30 Nisan 2020 Perşembe

GERÇEK ÖĞRETMENLERİNİZ OLSUN YAŞAMINIZDA


GERÇEK ÖĞRETMENLERİNİZ OLSUN YAŞAMINIZDA
İYİ AHLAKLI VE TEMİZ KALPLİ, DÜRÜST ÖĞRETMENLERİNİZ OLSUN
·        Anne ve babamız da bizim İLK ve DEVAMLI öğretmenlerimiz olduğuna göre, eğer anne ve babamız güzel ahlaklı, ilkeli ve dürüst, temiz insanlar ise artık bizim yaşam yolumuzun çok iyi başladığını düşünmeliyiz.
·        Huzurlu ve sevgi dolu ama hem de saygılı, temiz dilli, öz denetimli ise öğretmenimiz, öğretmenlerimiz başka bir şeylere hiç gereksinimiz kalmaz.
·        Kendi kendimize bu koşulların da etkisi ile doğru yolu bulur, İYİ İNSAN olabiliriz.
·        Yok, eğer yaşamınızın bir yerinde karşınıza çıkan o öğretmen eğer kendi kişilik sorunlarını çözümleyememiş, şiddete ve saygısızlığa eğilimli birisi ise ve bunu anladı iseniz, hemen onunla çok mesafeli bir durum yaratarak insan onurunuza sahip çıkabilmelisiniz.
·        Hiç bir koşullarda ve nerede olursa olsun "insanın onuru" hiç bir biçimde zedelenmemelidir.
·        Bunun da oluşabilmesi yine ilk öğretmenlerimizin emekleri ve onların nitelikleri ile doğrudan ilintilidir.
·        Toplum bireyleri ne denli etkiliyor ve oluşturuyor ise, tek tek bireylerin yetişmesi, onların kişiliklerinin nitelikleri de içinde bulunduğu toplumu etkiler.
·        Bu nedenle de her yerde ve her koşullarda sadece nitelikli ve düzgün, güzel ahlaklı insanları istemeliyiz, onları seçebilmeliyiz.
·        Yaşamın getirdiği çeşitli zamansal ve kurumsal bağlantılarla karşılaştığımız, ayni ortamı paylaştığımız insanları tek, tek seçemiyeceğimiz çok belli bir gerçektir.
·        Buna rağmen karşılaşılan insanların içindeki kişilikleri bozuk diyebileceğimiz, insan saygı eksiliği gösterenleri ise olabildiğince yakınımızdan uzaklaştırmalıyız.
·        Onlara onların içinde bulundukları pozisyonlara bakarak yakınlaşma göstermek, dostluk ve saygı göstermek ise ne yazık ki hiç de doğru bir davranış değildir.
·        Böyle yapıldığı sürece de o kişiler kendilerini daha da bir yükseğe çekerek sınır tanımazlıklarını artırabileceklerdir.
·        İnsan ilişkilerinde en belirleyici olan temel ölçü ve değerler ise bu bakış açısından irdelenmelidir.
·        Eğer, biz insanı "insan olarak sahip olduğu niteliği ile" ölçüp, değerlendiremez ise, yaşamın getirdiği alışkanlıkların ve ezberletilmiş öğretilerin etkisi ile davranır isek hem tek bir birey olarak kendimize, hem de o topluluğa bir iyilik yapmış olmayız.
·        Belki de diyebilirsiniz ki,
        -"Böyle seçici davranır isek, ne olacak, herkesi beğenmez bir duruma düşmek çok mu iyi olacak?"
       - " Onu beğenme, bunu beğenme, ee sonunda kimse kalmayacak!"
·        Hayır, sözünü ettiğim durum birilerini beğenmemek, burnu büyüklük yapmak değildir!
·        Asıl olan daha bağımsız ve objektif bir bakış ile insanları tek, tek inceleyip, değerlendirip, yine kendi ana kişiliğimiz ile bağdaşıp, bağdaşmayacağını "düşünmek, irdelemek"tir.
·        Daha tarafsız ve somut bakabilmek, düşünerek davranmayı ve ölçülü, öz denetimli bir tutumu, ilişkileri anlatmak istedim.
·        Bunu yaparken en başta da her zaman olduğu gibi ilk önce kendimizi iyi değerlendirmemiz ve de çok iyi yetiştirmemiz gerektiğini unutmuyoruz.
·        Ne yaşamdan kopmak, ne de soğuk ve de içine kapalı, sorunlu bir kişilik yaratmak değildir ön gördüğüm! Tam tersine, yaşama ve kendimize sahip çıkarak, yaşamı sevmek ve her istediğimiz alanında kendi yetenek ve eğilimlerimize göre özgürce yer alabilmektir.
·        Evet, bazen yalnız kalınabilecektir.
·        Yalnız kalmanız gereken çok zaman olacaktır.
·        Ne güzel!
·        Eğer, yalnızlık bizi doyuruyor ve mutlu ediyor ise oldukca iyi bir donanıma ve düzeye erişmek üzere olduğumuzun da bir belirtisini görüyoruz, demektir.
·        Yaşam ve zaman kendi sistematiği ve devinimi ile hiç durmadan devamlı ilerliyor ise, "ben" de bana yine bana göre en uygun olanı belki de "en iyisi"ni bulmakda, oluşturmada her bir an devamlı çaba harcayacak ve istemlerde bulunacağım.
·        Bu "BEN" ise, hepimiz de tek, tek yine her bir an yaşam yolumuzda ilerleyeceğiz, kendi "BEN"imiz ile ama kısa, ama uzun bir yolda...

