17 Haziran 2024 Pazartesi

ÜLKENİN ve TOPLUMUN SORUNU

  ÜLKENİN ve TOPLUMUN TEMEL SORUNU
- NEDEN BU HALK bir türlü anlamamakta ve hep böyle "birilerini tutmakta" ve onlara KUL, KÖLE olmaktadır, diye soruyorsunuz ya…
• Bilip de hep dikkatimizden kaçırdığımız ve sanki onlar öyle değillermiş gibi var sayımlar üreterek taktik ve strateji geliştirdiğimiz geniş kesimler..
• Bunları kazanmak ve "onları yurttaş, seçmen olarak kazanmak" ve de "bize oy versin" diye uğraşmak… işte en büyük taktik hata bu oldu…
• Bunun yerine kendine en yakın olan, olmasını düşündüğün kesimlere neden emek harcamadın, neden önce onları kazanmak için uğraşmadın?
• Neden kendi "öz ilke" ve "dünya görüşünden" uzaklaşıp, onlara yanaşmaya ve onlar için politikalar üretmeye kalktın?
• İşte asıl bunun üzerinde düşünmek ve yoğunlaşmak gerekir.
• Masa başı sohbetleri ve bol anlatımlar yerine temel bakışlarınızdaki yanlışları görün ve artık lütfen kavrayın!
• Bir de çevrenizdeki çok bilenlere, danışmanlarınıza çok daha dikkat edin!
- Halkın çoğunluğunun GENEL YAPISINA baktığımızda ne kadar geniş bir kitle "DEVLETTEN, TOPLUMDAN, İNSANDAN VE İÇİNDE BULUNULAN ÇAĞDAN" neler anlamaktadır?
- Elimizde bir örnek ANAHTAR tümce olsun ve bunu ortaya koyalım:
- "Uygarlık yolunda ilerleyen, çağdaş, parlamenter bir demokratik hukuk devleti ve tüm kurumları", dediğimizde kaç kişi bunu anlayabilmekte, kavrayabilmektedir?
. Anlamakta mıdır, anlamak istemekte midir?
. Anlayabilecek donanımı, düzeyi ve bilinci var mıdır?
. Bu tür sözcükler ve düşünce-fikir kalıplarıyla karşılaşmış mıdır?
. Halkın özellikle çok önemsediği ve elinde tutmak istediği, sarıldığı DÜNYA GÖRÜŞÜ nasıldır?
. Bu soruyu irdelediğimizde, açıp, ortaya döktüğümüzde RTE niçin çok geniş bir kitlenin başında kabul edildiğini anlayabiliriz...
. Zahmet edip, eleştirel düşünebildiğimizde...., ancak kavrayabiliriz:
- Bakın şimdi sakince ve dikkatlice irdeleyelim:
• Üzerinde düşünüp, inceleyeceğimiz kitle "ön yargılarla, ezberlerle, ast-üst ilişkileri ile, abartılarla, beden dili ile, her şeye bir "cevabı" olan, şövenist, … bir kişilik ve davranış özellikleri ile yoğunlaşmış, oluşmuş olan" bireylerden ve ortak bir sürü olarak yönlendirilebilen kitle türüdür.
• . Bu geniş tabanlı kitlenin yapısal özelliği kapalı toplum, mahalle kültürü ile yetişmiş olmalarından ve yoğunlukla da kulaktan dolma ve çevreden edindiği bilgi birikimleri ve bunların oluşturduğu zihniyettir.
• "Araştırma, inceleme, eleştirel düşünce ve bilimsel bakış açısı "olmadığı için çevresinin yaygın SÜRÜ ETKİSİ altında kalarak ve hep ezberler geliştirerek yaşamlarını sürdürmekte ve tepkileri de bu yönde olmaktadır.
• Halkın özellikle çok önemsediği ve elinde tutmak istediği, sarıldığı DÜNYA GÖRÜŞÜ daha çok şöyle değil midir:
• Dinci, tutucu(muhafazakar), milliyetçi, soy ve kökenine önem veren, büyüklere ve büyüme yolunda olanlara saygılı boyun eğen, kaderci, pek de açık konuşmayan…
