24 Kasım 2020 Salı

+65 İZMİR'de KISITLAMAYA Tutuluyor

 +65 İZMİR'de KISITLAMAYA Tutuluyor

·        "Yarından başlanılarak İzmir ilinde 65 yaş ve üstündekilerin 10.00-16.00 saatleri arası hariç sokağa çıkmaları yasaklandı.

·        +65 yaşlıların saat "10 - 16" arası hariç sokağa çıkması yasaklanıyor.

·        +65 yaş kuşağı ile var sayılan algı tam olarak bir "genellemedir" ve de bilimsel hiç bir gerçeği içermemektedir.

·        Bir sayı kapsamı içerisine alınan insanların tek tek ayrı genetik ve anatomik, ruhsal, patalojik vb. özellikleri olabileceği düşünülmemektedir.

·        Milyonlarca insanın bilimsel geçerliliği olmayan yasaklarla evde tutulmak istenmesi yanlıştır.

·        Ancak, tek tek sağlık durumları "tıpsal" belgelenmiş ve belirlenmiş kişilere "önerilerde" bulunulabilir.

·        Özellikle de yaşlı olarak belirtilen kuşağın ruhsal dengeleri ve onların bedensel sağlıkları için açık alanlarda ve uygun yöntemlerle dolaşması istenilmelidir.

·        Tüm yukarıda yazdıklarımdan önce kesinlikle ve de ivedilikler devlet ve kamu görevlileri kendilerine düşen asıl işi yaparak, kalabalıkları "denetlemeli" ve "fiziksel mesafeye uymalarını" sağlamalıdırlar.

·        Her an ve her yerde insan kalabalıklarına, toplantılara, yığılmalara rastlandığı ve de bu durumun sanki artık bir "normal" yaşam biçimi haline geldiğini basından, yayın organlarından izliyoruz.

·        Tüm yetkileri ve gücü elinde tutan devlet organları "denetlemeleri" sıklaştırmalı ve sistematik çözümler bulmalıdır.

·        Bulunan denetleme ile ilgili yöntemler ve alınan kararlar ise kesinlikle uygulanmalıdır.

·        Sadece halka bırakılan bir sorumluluk hiç bir zaman ne çağdaştır ne de "halk sağlığına" bir yararı olur.

·        Hemen durup da verilen kararlar ve konu edilen kısıtlamalar yerine fiziksel mesafelere ve maske takma zorunluluğuna eğilmek ve kararlılıkla uygulamak gerekir.

·        Son günlerde tüm dünyada ve özellikle de Avrupa ülkelerinde görülen hastalık bulaşma oranlarındaki artış oranı ürkütücüdür.

·        Türkiye için de hastalığın bulaşma hızı ve oranı artış gösterir durumdadır.

·        Bunun önlenmesinin ve kontrol altına alınmasının en önemli önlemi ise yaygın ve acil bir denetleme olmalıdır.

·        Evlerde her yaştan insanların unutulduğu bir durumla karşılaşılıyor.

·        Sadece "evde oturun" demek asla bir çözüm değildir.

·        Her şeyden önce "görevli organlar" üzerilerine düşen "yetkileri ve sorumlulukları" taşıyarak salgını önleme yolunda "denetimleri artırmalı ve yaygınlaştırmalı"dır.

·        ık alanlarda sigara içiminin yasaklanması doğrudur ve uygulanmalıdır.

·        Türkiye Cumhuriyeti önemli bir ülkedir ve de geçmişten gelen gücünü de ispatlamış bir devlettir.

·        Bu anlamda yurttaşlar hem devletine güvenecektir, hem de devlet sorunlara acil çözümler bulacaktır.

·        Herkesi bir kaba koyarak 65 yaş üstü olanlar risklidir diyerek bir karar varmak hiç de doğru değildir.

·        Bakınız daha bu hafta ABD başkanlık seçimlerinden galip olarak çıkan JOE BIDEN 20 kasımda 78 yaşına girecek.

