31 Ağustos 2021 Salı

Çocuk Fotoğraflarını Paylaşmayın

 . - İnternette Çocuk Fotoğrafları

. Çocuğunuzun Fotoğraflarını Paylaşmayın!

"Çocuk Haklarına Dair Sözleşme" gereğince de çocuk ile ilgili her işlemde çocuğun yararının ön planda tutulması gereklidir.

Çocukların fotoğraflarını paylaşmak zararsız gibi görünse bile ebeveynler fotoğrafların internette paylaşılmasının sorunlu olabileceğinin farkında olmalıdır.

Birçok ebeveyn, paylaşım alışkanlıklarının çocukları hakkında inanılmaz miktarda kişisel bilgiyi açığa çıkardığının farkında değildir.

Siber suçlular paylaşılan fotoğrafları ve beraberindeki başlıkları ayrıştırabilir, çocuğun adını, doğum gününü ve konumunu öğrenebilir.

Kötü niyetli olanlar kimlik avı yoluyla, veri ihlalleri yoluyla elde edilen diğer bilgilerle birleştirerek, çocuğun kimliğini kötü amaçlarla çalabilir.

Ebeveynler çocuk fotoğraflarını internette paylaştıklarında bir diğer sonuç ortaya çıkar, çocuk avcılarına farkında olmadan maruz kalırlar.

Bu nedenle, ebeveynlerin çocuklarının görüntülerini paylaşmamaları ve potansiyel avcıların çocuğu bulma ve kaçırma olasılıklarını en aza indirmeleri önemlidir.

Çocuk fotoğraflarının internette "yayınlanmaması" gerektiğini, yanlış ve çok sakıncalı olduğunu herkes bilmelidir.

Ama, buna rağmen "ısrarla" gerek kendi ailesinden, gerekse de hiç tanımadığı çocukların fotoğraflarını internette yayınlayabilmektedirler. 

"Hoş görünmek, sıcak duygular edinmek, beğenilmek"... gibi eğilimlerle bile olsa bunu yapmamak gerekir.

Bu tür davranışlar "O" çocuğun kişilik haklarına bir saldırıdır ve çok yanlıştır.

Masum ve kendini savunamayan bir çocuğu internette yayınlamak doğru değildir.

Çocuğu korumak zorundayız, bu "aile içinde" de geçerlidir.

Bunu öğrenmek, kavramak günümüzde eski zamanlara göre çok daha önemlidir.

Aynı evde yaşayanlar ya da o çocuğu tanıyan diğer kişiler de bir çocuğun fotoğrafını internette yayınlayamaz.

"Sosyal Medya"da fotoğraf paylaşmayı bir yetişkin kendi istediği ile yapabilir ama kendi adına karar vermeyen bir çocuğun fotoğrafını paylaşmak onun haklarına tecavüz etmektir.

Çünkü çocuklar kendini koruyamaz.

Canınızın istediği gibi davranamazsınız!

"Sosyal Medya" çocukların “Unutulma Hakkını” ihlal ediyor!

Çıplak olsun veya olmasın kişinin annesi babası, yakın akrabası bile olsa çocukların fotoğraflarının paylaşılması hukuka aykırıdır.

Çocuk fotoğrafını paylaşan ister annesi, ister babası olsun çocuğun "haklarının ihlal edildiği" gerçeğini değiştirmez. 

Çocukların fotoğrafını paylaşmak ve çocuklar üzerinden sosyal medyada ünlü olmak, beğenilmek  merakı korkutucu boyutlara geldi. 

Sosyal medyada çocukların çıplak fotoğraflarının paylaşılması, doğum anının fotoğraflanması ya da doğumun video altına alınıp bunun çeşitli yerlerde yayınlanması pek çok sıkıntıyı getirmektedir.

Bir bebeğin veya çocuğun herkese açık şekildeki sosyal medyada paylaşılması, herkese açık olmasa bile o hesapta birebir tanımadığın pek çok yabancı var iken paylaşılması "istismara" neden olabilir.

Bu çocuk fotoğrafları paylaşıldığında "ömür boyu" tehditle ve şantajla karşı karşıya kalma olasılıkları yüksektir.

Bu  fotoğraf, pek çok dalda hukuka aykırılık oluşturmaktadır.