• Bu düşünce ve algılamanın, tavırların karşısına bilimsel bakış açısından yana, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, adalete ve hukuka önem veren, ulusalcı ve evrensel değerlere de önem veren… bir yapı ile çıktığınızda onlar ne söylerseniz söyleyin her zaman ve her yerde kendilerinden olanlara önem verirler ve onlardan yana olurlar.
• Temel sorunlardan en önemli ve büyüğü de işte budur:
• Çağımıza ulaşabilen bir halk yapısı yerine gittikçe de çağ dışı kalan, gericileşen, ümmetleşen, yeniliklere hep karşı çıkan kitlelerin artmasıdır.
• Türkiye Cumhuriyeti'nin öz değerini, özelliklerini, kuruluş ilkelerini ve Atatürkçü düşünceyi, hedeflerini, toplumsal ve ekonomik devrimleri, emperyalizme karşı verdiği savaşın önemini ne kavramaya ne de anlamaya çalışan bir halk, bir toplum oluşturmak yerine içten içe tüm bunlara karşı çıkmaya ve değersizleştirmeye yönelen kitleler yaratılmıştır.
• Bu ana sorun çok uzun yıllardır yayılmış ve gittikçe de her yere sarmıştır.
• Türkiye çağ dışı bırakılırsa, geri kalırsa bundan kimlerin çıkarı olur?
• Halkın yapısını bu denli olumsuz ve yararsız bir duruma gelmesinde, sorunun gittikçe artmasında kimler etki yapmıştır, hangi güçler TÜRK halkını bu denli olumsuz bir yapıya doğru sürüklemiştir? (TÜRK halkı, milleti… denildiğinde artık tüm yurttaşları kapsadığını biliyoruz!)
• Tam da bu nedenlerden dolayı ve bu yüzden kurtuluşumuz, birliğimizin ve de güçlenmemizin en önemli çıkar yolu GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ü çok iyi anlamaktan ve onun gösterdiği hedeflere yönelmekten, düşüncelerini ve fikirlerini kavramaktan geçer…
• Kim ki buna karşı çıkarsa ve karşı devrimci çalışmalar içerisinde ise biliniz ki onlar Türkiye'nin kalkınmasından ve huzurlu bir refah toplumu olmasından yana değildir.
• Geri kalmış, kalkınamamış, yoksullaşan, dışa bağımlı, birbirini anlamayan ve benimsemeyen kitlelerin oluşturduğu, sömürülen, bağnaz bir toplum olsun, demokratik haklar ve kurumlar ortadan kaldırılsın… diye düşünen, çabalayan ve uğraşan kişi ve kurumlar, kitleler asla ne Türkiye'nin ne de Türk milletinin ve geleceğinin dostudur.
• Bu kişiler belki de çok iyi kişiler, iyi niyetli, temiz kalpli insanlar olabilirler…
• Ama ne yazık ki bu insanlarımız kendilerine kurulan tuzakların içine düşmüş ve özgür iradelerini yitirmiş durumda olabilirler.
• Bu nedenle de tüm ülkede her yerde ve herkes için çağdaş, ulusal ve demokratik bir yapılanmaya gidilmelidir.
• Cumhuriyetle birlikte kurulmuş olan, kazanılmış olan her türlü çağdaş ve ulusal kurumlara, değerlere, insan kaynaklarına, yer altı ve yer üstü tüm zenginlik kaynaklarımıza, değerlerimize, üniter devlete, bağımsızlığımıza, barış ve özgürlüklerimize… sahip çıkılmalı ve bunlar daha da güçlendirilmelidir.
• Toplumumuzu ve insanlarımızı çok daha iyi tanımalıyız.
• Kendimize çok daha değer vermeli ve kalkınan, gelişen bir toplum olabilmenin, bilinçli yurttaşlar olabilmenin yollarını bulmalıyız.
• Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 16.05.2023, MŞ.
*************************************************************************

