24 Eylül 2018 Pazartesi

Ev Ekonomisi

 Ev Ekonomisi ve Üretkenlik
·       "Ev ekonomisi" yani, evde "aile yaşamı için üretim" çok önemlidir.
·       Türkiye'de eskiden yaygın olarak uygulanırdı.
·       Bugün yine birçok aile kendi yiyeceklerini, kışlıklarını hazırlar. Salçalar, tarhanalar, erişteler yapılır evlerde. 
  Meyve kuruları hazırlanır. 
  Yufkalar yapılır. 
  Turşular basılır, zeytinler yemeklik olarak hazırlanır, yeşilli, siyahlı zeytinler, sele zeytinler, salamuralar, sirkeler, pestiller, pekmezler, asma yaprağı salamuraları, ev sucukları, kuru biberler, kese yoğurdu, kuru fasulye, barbunya...
·       Modern çağ ise aslında bir "tüketim toplumu" yarattı.
·       Rafler yiyecek dolu, hazır hazır. 
   Paket paket... al git kasada öde evde tüket. (hepsinde de katkı maddesi, koruyucu var)
·       Birçok şey kolay ve hemen alınabilir olduğu için tüketiliyor.
·       İnsanların alışkanlıklarını değiştirdiler.
·       Evlerde dikişler dikilirdi, kazaklar, yelekler örülürdü, yolluklar yapılırdı, kanepelere örtüler dikilirdi...
·       "Hazır ve bir kerelik bebek bezi" örneğine dönersek, pahalı ve oldukça da yaygın bir uygulama şu an.
·       Eskiden evlerde bebek BEZİ vardı, evlerde elle yıkanılan.
·       Şimdi ise yaygın olan bir seferlik kullanımı olan paket bezler.
·       Ve bu da çağdaş ülkelerde bilinçli kesimde eleştiriliyor.
·       Çok az da olsa eski modelde iş yapan işletmeler var.
·       Evlere gerçek pamukluyu getiriyorlar, kullanılanı da alıp yıkayıp ütüleyip geriye getiriyorlar.
·       Bu iş Türkiye için olur mu, derseniz bilemem...
·       Aslında her aile, her birey tutumlu ve üretken olabilmeyi, çevreyi korumayı istemeli.
·       Çok pahalı alışverişlerden, lüks tüketimden kaçınabilmeli.
·       Aile içinde çocuklar da böyle yetiştirilmeli, terbiye edilmeli.
·       Dışarıdan bir şeyler alıp yemek, dışarılarda yemek yemek çok da doğru değil.
·       Almanya'da örneğin her çocuk tenefüste yiyeceğini genelde evinden getirir.
·       Annesi ona ekmek arası bir şeyler hazırlar ya da poğaça falan yapar verir.
·       Çağdaş toplumlar tabii ki birer tüketim toplumudur ve de orada kapitalizm hakimdir.
·       Buna rağmen düzeyli ve bilinçli aileler tutumlu yaşamayı bir terbiye olarak algılar ve uygularlar.
·       Evde her türlü üretim çok saygın karşılanır.
·       Çocuklar da böyle eğitilirler.
·       En varlıklı ailelerin çocukları bile lise çağına geldiklerinde haftada bir kaç saatlik küçük işlerde çalışmak, harçlık kazanmak isterler....
·       Bizim de bugün bazı ayarlarımızı yenilememiz gerekli olabilir.
·       Sizlere selamlar, sevgi ve saygılar gönderiyorum.

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 25.09.2018, K.


