28 Kasım 2024 Perşembe

YURTSEVER ve ATATÜRKÇÜ

 .   YURTSEVER  ve ATATÜRKÇÜ OLABİLMEK

.  HER ÖNÜNE GELEN ŞEYE ÖNEM VEREN, İLGİ DUYAN SAYGI DEĞER HALKIMIZ VE ONLARIN OKUMUŞ, ÇOK BİLENLERİ, PARTİLER VE ÖRGÜTLER KURANLARI BAZI ŞEYLERİ "BOŞ VERİP"

GEÇEBİLİRLER.

.  AMA ASLINDA EN ÖNEMLİ VE DE TEMEL OLAN KONULARA, BİLGİLERE ULAŞMALARI, OKUYUP, KAVRAMALARI GEREKİR Kİ BİLİNÇ SAHİBİ YURT SEVER OLABİLSİNLER.

.  ELLERİNDE VAR OLAN VATANI, TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİ YİTİRMESİNLER.

.  ETNİK, DİNSEL, SOL, SAĞ, LİBERAL... BAKIŞ AÇILARINA SAHİP OLANLARIN ORTAYA ÇIKIŞLARININ ve TARTIŞMA YARATMAK İSTEMELERİNİN GERÇEK NEDENLERİ VATAN ve MİLLET ÖZELLİKLERİMİZİ "YOK ETMEK" İSTEDİKLERİ İÇİNDİR.

.  TÜRK HALKI KENDİSİNİ, DEVLETİNİ, TARİHİNİ, ULUSAL DEĞERLERİNİ... BİLİR, BİLMEK ZORUNDADIR.

.  GERİCİ VE EMPERYALİST, BÖLÜNMECİ AKIMLARA, DİN DEVLETİ İSTEMLERİNE, AYRIMCI ve BÖLÜNMECİ PARTİLERE ve KİŞİLERE ASLA İZİN VERMEYİNİZ!

.  SAĞ DUYULU VE UYANIK OLMAK VE CUMHURİYETİN TÜM KAZANIMLARINA SAHİP ÇIKMAK, BİLİNÇLİ VE ÇALIŞKAN OLMAK GEREKİR.

.  KÜRESEL EGEMEN GÜÇLERE, ONLARIN ÜLKEDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİNE ve HAİNLERE, ÇIKARCILARA NE KAPILINIZ, NE DE ONLARIN YÜKSELMESİNE İZİN VERİNİZ.

.  "TÜRKİYE" DÜNYA ÜZERİNDEKİ KONUMU, YER ALTI VE YER ÜSTÜ HER TÜRLÜ VARLIĞI, TOPRAĞI VE İNSANLARI İLE ÇAĞDAŞ, KALKINMIŞ ve UYGAR BİR REFAH TOPLUMU OLMAK HAKKINA SAHİPTİR.

.  BİZİ BU YOLDAN ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIKTAN KOPARIP, PARÇALAMAK İSTEYENLERE ASLA KAPILMAYINIZ VE İZİN VERMEYİNİZ.

.  ÇAĞDAŞ, BİLİMSEL, YURTSEVER DÜŞÜNCE ve BİLİNÇTEN, GÜZEL AHLAKLI OLMAKTAN ASLA UZAKLAŞMAYINIZ.

.  DEVLETİN "KURULUŞ" İLKELERİNE, ATATÜRK'ÜN GÖSTERDİĞİ HEDEFLERE VE ONUN FİKİRLERİNE , İLKELERİNE KARŞI ÇIKMAK ve "TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ"ni DEĞİŞTİRMEK İSTEYEN

"KARŞI DEVRİMCİLERE" FIRSAT VE İZİN VERMEYİNİZ, MÜCADELEDEN KAÇMAYINIZ.

 .  GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK "BU VATAN VE MİLLET" İÇİN EN DOĞRU VE YARARLI OLANLARI, TEMEL DEĞERLERİ VE HEDEFLERİ GÖSTERMİŞTİR.

.  BİZE DÜŞEN BUNLARI İYİ KAVRAMAK VE UYGULAMAKTIR.

.  KURTULUŞUMUZ BU YOLDADIR.

.  NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE… (Diyebilene..)

.  "BU ÜLKENİN BİR BİREYİYİM" DEYİP, HAKKINI VERİP, GURUR DUYABİLENE NE MUTLU!

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, GC-A-24.11.27, MŞ.

