencilerin yaklaşık %63'ü (ve geri kalan tüm öğrencilerin %5'i), çoğu zaman evde konuştukları dilin PISA değerlendirmesine girdikleri dilden farklı olduğunu bildirdi.

·       Matematikte, göçmen ve göçmen olmayan öğrenciler arasındaki ortalama performans farkı, göçmen olmayan öğrenciler lehine 59 puandı; bu anlamlı bir farktı. Öğrencilerin sosyo-ekonomik profili hesaba katıldığında göçmen olmayan öğrenciler lehine 32 puanlık anlamlı bir fark gözlendi.

·       Okumada, göçmen ve göçmen olmayan öğrenciler arasındaki ortalama performans farkı, göçmen olmayan öğrenciler lehine 67 puandı, bu da anlamlı bir farktı. Öğrencilerin sosyo-ekonomik profili hesaba katıldığında göçmen olmayan öğrenciler lehine 40 puanlık anlamlı bir fark gözlendi.

- Almanya'da okul hayatı nasıl?

·       Öğrencilerin okula aidiyet duygusu ve yaşam doyumları

·       2022 yılında Almanya'daki öğrencilerin %69'u okulda kolayca arkadaş edindiğini (OECD ortalaması: %76), %76'sı ise okula ait olduğunu hissettiğini (OECD ortalaması: %75) bildirdi. Bu arada, %12'si okulda kendini yalnız hissettiğini, %12'si ise okulda yabancı veya olayların dışında kaldığını ifade etti (OECD ortalaması: %16 ve %17). Almanya'da 2018 yılıyla karşılaştırıldığında öğrencilerin okula aidiyet duygusunda önemli bir değişiklik olmadı.

·       Daha genel olarak öğrencilerin yaşamdan memnuniyeti son yıllarda birçok ülke ve ekonomide azaldı. 2022'de Almanya'daki öğrencilerin %22'si hayatlarından memnun olmadıklarını bildirdi: hayattan memnuniyetlerini 0 ile 10 arasında değişen bir ölçekte 0 ile 4 arasında derecelendirdiler. 2018'de daha az sayıda öğrenci hayattan memnun değildi (17 %). OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak hayattan memnun olmayan öğrencilerin oranı 2015'te %11'den 2018'de %16'ya, 2022'de ise %18'e yükseldi.

- Matematik derslerinde destek ve disiplin

·       Almanya'da öğrencilerin %60'ı çoğu matematik dersinde öğretmenin her öğrencinin öğrenmesiyle ilgilendiğini (OECD ortalaması: %63) ve %73'ü öğrencilerin ihtiyaç duyduğunda öğretmenin ekstra yardım sağladığını (OECD ortalaması: 70) bildirmiştir. %). 2012 yılında ise karşılık gelen paylar %49 ve %70 idi. 2022'deki matematik sonuçları, on yıl öncesine kıyasla, daha fazla öğrencinin ihtiyaç duyduğunda öğretmenlerin ekstra yardım sağladığını bildirdiği eğitim sistemlerinde ortalama olarak daha az düşme eğilimi gösterdi.

·       Pek çok öğrenci matematik öğrenimi için uygun olmayan bir disiplin ortamında çalışıyor: 2022'de Almanya'daki öğrencilerin yaklaşık %28'i derslerin çoğunda veya tamamında iyi çalışamadıklarını bildirdi (OECD ortalaması: %23); Öğrencilerin %38'i öğretmenin söylediklerini dinlemiyor (OECD ortalaması: %30); Öğrencilerin %28'inin dikkati dijital cihazlar kullanırken dağılıyor (OECD ortalaması: %30); ve %27'sinin dikkati dijital cihaz kullanan diğer öğrenciler tarafından dağılıyor (OECD ortalaması: %25). OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak, okul tesislerinde cep telefonu kullanımı yasaklandığında öğrencilerin dijital cihazlar kullanırken dikkatlerinin dağıldığını bildirme olasılıkları daha düşüktü.