18 Eylül 2018 Salı

MEB ve Yeni Hava

  MEB ve Yeni Hava
·       MEB bu yıl çok başarılı bir giriş, tanıtma ve özendirme programı uyguluyor.
·       Son derece başarılı bir söylemle, görsel ve didaktik yöntemlerle MEB önce kendi topluluğuna ve velilere ve de bunların yanı sıra da liberal ve muhalif kesime de etki yapabiliyor.
·       Eğitim, öğretim ve okullar, öğretmenler ile ilgili olarak oluşmuş bulunan olumsuz düşünceler, yargılar ortadan kaldırılmak isteniliyor.
·       Öğretmenler özellikle tatlı ve özendirici yöntemlerle yumuşatılarak, sevgi ve de özveri, meslek aşkı gibi kavramlar tabanından yola çıkılarak yumuşatılmağa, kazanılmağa ve istenilenlere uymağa doğru yönlendiriliyor.
·       Öğretmenler ve veliler bu tatlı ve övücü programlamalardan çok memnunlar.
·       İçine biraz idealizm, biraz, bilimsel sözcükler, biraz da batı kaynaklı araştırmalar eklenilerek, güler yüzle, vizyonel yöntemlerle okullarda ve bölgesel seminerlerde bu tanıtımlar yer alıyor ve de gelecek olan "olumlu" isteklere göre çok daha artırılarak genişletilecek ve uygulanılacaktır.
·       Eğitim ve öğretimin ANA SORUNLARI da sanki yollarla ve yöntemlerle çözümlenecek gibi bir beklenti ve umut gittikce de artacaktır.
·       Düne değin çok eleştirisel ve muhalif bir durum gösteren sendikal ve sol kesim, sosyal demokrat eğilimli çevreler de bu yeni yaklaşımlara pek uzak durmadan sevgi ve beğeni gösterme eğilimine girmektedirler.
·       Bu genel hava ne kadar devam eder?
·       Mesleki örgütlerden, velilerden ve öğretmen toplumundan gelen yankılar ve beğenilere göre çok daha yeni eklemelerle ve yayılmalarla bu "yeni" havanın sürdürüleceğini düşünüyorum.
·       Ülkenin var olduğunu kabul ettiğimiz bilim insanları ve ulusal meslek odaları ve kuruluşları ise bu duruma hiç bir etki ve tepki göstermiyorlar. Herkes gayet memnun gibi gözüküyor.
·       Arada TV lerde tartışma programlarında görülen uzman kişiler ise çok yönlü sunumlarda, dünya genelini, bilim dünyasını ele alan konuşmalarda bulunuyorlar.
·       Çok bilgili ve yeterli olan bu uzmanlar da yine kısa ve kıyıdan geçen öneri ve eleştirilerde bulunabiliyorlar.
·       Aslında çağın gerektirdiği evrensel uygarlık ne gerektiriyorsa, hangi durumda zaten olmamız gerektiği pek de gündeme gelmiyor.
·       Kısa ve parçacıklar biçiminde öne sunulan örnekler ise daha çok bir sohbet havası içinde eriyip gidiyor.
·       OECD gibi kuruluşların araştırmaları PİSA sonuç verileri gibi uluslararası ölçüm ve kıstaslar ise pek de ciddiye alınmadan geçiştiriliyor.
·       Daha önceki "PİSA araştırmaları ve sonuçları" hazırlamış olduğum yazım bulunmaktadır. İsteyenler bakıp, araştırabilir.
·       Çözüm yolları ve alınması gereken önlemler, temel değişiklikler gündeme gelmiyor, icraata (uygulamalara) dönüşmüyor.
·       Eğitimin bugün evrensel anlamda ilk istemleri ise görmemezlikten geliniyor.
·       Bunun yerine daha çok orta ve üst sınıfın toplumdaki istem ve tüketim alışkanlıklarına, zihniyetten doğan istemlerine yönelik uygulamalar, "yenilikler" daha çok göz önüne sunuluyor.
·       Bu yazımda genel bir eğitim eleştirisi yapmak istemiyorum.
·       Daha çok yeni bir "öğretim yılı" açılışında yaratılan bu yeni havaya ve görünüşe dikkati çekmek istedim.
·       Yeni MEB bakanı "çok daha yeni" ve "alışılmamış bir profil" göstererek çok olumlu bir tavır sergiliyor.
·       Sanki insanların "ağzından" beklenilen lafları alıp, onların istemleri ve dilekleri yönünde konuşuyor, eleştiri ve önerilerde bulunuyor.
·       İnsanların beklentileri ve "umutları" düşünülerek konuşmalar yapılıyor.
·       Zaten benim de asıl söz konusu yaptığım bu "yeni hava" da böylelikle başlatılmış oluyor.
·       Kişisel olarak ben partiler üstü ve özgürce düşünüp, eleştiriler yapma durumunda olduğum için tarafsızca değil daha çok çağdaş ve uygar bir çizgiden, daha da bilimsel bir bakışla bakmağa çalışıyorum.
·       Dileğim ülkemin insanlarına bir katkıda bulunmak ve ülkenin geleceğine kendimce bir kum tanesi kadar da olsa katkıda bulunmaktır.
·       Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI. 18.09.2018, K.