15 Haziran 2024 Cumartesi

KURBAN BAYRAMI KUTLU OLSUN

 .    KURBAN BAYRAMI KUTLU OLSUN

·       Bayramlar barıştır, kardeşliktir, huzurdur, yaşama sevincidir.

·       Bayram günleri insanın insanla kucaklaşmasıdır.

·       İnsanın sevdiklerini, saydıklarını anması gereken günlerdir.

·       Toplumun ortak değerlerinin, anıların, sevginin paylaşıldığı günlerdir.

·       Topluda ve de doğada en üstün değer insandır.

·       Din de temelde insan içindir ve de insanın "iyiliği" içindir.

·       Temel hak ve özgürlüklerin ana kaynağı yaşam hakkıdır.

·       İnsanın bulunduğu toplumda çağın koşullarına uygun, sağlıklı, huzurlu, mutlu ve barış içinde yaşaması günümüz devletlerinin ana görevlerindendir.

·       Bu nedenle de sosyal devlet vardır, hukuk devleti görevlerini yapmalıdır.

·       Gerek resmi, gerekse dinsel bayramlarda yurttaşlar birlik içerisinde ve sevgi ile bayramlarını kutlayabilmeli, birbirlerini ziyaret edebilmelidirler.

·       Toplumda adalet, eşitlik ve huzur olmasını istemekteyiz; çağdaş devlet de bunu istemelidir.

·       Toplumdaki ekonomik, sosyal çöküntüler en çok yoksulları, dar gelirlileri, küçük esnafı, küçük çiftçiyi, küçük memuru ve küçük emekliyi en kötü biçimiyle etkilemektedir.

·       Gelir adaletsizliği beslenmeye, barınmaya, giyime, eğitime, kültürel harcamalara, sağlığa… çok büyük etki yapmaktadır.

·       Bir kurban bayramı geldiğinde "geleneksel inançlara" göre "kurban" kesmek bir yükümlülük sayılmakta ve inançlı kişiler bu nedenle de düşünmektedir.

·       "Kurbanlık alabilir miyim, ben de kesmeli miyim?"

·       Her geçen yıl paranın satın alma gücü düştükçe toplumda beliren mutsuzluk, endişe ve huzursuzluk, çaresizlik artmaktadır.

·       Hiç kuşku yok ki sağlıklı bir toplum insan hak ve özgürlüklerine saygılı, yargının adalet dağıttığı, bireylerin hukuksal güvenlik içinde olduklarına inandıkları bir toplumdur.

·       Bu temel ilke "gelir dağılımındaki adaleti" de kapsamak zorundadır ki şu an bu alanda çok büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.

·       Hukuksuz, adaletsiz davrananlar, zulmedenler yalnızca mazlumların elinden bayram sevincini almazlar; kendileri farkında olmasalar bile onlar da artık bayram yapamazlar; çünkü onlar, bayramlarını "kendi çevreleri dışındaki" insanlarla kucaklaşarak, iç huzuruyla yaşayamazlar.

·       Sosyal medya ve yeni yaşam biçiminin getirdiği alışkanlıklar nedeni ile insanların birbirlerinden uzaklaştıkları ve pek çok değeri, geleneği "umursamaz" olduklarını görmekteyiz.

·       Akrabalar, aileler, yakınlar, hısımlar… artık öylesine birbirlerinden "kopmuş ve görüşemez" olmuşlar ki, hiç birinin diğerinden haber bile yok…

·       Bunu değiştirmek ne denli zor olsa bile biz yine de var olan olanaklara göre bayramda "bir bayramlaşma" yaşayabilmeliyiz.

·       Birinci görevimiz kendi akrabalarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı ve dostlarımızı hiç yüksünmeden, burnu büyüklük yapmadan bayram günlerinde aramak olabilmelidir.

·       Belki bizi de sevip, sayan ve arayanlar da olacaktır…

·       Gelecek yılların bugünden çok daha adil, güvenli, huzurlu, sağlıklı ve barış içinde olması dileği ile ben de sizlerin "Kurban Bayramınızı" yürekten kutluyorum.
.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 16.06.2024, MŞ.

 

12 Haziran 2024 Çarşamba

İLK YAPILMASI GEREKEN

 .    İLK YAPILMASI GEREKENLER    .

ü  Vergi kaçıranları bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Devlette rüşvet alanı bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Kara para ile iş yapanları yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Devletin toprağına, malına çökenleri bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Kayıt dışı sermayeyi bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  "Nerden buldun yasasını" çıkar ve uygula.

ü  Yolsuzluk yapanları bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Haksız kazanç elde edenleri bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Hiçbir görevlinin, memurun yakınlarına ayrıcalık tanımasına izin verme.

ü  İhalelerde hile yapanları bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Devrim yasalarına aykırı davranıp kendilerine çıkar sağlayanları bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Her türlü inanç-iman yapılanmalarından çıkar sağlayanları bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Çıkar karşılığı birlerini kayıranları bul, yakala, yargıla ve cezalandır.

