31 Temmuz 2021 Cumartesi

NE YAPMAK GEREKİR?

.    "NE YAPMAK" GEREKİR?

....    Sözün bittiği yerdeyiz!

....    Aklın kâr etmediği yerdeyiz!

-      Tam da böyle derken yeni, yeni ortaya çıkanlar, olaylar, konuşmalar, kararlar... çok daha da acı geliyor.

.     Her gün bir öncekilerden çok daha çarpıcı, çok daha endişelendirici ve çok daha aldatıcı geliyor....

.      Doğu ile batının geçiş noktası. coğrafi ve stratejik önemi ve değeri son derece yüksek olan bir ülke, TÜRKİYE gittikçe içinden çıkılamaz sorunların ülkesi oluyor.

.     Ne demek gerekir?

.     Kime ne demek gerekir?

.     Ne yapmak gerekir?

.     Kızmak mı gerekir?

.     Dualar etmek mi gerekir?

.     Öfkelenmek mi gerekir?

.     Lanet okumak mı gerekir?

-    Bunları herkes kendine göre bilecek ve uygulayacak..

.       ??????????

.     Ama herkesin çok iyi anlaması ve çok iyi kavraması ve de kesinlikle istemesi gereken ise şudur:

- Demokratik, parlamenter, güçler ayrımına dayalı,demokratik anayasal bir hukuk devleti!

- Bunu sağlayabilen bir Türkiye tüm sorunlarını bu yöntem ile, bu model ile çözümleyecektir.

- Ne yazık ki bu istemler ve de gayretler, çabalar bir türlü yerini bulamamaktadır:

- Resmen kayıtlı ve faaliyette bulunan siyasi partilerin (109 adet) üzerine düşen bu görevleri bir an önce yerine getirmesini beklemek partiler üstü bir bakıştır. (Bak: *)

- Ülkenin tüm doğal kaynaklarına, insan gücüne, ekonomik ve toplumsal yaşamına, üretimine, siyasal dengelere v. b. verilen zararlar, yitirilenler Türk halkına çok acı gelmektedir.

- Bu nedenledir ki hiç zaman yitirmeden akla, bilime ve ahlaka en uygun olan bu yolun tanınması ve açılması gerekmektedir.

- Hiç kimse kendini aldatmamalıdır.

- Kişisel çıkarlarda olmak yerine ülkeyi ve halkı kurtaracak dayanışma gerekmektedir.

- Partizanlık, yandaşlık, adam kayırıcılık, hukuk dışı tutumlar kamuya, devlet, topluma ve genel ahlaka çok zarar vermektedir.

- Yapay gündemlerden kaçınmalıdır.

- Yanlış ve gereksiz, boş konularda, alanlarda zaman ve güç harcanmamalıdır.

- Aydınlık, çağdaş, yurtsever, bilinçli yurttaşlar artık "partiler üstü" tutumla durumu çok daha iyi kavrayıp, kendi çevrelerine ve kamu oyuna bunları anlatmalıdır.

.     Zor günler ancak böylelikte geride bırakılabilir....

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, MŞ,

GC-M-21.08.01

 

* 24.06.2021: "FAALİYETTE OLAN SİYASİ PARTİLER"

https://www.yargitaycb.gov.tr/documents/ek1-1624536068.pdf

 

 

28 Temmuz 2021 Çarşamba

Mülteci, Göçmen, Sığınmacı, Mübadil

     "Mülteci, Göçmen, Sığınmacı, Mübadil..."

Çok değerli arkadaşlar sizin bu konuyu çok iyi bilenlerden olduğunuzu kabul ediyorum.

Yine de sakince ve dikkatlice bu konu üzerinde durmanın yararlı olacağını düşünüyorum:

Dünya çapında milyonlarca insan çatışma, doğal afet, zulüm, şiddet ya da insan hakları ihlalleri gibi olaylardan etkilenmektedir.

Bu olaylar insanların vatanlarından uzaklaşmalarına ve başka ülkelere sığınmalarına sebep olmaktadır.

Günümüzde patlak veren mülteci krizinin ışığında “mülteci” kavramı, özellikle medya tarafından, yanlış yere, sığınmacı ve göçmen kavramları ile eş anlamda kullanılmaktadır.