   Saygılarımla...
   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.04.30, MŞ.


25 Nisan 2020 Cumartesi

40 Gün Olmuş


40 Gün Olmuş
·        "Baharı karşılayalım" derken sessizce, kurallara uymak gerektiğine inandık ve kaldık evlerde...
·        Güneşi gördük pencerelerden gün boyu öyle ya da böyle ışıldayan, aydınlatan...
·        Bir salgındır esti, kükredi, sardı her bir yanı..
·        Evde kalmak ve toplumdan uzaklaşmak yararlıdır dediler ve de buna kalpden inandık.
·        Kurallara uyduk, evde kaldık.
·        Bence bir de deneme idi bu, bir sınav kendimce..
·        Sağlıklı ve huzurlu bir topluma olan istek ve inançla geçti günlerim.
·        Okumak, araştırmak ve de yazmak... ne kadar da iyi oldu...
·        Eski biriktirilmişler, arşivler az az elden geçiyor bu arada...
·        Haber diye sormayın, haberlerle pek aram yok!
·        Sadece kısa, öz bir bilgi alıyorum günün gidişatı üzerine ... bana da yetiyor.
·        Asıl iş kendince mutlu olabilmek zaten, kendine yetebilmek, kendi varlığınla yaşamak ve üretebilmek...
·        Hiç de daha önceden bir karar vermediğim halde bugün öğleyin bahçeye çıktık, gezindik, yürüdük, güneşe gösterdik kendimizi ...
·        40 gün sonra bir ilk olarak...
·        Kırkladım kendimi güneşin tanıklığında...
·        Çiçekli bahçelerin yollarında dolandık, güneşli günlere şükrederek.
·        Evet bugünlere de kavuştuk, sevindik, mutlu olduk sizlerle, hep birlikte...
·        Yarın?
·        Yarın da olacak!
·        Yine baharlar gelecek, yine çiçekler açacak...
·        İnsanlar yeniden yeni dünyaya kavuşacaklar, yeni yeni koşullarla, yeni ilkelerle kucak açacaklar geleceğin mutlu günlerine...
·        Evet, ne derlerse desinler, dünya dönecek, güneş yine gelecek...
·        Yine baharlar gelecek..
·        Yine sevenler kavuşacak...
·        Yeni bebekler gelecek dünyaya...
·        Yeni dünyaya kavuşacağız, çok çok şeyler öğrenerek..
·        Belki de insanlar azıcık da olsa sevgiyi, özlemi ve değer bilmeyi öğrenmiş mi olacaklar?
·        Gayet tabii değil mi?
·        Akıllı ve düşünebilen insanlar sevgi ile bilgi ile karşılayacaklar yeni dünyayı sevenlerine hizmet sunacaklar...
·        Yine güneşler doğacak, yine sevgiler olacak, yine yeni aşklar doğacak...
·        Yeni bir dünya bize, hepimize bir "merhaba" diyecek!
·        Merhaba!
·        Hepinize merhaba!
·        İyi insanlara merhaba!