25 Kasım 2024 Pazartesi

Kadına Yönelik Şiddet

  Kadınları Dışlamak, Aşağılamak ve Hakaret:

.    Kadına Yönelik Şiddetin Temel Taşları:

.  Kadınları dışlamak, aşağılamak ve hakaret etmek, kadına yönelik şiddetin en yaygın ve zararlı biçimlerinden biridir.

.  Bu tür davranışlar, kadınların "özgüvenini" kırmak, sosyal hayatlarını kısıtlamak ve psikolojik olarak zarar verme amacı taşır.

.  Fiziksel şiddet kadar görünmese de, psikolojik şiddetin uzun vadeli etkileri çok daha yıkıcı olabilir.

A - Kadınları Dışlamak, Aşağılamak ve Hakaret Etmenin Çeşitli Biçimleri

1-Sözlü taciz: Alay etmek, küçümsemek, aşağılayıcı sözler söylemek, tehdit etmek gibi davranışlar.

2-Fiziksel taciz: Kadının kişisel alanına girmek, eşyalarına zarar vermek, izlemek gibi davranışlar.

3-Sosyal taciz: Kadını sosyal ortamlardan izole etmek, arkadaşlarıyla görüşmesini engellemek gibi davranışlar.

4-Psikolojik taciz: Kadının kendine güvenini sarsmak, değersiz hissettirmek, suçluluk duygusu aşılamak gibi davranışlar.

5-Cinsel saldırı ve tecavüz:

B - Bu Tür Davranışların Sonuçları

1-Ruhsal-Psikolojik Sorunlar: Depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu gibi ciddi psikolojik sorunlar.

2-Fiziksel Sağlık sorunları: Baş ağrıları, uykusuzluk, sindirim sistemi sorunları gibi fiziksel belirtiler.

3-Bağımlılık: Madde bağımlılığı veya başka bağımlılık türlerine yönelme.

4-Sosyal Yalıtım (izolasyon): Kadının sosyal çevresinden kopması ve yalnızlaşması, çaresizlik…

5-Özgüven kaybı: Kadının kendine olan inancını kaybetmesi ve yaşamını denetleyebilmesini yitirme duygusunu.

C - Kadınları Dışlamak, Aşağılamak ve Hakaret Etmenin Nedenleri

1-Cinsiyetçi inançlar: Kadınların erkeklerden daha aşağı olduğu, belirli rolleri olması gerektiği gibi cinsiyetçi inançlar.

2-Güç dengesizliği: İlişkilerdeki güç dengesizliği, şiddet uygulayan kişinin kadını kontrol etme arzusunu artırabilir.

3-Model öğrenme: Çocukluk döneminde "şiddete" tanık olmak veya "şiddet görerek" büyümek, şiddeti normalleştirmeye ve şiddet uygulayıcı olmaya yol açabilir.

4-Kişilik özellikleri: Narsizlik, kontrolcü ve saldırgan kişilik özellikleri olan kişiler daha sık şiddet uygulayabilir. Psikopat kişilikler her an bir tehlikeye neden olabilir.

Ç - Ne Yapılabilir?

1-Yasal düzenlemeleri güçlendirmek: Kadına yönelik şiddetle mücadele için mevcut yasal düzenlemeleri güçlendirmek ve yeni düzenlemeler yapmak ve acil uygulamak, inandırıcı olmak gerekmektedir.

2-Şiddete uğrayan kadınlara destek olmak: Şiddete uğrayan kadınlara güvenli bir ortam sağlamak, "psikolojik destek" alması için yönlendirmek ve yasal haklarını bildirmek önemlidir.

3-Farkındalık yaratmak:

Kadına yönelik şiddetin tüm boyutları hakkında toplumda farkındalık yaratmak ve bu konuda bilgilendirme ve eğitim çalışmalarına destek olmak gerekir.

4-Toplumu eğitmek:

Toplumdaki her sorun "herkesi" ilgilendirir. Kadına şiddet de çok büyük bir sorundur ve kadın, erkek "herkes tarafından" bilinmeli ve "birlikte" mücadele edilmelidir.

Ailelere, erkeklere yönelik eğitim programları düzenleyerek şiddetin nedenlerini ve sonuçlarını anlatmak, empati kurmayı öğretmek ve eşitlikçi ilişkiler kurmalarını sağlamak önemlidir.

5-Çevrenizdeki biri şiddete maruz kalıyorsa, lütfen yardım istemekten çekinmeyin.

6-Kadına yönelik şiddet, sadece kadının değil, toplumun tamamının sorunudur.

7-Bu sorunun çözümü için herkesin duyarlı olması ve üzerine düşen görevi yapması gerekmektedir.