Bu ciddi sorunlara yol açabilmektedir. *

Günümüzde patlak veren mülteci krizinin ışığında “mülteci” kavramı, özellikle medya tarafından, yanlış yere sığınmacı ve göçmen kavramları ile eşit anlamda kullanılmaktadır. *

Bu üç farklı kavramı eş anlamlı kullanmak ciddi sorunlara yol açabilmektedir. *

Genel olarak "bir başka yere ya da ülkeye sığınan kimse" olarak açıklanmaya çalışılan "kişi"nin durumu herkes için ayni olmamaktadır.

Dünya üzerinde devamlı görülen "göç dalgaları", "göç hareketleri" vardır ve de bunların nedenleri çok farklılıklar gösterir.

Sorun hem insanı hem de ülkeleri, devletleri ilgilendirmektedir.

Her zaman olduğu gibi bu "konu" tüm dünyada önemini koruyor.

Genel bir "slogan" olarak geçiştirilecek bir durum değil.

Çok yönlü sorunlar içeren ülkeler arası göç yine çok farklı nedenlere de dayanıyor olabilmektedir.

Dışarıdan bir ülkeye girenlerin tümünü bir sözcük ile tanımlamak doğru değildir.

Uluslar arası anlaşmalar olduğu gibi, devletler arası anlaşmalar da bu konuda belirleyicidir.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ULUSLARARASI GÖÇ ÖRGÜTÜ (IOM) kendi yöntemleri ve yolları ile bu alanda çalışmalar yapmakta ve birçok ülkeye yol göstermektedir.

Merkezi Cenevre'de bulunan IOM düzenli ve insani göç yönetiminin sağlanmasına yardımcı olmak, göç konularında uluslararası işbirliğini teşvik etmek, göç problemlerine pratik çözümlerin arayışını desteklemek ve mülteciler ile ülke içinde yerinden edilmiş insanlar dâhil ihtiyaç sahibi göçmenlere insani yardım sağlamak için çalışır. *

IOM'nin bünyesinde 169 üye ve 8 gözlemci devlet vardır. *

IOM Türkiye’de ilk ofisini 1. Körfez Savaşı sonrasında 1991 yılında açmıştır. Örgüt faaliyetlerine Iraklı mültecilerin yerleştirilmesiyle başlamış ve sonrasında göç yönetimi programlarına genişlemiştir. IOM’in Türkiye Cumhuriyetiyle ortaklığı Türkiye’nin IOM’e üye devlet olduğu 2004 yılında resmileşmiştir. O tarihten bu yana IOM ve Türkiye arasındaki ortaklık, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun taslağının oluşturulması ve 2013 yılında İçişleri Bakanlığı Göç Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün kurulmasını içeren faaliyetlerle devam etmektedir. *

Türkiye’ye yurtdışından gelenlere ne denmesi gerektiği bazen kafa karıştırabiliyor.

Türkiye’deki hukuk sisteminden kaynaklanıyor. *

Uluslararası hukukta mülteci (refugee), sığınmacı (asylumseeker), göçmen (immigrant) terimleri kullanılıyor. *

Türkiye’de ise Avrupa dışından gelenlere mültecilik hakkı verilmiyor ve sığınmacı terimi hukuk sisteminde yer almıyor. *

Türkiye Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’ni 1961 tarihinde onayladı. 1967 yılında Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Protokol’ü de onayladı. *

Ancak Cenevre Sözleşmesi ile düzenlenen coğrafi sınırlama ilkesini sürdürmeyi seçti. *

Türkiye’de bu kavramlar 2014 tarihli, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda düzenlenmiş durumda. *

Yani Türkiye Avrupa dışından gelenleri mülteci olarak kabul etmiyor. *

 Avrupa dışından gelenlerin üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mülteci statüsünde geçici olarak Türkiye’de kalmasına izin veriliyor. *

Uluslararası koruma arayan yabancılar Türkiye’ye adım attığında mülteci veya şartlı mülteci statülerini almak için başvuruyor.  *

Bu kişilerin statüsü verilene kadar kendilerine “uluslararası koruma başvuru sahibi” deniyor. *