·        Ve hem ülkesine başkanlık yapacak hem de dünyanın politik ekonomik gidişatına etki yapacak.

·        Örneklerini aramak gerekirse birçok ülkede yönetimde olan hükümetlerde 65 yaş üzerinde olan bakanlar yok mudur?

·        Türkiye için soracak olursa ülkemizde üst düzeyde yönetici olan 65 yaş üstü ne kadar çok insan vardır?

·        Bu konuda bir araştırma olduğunu sanmıyorum.

·        Çözüm olarak herkese bir sağlık inceleme ve belirlemesi yapılmalı ki kimler gerçekten hasta ve korunmasızdır bir belli olsun.

·        Korunmasız ve çok hasta olan kişilere ise ne gibi önlemleri alacak bir sistem geliştirilecektir, bu da çok ayrı bir soru olacaktır.

·        Dijital çağa girdiğimiz bu dönemde her bir yurttaşa dijital kayıt ile birlikte sağlık taraması ve değerlendirmesi, sınıflandırması yapılacaktır ama bugün için bu durum sadece bir hayaldir, gerçekleştirilmesi günün koşullarında ise çok zordur.

·        Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki sayıları milyonları aşan bir koca grup insanı 24-6=18 saat evden dışarıya çıkamazlar diye bir kısıtlamaya sokmak o insanların genel, ruhsal sağlıkları açısından da yararlı olmayacaktır.

·        Geride kalan diğer yaş gruplarına bakıldığında ise onların salgına karşı korunmasında uymaları gereken önlemleri alması konusunda yapılan uygulamalar ve denetlemeler esas alınmalıdır.

·        Bu konuda ise devlete ve kamu organlarına çok önemli görevler düşmektedir.

·        Kalabalıklar, toplantılar önlenebilmelidir.

·        Toplu taşıma için kesin uygulanabilir ölçüler getirilmelidir.

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.11.11, MŞ.

.

İLK SIRADA VE DE İVEDİLİKLE

 ___  İLK SIRADA VE DE İVEDİLİKLE  ___

·        Dünyanın her yerinde her zaman ilk sırayı alan nedir?

·        AFET, FELAKET günlerinde ülkenin ve halkın yardımına koşmak değil midir?

·        Bundan daha önemli ve de acil başka hiç bir "şey olamaz"...

·        Sadece afetten doğan sıkıntıların giderilmesine, insanların acil sorunlarına ivedi çözümler bulunulmasına çalışılır.

·        Aç, susuz, evsiz kalan insanlara yardıma koşulması gerekmez mi?

·        Azıcık, azıcık da değil, tamamen bu yönde çalışmalar ve harcamalar yapmak gerekmez mi?

·        Ne kültür programları, ne şenlikler, ne de konserler ve ne de çok sonra ele alınabilecek olan yol, tretuvar vb. yapı çalışmaları zamanı değildir.

·        Gerek devlet organları gerekse de yerel yönetimler şu an sadece bu yönde çalışmalar kendilerini kanalize etmelidirler.

·        2020 yılının kasım ayı gündemi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de SALGINLA MÜCADELE olmalıdır. Devlet halk sağlığı için son gücüyle savaşmalıdır.

·        Bunun yanı sıra 30 ekim depremi ile yıkılan ve oturulamaz olan evler, sokakta kalan aileler ve onların sorunları İLK sırayı almıştır.

·        Türk halkı sessiz, sakin ve de saygılıdır.

·        beklemesini de bilir, gözlemesini de...

·        Tüm bu nedenlerden dolayı da yerel makamlara halk olarak daha nasıl seslenmelidirler?

·        Belediyeler diğer organlarla ve kuruluşlarla eşgüdüm içerisinde olarak, diğer her şeyi erteleyerek, deprem sorunlarına ivedi çözümler bulmalıdır.

·        Bu zor günlerin getirdiği sorunlar ertelenemez.

·        Şu an partilere dönük, siyasi yatırımları düşünmenin, şirin gözükmenin zamanı değildir.

·        Biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti de güçlüdür ve tarihsel deneyimlere sahiptir.

