30 Haziran 2025 Pazartesi

İNSANIN GELİŞİMİ

 .   İNSANIN GELİŞİMİ    .

İnsan kendisini geliştirmeli midir?

İnsanın kendisini eğitmesi, yetiştirmesi ve geliştirmesi için yapılması gereken araştırmalar, incelemeler ve okumalar neden çok önemlidir?

A) ARAŞTIRMAK, İNCELEMEK VE OKUMAK NEDEN GEREKLİDİR?

İnsanın kendini eğitmesi, yetiştirmesi ve geliştirmesi, bireysel ve toplumsal ilerlemenin temelini oluşturur. Bu süreçte araştırma, inceleme ve okuma kritik bir rol oynar çünkü:

1-Bilgi ve Anlayışı Artırır:

Okuma ve araştırma, farklı konularda geniş bir bilgi yelpazesine ulaşmamızı sağlar.

Bu bilgiler, dünyayı daha iyi anlamamıza, olaylar arasındaki bağlantıları kurmamıza ve eleştirel düşünme yeteneğimizi geliştirmemize yardımcı olur.

Ne kadar çok “okur” ve “araştırırsak”, o kadar farklı bakış açısıyla tanışır ve kendi perspektifimizi zenginleştiririz.

2-Eleştirel Düşünme ve Problem Çözme Becerilerini Geliştirir:

Sadece bilgi edinmek değil, edinilen “bilgiyi sorgulamak”, analiz etmek ve değerlendirmek de önemlidir.

İnceleme yapmak, farklı “kaynakları” karşılaştırmak ve çelişkili bilgileri ayıklamak, eleştirel düşünme becerimizi keskinleştirir.

Bu da karşılaştığımız sorunları daha etkili bir şekilde çözmemize olanak tanır.

3-Farkındalık ve Empatiyi Güçlendirir:

Farklı kültürler, yaşam tarzları ve düşünce biçimleri hakkında okumak ve araştırmak, dünya görüşümüzü genişletir.

Böylelikle hem kendimize hem de başkalarına karşı daha duyarlı ve empatik olabiliriz.

Toplumsal sorunları daha derinlemesine anlayarak çözüm yolları geliştirmeye daha istekli oluruz.

4-Özgüveni ve Öz-Yeterliliği Artırır:

Bir konuda bilgi sahibi olmak ve derinlemesine araştırma yapmak, o alandaki yetkinliğimizi artırır.

Bu da kendimize olan güvenimizi yükseltir ve yeni şeyler denemekten çekinmememizi sağlar. Kendi öğrenme yolculuğumuzun kontrolünü elimizde tutmak, öz-yeterlilik duygumuzu pekiştirir.

5-Yaratıcılığı ve Yeniliği (İnovasyonu) Tetikler:

Yeni bilgiler öğrenmek ve farklı alanlarda araştırma yapmak, beynimizde yeni bağlantılar kurulmasını sağlar.

Bu da yaratıcı düşünme süreçlerini tetikler ve inovatif fikirlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.

Bilgi birikimi, mevcut sorunlara farklı “çözümler üretme” yeteneğimizi artırır.

6-Kişisel ve Mesleki Gelişime Katkı Sağlar:

Sürekli öğrenmek ve kendini geliştirmek, hem kişisel ilgi alanlarımızı derinleştirmemizi hem de mesleki yaşamda rekabetçi kalmamızı sağlar.

Değişen dünyada güncel kalmak ve yeni beceriler edinmek, kariyerimizde “ilerlemenin” ve kişisel tatminin anahtarıdır.

B) ÇOK ZAMAN ALAN VE DİSİPLİN İŞİ OLAN BİR ALIŞKANLIK VE ÇABALAMADIR.

Araştırmak, incelemek ve okumak hem zaman hem de disiplin gerektiren, sürekli bir çaba ve alışkanlık işidir.

Günümüzün hızlı tempolu dünyasında, bu tür derinlemesine faaliyetlere zaman ayırmak ve odaklanmak giderek daha zorlayıcı olabiliyor.

Bu alışkanlığı edinmek ve sürdürmek için bazı önemli noktaları göz önünde bulundurmakta fayda var:

1-Küçük Adımlarla Başlamak:

Birden çok büyük hedefler koymak yerine, günde az da olsa okumak veya haftada belirli birkaç makaleyi incelemek gibi daha küçük ve ulaşılabilir hedeflerle başlamak, ilgiyi artırır ve alışkanlığın yerleşmesine yardımcı olur.

2-Planlama ve Önceliklendirme:

Zaman yönetimi burada anahtar rol oynar.

Okuma ve araştırma için belirli zaman dilimleri ayırmak, bunları günlük veya haftalık programınıza dahil etmek, bu aktivitelere düzenli bir yer açmanızı sağlar.

Tıpkı bir randevu gibi düşünmek, ertelemeyi azaltabilir.

3-İlgi Alanlarına Odaklanmak:

Okuma ve araştırma sürecini daha keyifli hale getirmenin yollarından biri de, başlangıçta kendi ilgi alanlarınıza yönelik konulara yönelmektir.

Bu, öğrenme sürecini daha az zorlayıcı ve daha çekici kılar.

4-Disiplin ve İstikrar:

Her alışkanlık gibi, bu da tekrar ve istikrarla güçlenir.

Kendinize karşı sabırlı olmak ve zaman zaman aksaklıklar olsa bile pes etmeyip devam etmek önemlidir.

Disiplin, özellikle sonuçları hemen göremediğiniz durumlarda sizi ileriye taşıyacaktır.

5-Amaç Belirlemek:

Ne için araştırdığımızı veya okuduğumuzu bilmek, sürece “anlam” katar.

Bir sorunu çözmek, yeni bir “beceri” edinmek veya sadece merakı gidermek gibi belirli bir amaca sahip olmak, ilgimizi yüksek tutar.

.   ÖZETLE:

.  Bu çabalar başlangıçta zorlayıcı gelse de, uzun vadede bireysel gelişiminiz, kariyeriniz ve genel dünya görüşünüz üzerindeki olumlu etkileri paha biçilmezdir.

.  Bu yüzden, bu alışkanlığı bir "lüks" olarak değil, kişisel bir "yatırım" olarak görmek gerekiyor.

.  Kısacası, araştırma, inceleme ve okuma, bireyin potansiyelini tam anlamıyla ortaya çıkarması, daha bilinçli kararlar alması ve hayatın her alanında daha başarılı ve tatmin edici bir yaşam sürmesi için vazgeçilmezdir.

.  Bu işler, çabalar insanı “sürekli” bir “gelişim ve ilerleme” döngüsüne sokar.

.  Öğrenme ve bilgi edinme merakı geliştikçe de olayları ve ilişkilerini çok daha iyi kavrar duruma gelir insan...