8-Yardım istenmelidir: Kadın Destek Hattı: 183

Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri: Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne başvurabilirsiniz.

9-Şiddet normal değildir ve hiçbir şekilde haklı gösterilemez.

…….. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 25.11.2024, MŞ……

.       (Araştırma, inceleme, değerlendirme, yazı)

Laiklik Nedir?

 Laiklik Nedir ve Laiklik Karşıtlığının Cezası Var mı?

A - Laiklik Nedir?                                                                 .

. Laiklik, kısaca dinin devlet işlerinden ayrılması ve devletin tüm inançlara eşit uzaklıkta durması anlamına gelir.

. Laik bir devlet, yurttaşlarının "dinsel inançlarına karışmaz".

. Laik bir devlet, "dinsel bir ideolojiyi" resmi ideoloji olarak benimsemez.

. Laik bir devlette, dini kurumlar devlet işlerine alet edilmez.

B - Laikliğin Temel İlkeleri:                                                         

1-Dini özgürlük: Herkes kendi inancına göre yaşama özgürlüğüne sahiptir.

2-Vicdan özgürlüğü: İnanç veya inançsızlık konusunda özgür olma hakkı vardır.

3-Devletin tarafsızlığı: Devlet, herhangi bir dine veya dinsizliğe karşı tutum almaz.

4-Din ve devlet işlerinin ayrımı: Dinsel kurallar, devlet yönetiminde esas alınmaz.

C - Laiklik Karşıtlığının Cezası Var mı?                                              

.  "Laiklik karşıtlığının" cezası olur mu?

.  Ülkeden ülkeye ve ilgili yasal düzenlemelere göre değişebilir.

.  Genel olarak, laiklik karşıtlığı, bazı suçlara yol açabilir.

Ç - Türkiye'de Laiklik Karşıtlığının Cezası Nedir?                                     

.  Türkiye Cumhuriyeti, Anayasası ile laik bir devlet olarak tanımlanmıştır.

.  Laiklik, değiştirilemez bir ilkedir: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın değiştirilemez maddeleri arasında yer alır.

.  Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlettir ve "Anayasası laiklik ilkesini" açıkça "güvence" altına alır.

.  Bu, devletin din işlerine karışmayacağı, dinlerin eşit haklara sahip olacağı ve vatandaşların vicdan özgürlüğünün tam olarak güvence altında olacağı anlamına gelir.

.  Laiklik karşıtlığı ise, bu temel ilkeye aykırı düşen, din ve devlet işlerini karıştırmaya yönelik her türlü düşünce, söylem veya eylemdir.

.  Laiklik karşıtlığının cezası, sadece yasal yaptırımlarla sınırlı değildir.

.  Toplumsal tepki ve dışlanma da önemli bir sonuçtur.

.  Laiklik, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir ve herkesin bu ilkeye saygı göstermesi beklenir.

.  Laiklik karşıtlığının cezai sonuçları, işlenen fiilin niteliğine göre Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) farklı maddelerle düzenlenmiştir.

D - "Laiklik Karşıtlığı" Genel olarak, Şu "Suçlara" Yol Açabilir:                         .

1-Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma: Devletin "Laik düzeni"ni yıkmaya yönelik faaliyetlerde bulunmak.

2-Ayrımcılık: Dinsel inançlara göre ayrımcılık yapmak (örneğin, iş hayatında veya eğitimde).

3-Nefret suçu: Dini inançlara dayalı olarak nefret söylemi yaymak, aşağılama veya şiddet eylemlerine teşvik etmek, tahrik etmek. (TCK md. 216)

4-Halkı kin ve düşmanlığa tahrik: Din veya mezhep farklılıklarını kullanarak halkı birbirine düşman etmek. (TCK md. 215)

5-Anayasayı ihlal: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda belirtilen laiklik ilkesini ortadan kaldırmaya veya bu ilkenin uygulanmasını engellemeye teşebbüs etmek. (TCK md. 309)

6-Kamu görevlisi tarafından suç işlenmesi: Bir kamu görevlisinin görevini kullanarak laiklik ilkesini ihlal etmesi. (TCK'nın ilgili maddeleri)

.  Bu suçların cezaları, suçun ağırlığına, işleniş şekline ve sonuçlarına göre değişmekle birlikte, hapis cezası, para cezası veya her ikisi birden şeklinde olabilir.

.  Türkiye'de laiklik karşıtlığı, yukarıda belirtilen suçlara yol açabileceği gibi, Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle de yargılanabilir.