Türkiye hukuk sisteminde sığınmacı kavramı yok. *

Türkiye’deki Suriyeliler “geçici koruma” statüsünde.  *

Geçici koruma, ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve haklarında bireysel olarak uluslararası koruma statüsü belirleme işlemi yapılamayan yabancılara sağlanan korumayı ifade ediyor. *

6458 sayılı kanun kapsamında yayınlanan Geçici Koruma Yönetmeliğine göre; Suriye’den Türkiye’ye gelen yaklaşık 2 milyon kayıtlı kişinin statüsü “Geçici Koruma”dır ve bireysel prosedür olan şartlı mülteci statüsü için başvuru yapamazlar. *

Konunun temeli siyasi, ekonomik, toplumsal olabilmekte ise de konunun yönetimi hukuksaldır.

Türkiye Cumhuriyeti yasaları da bu konuda belirleyicidir.

Bu çok boyutlu konuyu yönetebilmek hem oldukça zor, hem de ustalık isteyen, hukuk devletinin temel ilkelerinden ayrılmamayı gerektiren bir alandır.

Bir insanın kendi ana yurdunu, ülkesini bırakıp bir başka ülkeye gitmesi çok büyük farklıklar gösterir.

Ülkesinden ayrılan herkes ayni konumda, ayni özellikte ve ayni kimlikte olmamaktadır.

Kısaca bu farklı grupları şöylece belirleyebiliriz:

A - Tamamen kaçak yollardan ve hiç bir izin almaksızın bir ülkenin sınırlarından gizlice girenler. (Düzensiz göçmen) 

B -  Devletler arası değişim anlaşmasına dayanılarak sağlanılan göçmenlik (İleri ülkeye gidişlerini engellemek için ileri ülke tarafından ilk gelinen ülkeye yapılan maddi yardımlar..),

C - Geçici kabul gören konuk yabancı (ülkesinde çıkan savaştan kaçmış olup da bir ülkede kalabilen ve savaş bitince yine kendi ülkesine geri dönmesi gereken)

D - Devletler arası anlaşmalarla kabul edilen ve baş vurusu kabul edilmiş, yerleşme hakkı sağlanmış denetimli siyasi sığınmacı (bunlar siyasi nedenlerden dolayı kendi ülkesinde can güvenliği olmayanlar)

E - Bir ülkeden kendi ülkesine devletler arası anlaşma ile belli koşulları yerine getirenlerin (seçilenlerin) kabul edildiği süreli ya da basamaklı göçmenlik. Bunlar o ülkenin iş gücüne katkı olarak çağrılan yabancılar olup, ilk andan başlayarak tümüyle yasal bir sıralama ile kabul edilip, iş ve oturum hakkı elde ederler. Örneğin Federal Almanya Cumhuriyeti bu yöntemle Türkiye gibi altı ülkeden misafir işçi almıştır.

Tüm bu çeşitliliğin açıkça ve yasalara uygun olarak tanımlanması, denetlenmesi ve uygulanması gerekir.

Bunları yapamayıp sınır ötesinden gelen kitleleri denetleyemeyen ve onların ülkenin içerisinde serbestçe dolaşmasına izin veren yönetimler çok büyük ve çok yönlü sorunlarla karlılaşırlar.

Demografik yapı denilen bir ülkenin kendi sınırları içerisinde yaşayan insanları, kendi yurttaşlarının ve de yabancıların köken, kültür, yaş, cinsiyet, iş görebilirlilik ... türünden ortaya konulan nüfusa ait "durum" bilimsel olarak, istatistiksel olarak da ölçülüp, biçilebilmektedir.

Sadece güncel sorun olmayan "dışarıdan birilerinin" gelmesi durumu geçmişten bugüne de etkilerini göstermektedir.

Bugün yeni gelişimler ve uygulamalar, iktidarların kararları be de tutarlılıkları gelecek uzun yıllar için çok belirleyici olacaktır.

Kültürler arası çatışmalar, yabancı düşmanlığı ve hatta çok daha ileri durumlarda ırkçılık bile ülkenin geleceğini yönlendirecektir.

Tüm bu nedenlerden ve farklılıklardan dolayı iktidar sahipleri çok açık, çok kararlı ve çok da tutarlı politikalar ve yöntemler uygulamak zorundadır.