ü  Tarım arazilerini kullanılmasına destekler sağla, çiftçiye kolaylıklar sağla.

ü  Küçük gelirlilere ve emeklilere hiç beklemeden sağlıklı geçinmeleri için maaş artışları sağla.

ü  Devlet bütçeni ödeyebileceğin kadar yap.

ü  Tüm devlet daire ve kurumlarında makam arabalarını kaldır.

ü  Tüm devlet dairelerinde gösterişli ve pahalı, masraflı binalardan vazgeç.

ü  Dışarıdan, tefeciden "borç para" almaktan vazgeç.

ü  Ulusal ekonomiyi canlandır, destek ver, güçlendir.

ü  Eğitimde birliği sağla.

ü  Ulusal eğitimi çağdaş, bilimden yana, uygarlık yolunda ilerlemeyi hedefleyen bir yapıya getir.

ü  Ulusal, yerli sanayi için "kalkınma planlaması yap" ve destek var.

ü  Üniversiteleri bilim ve araştırma merkezi olarak kurgula ve özerk yap.

ü  Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini, sonsuza kadar koru ve savun.

ü  Türkiye üzerinde uygulanan ve etkisi gittikçe artan emperyalist programları, algı-zihin yönetimlerini açığa çıkar ve engelle.

ü  Cumhuriyet ve ATATÜRK devrimlerini koru, sahip çık ve geliştir.

ü  Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasasına, yasalarına, onların "ilerici, devrimci ve demokratik" yapısına sahip çık.

ü  Türkiye'nin dinsel kurallar ve dinsel düzenin geçerli olduğu bir devlete dönüşmesine karşı dur.

ü  Bilinçli bir duruş ile yılmadan emek harcayabilen, çalışkan bir "gerçek yurt sever" ol.

.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.06.2024, MŞ.














10 Haziran 2024 Pazartesi

ÇEVRE TEMİZLİĞİNİN KORUNMASI

. ÇEVRE TEMİZLİĞİNİN KORUNMASI

.  YOLLAR, PARKLAR, PLAJLAR

Kentsel yaşam alanları içerisinde birçok yerde "herkese açık" olan "kamu malı" yollar, parklar, bahçeler, plajlar vardır.

Buraların bakımı, onarımı ve düzenlenmesi, temizliği genel olarak oradaki belediyenin yetki ve sorumluluğu içindedir; onların görevidir.

Temizlenmiş olan bu alanlara bazı kişilerin çöp, şişe, kağıt ve benzeri atıkları atması ise bir sorun olarak görülmektedir.

Bunu yapan bilinçsiz ve kurallara uymak istemeyen kişiler vardır.

Kamu ya da belediyeler "üzerilerine aldıkları görev ve sorumlulukları" kendi sistemleri içerisinde ve öz olanakları ile düzenli olarak yerine getirirler.

İnsanların tutum ve davranışları kendilerine göre olacağı için, onlardan tam bir "bilinç ve disiplin sahibi olmaları" beklenilemez.

Ortaya atılan algı yönetimi ile "insanlar suçlu" olgusu "tümden" yaratılmış ise bu düzen ve sistem için bir doğru argüman değildir.

Asıl sorun düzene uymayan ve çevreye zarar veren kişiler olduğunda neler yapılabilir?

Yaşamın her alanında olduğu gibi gerçek bir hukuk devletinde haklar, sorumluluklar, özgürlükler, yükümlülükler... vardır.

Sistematik ve örgütlenmiş kamu görevlendirmelerinin yanında yurttaşlara tanınan olanaklara ve özgürlüklere de insanlarımızın uyması beklenilir.

Her türlü görevini yerine getirmiş ve örnekte olduğu gibi çevre temizliği için düzenli uygulamalarda bulunulmuş olan alanlarda eğer bazı kişiler buralara zarar veriyor ve kirletiyor ise NE yapılabilir?

Adım adım geldiğimiz bu noktada kamunun, belediyenin bir yaptırım gücünün olması gerektiğini görürüz.

Yasa ve yönetmelikler ne gibi öngörüde bulunmuştur?

Hangi yasada hangi maddeler vardır?

En önemlisi ise "ceza" verilebilir mi?

Yasalarda, yönetmeliklerde böylesine bir madde var ise yararlıdır, çözüm yollarını açabilir.

Bunu yapan kişiler nasıl "tespit" edilir, belgelenir ve kendilerine ceza uygulanır?