Başta istismar olmak üzere, çocukların "özel" yaşamının gizliliğinin ihlali, "kişilik haklarının ihlali" söz konusudur.

Teknolojinin yayılması ile son zamanlarda kişisel verilerin korunmasında “unutulma hakkı“ sık gündeme gelmektedir.

Hukuken "kişinin unutulma hakkı" vardır.

Bir çocuğun kendinin yapmadığı bir paylaşımdan dolayı sonsuza kadar internet ortamında kalması durumu sandığımızdan daha ciddi bir durumdur.

Sanal ortamda beğeni, yorum ve değerlendirmelere maruz kalan çocuğun gelişimi olumsuz yönde etkilenmektedir.

Sosyal medyada çocuğun görüntü, ses veya fotoğrafının paylaşılması çocuğun çevrim içi ortamlarda silinmeyen bir dijital ayak izinin de oluşmasına neden olduğundan, ebeveynlerin bu paylaşımları özel hayatının gizliliği ile onur ve saygınlığının korunması hakkının, çocuğun unutulma hakkının da ihlaline neden olmaktadır.

Her türlü teşhir istismardır kabul ediliyor.

İstismar "çocuğun büyüme ve gelişmesinde" olumsuz etkileri olduğu için uluslararası sözleşmeler ile hem de anayasa başta olmak üzere ulusal ve diğer hukuk kuralları ile yasaklanmıştır.

Özel hayatın gizliliği ve "kişisel verilerin korunması hakları" çocuğun sahip olduğu "şahsa sıkı sıkıya bağlı" haklardandır.

Ancak kendi ailenizde, dost ve akrabalarınız arasında bu konuyu ciddi ve geniş bir biçimde konuşmanız ve kurallar bulmanız, kavramanız ve bilinç geliştirmeniz iyi olacaktır.

Bu konuda araştırma yapmanızı ve bulacağınız yazıları okumanızı öneriyorum.

İyi bir topluma, temiz ve adil bir topluma, sağlıklı ve bilinçli güzel insanlara ulaşabilmek dileğimle selamlar, sevgiler ve saygılar sunuyorum.