Yanlış algılamalar ve halkın kendi içinde ayrıştırılması ve kışkırtılması ise çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

Çok doğru, çok açık açıklamalar ve bilgilendirmeler ile ancak halk ve farklı kitleler sağlıklı olarak yönlendirilebilir.

Doğal olarak bu konu hem bir uzmanlık konusudur, hem de üzerinde çok durulması gereken geniş bir alandır.

Sıradan yurttaşların günlük yaşamlarında bu konu üzerinde geniş ve doğru bilgiye sahip olmaları oldukça zordur, buna rağmen uzmanların, yetkililerin, görevlilerin halka durumu sağlıklı bir biçimde açıklamaları gerekir.

Her şeyde olduğu gibi bu alanda da yine "hukukun üstünlüğü" ve de bir "hukuk devletinin gerekliliği" asla gözden kaçırılmamalıdır.

Genel çerçeve böyle bellidir: Çağdaş demokratik, parlamenter hukuk devleti...

Dünyanın genel olarak durumunun barışçıl ve huzur içinde olmasını istiyor olabiliriz ama ilk adımın kendi ülkemizde barışı, toplumsal barışı be hukuk sağlamak olmalıdır.

Halkın, insanların kendi ülkelerini savunmaları en doğal bir haktır.

Bir görevdir.

Türkiye Cumhuriyeti bu hassasiyetleri çok iyi dikkate alıp, bu konuyu en iyi biçimde yönetmelidir.

Konu hem hukuka aittir, hem de iktidarın tutumuna. GÖÇ konusunu çok farklı amaçlar için kullanmak gibi bazı art niyetler varsa hem ülke için hem de bölge için çok kötü sonuçlar doğurur.

Bu nedenledir ki tüm kayıtlı siyasi partiler çok büyük bir özenle görev yapıp, iktidarda bulunanlara ortadaki hassasiyetleri anlatabilmelidirler.

Bunu bilmeli ve bunları istemeliyiz ki sağlıklı ve huzur dolu çözümlere gidilebilsin.

        Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, MŞ.

       GC-M-21.07.28

* Seçili Kaynaklar: __________________________________

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ULUSLARARASI GÖÇ ÖRGÜTÜ (IOM)

https: // turkey.iom.int / tr / iom-turkiye-hakkinda

https://www.unhcr.org/tr/turkiyedeki-multeciler-ve-siginmacilar

https://m.bianet.org/bianet/insan-haklari/2953-multeci-siginmaci-gocmen-nedir

https://m.bianet.org/bianet/toplum/167434-multeci-gocmen-siginmaci-arasindaki-farklar

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/355090

https://www.birgun.net/haber/ibb-ile-unhrc-arasinda-multeci-mutabakati-imzalandi-353090?fbclid=IwAR0wf35Gfp6jAT6oND6KNP12qwSW-FZP4XQkpGRnrj82hTx7DxT4trkkGYk

 

 

25 Temmuz 2021 Pazar

Türk Olmak Kolay mı?

     Türk Olmak Kolay mı?

·       TÜRK olarak ulusal ve budunsal bir bilince sahip olabilmek pek de kolay değildir.

·       Türk olmak eskiden de zordu.

·       Türk olmak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile birlikte çok daha anlamlı ve değerli oldu.

·       Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu dünyadan ayrılışından bu yana ise gittikçe zor oldu Türk olmak.

·       Her bir yandan çekiştirmeğe, her bir yandan baskılanmağa başlanıldı.

·       Türk'ün kafasını karıştırmak onun değerleri ile oynamak isteyen o denli güçlü sistemler kurdular ki...

·       Türk'ü ele geçiren "hiç de öyle silahlı savaşlar yapmadan" onun yurdunu ve her türlü ulusal değerini ele geçirecek duruma gelmeğe başladı.

·       Ortalıktan Türk'ü kaldırdıklarında tüm yakın doğuya, orta doğuya egemen olacaklarını iyi biliyorlar.

·       Türk olmak kolay değil.

·       Türk olmak sadece biyolojik ve genetik bir ilişkiler sistemi de değil aslında Türk olmak tam anlamıyla bir benlik ve bir ruhu, bir kimliği taşımaktır.