Eğer böyle bir "sistematik" uygulamaya geçilir ise, çevreyi gözleyen "kameralardan" yararlanır.

Ya da belediyenin görevlendirdiği "denetleyici" belli yerlerdeki birikmişlerden "kimlik" tespitine yönelik araştırma yapar ve o kişiyi kayda geçirir.

Örneğin büyük otoyol kıyılarına, park yerlerine atılmış olan çöplerin, eşyaların.. içinde bu araştırmayı yapan denetçiler aracılığı ile tespit edilenlere ceza verilebilir. (Almanya)

Kamuya ait yerlerin düzenliği konusunda belediyelerin ellerindeki yasal olanaklara göre sistematik projeler geliştirmesi gerekir.

Bu tür alanlarda zaten birçok yerde kamera konulmuştur; bunların düzenli olarak kayıt alması ve izlenmesi uygulamasına geçilebilir.

Çevreyi kirletenlerin tespitine ve cezalandırılmasına gidilmelidir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 10.06.2024, MŞ.


8 Haziran 2024 Cumartesi

BİZE DÜŞEN GÖREV

. BİZE DÜŞEN GÖREV

İyi işleyen adil bir devlet istiyor muyuz; bunun gerekliliğini gerçekten kavrayabiliyor muyuz?

Çağdaş, parlamenter, anayasal, kuvvetler ayrımının geçerli olduğu demokratik bir hukuk devleti olursa "uygarlık yolunda ilerleyen" adaletçi ve kalkınan bir ülke olabiliriz.

Tüm görünen ve görünmeyen sorunların "tek çözümü budur".

Bu çok kısa özeti anlıyor, kavrıyor ve kendimize bir ilke edebiliyor muyuz?

Çağdaş olmak isteyen ve uygarlık yolunda ilerlemeyi hedefleyen, bilimsel bakışı ve aklı seçen bir TÜRKİYE istemeyen güçler çok yaygın ve hızlı çalışıyorlar ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve önderi, büyük devlet adamı ATATÜRK'ü ve devrimlerini yok etmeye çalışıyorlar.

İçten içe, alttan alta yayıldıkları her yerde ve kurdukları yapılanmalarda güçlenmekte ve devleti, kamuyu ele geçirmektedirler.

Türkiye halkıyla, devleti ile geriye, gericiliğe, çöküşe itiliyor.

Uzun yıllardır uyguladıkları algı-zihin operasyonlarının da yardımı ile sosyal medya, basın-yayın aracılığı ile de halkın her kesimi apolitik ve bilinçsiz bir yapıya, sorumsuz ve ilgisiz, bana neci bir yapıya yönlendiriliyor.

Yerli sermaye, ulusal endüstri ve ticaret, bankacılık, büyük işveren kuruluşları, sendikalar, meslek odaları ve diğer kitle örgütleri ise bu gidişe dur diyebilmek için bir kalkışın, "dur deyişin" içine girmeden seyirci kalıp, günlük düzenlerine devam ediyorlar.

Öte yandan resmen kayıtlı siyasi partiler ise kendi kuruluşlarının getirdiği toplumda var oluşun rahatlığını ve prestijini kullanıp dar çerçeve içerisinde günlük işlerini yönetiyorlar.

En büyük ve güçlü olması gereken Atatürk'ün kurduğu ve cumhuriyetçi, devrimci olması gereken parti ise yine yumuşak ve ılımlı güncel gidiş-gelişler ile durumu idare ediyor ve iktidarla ortak bir çizgiye girmek üzere.

Var olan anayasa ve onun çok önemli ve değerli maddeleri değiştirilmek iktidara hakim güçlerin emellerine yarayacak değişikliklerle yeni yapılanmalara gidilmek isteniliyor.

ATATÜRK'ün düşüncelerine ve devrimlere sahip çıkan, çağdaş bir TÜRKİYE olsun isteyenlere artık çok daha bilinçli ve ileriyi gören etken çalışmalar, mücadeleler zamanı gelmiştir.

TÜRK milleti gerçekten uyanmak, silkinmek ve içerisine düştüğü ve tutuklu bulunduğu algı-zihin programlarından kurtulmalıdır.

Herkes, her yurttaş ülkesinde neler istediğini, nasıl bir ülke istediğini, gelecek için neler beklediğini açıklıkla bilmelidir.