16 Eylül 2018 Pazar

Eğitim Konuşmak

  Herkes "eğitim" konuşuyor.
     Ağzı olan konuşur... gibi bir durum.
·       Bol bol kocaman laflar, süslemeler, iddialar, özendirmeler, dünya örnekleri, uzmanlar, çok bilenler... ana sorunun dışında her şeyi heyecanla konuşuyor.
·       Sanki Türkiye tarihinde hiç bir model, yenilik, çağdaşlık yaşamamış gibi...
·       Üretime, bilim ve sanata, zanaata, estetiğe, eğitimde eşitliğe, köyün kalkındırılmasına,sosyal ve ekonomik, kültürel bir top yekün hedeflere yönelik bir OKUL SİSTEMİ deneyimi olmamış gibi...
·       Başarılı ve yurt sever öğretmenler kısa bir zamanda tüm ülkeye yayılmamış gibi...
·       Feodal sistemin ve politikacıların korkularıyla, devlet kendi eliyle Türkiye'nin kurtuluşuna giden aydınlanmacı sistemi kaldırdı.
·       Okullar kapatıldı.
·       Merak edenler oturup araştırsınlar, okusunlar.
·       Yurt sever ve çağdaş olmak isteyenler bugünkü tartışmalar, konuşmalara, süslü laflara değil belgelere, kaynaklara ve tarihimize baksınlar.
·       Şu an kendini eğitimci olarak tanıtan uzmanlar, yabancı dilden sözcüklerle yaptıkları açıklamalarda bu "Köy enstitüleri" için "nostaljik" tanımlamasını kullandı. Bunların 21. yüzyıl için artık geçerli olmadığını söyleyebildi.
·       TV deki uzmanların sunumları, tartışmalar o denli şaşırtıcı ki..
·       Ülke gerçeklerinin çok dışında ve de çok batı özentili, bilimsellik paketleriyle süslenmiş....
·       Öğretmen de öğretmen konuşuluyor, tartışılıyor.
·       Öğretmenden neler bekleniyor...
·       Öğretmen olacakların sadece olmak istedikleri okullar için "öğretmen okullarında" yetişmiş olması gerektiğinden söz edilmiyor.
·       Bir yüksek okul bitirenin öğretmen olabileceği var sayılıyor.
·       Öğretmen meslek lisesi ve onun üzerinde öğretmenlik yüksek okulu, öğretmenlik fakülteleri olması gerekir.
·       Okulların ülke genelinde çok daha iyi fiziki koşullara kavuşturulması gerekir.
·       Özel okul sistemi yerine düzeyi ve donanımı çok yüksek devlet okulları modeli geliştirilmeli.
·       Eğitimin bir meta olmasının önüne geçirilmesi gerekir.
·       Eğitimin yöntemi ve de öğretselliği (didaktik) üzerinde daha bilimsel ve çağdaş olmak gerekir.
·       Eğitim-öğretim-veli-okul seçimi-meslek seçimi üzerinde çok daha akılcı bir "zihniyet" oluşturulmalıdır.
·       Velilerin çocuklarına dönük eğitim-öğretim ile ilgili ilgileri-korkuları-beklentileri yeniden ele alınmalı ve de sakin bir düzeye çekilmelidir.
·       Öğretmen yetiştirme ve yerleştirme, hizmet içi seminer ve kurslar çok daha demokratik ve sistematik olmalıdır.
·       Öğretmenin özlük hakları daha üst düzeye çekilmelidir.
·       Okullar kendi kent ve mahalleleriyle bütünsel olarak düşünülmelidir. Kent kütüphaneleri geliştirilmelidir.
·       Okul-veli ilişkileri, okul içi öğrenci ve veli danışmanlıkları sistematik olarak geliştirilmelidir.
·       Özel pedagojik gereksinimi olan çocuklar için yine kendi özelliklerine göre devletin "özel eğitim okulları" olmalıdır.
·       Velilerin eğitim danışmanlığı için sistematik bir örgütleme düşünmeliyiz.
·       Üzerinde durulacak çok daha geniş alanlar vardır.
·       "Öğretmenler kurtaracak" demek ise çok sevimli bir söz olarak gülümsetecektir.
·       Devlet "ülkenin her yerinde" çok daha yüksek bir düzeyde ve donanımda devlet okul modelleri geliştirmelidir.
·       Öğretmenlik bir meslektir denilmeli ve de buna göre erken yaştan öğretmen liselerinden başlanılmalıdır.
·       Öğretmen yetiştirme için kendine özgü okul ve üst bölümler kesinlikle olmalıdır.
·       İhtiyaca göre bölümler ve dallar açılmalıdır.
·       Örneğin öğretmen meslek yüksek okulları kendi içlerinde okul türüne göre öğretmen yetiştirmelidir.
·       İlkokullar için öğretmenlik, orta okullar için öğretmenlik, liseler için öğretmenlik, özel öğretim okulları için öğretmenlik, sanat ve zanaat okulları için öğretmenlik...