.  Bu sorunun yanıtını bir "hukukçu", bir avukat çok daha güvenilir olarak verebilir.

E - Sonuç:                                                                         .

.  Laiklik, "demokratik" bir toplumun "olmazsa olmazı"dır:

.  Laiklik, farklı inançlara sahip insanların bir arada huzur içinde yaşaması için gereklidir.

.  Laiklik, sadece bir yasak değil, aynı zamanda bir özgürlüktür:

.  Herkes kendi inancına göre yaşama özgürlüğüne sahiptir.

.  Ancak bu özgürlük, başkalarının hak ve özgürlüklerini kısıtlamamalıdır.

.  Türkiye'de laiklik karşıtlığı "yasal" olarak "cezalandırılır".

.  Laiklik karşıtlığının cezası, yasal düzenlemeler ve işlenen suçun niteliğine göre belirlenir.

.  Her bireyin laiklik ilkesine saygı göstermesi ve bu ilkeyi korumak için çaba göstermesi gerekmektedir.

.  Laik sadece bir yasal düzenleme değil, aynı zamanda "demokratik" bir toplumun "olmazsa olmaz" bir değeridir, temel taşıdır ve unutulmamalıdır.

F - Sorumluluk reddi beyanı: (Disclaimer):                                         .

. Bu bilgi bir genel tanıtım amaçlıdır.

. Hukuki bir öneri olarak değerlendirilmemelidir.

…….. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 25.11.2024, MŞ………………….

.         (Araştırma, inceleme, değerlendirme, yazı)

23 Kasım 2024 Cumartesi

TÜRKİYE'de ÖĞRETMENLER GÜNÜ

 TÜRKİYE'de ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Öğretmenler günü “belirlenmiş bir gün” olarak çeşitli düşüncelerin, görüşlerin olduğu bir “anma”, bir “değer tanıma” ve bir “anımsama” günü olarak bu yıl da geldi.

1981’den bu yana her 24 Kasım günü kutlanan Öğretmenler Günü’nün "gün" olarak kabul edilmesiyle ilgili yıllardır yeterince tartışma yapılmış olsa da kutlanıyor.

1981 yılında, Atatürk'ün doğumunun 100. yılı dolayısıyla, her yıl 24 Kasım'ın "Öğretmenler Günü" olarak kutlanması kararlaştırıldı.

24 Kasım'ın Türkiye'de "Öğretmenler Günü" olarak kutlanmasının başlıca nedeni, bu tarihin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gün olmasıdır.

24 Kasım, TBMM’nin Mustafa Kemal’e (henüz Soyadı Yasası yoktu) verdiği "Millet Mektepleri Başöğretmeni" sanının yasalaştığı gündür (24 Kasım 1928). Bu "gün", hem eğitim kamuoyu hem halkın büyük çoğunluğunca benimsenmiştir.

Mustafa Kemal’e "Atatürk" soyadının verildiği günün de 24 Kasım 1934 olması ilginç bir rastlantı olabilir.

Atatürk, eğitimin bir ülkenin geleceği için ne kadar önemli olduğunun bilincinde olan bir liderdi.

Atatürk'e verilen "Başöğretmen" ünvanı, onun eğitimdeki rolünü ve öğretmenlere verdiği değeri simgelemektedir.

24 Kasım Öğretmenler Günü, Türkiye'de eğitimin önemini vurgulamak, öğretmenlerin sorunlarını görüşmek ve toplumdaki yerini güçlendirmek ve Atatürk'ün eğitim konusundaki görüşlerini hatırlamak için kutlanan özel bir gündür de diyebiliriz.

Millet mekteplerini kurarak eğitimde "devrim" yarattı ve böylece tüm yurttaşların okuma yazma öğrenmesini sağladı.

Atatürk'ün eğitimdeki mirası yaşatılırken, öğretmenlerin de emekleri, önemi ve değeri takdir edilmiş oldu.

24 Kasım Öğretmenler Günü, Türkiye'de "eğitimin önemini" vurgulamak, öğretmenlerin "toplumdaki yerini" güçlendirmek ve Atatürk'ün eğitim konusundaki vizyonunu hatırlamak için kutlanan özel bir gündür.

Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin yoksulluğuna yapılan vurgularla öne çıkması, ne yazık ki yıllardır değişmeyen bir görüntüdür.

Bugün öğretmenlerin durumu, genel sorunları, içinde bulunulan çıkmazlar ve sıkıntılar üzerinde konuşulmalıdır.