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.04.25, MŞ.


22 Nisan 2020 Çarşamba

RAMAZAN DÜŞÜNDÜRMELİDİR

RAMAZAN DÜŞÜNDÜRMELİDİR
...... Arap aylarından Ramazan kendine özel bir içeriğe sahiptir.
...... İslam Dini Ramazan ayında ORUÇ tutmayı "inananlar" için zorunlu kılmıştır.
...... Kur'an-ı Kerim birçok yerinde oruç ile ilgili açıklamalar verir.
...... Esas olarak da 2. sure olan Bakara suresinde yer alır. (183-187)
...... Bir "farz" olarak görülen oruç kendine özgü özelliklere ve koşullara bağlıdır ve tümüyle de dinsel bir iman konusudur.
...... Oruç müslüman insanlara yönelik olduğuna göre de toplumun içinde görülecek bir olgudur.
...... Sadece tek başına insan, tek başına mümin olarak baktığımızda ise dar bir bakış açısı olur.
...... Özellikle Türkiye gibi İslam dinine inananların çoğunlukta olduğu ülkelerde Ramazan ayı toplumun ve yaşamın her yönünde etki yaratır.
..... Oruç sadece İslamiyette değil diğer dinlerde de var.  
..... Orucun gerçek amacı nedir?
..... İnsanların 1 ay boyunca veya 3 gün, 12 gün, bazı dinlerde 3 ay boyunca aç kalması, yemeden içmeden kesilmesinin amacı nedir?
..... İslamiyette oruç, Kur’an’da yer alan dini bir ritüel olarak otuz gün süren Ramazan orucudur.
..... Kur’an-ı Kerim’de oruçtan başka yerlerde de açıklamalar var..
..... Oruç tutmak kişinin kendini tutması, haddini bilmesi demektir.
..... İnsanlar haddini bilmelidir.
..... Kur’an’ın  buna verdiği isim takvadır.
..... Takvalı olmak yani "muttaki" olmak haddini bilmek demektir.
..... Başkasına zarar vermekten sakınmak demektir.
..... Sakınmak kendine bir sınır çizmek, had çizmek ve ilerisine geçmemektir.
..... Bu nedenle insanlar dilini tutmalı, ileri geri konuşmamalı, yalan söylememeli, iftira atmamalı, dedikodu yapmamalı, insanları çekiştirmemelidir.
..... Diliyle de, eliyle de kimseye zarar vermemeli; dövmemeli, vurmamalıdır.
..... Kalp kırmamalı, gönül incitmemeli, başkasının onuruna, şerefine, ırzına, namusuna tecavüzde bulunmamalı, dürüst yaşamalıdır.
..... Bütün bunlar kişinin haddini bilmesi ve çevresine saygılı olması ile ilgilidir.
..... Haddi bilmek kişinin kendisini tutması ile ilgilidir.
..... Kendini tutmak da kişinin aklıyla dürtülerine hakim olması, nefsine gem vurması, onları yönetmesi ile ilgilidir. 
...... OLAĞAN ÜSTÜ DURUMU VE SALGIN TEHLİKESİNİ tam anlayamadığımız için, kurallara uymayı da gereksiz saydığımızdan ve de ilkesel bakış açımız olmadığında dolayı belki de BU RAMAZAN ayı sanki çok daha büyük "kargaşa" yaratacak, "bulaşma rizikosu" en üst seviyeye çıkacak.
...... Halka şirin gözükmek isteyen yetkililer de pek sıkı bir denetleme yapmayacaklar.
...... DİN DİYE ASLINDA görerek, duyarak kazanılmış GELENEKLER ve ADETLER anlaşıldığı için, ne yazık ki saygı değer halkımız İLLE DE BERABER İFTAR AÇAMA girişimlerinde bulunacak.
...... Büyüklerimiz ziyaret edilecek....
...... El öpmeler, kucaklaşmalar her yıl olduğu gibi uygulanacak...
...... Teravih namazları kılınmak istenilecek.
...... Ayın sonunda bayram gelecek..
...... Bayram namazı kılınmak istenilecek...
...... TV lerde çok bilen saygı değer alimler en ince ayrıntılarıyla ORUÇ ve FAİDELERİNİ anlatacaklar..
...... Bir yerlerde çocuklara KUR'AN KURSLARI organize edilecek...
...... Pide kapma savaşları verilecek.
...... ORUÇ tutmanın insan sağlığına olabilecek yararları anlatılacak
...... Bu yazdıklarım bugün için SADECE birer ön görü tabii ki...
...... Umarım ve dilerim ki RAMAZAN her şeyi ile insanlara "düşünmeye" bir neden olabilsin:
...... Şunları tek, tek ele alıp, düşünebiliyor muyuz:
·        sabırlı olmayı,
·        sükuneti,
·        saygıyı,
·        sınırları tanımayı,
·        insanların varlığını ve özelliklerini,
·        neden aç ve tok vardır ve bu çaresizliğe karşı neler yapabiliriz,
·        Yüce Allah bugünlerde bize nasıl davranmamız gerektiği konusunda neler söylemiştir,
·        ölçülü davranmayı,
·        aç gözlü olmamayı,
·        garibanı, evsizi, barksızı koruyup-kollamayı, adil bir paylaşımı düşünmeyi,
·        insanların onurlarının kırılmaması gerektiğini,
·        bize verilen bu canı en iyi nasıl korumamız gerektiğini,
·        başkasının hakkına, malına, işine ve gücüne göz koymamayı,
·        insanın değerini,
·        yöneticilerin adil ve hakkaniyetli olması gerektiğini,
·        derdi veren Allah ise çözümünü de veren Allah'tır doğrusunun yanı sıra biz insanların bu dertler olmasın diye, gelen dertlere çözümler olsun diye üzerimize nelerin düşeceğini düşünmemiz gerektiğini,
...... Kendi iç dünyamızda ele alıp, tek, tek düşünmeliyiz, sakince, kızmadan ve öfkelenmeden..
...... Daha birçok şeyi düşünmemizi ve kavramamızı bu önemli günlerde diler iken şunları da beraberinde ele alabilmeyi ve kavrayabilmeyi dilerim:
·        İnsanın da Allah'ın en önem verdiği varlığın onun kulu olan "insan" olduğunu,
·        Allah'ın sözü kabul ettiğimiz kutsal kitapların da yine İNSAN için gönderildiğini,
·        Allah'ın istediklerinin ve buyruklarının tümünün bu dünyada İNSANIN iyiliği ve onların hakça, insanca yaşamaları üzerine olduğunu
·        Bu sessizlik ve huzur arayışlarının iç dünyalarımızın sorgulanıp, değerlendirilmesi gereken ORUÇ günlerinde kötülükleri tanıyıp, sakınmayı dilememizi, kendimize sahip çıkabilmenin ne olduğu üzerinde düşünebilmeyi dilerim.
·        İSLAMİYET neden ve nasıl ortaya çıkmıştı diye bir düşünmeyi dilerim.
·        İslam dininin önderi ve peygamberi Hz. Muhammed nelere karşı, kimlere karşı mücadele vermişti, neleri yok etmek üzere görevlendirilmişti?
·        Onun en büyük karşıtı olanlar kimlerdi? diyerek bir düşünüp, araştırıp, okuyup, incelemeyi; düşünüp, bugün ile karşılaştırmayı dilerim.
..... Bugün RAMAZAN ayına erişti isek o zaman üzerimize ilk düşen görev "bu ayın getirdiği temel" ilkeleri kavramak olmalıdır.
..... Bu aya verilen önem ve değer "birlikte büyük sofralarda, bol bol yiyip, böbürlenmek" olmamalıdır.
..... Sofralardaki baklavaların ve etli yemeklerin ille de olmazsa olmazlardan olduğunu düşünenlerden yana da olmasak nasıl olurdu, diye bir düşünelim.
..... Bugünün dünyasında eğer bir çağdaş devlette halen daha bazıları açlık ve sefaletle yaşamak zorunda kalıyor ise, çok sayıda insanların barınacakları bir çatı bile yoksa, en basit sağlık ihtiyaçları sağlanamamışsa, geleceğinden çok büyük endişeler duyan insanların çoğunlukta olduğu toplumlar var ise, eğitim hakkı ve şans eşitliği diye bir temel uygulamaya kavuşulamamışsa, çok sayıda insan yine bazı kişileri ve "şey"leri yüce ALLAH'a eş koşarcasına önemsiyor ise... biz "bu dünya"nın insanları çok daha "düşünebilmeli" ve de sağ duyulu olmalıyız, çözüm yolları aramalıyız.
..... Her şey "insanın mutluluğu" ve "huzuru" için olmalıdır diye düşünebilen topluluklarda var olması gereken "temel dinsel inançlar" da bu yöndedir.
..... Yoksa, birilerinin çıkarına, birilerinin şirin gözükmesine yarayacak hizmetler ve çalışmaların diğer insanlığa yararı olur mu?
  Sağlıklı ve huzurlu sağ duyulu, hem mutlu hem de insanca düşünebileceğimiz güzel günler diliyorum.
  Saygılarımla...  
 Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.04.22, MŞ.