İlerici, yurtsever, ulus devletten yana, üniter devlet yapısına, ulusal egemenliğe ve bağımsızlığa, bilimselliğe inanan siyasi partiler ve kuruluşlar hem kendilerine, hem de ülkenin gidişine bir bakıp tavır almalılar ve ortak görüş ve yönelişlerde bulunabilmeliler.

CHP her şeyden önce kendi kuruluş ilkelerine tam anlamıyla sahip çıkmalı ve ATATÜRK bilincine, inancına yönelmelidir.

Yapay gündemlerle, tuzak ve yönlendirmelerle, sözde normalleşmelerle ve yumuşamalarla değil, ülkenin kuruluş ilkeleriyle ancak gerçekten inanılır ve güvenilir ciddi bir devlet yapısına kavuşulabilir.

TÜRKİYE siyasetini belirleyen ve etkileyen güçler kimlerdir, nerelerden ve hangi emellerle ülkeye ellerini uzatmaktadırlar, iş birlikçileri kimlerdir, hangi kuruluşlardır, bunları görebilmek, araştırıp, incelemek kesinlikle gereklidir.

Bunu da herkesten önce yurtsever, devrimci ve ATATÜRK'çü olan kişilerin, güçlerin yapması beklenir.

§  Türkiye bir yeni Afganistan, bir çeşit yeni İran olmasın!

§  Türkiye bir dinsel kurallar ve dinsel düzenin geçerli olduğu bir devlete dönüşmesin!

§  Türkiye demokratik, çağdaş, ilerici, uygar ve bilimden yana bir ülke olarak kalkınsın!

§  Türkiye kendi toprağına yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarına, topraklarına, denizlerine ve insan gücüne "kendisi" sahip çıksın ve yabancı müdahalelere izin vermesin.

§  Türkiye üzerinde uygulanan ve etkisi gittikçe artan emperyalist programlar, algı-zihin yönetimleri açığa çıkarılsın ve engellensin.

§  Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi kurumlarına ve kuruluşlarına, anayasasına ve yasalarına, onların ilerici, devrimci ve demokratik yapısına sahip çıksın!

İşte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin, Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.

Tüm gerçek ve yararlı, zorunlu istekler için bizlere, yurttaşlara, yurt severlere ne gereklidir?

Başka bir düşünce, doğma ve önder, fikir gerekmez.

Kısa ve öz olarak bizlere, sizlere verilmiş olan anlatım ve görev "Gençliğe Sesleniş"te çok kısa ve açık belirtilmiştir.

§  Birinci görevin; Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini, sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.

§  Varlığının ve bağımsızlığının tek ve eşsiz temeli budur.

§  Bu temel, senin en değerli hazinendir.

§  İhtiyacın olan gücü, damarlarındaki soylu kanda bulabilirsin.

Mustafa Kemal Atatürk

İlk adım bunu anlamak olmalıdır.

Bilinçli bir duruş ile yılmadan emek harcamak, çalışmak ve "gerçek yurt sever" olmak zorundayız.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 08.06.2024, MŞ.

***********************************************************************

SİYASİ PARTİ GENEL BİLGİLERİ -142 Parti

https://www.yargitaycb.gov.tr/icerik/1093/siyasi-parti-genel-bilgileri

https://www.yargitaycb.gov.tr/documents/ek-1717145806.pdf


3 Haziran 2024 Pazartesi

KULLANILMAK İSTENMİYOR İSEK

.  KULLANILMAK İSTENMİYOR İSEK    .

-Algı yönetİmİ nedİr?“,

-Kİtle yönetİmİ ne demektİr?”

-SÜRÜ ETKİSİ NEDİR?