Öğretmen yetiştirme ve yerleştirmedeki sorunlar, işsiz öğretmenler, öğretmenlerin özlük hakları, öğretmenlere ödenen aylıklar, okulların ve eğitim-öğretimin, okulların koşulları... üzerinde konuşulmalı ve çözüm yolları aranmalıdır.

"Dünya Öğretmenler Günü" ise UNESCO ve ILO tarafından 1964 yılında kabul edilen “ÖĞRETMENLERİN STATÜSÜNE İLİŞKİN ŞART”ın anısına 1994 yılından bu yana her yıl 5 Ekim'de kutlanmaktadır.

O zamandan beri hedef: "Nitelikli bir eğitim için nitelikli öğretmenler" olmuştur.

Dünya çapında otuz milyondan fazla öğretmeni temsil eden ULUSLARARASI EĞİTİM Education International'ın (EI) ÖĞRETMENLERİN STATÜSÜ BİLDİRGESİ"nin dünya çapında uygulanmasına kararlıdır ve Dünya Öğretmenler Günü'nün uluslararası olarak tanınması için çağrıda bulunur.

Öğretmenlik mesleğinin eğitim, bireysel ve toplumsal gelişim için özel önemine dikkat çekmek ve öğretmenlere gerekli desteği sağlamak için 5 Ekim'de etkinlik ve kampanyalar düzenlenmesi çağrısında bulunuyor.

2022-2023 eğitim öğretim yılında TÜRKİYE’de Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki yaklaşık 19 milyon öğrenci ve 1 milyon 200 bin öğretmen bulunmaktaydı.

Bir anlamda ÖĞRETMENLER GÜNÜ yalnızca sevinip, eğlenceler düzenlenecek ve kutlamaların yapılacağı bir gün değildir.

Ülkenin genel durumunun göz önüne alınması gereken ve çalışanların, özellikle kamuda görevli olan öğretmenlerin tüm haklı isteklerinin "dile getirilmesi" gereken bir özel gündür.

Öğretmenlerin ÇAĞDAŞ koşullarda çalışabilmesinin olanaklarının sağlanması ve de her türlü sendikal haklarının elde edilmesi, enflasyona yenik düşmeyen ödenti ve aylık talepleri... dile getirilmeli, anlatılmalıdır.

Uygar bir toplumda "çağdaş koşullar" içerisinde, bilimsel bakış açısına dayanan bir “öğretmen yetiştirme” programımız ve buna dayalı öğretim ve eğitim sistemimiz olmalıdır.

Bunun ardı sıra öğretmen yerleştirme, dağıtma ve kadrolaştırma konusunda adil, eşit ve uygulamalar sağlanmalıdır.

Tüm öğretmenlerin her kademede ve dalda günün yaşam koşullarına en iyi uyabilecek bir ücretlendirme düzenine kavuşturulması gerekir.

Devletin temel eğitim kanunu çerçevesinde öğretmenlerine çok iyi sahip çıkması ve en iyi çalışma koşullarını sağlaması beklenmelidir.

Öğretmenlerin sendikal hakları korunmalıdır.

Ülkede var olan sendikaların "öğretmenlerin özlük haklarını" savunmaları beklenilmelidir.

Öğretmenler gününün temel konuları gördüğünüz gibi çok boyutludur:

Devletle, işverenle, hukukla, ekonomik değerle ve de duygusallıkla, özlem ve hasretlerle de doludur.

Geniş bir kapsamı olan bu özel günde yıllar sonra da olsa insanların kendilerine "emek ve uğraşı" veren öğretmenlerine bir "anımsama" yapacağı "sevgi ve saygılarını" belirteceği gün olabilir.

İyi bir öğretmenin, gerçek bir öğretmenin duygu ve düşüncelerini, onların neler ile yaşadıklarını, her bir gününün nasıl geçtiğini ve de neleri, nasıl yapmak istediklerini, önündeki öğrencileri için ne denli uğraştıklarını, umutlarını ve de tabii ki hayal kırıklıklarını, üzüntülerini, umutsuzluklarını... anlatmak nasıl mümkün ki...

Öğretmen olarak geçen yıllarını insanlara nasıl anlatabilirsin ki...

Sevgi ve saygıyı, şükretmeyi, iyi değer yargılarını nasıl anlatabilirsin ki insanlara...

Hem de kendi öğrencilerine...

O çok sahiplendiğin insancıklara...

Hani senin için çok önemli olanlara....

Senin tüm ümitlerini ve enerjini, sevgini ve hayallerini verdiğin o çocuklara nasıl anlatabilirsin...

Bugün onlara...