.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 26.05.2024


20 Ağustos 2021 Cuma

Umut Dolu Olabilmek

. Umut Dolu Olabİlmek    .
. Tarih boyunca bazı toplumlarda her zaman söylenir:
- Yalan söylüyorlar, halkı kandırıyorlar!
- Olayları çarpıtıyorlar!
. Çok eski yıllarda bir yerlerde uygulanmış ve ilk anda çok da başarıya ulaşmış yöntemler ile "halk" denilen kitleler bu yöntemlerle mutlu gibi olmuş, onlara inanmışlardır.
. Onlar bu yöntemler sonucunda olup bitenlerden haberdar bile olmamışlar.
. Ama o "acı dönem"ler, baskıcı, totaliter devlet bitti.
. İkinci dünya savaşında 60 milyon insan yitirildi, diye yazıyor tarih kitapları...
. Yerine barışçıl, çağdaş ve demokratik hukuk yöntemlerinin geçerli olduğu, sosyal adaletin ve ekonominin yükseldiği, ileri teknolojilere, akıllı yatırımlara geçilen dönemler geldi.
. Bugün ise yine de bu "eski yöntemler" bir yerlerde uygulanıyor olabilir.
. İnsanlık tarihinde kavgalar, savaşlar, sömürenler, sömürülenler, egemen güçler, global tuzaklar, gizli örgütler, satanlar, satılanlar ve de kahramanlar, yenilmeyenler, hak ve adalet için dik duranlar, doğrudan ayrılmayanlar, bilime insanların çıkarlarına hizmet edenler de oldu, olacaktır da...
. Tam da bu nedenlerden dolayıdır ki eli kalem tutan, ağzı laf yapan, sağ duyulu ve de yurdunu seven birileri varsa hiç de umutsuzluğa kapılmadan ve de yılmadan, ona buna da pek bakmadan sabırla "aydınlatma, bilgilendirme ve bilinçlendirme" çabaları göstermelidir.
. Barışçıl, demokratik ve saygıya dayanan bir temel üzerinden kendilerince emek harcayabilmeli, çalışabilmelidirler.
. Hiç bir "tane", hiç bir "tohum" azımsanmamalıdır.
. Çalışan, çaba gösteren, emek harcayan, bilinçli kişilere de ne tepeden bakılmalı, ne de küçümsenmelidir.
. Evet, Türkiye için düşünecek olur isek "resmi kayıtlı 150 siyasi parti bu işleri yapsın, biz neyiz ki, ne işe yararız kiii" diye düşünenler ve öylesine de şen, şakrak, çok da mutlu yaşayanlar da vardır.
. Başka ülkeler, halklar çok başka davranabilirler, çünkü onların örnek alabilecekleri yaşanmış ve kanıtlanmış bir önderleri ve onun başarılı uygulamaları ve mücadeleleri ile ortaya konmuş, kanıtlanmış bir tarih, bir "kuruluş felsefesi" yok!
. Tüm bunlara rağmen, tam da bu nedenlerden dolayı bir durup "Gazi Mustafa Kemal Atatürk nasıl bir kişilik idi, nasıl bir ruh ve zihin taşıyordu", nasıl yaşıyordu, nasıl çalışıyordu.... diye düşünüp, "Ondan" kendimize örneklemeler çıkarabilmeliyiz.
. Ancak böylelikle çok daha umutlu, huzurlu, vicdanlı, bilinçli olarak yolumuza devam edebiliriz.
. Her şeyden önce kendimize, kendi milletimize ve de Türk devletine olan inancımızı sağlam tutmalıyız.
. Her zaman olduğu gibi bu devleti parçalamak ve ele geçirmek isteyen güç odakları ve onların yerli iş birlikçileri olacaktır.
. Bu güç odaklarına ve onların kullandığı kişi ve kurumlara karşı ulusal birliğimizi ve bilincimizi korumak zorundayız.
. Umut dolu olabilmek için kendi tarihsel başarılarımıza, bu devletin kuruluş ilkelerine ve Atatürk devrimlerine çok iyi bakmamız, onları anlamamız ve bu yolda kendimiz geliştirmemiz gerekecektir.
. Önümüze sürülen yapay gündemlere kapılmadan, zihin yönetimi tuzaklarına düşmeden gerçek birer yurt sever olarak öz bilincimizi ve irademizi güçlü tutmalıyız.
. Tek, tek "bildiklerimiz, elde ettiklerimiz, deneyimlerimiz, öğrendiklerimiz, bilgi ve bilinç düzeyimiz, yaşam kalitemiz"... yeterli olmayabilir.
. Bunlardan çıkarabileceklerimizi diğer insanlara aktarabilmeli, onlara sunabilmeliyiz.
. Boş ve saçma konularla ilgilenmeden zamanımızı ve gücümüzü en yararlı olabilecek biçimde kullanmalıyız.
. Bilinçli ve ilkeli davranıp, doğru ve eleştirel düşünceler, fikirler üretip, çevremize bunları sunabilmeliyiz.
. Bunun da en uygun, en kalıcı ve en akıllı yolu da yazmaktır ve yazılanları okuyuculara sunmaktır.
. Birilerinin bir yerlerde bunları, bu tür yazıları okuyup, yararlanacağına inanıyorum.
. Bu tür çalışmalar ayni zamanda bir sorumluluk ve yükümlülük olarak da görülmelidir.
. Güçlü ve özlü geçmişi ile bu devletin, bu ülkenin bugün "içine düştüğü zor durumlardan" kurtulması için her bir yurt severin daha dik ve uyanık durması ve çalışkan olması gerekecektir.
. "Çağdaş uygarlık yolunda" ilerleyen, demokratik, parlamenter, kuvvetler ayrımına dayanan bir "hukuk devletini" yeniden kurmak ve işlerlilik kazandırmak aslında hepimizin bugünkü "ana hedefi" olmalıdır.
.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 01.09.2024, MŞ.

**********************************************************************

13 Ağustos 2021 Cuma

TÜRKİYE Bugün de AYAKTA

 .   TÜRKİYE'm Bugün de AYAKTA Durabiliyor

.     Memleketimden bugünün manzaraları....

.     Sınıflarıyla, bölünmüşlükleriyle, hayalleriyle, acılarıyla, burnu havalarda olanlarıyla, ezilenleriyle, sahipsizleriyle, avutulmuşlarıyla, umutsuzlarıyla, boş laf edenleriyle, yitirilmiş gençlikleriyle....