·       Türk olmak aslında günümüzde kolay değildir ve de emperyalizme, çirkin kapitalizme ve global sömürücü güçlere karşı durabilmektir.

·       Türk'e karşı, Türk yurduna karşı ortaya çıkarılan ve gittikçe de yaygınlaştırılan gerçek dışı söylentiler, iftiralar, küçük düşürmeler... sistematik olarak yaygınlaştırılmaktadır.

·       Son dönem Türkiye'sinin siyasal, sosyal ve ekonomik görüntüleri, yönetimde görülen tüm aksaklıklar, ahlaksal çöküntüler, demokrasiden uzaklaşmalar da sanki paralel bir biçimde oluşturmakta ve desteklenmektedir.

·       Türk'ün çağdaş, çalışkan, verimli, üretken, ahlaksal değerleri yüksek, iradesi ve fikri özgür bireyler olması engellenmek isteniyor.

·       Olumsuzlukları yaratmak ve yok edilmesine çalışılmak için ortada o denli çok yeni tür yapılaşmalar var ki bunların sayılması ve incelenmesi bile kendi alanlarında tek, tek uzun çalışmalar gerektirmektedir.

·       Ulusal (milli) kavramları ve başlıkları ile ele alınması gereken ve de olması gereken her bir alan artık kendi içinde yozlaştırılmış ve yok edilmiş, başka güçlere, ulusal olmayan kökenlere teslim edilmiştir.

·       En azından bir milli eğitim sistemi ve mili eğitim - milli maarif kalmamıştır.

·       Yok edilen değerler için üzülmek gerekirken, özelleştirmeler ve yabancılaştırmalar büyük bir sarhoşluk ve beğeni içerisinde kabul edilmekte övülmektedir.

·       Temel olanaklardan, "beslenme, barınma, sağlık, eğitim" gibi herkese sunulması gereken haklardan Türk halkı artık uzaklaştırılmıştır.

·       Yaşam standartları yüksek, çağdaş ve demokratikleşmiş batı ülkeleri, kuzey Avrupa ülkeleri devlet olarak halkına en iyi koşullarda haklar tanırken TÜRK halkı ne yazık ki en basit hakları bile ellerinden yitirmektedirler.

·       Türk olmak kolay değil, zor olanı becerebilmek için ne bilinçlenebiliyorlar ne de bu yolda bir istek, çaba ve gayret gösterebiliyorlar.

·       En zor olanı ise Atatürk Türkiye'sinin, cumhuriyeti kuran Türk halkının gittikçe değer yitirmesini izlemek ve sorumluluk taşıması gerekenlerin acizliğini ve de hainliğini gördükçe çok daha üzülmektir.

·       Türk olmak kolay değil, derken ülkede yaşayan herkesi ülkenin insanları olmalarından dolayı, yurttaşlık bağından dolayı Türk saymak istememizdendir.

·       İyi bir yurttaş, iyi bir insan olmayı hedeflemeliyiz.

·       Tüm yozlaşmalara, tüm yolsuzluklara ve de soyulmalara, sömürülmelere, değersizleştirmelere karşı durabilmek de bir anlamda hem sorumluluk, hem de görevdir Türk olmak derken.

·       Sadece umut etmek değildir Türk olabilmenin yolu.

·       İlk olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini, mücadelelerini, kazanımlarını ve önderimiz olan Gazi Mustafa Kemal'in duruşunu, bilgi, düşünce ve tasarımlarını, başarılarını,, emeklerini ileri görüşünü bilebilmek, kavramak ve yaşama uyarlayabilme azmini gösterebilmektir Türk olabilmek.

·       Türk olmak, en büyük önder Gazi Mustafa Kemal gibi olabilmek, onun gibi dik ve kişilikli durabilmektir.

·       Bunu da anlamak ve içselleştirmek de yine gerçekten her bir Türk'ün görevi ve sorumluluğu olmalıdır.

·       Evet, sadece şirin gözükmek, gülüp, eğlenmek, yeyip, içmek, iradesi elinden alınmış bireyler olmak değildir Türk olmak.

·       Türk olmak, kolay bir iş değildir.