·       Bu model Türkiye çapında en uygun bölgesel özelliklere göre dağıtılmalıdır.
·       Üniversitelerdeki "bilim ve araştırma" işi her zaman önemlidir. Eğitim fakülteleri (pedagoji) kendine özgü bir dal olarak düşünülmelidir. Oradaki hedefler bilimsellik olarak düşünülmelidir. Bu fakülteler öğretmenlik için düşünülmemelidir, tıpkı diğer tüm fakülte dallarında olduğu gibi..
·       Üstün yetenekliler için ayrıca destek okulları açmalıdır.
·       Endüstri ve ticaret, tarım, denizcilik, zanaat.. dallarında çalışabilecek eleman için uygulamalarıyla birlikte meslek okulları yeniden kurulmalıdır.
·       Çağın gelişmesine ve yarına yönelik meslek öğrenimi araştırmaları, öğretmen yetiştirme araştırmaları... üniversite araştırmalarında yer almalıdır.
·       Dünyanın değişimine ayak uydurmak ne kadar önemli ise buna paralel olarak ülke gerçeklerine ve gereksinimlerine göre bir "milli eğitim" modeli geliştirilmelidir.
·       Öğrenciler kendi okullarında bireysel özelliklerine göre, genel programın yanı sıra araştırma, çalışma, deneyimleme, sorgulama, derleme, toparlama... yapabilmelidir. Bunun için okulların programları düzenlenmelidir.
·       Merak, sorgulama, araştırma, deneyimleme, düşünmek ve çözümleme yolları aramak gibi esas bir öğrenme ruhu aşılanmalıdır.
·       Belli ders dallarında sınıflar arasında ortak geçişli çalışma+öğrenme grupları, dersleri olmalıdır.
·       Büyük okullarda, liselerde okulların kendi yemekhanesi, kendi mutfağı olabilmelidir.
·       Kentlerin kendi içindeki okullara yönelik spor merkezleri ve yüzme havuzları inşaa edilmelidir. Buralarda spor dersleri ve geliştirilmiş spor programları olmalıdır.
·       Kent merkezlerinde yerel yönetimlerle ve aile iş birliği ile sosyal alanlarda öğrencilere yönelik çalışmalar düzenlenmelidir.
·       Boş zamanları değerlendirme ve kişisel gelişimi destekleme kursları düzenlenmelidir.
·       Okulların içerisinde öğrencilerin becerilerini geliştirici, iletişimi geliştirici, üretime yönelik dersler, çalışma grupları olması gerekir. Sanat, el işi, ev ekonomisi, spor, tarım... konularında programlı ve seçmeli dersler, atölyeler olmalıdır.
·       Lise düzeyindeki okulların çevrelerindeki yüksek okullarla, endüstri ve ticaret, tarım sektörleriyle programlanmış staj-inceleme-uygulama olanakları sağlanmalıdır.
·       Ülke genelinde her düzey okulun öğrenci ve sınıflarına yönelik tatil programları sunulmalıdır. Yaz kursları, seminerler, işlikler... sağlanmalıdır.
·       Tabii ki bu makalenin kapsamının dışında sistematik bir eğitim-öğretim geliştirme tasarım modeli sunulabilir. Şematik bir yol ile açıklamak, sorgulamak ve öneriler geliştirmek gerekirdi tabii ki ...
·       Daha önce de bu konuda birçok yazılarım olmuştur. Sayfalarımda bunları bulabilirsiniz
·       Ben her iki ülkenin eğitim sistemini ve özellikle de Almanya'daki devlet okullarını göz önünde tutarak yazdım.
·       50 yıla yakın öğretmenlik deneyimimle ve de 20 yılı aşkın veli dernekleri çalışmalarımla bu görüşleri geliştirdim.
·       Bunlara paralel olarak kişisel eğitim-öğretim araştırma ve derlemelerimin bana kazandırdıklarıyla bu görüşlerimi sizlere sunmak istiyorum.
·       İnternetdeki portalım yılların birikimiyle hazırlanmıştır ve herkese açıktır. Oradan yararlanabilirsiniz. Orada hem Türkçe hem de Alman diliyle birçok sayfa bulabilirsiniz.
·       Yine internetde benim iki daldaki BLOG çalışmalarımda yazılarımı okuyabilirsiniz. Bunların içinde dil ve anadili ile, öğretmenler ile ilgili, eğitim ile ilgili birçok yazı bulacaksınız.
·       Sizlerden ricam bu yazılara da bakarak daha geniş bir görüş bütünlüğüne doğru gidebilmenizdir.
·       En güzel dileklerimle...
·       Sevgi ve saygılarımla...
      