.     TÜRKİYE, Asya'dan Avrupa'ya bir kısrak başı gibi uzanan,batının doğudaki durağı, yakın doğunun ve orta doğunun en uygar ve yükselen ülkesi....

.     Bu memleket, bu vatan, "bu vatan bizim" diyenlerin vatanı, ülkesi...

.    TÜRKİYE büyük bir yozlaşma altında.

.     Halk çok farklı ekonomik, sosyal ve kültürel bölünmüşlükler altında iken genel olarak kabul görmüş olan "DEĞERLER, karşılıklı saygı ve de utanma, çekinme duygusu büyük sarsıntılar geçiriyor.

.   Güç, para ve mevkii sahipleri kendilerinin her şeyi yapabileceklerini, her şeyi satın alabileceklerini, her türlü yaşam biçimini uygulayabileceklerini düşünüyorlar.

.   Sınıflar arası uçurum gittikçe derinleşiyor.

.    İZMİR gibi önemli kentin iyi mahallerinin çarşı içleri kaldırımlar, deniz kıyıları... öylesine bir yeni zenginlikler sergiliyor ki aklı başında, sağ duyulu bireylerin bu durumdan tiksinmemesi ve endişe duymaması imkansız...

.    Güzel yiyeceklere ve güzel fiyatlara sahip, içkili lokantalar sokaklara değin taştığı gibi ağzına değin dolu.... .

.    Önlerinden geçecek bir yol bile bulmak zor.

.    Oralara kimler gider, kimler kendilerine göre mutlu ve huzurlu olarak oturup eğlenebilirler, o hesapları ödeyebilirler, bilemiyorum...

.     İnanmayanlar gelip görebilirler....

.     Diğer kentler, o büyük kentlerin zengin cadde ve sokak içlerini siz çok daha iyi bilirsiniz.

-       Nasıl oluyor? diye sorgulamağa başlayanlar var mıdır?

.     O "mekanlar" kimlerindir, sahip olmak için ne paralar ödeniyor?

.     Çok değerli belediyelerimiz hangi yasa ve yönetmeliklere dayanarak bunlara izin veriyor?

.     Çok önemli belediyelerden bazıları da nasıl oluyor da "kendi" işletmelerinde bunları yapıyorlar?

.     Türkiye'nin resmen kayıtlı 109 siyasi partisinin çok değerli ve de saygın yöneticileri, üyeleri bu gerçekler için neler düşünüyorlar, bu yapılaşma oların dikkatlerini çekiyor mu?

.     Her şeyde bol bol konuşabilen memleketimizin çok değerli yurttaşları, mektep görmüşleri bu konularda hangi düşünceleri geliştirebiliyorlar?

.    Güzel güzel sözler eden demokratlar, ilericiler, partililer, miiliyetçiler, mutaasıplar, ülkücüler, devrimciler, dinciler ve her türlü -ciler, -ciler, yani memleketin tüm ahalisi nasıllar?

.    Ülkenin genel gidişinden "hiç de bir partiyi falan tutmadan" neler algılıyorlar?

.    Adab-ı muaşeret, görgü kuralları, edep, terbiye, ahlak, saygı, ölçü, vicdan, nizam, düzen... gibi "toplumu temelde sağlam" tutmaya yarayan "değerler ne durumda, diye gözlemler yapıp, düşünce ve fikir üretebilen insanlarımız nerede?

.     Evet, haklısınız, herkesin işi, gücü var, bunlarla uğraşmanın da bir anlamı yok...

.     Yitirilen, akıp giden, yok olanlara çok üzülenlerin olduğunu, yüreklerinin parçalandığını da biliyorum.

.     Ülkenin içerisindeki yangınlar, seller, toprak kaymaları ve de depremler ve her türlü toplumsal yıkımlar, kırılmalar tüm insanlarımızı, tüm insanlığı endişelendirmekte ve üzmektedir.

.    Görülenleri, yaşanılanları, algılananları "insanın" dile getirmesi, analitik düşünmesi de gerekiyor.

.    Bir çözüme ulaşamasak bile en azından sorunu görüp, üzerinde eleştirel düşünceler geliştirebilmeliyiz.

 

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI

.    GC-M-21.08.13, MŞ.