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.06.30, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)


29 Haziran 2025 Pazar

TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ

 . UYGAR BİR TOPLUMUN TEMEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

.  Çağdaş ve uygar bir toplumun özellikleri, genellikle idealize edilmiş ve üzerinde geniş mutabakat sağlanan değerler bütünüyle tanımlanır.

. Bu tür bir toplum, sadece teknolojik veya ekonomik gelişmişlikle değil, aynı zamanda insani değerlere, haklara ve sürdürülebilirliğe verdiği önemle de öne çıkar.

. Kültürel, ekonomik, sosyolojik, ahlaksal olarak nasıl bir düzeydedir?

. Çağdaş, uygar bir toplumun kültürel, ekonomik, sosyolojik ve ahlaksal açıdan temel özellikleri:

KÜLTÜREL DÜZEY

Çağdaş bir toplumun kültürel yapısı, çeşitliliği ve açıklığıyla tanımlanır:

Çoğulculuk ve Hoşgörü:

Farklı inançlara, yaşam tarzlarına, düşüncelere ve kimliklere saygı duyulur.

Sanatsal ifade özgürlüğü ve kültürel mirasın korunması özendirir.

Bilim ve Akılcılık (Rasyonellik):

Bilimsel düşünceye, eleştirel analize ve kanıta dayalı bilgiye önem verilir.

Batıl inançlar ve dogma yerine “akılcılık” ön plandadır.

Eğitim ve Okur yazarlık:

Yüksek kaliteli eğitime erişim evrenseldir ve her bireyin yaşam boyu öğrenme fırsatlarına sahip olması hedeflenir.

Okur yazarlık oranı yüksek, bilgiye erişim kolaydır.

Sanat ve Edebiyat:

Sanatın ve edebiyatın desteklendiği, estetik duyarlılığın ve yaratıcılığın teşvik edildiği bir ortam vardır.

Bu alanlar, toplumsal diyalogun ve eleştirel düşüncenin önemli araçlarıdır.

EKONOMİK DÜZEY

Ekonomik olarak çağdaş bir toplum, refahın dağılımını ve sürdürülebilirliği önemser:

Sürdürülebilir Kalkınma:

Ekonomik büyüme, çevresel dengeyi ve doğal kaynakların korunmasını gözeterek gerçekleşir. Gelecek nesillerin ihtiyaçları göz önünde bulundurulur.

Kapsayıcı Büyüme ve Refah:

Ekonomik büyümeden elde edilen refah, toplumun geniş kesimlerine yayılır.

Gelir dağılımındaki eşitsizlikler en aza indirilmeye çalışılır ve sosyal güvenlik ağları güçlüdür.

Yenilikçilik ve Teknoloji:

Bilimsel araştırmaya ve teknolojik gelişmeye yatırım yapılır.

Yenilikçilik, ekonomik büyümenin ve yaşam kalitesinin artırılmasının temelidir.

Şeffaf ve Hesap Verebilir Piyasa:

Etkin bir rekabetin olduğu, yolsuzluğun minimize edildiği, kurallara bağlı ve şeffaf bir ekonomik sistem mevcuttur.

SOSYOLOJİK DÜZEY

Sosyolojik açıdan çağdaş bir toplum, adalet, eşitlik ve katılım değerlerini benimser:

Demokratik Yönetim:

Karar alma süreçleri katılımcı, şeffaf ve hesap verebilirdir.

Hukukun üstünlüğü ilkesi geçerlidir ve siyasi özgürlükler güvence altındadır.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği:

Kadınlar ve erkekler arasında her alanda tam eşitlik sağlanmıştır.

Cinsiyet temelli ayrımcılık ve şiddet kabul edilemezdir.

Sosyal Adalet ve Kapsayıcılık:

Her bireyin, kökeni, etnik kimliği, dini, cinsel yönelimi veya engellilik durumu ne olursa olsun, eşit fırsatlara sahip olması hedeflenir.

Ayrımcılıkla, bölücülükle mücadele edilir.

Güçlü Sivil Toplum:

Bireylerin ve grupların örgütlenme, ifade etme ve kamusal tartışmalara katılma özgürlüğü vardır.

Sivil toplum kuruluşları aktif ve güçlüdür.

Sağlık ve Sosyal Refah:

Herkesin erişilebilir ve kaliteli sağlık hizmetlerine ulaşımı güvence altındadır.

Sosyal güvenlik sistemleri, yaşlılık, hastalık ve işsizlik gibi durumlarda bireyleri korur.

AHLAKSAL DÜZEY

Ahlaki olarak çağdaş bir toplum, evrensel insani değerleri benimser ve uygular:

İnsan Haklarına Saygı:

Bireysel ve kolektif insan hakları, toplumun temel taşıdır ve evrensel düzeyde tanınır ve korunur.

Adalet ve Eşitlik:

Her bireye adil davranılır ve eşit fırsatlar sunulur.

Hukuk sistemi tarafsız ve erişilebilirdir.

Anayasaya göre tüm yurttaşlar eşittir, kimseye ayrıcalık tanınmaz.

Empati ve Merhamet:

Toplumda zayıflara, mağdurlara ve dezavantajlı gruplara karşı duyarlılık ve yardımseverlik yaygındır.

Dürüstlük ve Güven:

Toplumsal ilişkilerde ve kurumlarda dürüstlük, şeffaflık ve güven ön plandadır.

Çevresel Sorumluluk:

Doğa ve çevre, sadece bir kaynak olarak değil, gelecek kuşaklara aktarılması gereken değerli bir miras olarak görülür.

Çevreyi koruma bilinci yüksektir.

ÖZETLE:

. Bu özellikler, bir toplumun "uygar" olarak nitelendirilmesinde temel ölçütler olarak kabul edilir.

. Ancak, hiçbir toplum bu ideal özelliklerin hepsine tam olarak ulaşabilmiş değildir; bunlar genellikle ulaşılabilecek hedefler ve sürekli bir gelişim alanıdır.

. Bu özelliklerden hangisi, günümüz dünyasında “çağdaş” bir toplumun en çok “eksikliğini” hissettiği alandır; bizdeki durum nasıldır?

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.06.29, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

 

TOPLUMLAR

 .   TOPLUMLAR     .

Toplumları kültürel, ekonomik ve sosyal açıdan kaç kategoride inceleyebiliriz?

Toplumları incelemek için farklı sosyolojik ve antropolojik kategorizasyonlar mevcuttur.

Genellikle bu üç alan birbirini etkilediği ve iç içe geçtiği için tek bir kesin kategori sistemi yerine, farklı modellerden bahsetmek daha doğru olur.