* Arapçada savm kelimesi tutmak demektir. * Oruç/rûz Farsça bir gün  anlamına gelir. Bir günlük tutuş demektir
  (Salgın günlerinde oruç, NİSAN 20, 2020 , RİE yazısından, adil medya..)



20 Nisan 2020 Pazartesi

Okulumuz Açılmalıdır

Okulumuz Açılmalıdır
§        Eskisi gibi, ayni temel ilkeler ve bakış açısıyla açılmalıdır okullarımız.
§        "Bizim okulumuz" diye sahip çıktığımız "devlet yatılı okulları, ilköğretmen okulları" yeniden açılmalıdır.
§        Geleceği güvenli, çağdaş ve uygar bir refah toplumu olmasını istediğimiz Türkiye için temel kalkınmanın köyden ve ilkokuldan başlaması gerektiğine inanıyoruz.
§        Bu inancımız sözde kalan bir duygu değildir.
§        Çünkü Türkiye'nin geçmişinde çok önemli olan bu devlet parasız yatılı okul modeli ile sayısız öğrenci yetişmiştir, yaşama atılış ve ülkesinin kalkınmasında hizmet etmişlerdir.
§        Eğitimde şans eşitliği bir çağdaşlık ve uygarlık ölçüsüdür.
§        Bu ölçüyü biz okullarımızın varlığı ile yaşadık.
§        Türkiye köylerine ulaşan, ışık olan, umut olan, yol gösteren, kalkınmayı hedef gösteren öğretmenler de bu okullardan bu sistemden yetişmiştir.
§        "Daha yolu yok, ışığı yok, dilleri bile anlaşılmaz" denilen köylere ilk giden gönüllü ve cesur insanlardı onlar.
§        Onlar devletlerine, vatanlarına güvendiler her zaman.
§        Umutları ver oldu hep yanlarında taşıdıkları.
§        Her bir köy, her bir okul onlar için yeni bir umut, yeni bir deneyim ve yeni bir başarı oldu.
§        Ne yıldılar, ne de pişmanlığın çukuruna düştüler.
§        Köyü kalkındırmadan olabilecek bir kentleşmeye de pek inanmadılar.
§        Kimi daha önce hiç toprak deneyimine sahip bile olmasa gittikleri köylerin toprağına, tarımına sahip çıktı, yol gösterdi.
§        Aslında ellerindeki en büyük güç bilgiye ve Atatürk düşüncesine inanmalarıydı.
§        Okullarına sıralarda yaptılar buldukları tahta parçalarından.
§        Köye su getireni de oldu, bağ, bahçe açtıranı da..
§        Köye "ilk yolu" açtıran oldu benim örneğimdeki gibi.    
§        Okumaksa okumak, çalışmaksa çalışmak, halkına ve yurduna sahip çıkmaksa da yine bizde dediler hep tüm yaşamlarında.
§        Ne şöhret ne şan, ne de zenginlik idi onların hayalleri.
§        Çok da değildi aslında mefkureleri.
§        Çağdaş ve uygar bir ülke istediler halkına, köylüsüne kentlisine.
§        Çocukları bu memleketin güzel ve temiz okullarda okusun istediler.
§        Yoksulluk denilen şey olmasın kader diye bildiklerinde, dediler.
§        En yoksulu da okul yüzü görsün, eline bir meslek alsın istediler.
§        Onların işi partilerle falan da değildi.