·       Türk olmak ciddiyet isteyen ve duruş sahibi bir kişilik kazanmak isteyen, yaşam boyu aklı ve bilimi de destekleyen bir "duruş"tur.

·       Türk olmak bir alt kimlik değil kapsamı geniş ve ağırlığı olan bir üst kimliktir.

·       Evet, kolay değildir, zordur!

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 25 temmuz 2021, MŞ.

    GÇ-M-21.07.25




20 Temmuz 2021 Salı

Kurban Üzerine

 "Kurban" Üzerine

KURBAN konusunun güzelce bir incelenmesinde yarar görüyorum.

"İslam Dini"nin kitabı Kuran-ı Kerim bu konuda ne diyor? diye uzunca ve güvenilir kaynaklardan incelemeler yapmak, bilgilenmek olasıdır.

Ya da insanlık tarihi boyunca "kurban" konusu üzerinde neler biliniyor? diye araştırmalar yapmak yararlıdır ve olasıdır.

Bence kısaca da olsa irdeleyebiliriz:

KURAN'a göre ne öğütleniyor onu anlaşılacak hale getirmek gerekir.

Zaten mezheplere göre yaklaşım da farklı.

Tüm bunları günümüzün çağına ve olanaklarına, koşullarına göre uyarlamak olabilir mi?

Kurban konusunda en iyi yöntem ne olur?

Devlet bu konuda en iyi hangi modele yardımcı olabilir?

Kurban kesmek istemeyenlerin de kabul görmesi gerekir.

İLLE de yakınlaşma, yardımlaşma olmalıdır, denildiğinde ise zaten "çağdaş devlet", sosyal devlet olarak "hukuk devleti" olmak zorundadır.

Yoksulun, dar gelirlinin, yardıma muhtaç olanın devletçe korunması ve desteklenmesi gerekir.

Dinsel bir inanç-ibadet ele alındığında "yapılması" önerilen anlamındadır ve de çağdaş demokratik devlet de bu kurani "öğütü-öneriyi" modern devlet yöntemleriyle üstlenmek durumundadır.

"Yakınlaşma - yardımlaşma" esas öğüt, ana öneri olarak kabul edildiğinde "demokratik hukuk devleti" adaletli davranıp ülkede yoksulluğu, yardıma muhtaçlığı kaldırmak ile görevlidir.

Bu sağlanmalıdır ve de günümüz devlet anlayışında yer almalıdır.

Dinsel inançlar, inanç içerikleri sadece bir dinin kendi bakış açısına ve o ilk zamanlarına bakaraktan eski yöntemleriyle uygulanmak "zorunda değil"dir.

Din insanlar için, insanların iyiliği içindir, diye kabul etmek istediğimizde de bu durum durağan ve dondurulmuş değildir.

Tam tersine dinin vermek istediği öneriler, öğütler insanlığın her kitlesini ve de zamanı içindir.

Her çağ, her gelişmişlik her bir "yeni zaman"lar tüm diğer kültürel öğelerde olduğu gibi din için de uyumluluk ve yöntem geliştirme gerektir.

Kurban eğer bir öğüt, bir öneri bir "yakınlaşma ve yardımlaşma" olacak ise özellikle Türkiye Cumhuriyeti anayasasında belirttiği gibi bir "demokratik hukuk devleti" olarak çok daha "işlevsel" görevler ve "yöntemler" sunmalıdır.

Halkın, kitlelerin, toplumun bu konuda diğer toplumsal konularda olduğu gibi çok daha "kalitesi yüksek" bilgilendirmelere gereksinimi vardır.

Çağdaş kurumlar ve belki de ülke yönetmeğe talip siyasi partiler çok daha "bilinçli" olarak görev üstlenebilirler.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI

GC-M-21.07.20, MŞ


6 Temmuz 2021 Salı

Sigara Bağımlılığı-2


 

Sigara Bağımlılığı-1

 Sigara Bağımlılığı-1


Sigara Bağımlılığına Karşı

 Sigara Bağımlılığına Karşı Bir Öneri:

MGÇ Yöntemi

- Motorik Yineleme ve Manipülasyon ile Yeniden Programlama -

A - HER BAĞIMLILIK İNSANIN ÖZGÜR İRADESİNE KARŞI BİR DURUŞ OLUŞTURMAKTIR:

·       Bir insan bedensel ve ruhsal anlamda kendi istençlerini, kendi organlarını ve ruhsal durumunu "kendisi" seçip belirleyebilirse, bu durum onun özgür olduğunun bir kanıtıdır.