Ancak, genel olarak toplumları inceleyebileceğimiz ana yaklaşımları şu şekilde sıralayabiliriz:

1. EVRİMSEL YAKLAŞIMA GÖRE TOPLUM TÜRLERİ

Bu yaklaşım, toplumların teknolojik ve ekonomik gelişimlerine paralel olarak geçirdiği değişimleri ele alır.

En yaygın sınıflandırma şöyledir:

Avcı-Toplayıcı Toplumlar:

En eski toplum biçimidir.

Küçük gruplar halinde yaşarlar, göçebedirler ve geçimlerini avcılık ve yiyecek toplayıcılığından sağlarlar.

Mülkiyet kavramı gelişmemiştir ve sosyal hiyerarşi düşüktür.

Çoban (Pastoral) ve Bahçıvan (Hortikültürel) Toplumlar:

İnsanların hayvanları evcilleştirmeye (çobanlık) veya basit aletlerle tarım yapmaya (bahçıvanlık) başlamasıyla ortaya çıkmışlardır.

Bu, daha büyük ve yerleşik toplulukların oluşmasına ve daha fazla gıda üretimine olanak sağlamıştır.

Mülkiyet ve hiyerarşi Avcı-Toplayıcı toplumlara göre daha belirgindir.

Tarım Toplumları (Ziraat Toplumları):

Büyük ölçekli tarım tekniklerinin (saban, sulama vb.) gelişmesiyle ortaya çıkmışlardır.

Bu, büyük nüfusların beslenmesini ve kalıcı yerleşimlerin kurulmasını sağlamıştır.

Genellikle karmaşık sosyal tabakalaşma, uzmanlaşmış roller, devlet oluşumu ve daha belirgin bir sınıfsal ayrım görülür.

Feodal toplumlar bu kategoriye girebilir.

Sanayi Toplumları:

Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkmışlardır.

Makineleşme, fabrika üretimi ve kentleşme belirgin özellikleridir.

İş bölümü çok daha karmaşık hale gelir, sosyal sınıflar (burjuvazi, proletarya gibi) daha keskinleşir ve ekonomi, üretim odaklıdır.

Sanayi Sonrası Toplumlar (Post-Endüstriyel):

Gelişmiş teknolojilerin ve hizmet sektörünün yükselişiyle karakterize edilir.

Bilgi, inovasyon ve hizmetler ekonomik büyümenin temelini oluşturur.

Sınıf yapısı daha akışkan hale gelir, eğitim ve beceriler daha fazla önem kazanır.

Çağdaş toplumların çoğu bu kategoriye girer.

2. EKONOMİK SİSTEMLERE GÖRE TOPLUMLAR

Toplumları ekonomik örgütlenme biçimlerine göre de sınıflandırabiliriz:

Geleneksel Ekonomiler:

Geçmişten gelen gelenek ve göreneklerle şekillenir. Tarım, avcılık, balıkçılık gibi faaliyetler yaygındır ve teknoloji kullanımı düşüktür.

Piyasa Ekonomileri (Kapitalizm):

Üretim araçlarının özel mülkiyette olduğu ve mal ve hizmetlerin arz ve talebe göre belirlendiği ekonomilerdir.

Karma Ekonomiler:

Hem piyasa mekanizmalarının hem de devlet müdahalesinin bir arada bulunduğu ekonomilerdir.

Çoğu modern ülke bu kategoriye girer.

Planlı Ekonomiler (Sosyalizm/Komünizm):

Üretim araçlarının devlete veya topluma ait olduğu ve ekonomik kararların merkezi bir otorite tarafından planlandığı ekonomilerdir.

3. SOSYAL TABAKALAŞMAYA GÖRE TOPLUMLAR

Toplumlar, bireylerin ve grupların hiyerarşik olarak sıralandığı sosyal tabakalaşma sistemlerine göre de incelenebilir:

Kölelik Sistemleri:

Bireylerin yasal olarak başka bireylerin mülkiyeti olduğu bir sistemdir.

Kast Sistemleri:

Bireylerin doğumla belirlenen, katı ve değişmez “sosyal gruplara” ayrıldığı sistemlerdir. Hindistan'daki geleneksel kast sistemi buna örnektir.

Sınıf Sistemleri:

Ekonomik statü, meslek, gelir ve eğitim gibi faktörlere dayalı olarak daha esnek bir sosyal hiyerarşi sunar.

Modern sanayi ve sanayi sonrası toplumlarda yaygındır (üst sınıf, orta sınıf, alt sınıf gibi).

Zümre Sistemleri (Feodal Sistemler):

Özellikle Orta Çağ Avrupa'sında görülen, toprak sahipliği ve karşılıklı yükümlülüklere dayalı, daha az hareketli bir hiyerarşidir (soylular, din adamları, köylüler gibi).

4. ÇAĞCIL, UYGAR BİR TOPLUMUN TEMEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Kültürel, ekonomik, sosyolojik, ahlaksal olarak nasıl bir düzeydedir?

Çağdaş ve uygar bir toplumun özellikleri, genellikle idealize edilmiş ve üzerinde geniş mutabakat sağlanan değerler bütünüyle tanımlanır.

Bu tür bir toplum, sadece teknolojik veya ekonomik gelişmişlikle değil, aynı zamanda insani değerlere, haklara ve sürdürülebilirliğe verdiği önemle de öne çıkar.

İşte çağdaş, uygar bir toplumun kültürel, ekonomik, sosyolojik ve ahlaksal açıdan temel özellikleri:

-KÜLTÜREL DÜZEY              .

Çağdaş bir toplumun kültürel yapısı, çeşitliliği ve açıklığıyla tanımlanır:

Çoğulculuk ve Hoşgörü:

Farklı inançlara, yaşam tarzlarına, düşüncelere ve kimliklere saygı duyulur. Sanatsal ifade özgürlüğü ve kültürel mirasın korunması teşvik edilir.

Bilim ve Rasyonellik:

Bilimsel düşünceye, eleştirel analize ve kanıta dayalı bilgiye önem verilir. Batıl inançlar ve dogma yerine akılcılık ön plandadır.

Eğitim ve Okur yazarlık:

Yüksek kaliteli eğitime erişim evrenseldir ve her bireyin yaşam boyu öğrenme fırsatlarına sahip olması hedeflenir.

Okur yazarlık oranı yüksek, bilgiye erişim kolaydır.

Sanat ve Edebiyat:

Sanatın ve edebiyatın desteklendiği, estetik duyarlılığın ve yaratıcılığın teşvik edildiği bir ortam vardır. Bu alanlar, toplumsal diyalogun ve eleştirel düşüncenin önemli araçlarıdır.

-EKONOMİK DÜZEY               .