- Okulda ve çevresinde güvende hissetmek

·       PISA 2022 verileri, performansın yüksek kaldığı ve öğrencilerin aidiyet duygusunun geliştiği eğitim sistemlerinde öğrencilerin kendilerini daha güvende hissettiklerini ve okuldaki zorbalığa ve diğer risklere daha az maruz kaldıklarını göstermektedir.

·       Kızların yaklaşık %21'i ve erkeklerin %21'i ayda en az birkaç kez zorbalık eylemlerinin kurbanı olduklarını bildirdi (OECD ortalaması: kızların %20'si ve erkeklerin %21'i). OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak, 2018'e kıyasla 2022'de daha az öğrenci zorbalığa maruz kaldı: örneğin, 2018'de %11'e kıyasla, 2022'de öğrencilerin yalnızca %7'si diğer öğrencilerin kendileri hakkında kötü söylentiler yaydığını bildirdi. Almanya'da da, karşılık gelen oranlar küçüldü (2018'deki %10'a kıyasla 2022'de %7).

- Ebeveynlerin öğrenmeye katılımı

·       Okul müdürlerinden toplanan PISA verileri, birçok ülkede/ekonomide okula ve öğrenmeye katılan ebeveynlerin yüzdesinin 2018 ile 2022 arasında önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. 

·       Almanya'da durum böyle değildi. 2022'de Almanya'daki öğrencilerin %28'i, müdürlerin önceki akademik yılda ailelerin en az yarısının çocuklarının ilerlemesini kendi inisiyatifiyle (ve %46'sı öğretmenin inisiyatifiyle) bir öğretmenle tartıştığını bildirdiği okullarda bulunuyordu. 

·       2018'de buna karşılık gelen rakam %30 (ve %50) idi. 2018 ve 2022 yılları arasında ebeveyn katılımı konusunda daha olumlu eğilimlere sahip olan sistemler (yani, çocuklarının ilerlemesini kendi inisiyatifleriyle bir öğretmenle tartışan ebeveynlerin payının daha az azaldığı sistemler) matematikte daha istikrarlı veya gelişmiş performans gösterme eğilimindeydi.

-  COVID ile ilgili okulların kapanması sırasında öğrenme

·       Öğrenci anketinin sonunda öğrencilerin okulların kapanması sırasındaki deneyimlerine ilişkin sorular yer aldı. Almanya'daki öğrencilerin yalnızca %64'ü bu son bölüme ulaştığından, "COVID ile ilgili okul kapanışları sırasında öğrenme" başlığı altındaki sonuçların yorumlanmasında dikkatli olunması tavsiye edilir.

·       Almanya'da öğrencilerin %71'i okul binalarının COVID-19 nedeniyle üç aydan uzun süre kapalı olduğunu bildirdi. OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak öğrencilerin %51'i benzer şekilde uzun okul kapanışları yaşadı. 

·       Performansın yüksek kaldığı ve öğrencilerin aidiyet duygusunun geliştiği eğitim sistemlerinde, daha az sayıda öğrenci daha uzun süreli okul kapanması yaşadı.

·       Uzaktan öğrenme sırasında, Almanya'daki öğrencilerin %35'i haftada en az bir kez okul ödevlerini anlamada ve öğrencilerin %23'ü kendilerine okul çalışmalarında yardımcı olabilecek birini bulmada sorun yaşadı (OECD ortalamaları: %34 ve %24). 

·       Performansın yüksek kaldığı ve öğrencilerin aidiyet duygusunun geliştiği eğitim sistemlerinde, uzaktan öğrenme sırasında daha az öğrenci sorunla karşılaştı.