Hem ki onların artık her şeyi çok iyi bildiklerini sandıkları, ve de kendilerinin çok önemli olduklarını sandıkları bugün...

Nasıl anlatabilirsin...

Yaşamın temel değerlerinin içinde bazı şeylerin, bazı insancıklar için ne denli önemli olduğunu...

Bir anımsamayı, bir teşekkürü, bir güzel sözü, bir merhabayı... beklemenin ne olduğunu nasıl anlatabilirsin?

Bunu anlatabilmek kolay olsaydı...

Ne de mutlu ve huzurlu olurduk, belki de karşılıklı...

Bir insan niye yaşar ki, ne için yaşar ki...

Yine de bana zamanında "öğrenci" olarak gelmiş olanlara sevgilerimi iletmek isterdim bugün....

Onları hep mutlu ve de başarılı insanlar olarak yaşamlarında görebilsem ne mutlu olurdum hep...

Ben onlardan bir "merhaba" almasam ne olur ki...

Önemli olan benim "iç huzurum" bana göre...

Onlar iyi hizmet edebilmek, onlara iyi bir öğretmen, iyi bir yol gösterici olabilmiş olmam, onlara "güzel ahlakı" kavratmak istemem bana yeter....

Koca bir yaşam bu yola harcanmış olsa bile ne mutlu ki ben huzur içindeyim.

Bugün de hiç durmadan, şükür ki eğitim ile, öğrenim, toplum ve insan ile, aydınlanma ve çağdaşlık ile ilgili temel araştırmalar yapıp, kendim için öğrenip, yazabiliyorum ve insanlara sunabiliyorum.

Beni anımsayan, güzel sözcüklerle kutlamalarda bulunan tanıdıklarıma, dost ve arkadaşlarıma, öğrencilerime teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Hepinize kocaman bir MERHABA!

Sevgili çocuklar hep mutlu olun ne olur!

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 24.11.2024, MŞ.

 

22 Kasım 2024 Cuma

EVLİLİKTE NASIL DAVRANMALIDIR?

 .  EVLİLİKTE NASIL DAVRANMALIDIR?    .

.  İnsan "ne" için evlenir?

.  Birbirini "seven" ve "kabul" eden iki insan, erkek ve kadın "el ele verip" sağlık ve mutluluk içinde birlikte yaşamaya karar vermişlerdir.

.  Dünyanın her halinde iyi ve kötü günde "saygı ve sevgi" içinde birlikte olup, yaşamak istediklerini kabul edip evlenmişlerdir.

.  Evlilik, iki insanın hayatlarını birleştirdiği, birbirine söz verdiği ve birlikte bir gelecek inşa ettiği kutsal bir bağdır.

.  Bu bağın sağlıklı ve mutlu bir şekilde devam edebilmesi için eşlerin birbirlerine karşı belirli "sorumlulukları ve davranışları" vardır.

.  Her bir eş ne olursa olsun, karşısındaki eşine her zaman "sevgi dolu" ve "saygılı olmayı", "tatlı dil ve güler yüzle" davranmayı bilmelidir.

A - Evlilikte Eşlerin Davranışları:

1-Saygı: Karşılıklı saygı, evliliğin temel taşlarından biridir.

Eşin düşüncelerine, inançlarına ve kişisel alanına saygı göstermek, ilişkiyi güçlendirir.

2-Sabır: Herkesin farklı bir kişiliği ve farklı ihtiyaçları vardır.

Eşinizin olumsuz davranışlarına karşı sabırlı olmak ve onu anlamaya çalışmak önemlidir.

3-İletişim: Açık ve dürüst bir iletişim, evlilikteki sorunların çözülmesinde en etkili yoldur.

Duygu ve düşüncelerinizi açıkça ifade etmek, karşılıklı anlayışı sağlar.

4-Destek: Eşinizin hedeflerine ulaşması için onu desteklemek, ona güç vermek ve ona inandığınızı göstermek, ilişkinizi güçlendirir.

5-Empati: Eşinizin yerine kendinizi koyarak düşünmek, onun duygularını anlamanıza ve ona daha iyi destek olmanıza yardımcı olur.

6-Özgürlük: Eşinizin kendi ilgi alanları ve arkadaşlıkları olsun.

Onu bunlardan mahrum etmemek, ilişkinize tazelik katar.

7-Sadakat: Evlilik, sadakate dayalı bir kurumdur.

Eşinize karşı sadık olmak, güven duygusunu güçlendirir.

8-Şükran: Eşinizin yaptığı küçük şeylere bile teşekkür etmek, ilişkinizi daha sıcak hale getirir.