Ekonomik olarak çağdaş bir toplum, refahın dağılımını ve sürdürülebilirliği önemser:

Sürdürülebilir Kalkınma:

Ekonomik büyüme, çevresel dengeyi ve doğal kaynakların korunmasını gözeterek gerçekleşir. Gelecek nesillerin ihtiyaçları göz önünde bulundurulur.

Kapsayıcı Büyüme ve Refah:

Ekonomik büyümeden elde edilen refah, toplumun geniş kesimlerine yayılır.

Gelir dağılımındaki eşitsizlikler en aza indirilmeye çalışılır ve sosyal güvenlik ağları güçlüdür.

Yenilikçilik ve Teknoloji:

Bilimsel araştırmaya ve teknolojik gelişmeye yatırım yapılır.

Yenilikçilik, ekonomik büyümenin ve yaşam kalitesinin artırılmasının temelidir.

Şeffaf ve Hesap Verebilir Piyasa:

Etkin bir rekabetin olduğu, yolsuzluğun minimize edildiği, kurallara bağlı ve şeffaf bir ekonomik sistem mevcuttur.

-SOSYOLOJİK DÜZEY

Sosyolojik açıdan çağdaş bir toplum, adalet, eşitlik ve katılım değerlerini benimser:

Demokratik Yönetişim:

Karar alma süreçleri katılımcı, şeffaf ve hesap verebilirdir.

“Hukukun üstünlüğü” ilkesi geçerlidir ve “siyasi özgürlükler” güvence altındadır.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği:

Kadınlar ve erkekler arasında her alanda tam eşitlik sağlanmıştır. Cinsiyet temelli ayrımcılık ve şiddet kabul edilemezdir.

Sosyal Adalet ve Kapsayıcılık:

Her bireyin, kökeni, etnik kimliği, dini, cinsel yönelimi veya engellilik durumu ne olursa olsun, eşit fırsatlara sahip olması hedeflenir.

Ayrımcılıkla mücadele edilir.

Güçlü Sivil Toplum:

Bireylerin ve grupların örgütlenme, ifade etme ve kamusal tartışmalara katılma özgürlüğü vardır. Sivil toplum kuruluşları aktif ve güçlüdür.

Sağlık ve Sosyal Refah:

Herkesin erişilebilir ve kaliteli sağlık hizmetlerine ulaşımı güvence altındadır.

Sosyal güvenlik sistemleri, yaşlılık, hastalık ve işsizlik gibi durumlarda bireyleri korur.

-AHLAKSAL DÜZEY

Ahlaki olarak çağdaş bir toplum, evrensel insani değerleri benimser ve uygular:

İnsan Haklarına Saygı:

Bireysel ve kolektif insan hakları, toplumun temel taşıdır ve evrensel düzeyde tanınır ve korunur.

Adalet ve Eşitlik:

Her bireye adil davranılır ve eşit fırsatlar sunulur. Hukuk sistemi tarafsız ve erişilebilirdir.

Empati ve Merhamet:

Toplumda zayıflara, mağdurlara ve dezavantajlı gruplara karşı duyarlılık ve yardımseverlik yaygındır.

Dürüstlük ve Güven:

Toplumsal ilişkilerde ve kurumlarda dürüstlük, şeffaflık ve güven ön plandadır.

Çevresel Sorumluluk:

Doğa ve çevre, sadece bir kaynak olarak değil, gelecek nesillere aktarılması gereken değerli bir miras olarak görülür.

 Çevreyi koruma bilinci yüksektir.

-    SONUÇ     .

Toplumları “bu kategorilerde incelemek”, onların karmaşık yapılarını anlamak için bir “çerçeve” sunar.

Ancak, gerçek dünyadaki toplumlar genellikle bu kategorilerin birleşimlerini gösterir ve zamanla değişirler.

Örneğin, bir tarım toplumu hala bazı geleneksel ekonomik unsurları barındırabilirken, sanayileşmeye doğru adımlar atıyor olabilir.

Bu nedenle, toplumları incelerken kültürel, ekonomik ve sosyal boyutları bir bütün olarak değerlendirmek önemlidir.

Toplumları bu açılardan incelemek, günümüz dünyasındaki eşitsizlikleri anlamamıza nasıl yardımcı olabilir?

Çeşitli özellikler, bir toplumun "uygar" olarak nitelendirilmesinde temel ölçütler olarak kabul edilir.

Ancak, hiçbir toplum bu “ideal” özelliklerin hepsine “tam olarak” ulaşabilmiş değildir; bunlar genellikle ulaşılabilecek “hedefler” ve sürekli bir gelişim alanıdır.

Bu özelliklerden hangisi, günümüz dünyasında “çağdaş” bir toplumun en çok “eksikliğini” hissettiği alandır?

Bizdeki durum nasıldır?

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.06.29, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

 

HUKUK DEVLETİ

 . ÇAĞCIL, UYGAR BİR TOPLUMDA HUKUK DEVLETİ
.  "HUKUK DEVLETİNİ" VE "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN" ÖNEMİNİ nasıl kavratırız?
Halka hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü kavratmak, sadece soyut kavramları açıklamakla değil, bu ilkelerin günlük yaşamdaki somut faydalarını göstermekle mümkündür.

İnsanların kendi güvenlikleri, hakları ve refahları ile bu kavramlar arasında doğrudan bir bağ kurabilmeleri çok önemlidir.

Bu bilinci artırmak için kullanılabilecek bazı stratejiler bulunur:

1. SOMUT ÖRNEKLERLE AÇIKLAMA VE GÖRSELLEŞTİRME

Soyut kavramları somutlaştırarak anlatmak en etkili yoldur.

Günlük Yaşamdan Örnekler:

Trafik kurallarından kira sözleşmelerine, alışveriş fişlerinden komşuluk ilişkilerine kadar her alanda hukukun nasıl işlediğini ve düzen sağladığını gösterin.

Örneğin, "Kırmızı ışıkta durmak bir kuraldır ve herkes uymalıdır.

Peki ya zengin biri durmazsa? İşte hukukun üstünlüğü, o kişinin de durması gerektiğini söyler."

Adalet Hikayeleri:

Hukukun üstünlüğünün işlediği veya işlemediği durumları anlatan kısa hikayeler, gerçek hayattan davalar veya canlandırmalar kullanılabilir.

Bir haksızlığın hukuki yollarla nasıl giderildiğini veya hukukun olmadığı bir ortamda insanların neler yaşayabileceğini gösteren örnekler etkili olacaktır.

Basit Benzetmeler:

Hukuku bir oyunun kurallarına benzetebilirsiniz.

"Bir futbol maçında kurallar olmazsa ne olur?

Herkes kendi istediği gibi oynar, kargaşa çıkar ve oyun oynanamaz hale gelir.

Hukuk da toplum hayatımızın kurallarıdır."