·       Okullar kapatıldığında öğrencilerin refahına yönelik destek genellikle sınırlıydı. Almanya'da öğrencilerin %48'i, video iletişim programındaki canlı sanal dersler yoluyla günlük olarak desteklendiklerini bildirdi. Öğrencilerin yalnızca %9'u okuldan biri tarafından günlük olarak nasıl hissettiklerinin sorulduğunu bildirdi (OECD ortalamaları: %51 ve %13).

·       Gelecekte okul binalarının tekrar kapanması gerekirse, OECD genelinde pek çok öğrenci uzaktan öğrenim için dijital teknolojiyi kullanma konusunda kendine güvenirken, daha az sayıda öğrenci kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu alma konusunda kendine güveniyor. 

·       Almanya'daki öğrencilerin yaklaşık %79'u video iletişim programı kullanma konusunda kendinden emin veya çok emin hissediyor ve öğrencilerin %59'u okul ödevlerini yapmaya kendilerini motive etme konusunda kendinden emin veya çok emin hissediyor (OECD ortalamaları: %77 ve %58).

-  PISA bize başka neler söylüyor?

-  Eğitime yatırılan kaynaklar

·       Eğitim harcamaları öğrenci performansıyla yalnızca belirli bir ölçüde ilişkilidir. 6 ila 15 yaş arasındaki tüm ilk ve orta öğretim yılları boyunca öğrenci başına kümülatif harcamanın 2019'da 75.000 ABD Dolarının (SAGP) altında olduğu ülkeler/ekonomiler arasında, eğitime daha yüksek harcama, PISA matematik puanlarında daha yüksek puanlarla ilişkilendirildi Ölçek. 

·       Ancak kümülatif harcaması 75.000 ABD Dolarından (SAGP) fazla olan ülkeler/ekonomiler arasında durum böyle değildi. Bu ikinci grup ülke/ekonomi için, mali kaynakların kullanılma şekilleri, öğrenci performansı açısından eğitime yapılan yatırım seviyesinden daha önemli görünmektedir. Almanya'da, 6 ile 15 yaş arasındaki on yaşın üzerindeki öğrenci başına kümülatif harcama yaklaşık 121.100 ABD Dolarına (SAGP) eşdeğerdi.

·       Karşılaştırılabilir verilere sahip tüm ülkelerin/ekonomilerin yaklaşık yarısında, 2022'de okul müdürlerinin öğretim elemanı eksikliği bildirme olasılığı 2018'deki meslektaşlarına göre daha yüksekti. Almanya'da da durum böyleydi. 

·       2022'de Almanya'daki öğrencilerin %73'ü, müdürün okulun eğitim verme kapasitesinin öğretim personeli eksikliği (ve %25'i de yetersiz veya yetersiz nitelikli öğretim personeli) nedeniyle engellendiğini bildirdiği okullarda okuyordu. 2018 yılında ise karşılık gelen oranlar %57 ve %16 idi. 

·       Çoğu ülkede/ekonomide, müdürünün öğretim elemanı eksikliği bildirdiği okullara devam eden öğrenciler matematikte, müdürünün öğretim elemanı sıkıntısı olmadığını veya daha az bildirdiğini bildirdiği okullardaki öğrencilere göre daha düşük puanlar aldılar.

- Öğrencilerin okul hayatı boyunca nasıl ilerlediği

·       2022 yılında PISA sınavına girildiğinde Almanya'daki 15 yaşındaki öğrencilerin %47'si 10. sınıfa kayıtlıydı.

·       Almanya'da %96'sı okul öncesi eğitime bir yıl veya daha uzun süre devam ettiklerini bildirdi (OECD ortalaması: %94). OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak, okul öncesi eğitime bir yıl veya daha uzun süre devam eden öğrenciler, 15 yaşında, sosyo-ekonomik durum hesaba katıldığında bile, hiç katılmamış veya bir yıldan az bir süre devam eden öğrencilere göre matematikte daha yüksek puan aldılar. faktörler.