  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 16.09.2018, K.


15 Eylül 2018 Cumartesi

Büyük Zarar

  Bir insana en "Büyük Zarar"ı 
  yine kendisi verebilir.
·       Genel olarak bakıldığında sanki insanın en büyük düşmanı kendisidir.
·       İnsan kendine hakim olamazsa, kendini eğitim, yetiştiremezse yaşamın zorlukları karşısında, insan ilişkilerinde hep sorun yaşar.
·       Kendi kişilik özelliklerini, zaaflarını, hırslarını, süper egosunu kontrol altına alamayan insan yine "kendinden dolayı" kendine zarar verebilir. Tamam olsun!
·       Sadece kendine zarar verse sorun değil.
·       Kişinin iyiliğe yönelmesi durumunda nefis kendini geri çeker.
·       Bir süre daha bekler, zayıf kalınca da geri çekilir.
·       İyiliğe yönelen kişide nefsin yaptırım gücü iyice zayıflar ve tesirsiz kalır
·       En yakınlarına da zarar verir, ilişkileri zora sokar.
·       Kendi sağlığına, kendi mutluluğuna bile zarar verebilen de yine kendisi olabilir.
·       Alışkanlıklar, çevre kültürü, hırslar ...
·       Akıl sağlığı çok önemlidir.
·       Akıl sağlığı beden sağlığını ve de ruh sağlığını yönlendirir.
·       Sabitleşmiş fikirler, kenar mahalle kültürü, ego çıkışları, hırslar... insanın kendisine en çok zarar verdiren etkenlerdir.
·       En büyük zararı insan "kendisine" verir.
·       Bildiği, gördüğü ve çok iyi anladığı bazı "doğru" ve "yararlı" uygulamalara inatla karşı gelir.
·       Yanlış ve zararlı alışkanlıklar edinir.
·       Huylarının kötü ve zarar verenlerini bir türlü düzeltmez.
·       "Öfke" ile yapacağı konuşmalar ve davranışlar, alacağı kararlar bazen telafisi çok zor olan kötü sonuçlara götürebilir.
·       AKIL ile, sorgulama yoluyla çözebileceği durumlarda bile nefsine esir olarak davrandığında ise yine kötü sonuçlarla karşılaşabilir.
·       "BEN BEN" diyerek de "kendini tatmin" etme yoluna girdiği durumlarda çok büyük bir hırs içinde olmuştur artık, bir "savaş kazanacakmış" gibi karşısındakine saldırılarda bulunur ve öylesine bir saldırıda bulunmuş olur ki onun da öfkelenmesine ve de "sınırlarını aşmasına" sebep olur.
·       İnsanın en güzel yapabileceği "kendine hakim" olabilmesidir.
·       Kendine hakim olmak demek bir anlamda da sakin ve akıl yoluyla davranmak demektir.
·       Kendine " söz geçirebilen" kişi insan ilişkilerinde çok daha az sorun yaşar.
·       Yaşam bir bakıma bir savaştır.
·       İnsan birçok şey ile savaşmak zorundadır.
·       Her bir durumda yaşamdaki o savaşı kazanabilmesi için ise önce kendisini çok iyi tanıması gerekir, kendini o savaşda en iyi sonucu alabileceği bir biçimde eğitmesi, kendine söz geçirmesi gerekir.
·       Doğru yolu bulabilmek, doğru çözümlere ulaşabilmek için sakince ve akıl yoluyla düşünmelidir.
·       Zaten bunları anlayıp, yaşamına geçirdiğinde birçok sorunu halledilmiş olacaktır.
·       Mutlu ve huzurlu bir yaşamın içinde olmak, insanlarla düzgün ve güzel ilişkilerde bulunmak dileklerimle...