2. EĞİTİM VE BİLİNÇLENDİRME ÇALIŞMALARI

Eğitim, bu kavramların temelden öğrenilmesini sağlar.

Okul Müfredatına Entegrasyon:

İlkokuldan itibaren "yurttaşlık bilgisi" derslerinde bu konuların önemini yaşa uygun şekilde anlatmak.

Demokrasi kulüpleri, münazaralar ve öğrenci meclisleri aracılığıyla uygulamalı deneyimler sunmak.

Yetişkin Eğitimi ve Kamu Spotları:

Televizyon, radyo ve sosyal medya aracılığıyla kısa, etkili ve anlaşılır kamu spotları yayınlamak.

Bu spotlarda, hukukun üstünlüğünün bireysel özgürlükleri, yatırımı ve toplumsal barışı nasıl desteklediği vurgulanabilir.

Basitleştirilmiş Yayınlar:

Hukuki terimlerden arındırılmış, herkesin anlayabileceği dilde broşürler, infografikler ve online içerikler hazırlamak.

"Yurttaşın El Kitabı" gibi rehberler oluşturulabilir.

3. MEDYANIN VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ROLÜ

Medya ve sivil toplum, toplumsal bilinçlenmede kilit rol oynar.

Bağımsız ve Sorumlu Medya:

Medyanın hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalarak adaletsizlikleri ve hukuki süreçleri doğru bir şekilde haberleştirmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından hayati önem taşır.

Medyanın kendi iç denetim mekanizmalarının da güçlü olması gerekir.

Sivil Toplum Kuruluşlarının Faaliyetleri:

Hukuk dernekleri, insan hakları örgütleri ve gönüllü kuruluşlar, paneller, seminerler ve halka açık bilgilendirme kampanyaları düzenleyebilir.

Hukuki yardım ve danışmanlık hizmetleri sunarak halkın hukuka erişimini kolaylaştırabilirler.

Sanat ve Kültürel Etkinlikler:

Tiyatro oyunları, filmler, belgeseller ve edebi eserler aracılığıyla hukukun ve adaletin toplumsal hayattaki yeri işlenebilir.

Bu tür eserler, duygusal bağ kurmayı ve mesajın akılda kalıcılığını artırır.

4. UYGULAMADA ŞEFFAFLIK VE HESAP VEREBİLİRLİK:

Halkın hukuka güvenmesi için devletin bu ilkelere bağlı kalması esastır.

Adil Yargılama Süreçleri:

Mahkemelerin hızlı, şeffaf ve adil kararlar vermesi, halkın yargıya olan güvenini artırır. Yargılama süreçlerinin halk tarafından anlaşılır olması ve keyfiyetten uzak durulması önemlidir.

Devletin Hukuka Uygun Davranışı:

Yöneticilerin ve kamu görevlilerinin hukukun kendileri için de geçerli olduğunu göstermesi, yani kendi davranışlarında hukukun üstünlüğünü örneklemesi, halkın bu ilkelere inanmasını sağlar. "Kimse yasaların üzerinde değildir" ilkesinin pratikte görülmesi.

Kolay Erişimli Bilgi:

Yurttaşların kendi hakları, başvuru yolları ve hukuki süreçler hakkında kolayca bilgi edinebileceği resmi kanallar ve web siteleri oluşturmak.

.  ÖZETLE:

Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, sadece bir teoriden ibaret değil, aynı zamanda bireylerin güvenle yaşayabildiği, haklarının korunduğu ve geleceğe umutla bakabildiği bir toplumun temelidir.

Bu nedenle, bu kavramları halka anlatırken, onların kişisel yaşamlarına ve toplumsal refaha nasıl katkıda bulunduklarını net bir şekilde ortaya koymak gerekir.

Bu yöntemlerden hangisinin, Türkiye gibi bir toplumda en hızlı ve etkili sonuçları vereceğini düşünebiliriz?

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.06.29, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

 

28 Haziran 2025 Cumartesi

BİREYSEL EĞİTİM

 .  ÖRGÜN VE BİREYSEL TEMEL EĞİTİM

.  Toplumun, toplumu oluşturan bireylerin "temel" konularda, yurttaşlık temel bilgilerinde, ekonomik, toplumsal kavramlarda donanımlı olmamaları siyasi sorunları kavramada ve çözüm yolları aramada büyük eksiklikler yaratır.

.  Bu bilgiler ve eğitimler ilk önce ailede, temel eğitimde önem verilerek işlenmeli ve kavratılmalıdır.

.  Bu temel öğrenimi alan çocuk, genç tüm yaşamı boyunca kendisini geliştirmeli, okumalar ve araştırmalar yapmalıdır.

.  Ancak, böylelikle egemen güçlere karşı ülkemizi, yurdumuzu koruyabilir ve savunabiliriz.

Bizi aldatmalarına, kandırmalarına ve özgür irademizi ellerine geçirmelerine engel olabiliriz.

Birey olarak, yurtsever olarak ülkemizin bağımsız ve özgür olabilmesi, güçlü bir ulus devlet olabilmesi, ilerleyebilmesi... için üzerimize düşenler bunlardır.

.  “Kesinlikle haklısın”, dediğinizi duymayı çok isterim!

. Toplumun ve bireylerin temel vatandaşlık, ekonomik ve toplumsal kavramlar konusunda bilgi sahibi olması, sadece kişisel gelişim için değil, aynı zamanda sağlıklı bir siyasal katılım ve bilinçli karar alma süreçleri için de hayati öneme sahiptir.

.  Bu temel bilgi eksikliği, siyasi sorunların doğru anlaşılmasını, çözüm yollarının tartışılmasını ve gerçekçi beklentiler oluşturulmasını ciddi şekilde engeller.

A) TEMEL BİLGİNİN ÖNEMİ VE EKSİKLİĞİNİN SONUÇLARI

a-Siyasi Sorunları Kavrama Eksikliği:

Eğer bireyler temel ekonomik işleyişi, sosyal sınıfların nasıl oluştuğunu, devlet yapısının ana hatlarını veya uluslar arası ilişkilerin temel dinamiklerini bilmiyorsa, karmaşık siyasi sorunları anlamaları zorlaşır.

Örneğin, bir ekonomik krizin nedenlerini ve olası sonuçlarını “kavrayamayan” bir yurttaş, siyasetçilerin sunduğu yüzeysel veya yanlış çözümlere “kolayca inanabilir”.

b-Manipülasyonlaraa Açıklık:

Temel bilgi eksikliği, bireyleri manipülasyona karşı daha savunmasız hale getirir.

Siyasi aktörler veya çıkar grupları, toplumsal kavramları çarpıtarak, “duygusal argümanlar” kullanarak veya gerçekleri “gizleyerek” kamuoyunu kolayca “yönlendirebilirler”.