·       Almanya'daki öğrencilerin yaklaşık %19'u ilkokula başladıktan sonra en az bir kez sınıf tekrarı yaptıklarını bildirdi (OECD ortalaması: %9). Yüksek performanslı sistemlerde sınıf tekrarı daha az yaygın olma eğilimindedir.

- Okul özerkliği

·       Almanya'da öğrencilerin %41'i, öğretmenleri işe alma konusunda asıl sorumluluğun müdürlere ait olduğu bir okula gidiyordu (OECD ortalaması: %60) ve %55'i, hangi öğrenme materyallerinin kullanılacağını seçme konusunda asıl sorumluluğun öğretmenlere ait olduğu bir okula kayıtlıydı (OECD). ortalama: %76). Yüksek performanslı okul sistemlerinin çoğu, bu sorumlulukları müdürlere ve öğretmenlere emanet etme eğilimindedir.

- PISA 2022'nin temel özellikleri

- İçerik

·       PISA 2022 araştırması, okuma ve bilimin yan alanlar, yaratıcı düşünmenin ise yenilikçi değerlendirme alanı olduğu matematiğe odaklandı. PISA 2022, ülkeler ve ekonomiler için isteğe bağlı olan gençlerin finansal okuryazarlığına ilişkin bir değerlendirmeyi de içeriyordu. 

·       Matematik, okuma ve fen bilimleri sonuçları 5 Aralık 2023'te, yaratıcı düşünme ve finansal okuryazarlık sonuçları ise 2024'te yayınlanacak.

- Öğrenciler

·       2022'de değerlendirmeye yaklaşık 690.000 öğrenci katıldı; bu sayı, katılımcı 81 ülke ve ekonomideki okullardaki 15 yaşındaki yaklaşık 29 milyon öğrenciyi temsil ediyor.

·       Almanya'da, 257 okulda 6.116 öğrenci matematik, okuma veya fen alanlarındaki değerlendirmeyi tamamladı; bu, yaklaşık 681.400 15 yaşındaki öğrenciyi temsil ediyor (15 yaşındaki toplam nüfusun tahmini olarak %92'si).

- Değerlendirme

·       Öğrenciler her biri bir konuya ayrılmış iki saatlik testlere tabi tutuldu. 

·       Farklı öğrencilere farklı test soruları ve farklı konu kombinasyonları verildi (örneğin matematik ardından okuma veya fen bilimleri ardından matematik vb.). 

·       Test maddeleri çoktan seçmeli sorular ve öğrencilerin kendi yanıtlarını oluşturmalarını gerektiren soruların bir karışımıydı.

·       Öğrenciler ayrıca tamamlanması yaklaşık 35 dakika süren bir arka plan anketini de yanıtladılar. 

·       Ankette öğrencilerin kendileri, tutumları, eğilimleri ve inançları, evleri, okulları ve öğrenme deneyimleri hakkında bilgi aranıyordu. Okul müdürleri okul yönetimi, organizasyonu ve öğrenme ortamı hakkında bir anket doldurdu.

·       Bazı ülkeler/ekonomiler ayrıca daha fazla bilgi edinmek amacıyla öğrencilere, ebeveynlere ve/veya öğretmenlere ek anketler dağıtmıştır. Bu isteğe bağlı anketlerden elde edilen bulgular bu notun kapsamında değildir.

- PISA 2022 Sonuçları (Cilt I)

- Eğitimde Öğrenmenin ve Eşitliğin Durumu

OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), öğrencilerin matematik, okuma ve fen alanlarında neler bildiklerini ve bildikleriyle neler yapabileceklerini inceliyor. 

Öğrenci öğrenme çıktılarının bugüne kadarki en kapsamlı ve titiz uluslararası değerlendirmesini sağlar. 

PISA'dan elde edilen sonuçlar, dünya çapında elde edilen öğrenme çıktılarının kalitesini ve eşitliğini göstermekte ve eğitimcilerin ve politika yapıcıların diğer ülkelerde uygulanan politika ve uygulamalardan öğrenmesine olanak tanımaktadır. 