9-Özür Dilemek: Hata yaptığınızda özür dilemek, ilişkinizi güçlendirir ve güveninizi yeniden kurar.

10-Affetmek: Geçmişteki hataları affetmek, ilişkinin ilerlemesi için önemlidir.

11-Sorumluluk: Evlilikte herkesin taşıdığı sorumluluklar ve yükümlülükler vardır.

Karşılıklı olarak nelerin yapılması, üstlenilmesi gerektiği çok açıkça bellidir.

Bundan kaçınılması durumunda ise huzursuzluk, tatminsizlik ve yetersizlikler ortaya çıkar.

B - Evlilikte Karşılaşılan Zorluklar ve Çözüm Yolları:

İletişim Sorunları: Açık ve dürüst bir iletişim kurmak, sorunların çözülmesinde en etkili yoldur.

Güven Sorunları: Sadakat ve dürüstlük, güvenin temel taşlarıdır.

Farklı Beklentiler: Her eşin evlilikten farklı beklentileri olabilir.

Bu farklılıkları konuşmak ve ortak bir noktada buluşmak önemlidir.

Finansal Sorunlar: Bütçenizi birlikte planlamak ve ortak kararlar almak, finansal sorunları önler.

Tutumu olmak ve eş değerde davranmak, ailenin bütünlüğünü korumak gerekir.

Cinsel Yaşam Sorunları: Cinsel yaşam karşılıklı bir bütünlük sağladığı gibi ayni zamanda bir yükümlülüktür de…

Mutluluk içerisinde birlikte bir cinsel yaşam sağlanmalıdır.

Bu konuda açık ve dürüst bir şekilde konuşmak, çözüm bulmaya yardımcı olur.

C - Evliliğin Güçlenmesi İçin Neler Yapılabilir:

Her bir  evlilik bir sanki yolculuktur ve bu yolculukta, o yolda inişler çıkışlar yaşanması doğaldır.

Önemli olan, bu zorlukların üstesinden birlikte gelmek ve ilişkinizi daha da güçlendirmek için olumlu çaba göstermektir.

Eşlerin karşılıklı olarak huzurlu ve "neşeli", "sevgi dolu" olması çok önemlidir.

Romantizmi canlı tutmak: Sürprizler yapmak, birlikte vakit geçirmek, romantik jestlerde bulunmak ilişkinizi güçlendirir.

Ortak "hobiler" edinmekle birlikte zaman geçirmek ilişkileri daha keyifli hale getirir.

Kendinize zaman ayırmak: Kendinize zaman ayırmak, daha mutlu ve enerjik bir eş olmanızı sağlar.

Eğer bir tatsızlık, bir yanlış ortaya çıktı ise eşler bunu ciddiye alıp, güzelce karşılıklı ve sakince konuşmalıdır.

Profesyonel yardım almak: İlişkinizde aşamadığınız sorunlar olduğunda, bir terapistten destek almak doğru bir adım olacaktır.

Bu konuda daha fazla bilgi almak isteyenler, bir psikolog veya evlilik danışmanına başvurabilir.

Evlilik terapisi evliliklerde yaşanan sorunların çözülmesinde etkili bir yöntemdir.

İletişim becerileri eğitimi, çiftlerin daha etkili ve olumlu bir şekilde iletişim kurmalarına yardımcı olur.

Evlilik üzerine yazılmış kitaplar, evlilikle ilgili birçok konuda yol gösterebilir.

Her evlilik farklı olduğu için onların kendi durumlarını her zaman iyi niyetle ve olumlulukla incelemesi ve gayretlerde bulunması gerekir.

Tüm bu yazdıklarım aslında genel bir çerçeve sunmaktadır.

Arzu edilen ise her zaman "mutlu" VE "SAĞLIKLI" bir yuvanın sağlanması ve eşlerin birbirlerini sevgi ile saymaları, huzurlu ve mutlu olmalarıdır.

Eşler birbirlerine çok değer vermeli, sevmeli, saymalı ve takdir etmelidir.

Birbirinden onur duymalıdır ve bunları da davranışları ile tutumları ile de açıkça göstermelidir.

Çok iyi anlaşan sevgi dolu, neşeli, birbirini seven eşler inanın yaşamı cennete çevirir ve çok mutlu olup, her yönüyle büyük doygunluğa erişirler.

Böylesine bir evliliğe sahip olanlara ne mutlu…

Evliliğin ve eşlerin değerini çok iyi bilmek gerekir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.11.23, MŞ.    .................................................