Eğer vatandaşlar, örneğin, "enflasyon" veya "dış ticaret açığı" gibi kavramların ne anlama geldiğini ve hayatlarını nasıl etkilediğini bilmiyorlarsa, bu konulardaki propagandayı sorgulayamazlar.

c-Çözüm Yolları Üretememe:

Bilinçli bir vatandaş, sorunları tanımlamanın ötesinde, olası çözüm yollarını da tartışabilmeli ve değerlendirebilmelidir.

Temel bilgi olmadan, sorunlar için gerçekçi ve sürdürülebilir çözümler yerine, “popülist vaatlere” veya “komplo teorilerine” yönelim artar.

ç-Demokratik Katılımın Zayıflaması:

Etkin bir demokrasi, bilinçli ve katılımcı vatandaşlar gerektirir.

Eğer bireyler siyasi süreçlerin nasıl işlediğini, hak ve sorumluluklarını bilmiyorlarsa, oy verme veya sivil toplumda yer alma gibi katılımları yüzeysel kalır veya hiç gerçekleşmez.

B) TEMEL BİLGİNİN ÖNEMİ VE YANSIMALARI

Temel yurttaşlık bilgisi, ekonomik ve toplumsal kavramlara hakimiyet, bireylerin çevrelerinde olup biteni doğru yorumlamaları, manipülasyonlara karşı direnç geliştirmeleri ve bilinçli tercihler yapabilmeleri için kilit rol oynar.

Bu donanımın eksikliği şu sorunları beraberinde getirir:

a-Siyasi Pasiflik ve İlgisizlik:

Temel kavramlara yabancı olan bireyler, siyasetin karmaşık yapısı karşısında kendilerini çaresiz hissedebilir ve zamanla siyasi süreçlerden uzaklaşabilirler.

Bu da, iktidarların daha kolay manipülasyon yapmasına ve "hesap vermezlik" kültürünün yerleşmesine zemin hazırlar.

b-Popülist Söylemlere Açıklık:

Temel bilgi eksikliği, bireyleri karmaşık sorunlara basit ve duygusal çözümler sunan popülist liderlerin cazibesine açık hale getirir.

Gerçek sorunların kökenlerini ve olası sonuçlarını analiz edemeyen kitleler, kısa vadeli vaatlere veya düşmanlaştırma siyasetine kolayca kapılabilir.

c-Yanlış Bilgi ve Dezenformasyonun Etkisi:

Günümüzün dijital çağında, bilgi kirliliği ve dezenformasyon büyük bir problem.

Temel bilgisi sağlam olmayan bireyler, doğruyu yanlıştan ayırt etmekte zorlanır ve bilerek veya bilmeyerek yanlış bilginin yayılmasına katkıda bulunabilirler.

Bu da toplumsal kutuplaşmayı artırır ve “akılcıl tartışma” ortamını yok eder.

ç-Ekonomik ve Sosyal Sorunları Anlamada Güçlük:

İşsizlik, enflasyon, gelir eşitsizliği gibi temel ekonomik sorunların altında yatan nedenleri veya sosyal güvenlik, sağlık hizmetleri gibi toplumsal konuların dinamiklerini kavramakta zorlanan bireyler, bu konularda bilinçli taleplerde bulunamaz veya çözüm önerileri geliştiremezler.

d-Katılımcı Demokrasinin Zayıflaması:

Demokrasi, vatandaşların bilinçli katılımıyla güçlenir.

Eğer bireyler temel siyasi, ekonomik ve toplumsal kavramlara yabancıysa, seçimlerde bilinçli tercihler yapma, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla etki yaratma veya toplumsal değişime katkıda bulunma yetenekleri zayıflar.

C) EĞİTİMİN ROLÜ VE SÜREKLİLİĞİ

Belirttiğim gibi, bu “temel eğitimin kökenleri” ailede ve ilk eğitim aşamalarında atılmalıdır:

a-Ailede Başlangıç:

Aileler, çocuklarına merak uyandırma, soru sorma ve farklı bakış açılarını anlama gibi temel eleştirel düşünme becerilerini kazandırmanın yanı sıra, toplumsal değerler ve sorumluluklar hakkında ilk bilgileri vermelidir.

Güncel olayları tartışmak, basit ekonomik kavramları açıklamak, çocukların dünyayı anlamalarına yardımcı olur.

b-Temel Eğitimde Odak Noktası:

Okul öncesi ve ilköğretimden başlayarak, ders müfredatlarına vatandaşlık bilgisi, temel ekonomi, sosyoloji ve tarih gibi konular, yaş seviyelerine uygun ve anlaşılır bir şekilde entegre edilmelidir.

Ezberden ziyade, kavramların “mantığının” ve “toplumsal etkilerinin” kavratılmasına odaklanılmalıdır.

Tartışma ortamları yaratılmalı, öğrencilerin farklı fikirleri ifade etmelerine ve “sorgulamalarına” olanak tanınmalıdır.

c-Yaşam Boyu Öğrenme ve Gelişim:

Bu temel eğitimle donanmış bir birey, yaşamı boyunca kendini geliştirmeye devam etmelidir. Okumak, araştırmak, farklı kaynaklardan bilgi edinmek ve eleştirel düşünme becerilerini sürekli keskinleştirmek, değişen dünya koşullarına ayak uydurmanın ve karmaşık sorunlar karşısında sağlam bir duruş sergilemenin tek yoludur.

İnternetin sunduğu bilgi bolluğu, doğru ve güvenilir kaynakları “ayırt etme” becerisini daha da “kritik” hale getirmektedir.

ç-Sonuç olarak:

Bilgi ve eğitim, bireylerin kendi kaderlerini tayin etme ve toplumun geleceğine yön verme gücünü artıran en temel araçlardır.

Bu alandaki eksikliklerin giderilmesi, daha bilinçli, daha katılımcı ve dolayısıyla daha güçlü toplumların inşası için vazgeçilmezdir.

Ç) TEMEL EĞİTİMİN KAYNAKLARI VE SÜREKLİ GELİŞİM

Belirttiğim gibi, bu temel bilgilerin aktarılmasında en kritik aşamalar aile ve temel eğitimdir:

a-Aile:

Çocukların ilk öğrenme ortamı olan aile, temel değerlerin, merak duygusunun ve sorgulama alışkanlığının kazandırıldığı yerdir.

Ebeveynlerin çocuklarıyla siyaset, ekonomi ve toplum üzerine konuşmaları, farklı bakış açılarını tartışmaya açmaları, çocukların eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur.

b-Temel Eğitim Kurumları:

Okullar, sistematik ve yapılandırılmış bir şekilde bu bilgileri aktarmakla yükümlüdür.