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 15.09.2015, K.



14 Eylül 2018 Cuma

Şişe Suyu

  Şişe Suyu
 (Sabiha Gökçen Hava limanı 2 adet 0.5 L su 12 TL Bu soygundur, hırsızlıktır. Diye yazmış birisi FBa...)
·       Hava alanlarının inşaatını hangi ana şirket alabilmektedir?
·       Bu şirket dünyanın hangi yerlerinde daha inşaatlarda bulunmaktadır? Evet bu soruları sorarak başlamak gerekir. Hangi ilişkiler bu işlerde rol oynuyor?
·       Bu bir zincir gibi düşünüldüğünde en sonunda bir şişe suya geliyorsunuz.
·       Suyu ve fiyatını kime şikayet edebilirsiniz?
·       Belediyeye mi, polise mi, hava alanı idaresine mi?
·       Soruları böyle sormak gerekir.
·       Bir de temel soru var tabii ki...
O da şu:
- Neden bir ülkede insanlar çeşmeden akan suyu içemez de ille de plastikler içindeki şişelere mi muhtaç olmalıdırlar.
- 1m3 belediye suyunun fiyatı ne kadardır?
- 1m3 şişelenmiş suyun fiyatı ne kadardır?
·       Bunları düşünmeden, sorgulamadan bir ŞEY anlayamayız. Memleketimin güzide partileri, güzide okumuş, yazmışları çok daha başka ŞEYLERLE meşguller.
·       "Ana soru" nedir diye düşünmek ve sorgulamak gerekir.
·       Solcuyum, sosyal demokratım, müslümanım... demek yetmiyor!
·       Somut ve ilkesel, düşünerek, sorgulayarak, sistematik olarak aklı ve bilimi kullanarak ilerlememiz gerekir.
·       Yoksa sadece boş laflarla uğraşır, dururuz....
·       Hangi sağ duyu ile, hangi politik duruş ile, hangi kültürle bakmamız ve düşünmemiz, sorunların kökenine inmemiz ve de çözüm yollarını bulabilmemiz gerekir?

·       Çağdaş bir toplumda, çağdaş belediyecilikte o kentin çeşmelerinden akan suların "içilebilir" olması gerekir.
·       Bu su düzenli olarak denetlenir, laboratuvar sonuçları belediyece yayınlanır.
·       Sağlığa aykırı bir içerik bulunamaz.
·       Hedef ve görev budur.
·       İnsanlar çeşmeden içebilirler ya da isterlerse bir çuval para harcayarak şişelenmiş su içerler.
·       Bu durum hem de bir tüketim toplumunda, bir kapitalist ülkede geçerlidir. (Almanya)
·       Çünkü anayasal hukuk devleti belediyelere halk sağlığı konusunda sorumluluk ve görev vermektedir.
·       Halk sağlığı konusunda sorumluluk ve görev vermektedir.
·       Görevini yapamayan belediye sorgulanır.
·       Ne dersiniz?

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 11.09.2018, K.