·       Dışarıdan gelen her türlü etkilemeler ise insanı "kendi denetimi" altına alabilir.

·       Bazı akımlar ise bir gereksinmeden çok "zihin yönetimi" sonucunda oluşmuş olabilir ve de insanı kendi etkisi altına alır.

·       Sigara, içki, uyarıcı ve sakinleştirici maddeler bir insanın doğal gereksinimi olan maddeler değildir.

·       Genellikle çevreden, toplumsal dalgalanmaların, kişisel zayıflıkların getirdiği etkiler sonucunda insanlardan bazıları bu maddeleri kullanmak isteyebilirler.

·       Bunda en önemli etken de insanın "kendisini kanıtlama" duygusu olabilir.

·       Bu maddeler ise kullanıldıkça beyinin kendi işleme sistemleri gereğince programlanır ve de insan bu durumda hep bu maddeleri arar ve kullanmak ister.

·       Genelde beyin 3-7 gün arasında bu tür alışkanlıkları kendi kendine programlar ve insanın davranışlarını da böylece etkiler.

·       Artık o insan ruhsal ve bedensel olarak hep ayni maddeyi ve buna bağlı olan devinimleri arar. (motorik)

·       Bunu bir mecburiyet olarak gören o insan artık "bağımlı" olmuştur.

·       Karşı duramama duygusu ve iradesinin gittikçe de zayıflaması bunun kanıtıdır.

·       Madde bağımlılığı sosyal ve ruhsal davranışlar olarak da bedene verdikleri zarar olarak da mücadele edilmesi, karşı durulması gereken bir yapılanmadır.

·       Ben kullanılan maddelerin verdikleri zarardan çok psikosomatik yan etkilerini ve davranışlarının tutsaklılığını düşünüyorum.

·       İradenin kontroldan çıkması üzerinde duruyorum.

·       Beden ve ruh bir bütün olarak birbirini tamamlar.

·       Maddenin kullanılımı anında beden, el, kol, ayni benzer hareketleri yapar.

·       Bu da gün içerisinde birçok kez tekrarlanır: Tütün, sigara içimi gibi...

·       O maddeyi kaldırıp yerine bir başkasını tüketime sokacağız.

·       Zararı olmayacak bir tüketimi devreye sokacağız.

·       Sigara içer iken kullanılan zaman kadar bir süreyi ele alacağız.

·       Sigara içerken bedenin uyguladığı devinimleri ise ayni biçimde kullanacağız.

·       Bu yöntemi uygular iken kesinlikle sigara içilmeyecek.

·       Zaten 3-4 gün sonra beyin kendisini bu yeni duruma göre yeniden programlayacaktır.

·       Bu "kandırma yöntemi" ile sigara yerine, sigarasız bir döneme girilecektir. (Manipülasyon)

·       Manipülasyon, burada "yönlendirme" anlamına geliyor. Seçmek, eklemek, çıkartmak gibi şekillerle çeşitli bilgileri değiştirmek anlamlarına geliyor.

·       Psikolojik manipülasyon etki altında bırakma veya farklı alanlara yönlendirme anlamlarına geliyor.

·       Tabii ki buradaki manipülasyon isteyerek yapılıyor ve zararlı değil, yararlı olacak.

·       Hedefimiz ise bilinçaltını ve de beynin alışkanlıklar programlamasını yeni "isteğimiz" doğrultusunda yapmaktır.

·       Yani hedef o kötü maddeyi kullanmaktan "uzaklaşmak", bağımlılıktan "kurtulmaktır".

B - Kullanacağımız yeni maddeler ise her gün kullandığımız ve zararı olmayanlardan seçilecektir:

1 - Domates suyu (mümkünse taze evde sıkılmış)

2 - Karabiber

3 - Taze sıkılmış limon suyu

4 - Çok az da sofra tuzu

C - Yapılacak işlem ise şudur:

01 - Rahat kullanabileceğiniz, elinize uygun gelecek bir cam su bardağı.