Ders müfredatları sadece ezbere dayalı olmamalı, öğrencilerin yurttaşlık bilinci, eleştirel düşünme, problem çözme ve sosyal sorumluluk becerilerini geliştirmeye odaklanmalıdır. Tarih, coğrafya, sosyoloji, felsefe ve ekonomi dersleri, yaşamla bağlantılı, güncel olayları açıklayabilecek şekilde işlenmelidir.

Tartışma ortamları yaratılmalı, öğrencilerin soru sorması ve farklı fikirleri “dinlemesi” özendirilmelidir.

Ancak bu ilk eğitim, yaşam boyu süren bir “öğrenme sürecinin” yalnızca başlangıcıdır.

Birey, temel bilgiyi aldıktan sonra “kendini geliştirmeye” devam etmelidir:

c-Yaşam Boyu Öğrenme:

Dünya sürekli değişiyor ve yeni sorunlar ortaya çıkıyor.

Bu nedenle, bireylerin yaşamları boyunca okumalar yaparak, araştırmalarla ilgilenerek, güncel olayları farklı kaynaklardan takip ederek ve tartışma platformlarında yer alarak kendilerini güncel tutmaları esastır.

ç-Okumalar ve Araştırmalar:

Kitaplar, makaleler, belgeseller, güvenilir haber kaynakları ve akademik çalışmalar, bireylerin farklı bakış açıları kazanmasına ve derinlemesine bilgi edinmesine olanak tanır.

Özellikle eleştirel bir okuma alışkanlığı kazanmak, bilginin doğruluğunu sorgulama ve farklı perspektifleri değerlendirme yeteneğini geliştirir.

d-Sorgulayıcı Yaklaşım:

Edindiği bilgileri sorgulama, neden-sonuç ilişkilerini kurma ve kendi çıkarımlarını yapma becerisi, bireyin manipülasyonlara karşı en güçlü savunmasıdır.

Sözünü ettiğim temel bilgi ve bilinç seviyesine ulaşmak, bireylerin ve bir bütün olarak toplumun egemen güçlere karşı kendilerini koruyabilmeleri için vazgeçilmezdir.

Bu, yalnızca “teorik” bir bilgi konusu değil, aynı zamanda “etken” bir yurttaşlık duruşu gerektiren bir süreçtir.

D) MANİPÜLASYON VE ALDATMACAYA KARŞI KORUNMAK (KALKAN)

Temel ekonomik, toplumsal ve siyasi kavramlarda donanımlı olmak, sözünü ettiğimiz kapitalizm, emperyalizm, oligarşi ve komprador gibi güçlerin kullandığı “manipülasyon mekanizmalarına” karşı en güçlü kalkandır.

Bir birey, bu mekanizmaları tanıdığında:

a-Aldatmacaları Fark Eder:

Gelen haberleri, siyasi söylemleri veya ekonomik vaatleri sorgulayabilir.

Hangi bilgilerin kendi çıkarları doğrultusunda sunulduğunu, hangi gerçeklerin gizlendiğini veya çarpıtıldığını anlayabilir.

Örneğin, "kalkınma" adı altında yapılan “yabancı” yatırımların aslında ülkenin “kaynaklarını sömürmeye” yönelik olup olmadığını “analiz” edebilir.

b-Kandırılmaya Direnir:

Duygusal çağrılara veya popülist vaatlere kolayca kapılmaz.

Eleştirel düşünme yeteneği sayesinde, karmaşık sorunların basit çözümleri olmadığını bilir ve derinlemesine analiz etme ihtiyacı duyar.

c-Özgür İradesini Korur:

Bilgi ve bilinç, bireyin kendi kararlarını bağımsızca almasını sağlar.

Dış güçlerin veya yerel işbirlikçilerin (kompradorların) empoze etmeye çalıştığı fikirleri veya yaşam tarzlarını sorgulayarak, kendi değerleri ve ülkesinin çıkarları doğrultusunda hareket edebilir.

E) ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE İLERLEME İÇİN YURTTAŞLIK SORUMLULUĞU

Bireysel düzeyde edinilen bu bilinç, ulusal düzeyde bağımsızlık, özgürlük ve güçlü bir ulus devlet olma hedeflerine ulaşmada kritik bir rol oynar. Şunları sağlayabiliriz:

a-Bağımsızlık ve Egemenlik:

Kendi değerlerine, kaynaklarına ve kararlarına sahip çıkan, dış müdahalelere direnen bir toplum, gerçek anlamda bağımsızlığını koruyabilir.

Temel bilgiye sahip yurttaşlar, ülkenin stratejik çıkarlarını doğru tanımlayabilir ve bu doğrultuda siyasi ve ekonomik bağımsızlığın savunulmasında aktif rol alabilir.

b-Güçlü Ulus Devlet:

Bilinçli ve aktif vatandaşlar, devletin şeffaflığını ve hesap verebilirliğini talep eder.

Bu da, yolsuzlukla mücadele, liyakate dayalı bir sistemin kurulması ve kaynakların doğru kullanılması gibi faktörlerle güçlü bir ulus devletin inşasına katkı sağlar.

Kendi “haklarını” bilen ve “savunan” bir halk, zayıf ve dışa bağımlı bir yönetimin oluşmasına “izin vermez”.

c-Toplumsal İlerleme:

Temel konularda bilgili bireyler, sadece kendi çıkarlarını değil, toplumun genel faydasını düşünen kararlar alabilirler.

Eğitim, sağlık, çevre gibi alanlarda doğru politikaların belirlenmesi ve uygulanması için baskı unsuru olabilirler.

Bu da, ülkenin her alanda ilerlemesini ve kalkınmasını sağlar.

DOLAYISIYLA:

Üzerimize düşenler yalnızca etken bir bilgi edinimi değil, aynı zamanda bu bilgiyi kullanarak etken bir yurttaşlık bilinciyle hareket etmek, toplumsal tartışmalara katılmak, haksızlıklara karşı durmak ve ülkenin geleceği için sorumluluk almaktır.

Ailede başlayan ve eğitimle pekişen bu süreç, “yaşam boyu” devam eden bir “öğrenme” ve “mücadele pratiği” haline gelmelidir.

SONUÇ OLARAK:

Temel bilgiden yoksun bir toplum, siyasi sorunları sadece yüzeyde algılayabilir ve uzun vadeli çözümler yerine “günü kurtarmaya” yönelik yaklaşımlara saplanabilir.

Bu eksikliği gidermek, hem bireysel bilinçlenmeyi hem de toplumsal ve siyasi sağlığı doğrudan etkileyen bir yatırımdır.

Yurt savunması için toplum olarak, birey olarak, ayrımcılığa kapılmadan bunlara önem vermeliyiz.