§        Sadece sağlıklı bir halk ile temiz ve düzenli köyler olsun, makineleriyle çift sürsün isterlerdi hayal olarak...
§        Haa bir de ellerinde hep bir kitap olurdu bulup da okudukları... dünyayı tanımak iyi örnekleri kendi ülkelerinde de uygulama hayallerine dalarlardı.
§        Köy öğretmeni falan olduklarında bundan da kendilerine bir onur, gurur çıkarırlardı, sanırsınız ki pek de büyük bir yere gelmişler gibi.
§        Ama öyle burnu havada olmak değildi bu onur, sadece çok severlerdi işlerini ve ülkülerini...
§        İşte bu çocuklar, böylesine düşünceleri olan çocuklar ülkeleri için çalıştılar, emekli oldular ve hep ileriye bakar oldu gözleri.
§        Yıllar sonra her nedense okullarının kapatıldığını duydular bir yerlerden.
§        İnanmadılar tabii ki...
§        Böylesine verimli ve masraf da çıkarmayan, ülkenin kalkınmasına en büyük katkısı olan bu okullar kapatılamazdı!
§        Ama, doğruydu.
§        Okullar kapatıldı, bazılarının binaları bile yıkıldı yok edildi...
§        Şu an bile yine de anlayamıyorlar.
§        NEDEN? Neden?
§        Yok, yine de içlerindeki ışığı hiç kimse söndüremedi.
§        Ve de her geçen gün çok daha da bir hızla yükselmekte ve de inandırıcı olmaktadır.
§        Okullar, parasız, yatılı devlet okulları açılmalıdır.
§        Öğretmen okulları yeniden "parasız yatılı" olarak açılmalıdır.
§        Dar gelirli ailelerin çocuklarına devlet "parasız, yatılı, çağdaş koşullarda ve çağdaş yöntem ve ilkelerle" eğitim ve öğretim sunmalıdır.
§        Yurdun her yerinde yeşillikler içerisinde, taşıyla toprağıyla, sanatıyla, edebiyatıyla, bilinçle bütünleştirilmiş okullar açılmalıdır.
§        Devletin kendi okullarında en iyi eğitim ve öğretimi verebildiği kanıtlanırken dar gelirli ailelerin çocuklarının da en iyi eğitim alabilecekleri gösterilebilmelidir.
§        Parti politikalarından, politik ideolojilerden arındırılmış bir yaşam alanı, eğitim-öğretim kurumu oluşturulacaktır.
§        Bu okullardan bedenen ve ruhen sağlık dolu, ülkesini ve milletini seven, dünyayı tanıyan öğretmenler yetiştirilmelidir.
§        Bu genç öğretmenler "öğretmen" olduklarının bilinciyle matematikde, felsefede, anadilinde, yurttaşlık ve tarih bilgisinde, akıl sağlığıyla, spor ve sanatla donatılmış çocuklar yetiştireceklerdir.
§        TÜRKİYE çağdaş ve huzur dolu, yaşanılabilir bir ülke olmak istiyorsa ilk olarak eğitimde örnek kurumlaşmalara gidecektir.
§        Bunun da en iyi örneği "parasız yatılı öğretmen okulları" olacaktır.

    Saygılarımla...
    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.04.20, MŞ.