Bu, PISA 2022 sekizinci değerlendirme turu sonuçlarını sunan beş ciltten biridir.

Cilt I, Eğitimde Öğrenmenin ve Eşitliğin Durumu, öğrencilerin matematik, okuma ve fen alanlarındaki performansını açıklar; performanstaki cinsiyet farklılıklarını inceler; ve performansın öğrencilerin sosyo-ekonomik durumu ve göçmen geçmişiyle nasıl ilişkili olduğunu araştırır. 

Aynı zamanda önceki PISA değerlendirmelerinden bu yana öğrenme çıktılarının kalitesinin ve eşitliğinin nasıl geliştiğini de açıklamaktadır.

PISA 2022 Sonuçları (Cilt II)

- Kesinti Sırasında ve Kesintiden Öğrenme

OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), öğrencilerin matematik, okuma ve fen alanlarında neler bildiklerini ve bildikleriyle neler yapabileceklerini inceliyor. 

Öğrenci öğrenme çıktılarının bugüne kadarki en kapsamlı ve titiz uluslararası değerlendirmesini sağlar. 

PISA'dan elde edilen sonuçlar, dünya çapında elde edilen öğrenme çıktılarının kalitesini ve eşitliğini göstermekte ve eğitimcilerin ve politika yapıcıların diğer ülkelerde uygulanan politika ve uygulamalardan öğrenmesine olanak tanımaktadır. 

Bu, COVID-19 küresel salgını sırasında gerçekleştirilen PISA 2022 değerlendirmesinin sekizinci turunun sonuçlarını sunan beş ciltten biridir. 

Cilt II, Kesinti Sırasında ve Kesintiden Öğrenme, eğitimdeki dayanıklılığa odaklanır ve bunun eğitim sistemleri, okullar ve öğrencilerle olan ilişkisini analiz eder. 

Bu cilt şunları kapsamaktadır: okulların kapanması sırasında ve sonrasında öğrenme; okulda yaşam ve evden destek; öğrencilerin okuldaki yolları; eğitime yapılan yatırımlar; ve okul yönetimi. 

Karşılaştırılabilir veriler mevcut olduğunda bu göstergelerdeki eğilimler incelenir.

- PISA testinin sonuçları ne anlatıyor?

- Konu gelecek için, halk için NE ANLAMA geliyor?

- BU KONU ve sonuçları kimler için önem taşımaktadır?

- SONUÇLARA GÖRE önümüzdeki dönemde ne gibi değişiklikler yapılabilir, yapılmalıdır, hangi kurum ve görevliler, kitleler sonuçların iyiye doğru değiştirmesi konusunda kendilerine "görev ve sorumluluk" üstlenmelidirler?

. Bu testleri ciddiye alıp, kafa yoran, düşünebilen ve düşünce-fikir üretebilen birileri var mıdır?

.     Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 07.12.2023

.      Bazı kaynaklar:

https://www.oecd.org/publication/pisa-2022-results/country-notes/germany-1a2cf137#chapter-d1e11

https://www.oecd.org/publication/pisa-2022-results/country-notes/

https://pisa.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2023_12/05125555_pisa2022_rapor_051223.pdf

https://pisa.meb.gov.tr/www/pisa-2022-turkiye-raporu-yayimlandi/icerik/11

https://www.bbc.com/turkce/articles/c192x7d8r44o

https://tr.euronews.com/2023/12/05/pisa-2022-dunyada-fen-matematik-ve-okuma-alanlarinda-en-iyi-10-ulke

https://www.sonhaber.eu/pisa-almanya-hollanda-ve-belcika-egitim-alaninda-geriliyor

https://www.ntv.com.tr/egitim/pisa-nedir-pisa-arastirmasinin-sonuclari-nerede-ve-nasil-kullanilir,ZhuQyP9-v0a5zGbqWwTUBw

………………