·        Bugün partiler üstü bir tutum ve davranış ile tüm olanakların yardımlar için seferber edilmesi zamanıdır.

·        Türk halkı bunu beklemektedir.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.11.14, MŞ.

10 Kasım 2020 Salı

Deprem Korkusunun Yerleşmesi Durumu

 Deprem Korkusunun Yerleşmesi Durumu

·        Afetleri görmüş, yaşamış olan birçok insanda beliren değişiklikler önlem alınmazsa çok daha kötü ve kalıcı duruma düşebilir.

·        Ani yıkıcı olaylar, deprem, sel, yangın gibi yıkımlar, doğa olayları eğer o kişi bunları yaşamışsa çok büyük etkiler gösterir.

·        Kişilerin dayanma direnci zayıflar ve sadece bir "felaket korkusu" sürekliliği içine düşebilir.

·        Depremden etkilenen, bir yangının içinde kalan kişiler hiç beklemedikleri bu durumları yaşadıklarında bir anlamda yok olma, ölüm korkusunu yaşarlar.

·        Genel anlamda insanların tümünü etkileyebilecek bu durumlardan bir an önce kurtulmak gerekir.

·        En çok görülen ise şudur: Birçok insan birbirini arayarak ne kadar korktuğunu ve ne çok zor anlar yaşadığını anlatır. Sürekli bu anlatım durumunu devam ettirmek isterler.

·        Artık korku ve endişe yerine bir başka duyguya bırakmış olur.

·        Felaketi ne denli yaşadığını anlatma ve bundan da bedensel ve ruhsal bir "haz" alma duygusunun içine düşerler.

·        başkalarının onu aramasını ve ayni duygularla konuşmalar yapmalarını beklerler.

·        Zayıf kişilik gösterme ile doğrudan ilintili olan bu ruhsal durumun aslında bir an önce sonlanması ve akıl sağlığını güçlendirerek "normal" düşünebilmesi gerekir.

·        Kişiliğini güçlendirecek olan konuşmalar çok yararlı olacaktır.

·        Kendisini etkisi altına alabilmesi olası olan  ve devamlı bu konular üzerinde konuşmak isteyen kişilerden hemen ve kesinlikler uzaklaşması gerekir.

·        Yoksa o kişilerin etkisi altında kalır ve bir anlamda da onların oyuncağı olur.

·        En çok hedeflenmesi gereken bir an önce "akıl sağlığını" düzeltmesi ve sağ duyu ile düşünmesinin sağlanması olacaktır.

·        Kalabalıklar içinde bu konular üzerinde konuşmak ve sürekli "korkular" geliştirmekten uzak durmak iyi olur.

·        Bu tür panik ve korku sürekliliğinde ayni zamanda hep kendilerini haklı çıkarmak ve duygu ve düşüncelerinin doğru olduğunu savunmak isterler.

·        "Ben böyle düşünüyorum" savı üzerinde kendilerini yinelerler.

·        Onlara haklısın, doğru yapıyorsun, diyerek sakinleştirmek istenildiğinde bile yine gittikçe artan bir panik durumu ile karşılık verirler.

·        Bence, onlara asıl gerçeğin "kendilerini güçlendirmeleri" ve "akıl sağlıklarını korumaları" olduğunu anlatmak olmalıdır.

·        bunun kısa bir sürede sağlanması çok iyi olacaktır.

·        Uzun süre böyle bir ruhsal takıntı ile yaşanması durumunda ise "eğitim seminerleri,  uzman hekim ziyaretleri akla gelir ki bunlar çok daha fazladan yük de getirebilir.

·        Sağlıklı bir insan olarak yaşam için üç türden sağlığın dengeli bir bütünlük içerisinde bulunması gerekir:

·        Ruh sağlığı, akıl sağlığı, beden sağlığı.... Bunların birlikteliği ve dengesi ile bütüncül sağlığımızı korumuş oluruz.

    Sağlıklı günler ve sağlıklı yaşam için...

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.10.31, MŞ.