02 - Bardağa domates suyunu dolduracağız (200-250ml)

03 - İçerisine limon suyunu, tuzu ve karabiberi ekleyeceğiz.

04 - Hepsini güzelce karıştıracağız.

05 - Nerede isek, en yakınımızda bu içecek bulunacak.

06 - Ne kadar sıklık ile sigara içiyor iseniz yine ayni sıklık ile ve ayni süre boyunca bu içecekten küçük yudumlar alarak içip, bardağı yerine koyacağız.

07 - Kısa bir süre sonra (2-3 dakika) yeniden bardağı alıp, tıpkı sigara içinde yapılan biçimde dudakla küçük yudumlar alıp, geriye koyacağız.

08 - Önemli olan bu uygulamayı gün boyunca, sigaradaki "aralıklarınız kadar"  7-8 kez yapacaksınız.

09 - İçimler küçük dudak alımları ölçüsünde olacak. Lıkır lıkır içilmeyecek.

10 - Bu arada kesinlikle sigara "içilmeyecek".

11 - Bu uygulama en az gün boyunca devam edecek.

12 - 7. günden sonra ise zaten göreceksiniz ki artık sigarayı aramayacaksınız.

13 - Bu uygulamaların arasında yine bildiğiniz gibi bol su vb. içebilirsiniz.

D - Uyulması gereken düşünüş ve davranış biçimi:

   1- Bu uygulamayı hiç bir kimseye açmayacaksınız, bir tartışma, anlatma, övünme ortamı "oluşturmayacaksınız".

   2- Günlük yaşamınızda "sıradan bir iş" yapar gibi algılayarak, "doğal" bir uygulamada bulunacaksınız.

   3- Konu üzerinde çok düşünmekten, çok yorum yapmaktan, beyinsel uyarılardan "kaçınacaksınız".

   4- Sigara konusunda hiç bir biçimde ve hiç bir kimse ile "konuşmayacaksınız".

   5- İsterseniz, sigara paketi ve çakmak ortalıkta kalabilir.

   6- Onları "görmezden" gelerek yaşamınızı sürdüreceksiniz.

   7- Sigara içilen ortamlardan "uzak" duracaksınız.

   8- Sigara bağımlısı olan kişilerden "uzak" duracaksınız.

   9- Uygulamanın sonunda sigara bağımlılığından kurtulacaksınız!

  10- Tüm bu uygulamaya ve kendinize, doğru iş yaptığınıza kesin inanmalısınız!

  11-  Sigarayı tamamen bıraktıktan sonra yine de çok dikkatli olup "sigara" konusunda sohbet ve tartışmalara "girmeyeceksiniz".

  12- Arkadaşlarınızın ısrarlarına, şakalarına ve de kışkırtmalarına, gevezeliklerine "karşı" sağlam duracaksınız.

  13- Özellikle ilk üç gün ve sonrasında ilk hafta tüm bu sunduğum "özelliklere" ve de "uygulamalara" uyduğunuzda "başardığınızı" açıkça göreceksiniz.

  14- Güçlü bir kişiliğe sahip olduğunuza inanacak ve bunu ispatlayacaksınız.

E - Kendinize güveneceksiniz ve de çok da kolayca başaracaksınız.

      En önemli hedef ve de bununla elde edilecek olan "kazanç" kişinin kendi özgür İRADESİNİN güçlenmesidir.

      İradeniz güçlü ve özgür olduğu sürece siz daha bağımsız ve sağlıklı kararlar verebileceksiniz.

       Yaşamınızda üzerinizde olan yüklerin, sorumlulukların çözümünde çok daha akıllı ve sağlıklı kararlar verebileceksiniz.

      Sorumluluğunuz altında bulunan çocuklarınıza çok daha iyi ve başarılı bir örnek olabileceksiniz, bir örnek davranışın öncüsü olacaksınız.

      Çevrenizde, iş yaşamınızda, ailenizde çok daha sağ duyulu, dirençli ve "güçlü iradesi" olan bir kişi olarak davranışlarınızda ve vereceğiniz kararlarda çok daha "sağlıklı ve başarılı" olacaksınız.

       Saygılarımla...       

       Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2019.03.13- K. 2021.07.05, MŞ