TATLI DİLLİ, GÜLER YÜZLÜ

.   Tatlı dİllİ, güler yüzlü olmak

.         bİrçok sorunu önler

.  "Tatlı dilli güler yüzlü olmak birçok sorunu önler" sözünün, insan ilişkilerinde ne kadar önemli bir yer tuttuğunu çok iyi biliriz.

.  Yine de günlük yaşamda belki de çok değişik nedenlerden dolayı insanlar bunun yerine tam tersi davranmakta ve ilişkileri zora sokmaktadırlar.

.  Peki, bu sözün ardındaki gerçeklerden neler anlayabiliriz?

A - Bu sözün anlamını ve yaşamdaki yansımasına bakalım:

İletişimin Temeli: İnsanlar, genellikle kendilerini güler yüzlü ve nazik yaklaşan kişilere daha yakın hissederler.

Tatlı dille konuşmak, karşımızdaki kişiye değer verdiğimizi ve saygı duyduğumuzu gösterir.

Bu da daha sağlıklı ve verimli bir iletişimin kapılarını aralar.

Çatışma Önleme: Sert ve kaba bir dil, anlaşmazlıkları büyütür ve yeni sorunlara yol açabilir.

Oysa tatlı dille ve güler yüzle yaklaşmak, olası gerginlikleri azaltır ve sorunların daha kolay çözülmesine yardımcı olur.

Ortak Payda Bulma: Herkes, kendisini anlayan ve değer veren insanlarla birlikte olmak ister.

Tatlı dilli ve güler yüzlü bir yaklaşım, farklı düşüncelere sahip kişiler arasında ortak bir payda bulmayı kolaylaştırır.

Olumlu İmaj: Tatlı dilli ve güler yüzlü kişiler, genellikle daha olumlu bir imaj oluştururlar.

Bu sayede çevrelerinde daha sevilen ve saygı gören insanlar olurlar.

Stres Azaltma: Güler yüzlü olmak, hem kendi hem de çevremizdeki insanların stres seviyesini düşürmeye yardımcı olur.

Pozitif bir tutum, daha mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmemizi sağlar.

B - Tatlı dilli ve güler yüzlü olmak için neler yapabiliriz?

Pozitif Olmak: Olumlu düşünmek ve olumlu cümleler kullanmak, hem kendimiz hem de çevremiz için iyidir.

Gülümsemek: Gülümsemek, en basit ve en etkili iletişim araçlarından biridir.

Özür Dilemek: İnsan bir konuda, bir yerde birisine karşı bir yanlış ya da saygısızlık yaptığında ve bunu anladığında en uygun bir dille özür dilemelidir.

Empati Kurmak: Karşımızdaki kişinin duygularını anlamaya çalışmak, iletişimi güçlendirir.

Teşekkür Etmek: Küçük iyilikler için bile "teşekkür" etmek, karşımızdaki kişiyi mutlu eder.

Önyargılardan Vazgeçmek: Herkesi dinlemek ve farklı görüşlere saygı göstermek önemlidir.

C - Özetle:

Tatlı dilli ve güler yüzlü olmak, sadece bir iletişim biçimi değil, aynı zamanda önemli bir yaşam felsefesidir.

Bu yaklaşım, hem kişisel ilişkilerimizde hem de iş yaşamında başarıya ulaşmamız için çok önemlidir.

Bu konuda kadın ya da erkek insanlar, kendilerinin neler düşündüğünü, nasıl davrandığını iyi bilmelidir.

İnanın insanların özellikle kendi evlilik yaşamında birbirlerine huzurlu, tatlı dilli, güler yüzlü davranmaları son derece önemlidir.

Eşler her konu üzerinde karşılıklı konuşabilmelidirler.

Bunun için de asla ser ve kavgaya gidici bir dil ile, uslupla, sinirli bir biçimde konuşmamalıdır.

Böyle davranan bir kişi karşısındakini son derece olumsuz etkiler ve onu kavgaya çeker.

Bildiğiniz gibi birçok evlilik böyle kavgalar, anlaşmazlıklar nedeniyle sona ermektedir.

Ve doğal olarak her iki tarafa da, çocuklara da çok yazık olmaktadır.

Bunlardan dolayıdır ki bir insanın kendisini ölçmesi, dengelemesi ve denetlemesi "olumlu yöne" doğru evrilmesi son derece önemlidir.

Bunu yapmamakta ısrar edenler ise ne yazık ki çok büyük zararlara, huzursuzluğa ve mutsuzluğa neden olmaktadır.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.11.22, MŞ.