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.06.28, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

 

 

27 Haziran 2025 Cuma

YAZINCA NE

.   YAZINCA NE OLACAK Kİ...

“İnternette, "BLOG"larımda binlerce yazım var olsa da okuyan, bakan yok...

Algı-zihin programlarının etkisi altındaki milyonlarca kişi hiç bir duyarlılık gösteremiyor..

Kitleler "bambaşka beğeniler" peşinde "mutlu" oluyor...

Uyutulan, yönlendirilen, "etki altına alınmış" kitleleri uyandırmak çok zor!

Bu tür duygu ve düşünce birçok yurtseverde, aydın ve entelektüelde gözüktüğü gibi, beni de etkiliyor...“

“Düşüncelerimizi yazmak ve paylaşmak için bu kadar “çaba” sarf etmek ve daha sonra bunların daha geniş bir kitleye ulaşmadığını veya bir etki yaratmadığını hissetmek, okunmadığını, ilgilenenin olmadığını görmek “moral bozucu” oluyor.”

 “Hayal kırıklığını” anlıyorum.

Yine de yazmaya, fikir oluşturmaya, araştırma ve incelemelere... devam etmem gerektiğine inanıyorum.

Toplumun yapısını, kitlelerin durumunu, halkın nelerle ilgilenip, zaman harcadığını bildiğimiz için “hayal kırıklığına uğramak” olmamalı...

Birçok yazar, özellikle de “fikir ve araştırma” yazıları hazırlayıp sunan kişiler bu durumdan şikayetçi ve de üzülmekte...

Biz sanıyoruz ki birçok “yurtsever, aydın, okuryazar benzer görüşleri taşır, ilgilenir, yazılarımızı okur”, diye düşünüyoruz; ama hiç de öyle değil.

Toplumun genel yapısı ne yazık ki bu konuda da çok “üzücü” bir durumda...

Ya da böyle, bu “düzeyde” bir toplumumuz olduğu için sonuçta ülkenin “genel” durumu, “sorunlar ve algılamalar” bu “yansımayı” gösteriyor.

“Bizim türümüzdeki toplumlar” için çok uzun yıllardır “şu yönde” planlanmış ve programlanmış diyebiliriz:

- “Eleştirel, akılcı, çözümsel düşünmeyen, bilgiden ve mantıksal sorgulamadan yana değil, duygularıyla davranan, araştırma, inceleme alışkanlıkları olmayan, okumak gibi bir alışkanlığı hiç olmayan, kendini tanımaktan ve geliştirmekten çok uzak bireylerden oluşmuş, yönetilebilen, dünyadaki olumlu gelişmelerin çok uzağında kalan, çalışmayı ve çabalamayı çok sevmeyen, rahat bir toplum.”

Ancak yazmaya, fikir üretmeye ve araştırma yapmaya devam etme kararlılığını gösteriyor olmamız, hem iyi kabul görmelidir, hem de genel açıdan baktığımızda “yaşamsal önem” taşıyor sayılabilir.

Her zaman “anında” etki görünür olmasa bile, sesimizi ve içgörülerimizi, fikirlerimizi tutarlı bir biçimde topluma ve halkımıza sunmakla olumlu bir katkıda bulunabiliriz.

Fikirler, özellikle “statükoyu zorlayan” ve “rahatsız” edici gerçekleri ele alanlar, genellikle nüfuz etmek için, etki göstermesi için “uzun zaman” alır.

Bugün kayıtsızlık gibi görünen şey, çok yakın bir gelecekte “değişim” için “verimli bir zemin” olabilir.

Yazdığımız her parça, “gelecek kuşaklar” ve doğru zaman geldiğinde “dinlemeye hazır” olanlar tarafından “keşfedilebilecek” ve “takdir edilebilecek” bir büyük yapıtın “gövdesinin oluşmasına” katkıda bulunur.

Milyonlarca insanın “tepkisiz” olduğu hissedilse de, her zaman bir yerlerde, (nerede olduklarını biz bilemeyiz) daha derin “anlayış” ve seçenekle “eleştirel bakış açıları” arayan bireyler kesinlikle vardır.

“Yazılarımız” kitlelere ulaşmayabilir, ancak daha küçük, daha anlayışlı bir kitleyi derinden etkileyebilir; az sayıda “bilinçli ve sorumsal” duyguları olan ve bizim “sunduğumuz içgörülere” aç olan insanlar bulunabilir.

Ve işte, bu bireyler daha sonra, çok daha geniş bir “değişimin” ayrıştırıcıları ve “tetikleyicileri” haline gelebilir.

Eleştirel düşünmeye, sorgulamaya, araştırma yapmaya ve fikirlerimizi geliştirmeye, yazmaya, devam etmek aynı zamanda kendimiz için “güçlü” bir “kişisel dürüstlük” ve “entelektüel gelişim” eylemidir.

Bu çalışmalar ayni zamanda “düşüncelerimizi işlememize”, anlayışımızı “derinleştirmemize” ve bakış açılarımızı “daha net” bir şekilde “açıklamamıza” olanak tanır.

Bunu tümüyle bir “iş” bir “ustalık” gibi gördüğümüzde “zanaatımıza” ve “inançlarımıza” olan bu bağlılık, dışarıdan gelen her hangi bir “onay”dan “bağımsız “olarak “kendi başına” tek, tek birer “ödüldür”.

Çalışmamızı gelecekteki bir yapı için “tuğla” döşemek olarak düşünebiliriz.

Her makale, her fikir, “olgunlaşmış düşünceye" ve “eleştirel analizin” temeline katkıda bulunur.

Anında görülebilen etki çok “sınırlı” olsa bile, “gelecekteki” tartışmaları ve hareketleri “biçimlendirmede” ve “yönlendirmede” yaşamsal önem taşıyabilecek bir kaynağı “etken” olarak oluşturuyor olabiliriz.

Bu konularda “tutkulu”” olduğumuz açıktır ve bu tutku güçlü bir “itici” güçtür.

Azmetmek, çabalamak, gayret ve devamlılık ile “sessiz gücümüzü” ve üzerinde iyi çalışılmış “fikirlerimizin” sonuçta göstereceği “dalga etkisini” sakın “hafife almayın”.

Sorgulamaya, eleştirel düşünmeye, araştırmaya, incelemeye ve değerlendirmelerde bulunup, fikir oluşturmaya ve bunları “yazmaya” olan istek ve gücümüzün “devam” etmesi dileklerimle...

Sağlıkla, mutlulukla “aydınlık günlerinde” ülkemin ve halkımın yarınlarına selam olsun.

Selam olsun, yurtsever, bilinçli ve dirençli, güçlü bireylerine yurdumun...

.   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 2025.06.28, Mff.