·       İstenildiği kadar demokrasiden, insan haklarından söz edilsin yine hala insanların "yönetilmesini", kötü bir olasılıkla da "sömürülmesini" isteyen güçler vardır.
- Bu ihtiyacın da kitlelere özgürlüklerinin elinden alındığını hissettirmeden, daha kibar, daha teşvik edici, daha tatlı yöntemlerle giderilmesi gerekmektedir. 
·       İşte bu da; algı yönetİmİ denen şeyin var olma NEDENİdir.
·       Birçok fikri, birçok zevki "kendi iradenizle seçtiğinizi" düşünüyorsunuz, ama bu nerede ise olanaksızdır.
·       Size çevreden, medyadan gelen söz, film, video, görsel, yazı, öykü, roman, anlatı... etkileri ile artık o gelenleri doğru ve iyi, güzel olduğuna inanıp siz de aynısını yapmaya, uygulamaya çalışıyorsunuz; yetmezmiş gibi bir de bunu yapanların "peşine takılıp", "ayni anda" "ayni şeyi" yapıyor oluyorsunuz.
·       etki yönetimine kapılan grubunun ya da çok çeşitli grupların peşine takılmaya başlıyorsunuz.
·       Görünüşte hiçbir zorlama yok, bilerek ve isteyerek ve çok da sevinerek, mutlu olarak, iyi bir şey yaptığınıza inanarak "siz de sürüye" katılmış oldunuz.
·       ALGI -ZİHİN uygulamaları sonucunda ülkede ya da dünyada sizi etkileyenler ve katıldıklarınız oldu mu?
·       Günlük yaşamda insanların ellerinde telefonlar önlerinde bilgisayarlar var. Herkes tüm zamanlı olarak en çok da sosyal medya denilen yerlere, adreslere, sitelere giriyor ve tam zamanlı bir bağımlılık olarak kendini kurtaramıyor.
·       Her an oralara bakmak, bilinçli, bilinçsiz bir şeyleri görmek izlemek duygusu yaşanıyor.
·       Öyle pek bir anlamı olmadan yalnızca öylesine bir oraya , bir buraya bakılıyor…
·       Diziler ve çeşitli televizyon programları izleniyor, istemeseniz bile reklamlar izleniyor
·       Bunların tümünün ne bir öğrenmeye, ne bir araştırmaya, ne de kendini yetiştirmeye hiçbir yararı yok.
·       Tam tersine insanlar oralardan gördükleri ve zihnine yerleşenleri güzel, doğru ve yararlı, haklı sanarak kendine mal etmeye başlıyor.
·       Birlerinin çeşitli amaçlar ve hedeflerden dolayı sizleri etkilemeye, zihninizi yönetmeye çalıştığını anlamıyorsunuz, kavrayamıyorsunuz bile…
·       Çok mutlu ve kendilerince modern, akıllı ve çok bilen insanlar bir anlamda "birilerinin elinde" yönetilebilen "çağdaş köleler" durumuna getiriliyor.
·       Bunun okullara gitmekle, diplomalarla, çok iyi mesleklerde olmakla, iyi öğrenim görmüş olmakla hiçbir bağlantısı olmuyor; çünkü bu kitlelere yönelik olarak da yine o algı yönetimleri uygulanıyor ve o kitleler de etki altına alınabiliyor.
·       Ancak SİZ kendiniz bu durumun ayırtına vardığınızda ve kendinizi korumak istediğinizde, gözünüz açıldığında, uyanıp kendi isteğiniz ile araştırmalara, incelemeler başladığınızda, bilinçlendiğinizde durumu değiştirebilirsiniz.
·       Yaşamın her yönünden ve her alanından hiç durmadan yapılan zihin yönetim programları, uygulamalar sanki çok daha "modern ve yararlı" olacakmış duygusunu size vererek, onların istediği yönde karar vermenizi ve seçime gitmenizi istiyorlar.
·       Ne kadar etkili olurlarsa onların istediği ürünleri satın alıyorsunuz, onların istediği "toplumsal protesto"lara katılıyorsunuz, siyasi kararları veriyorsunuz.
·       Zihin yönetimleri açıkça görülen biçimde olabileceği gibi "gizli" saklı da olabilmektedir.
·       Hiç durmadan "güncel" olarak da bir "yeni"si, bir daha "güçlü"sü ortaya atılabiliyor.
·       Kullandıkları araç, malzeme ve yöntem ise her yönden ve her türden olabilir.
·       Bugünlerde TÜRKİYE'de görülen en etkili ALGI KONULARI, algı hareketleri, "protestolar", "istekler", "kutlamalar", "sevinç dalgaları" nelerdir?
·       Birden binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insan hangi konuda, hangi olayda ayağa kalktı ve coştu, ya da üzüldü, ya da protestoda bulundu, ya da birilerini anmak istedi?
·       Sizi "KİŞİSEL" olarak etkileyen, katıldığınız bu tür konular, olaylar NELER oldu?
·       "ÖZGÜR İRADE" nedir ve neden çok önemlidir, beni nasıl etkiler?
·       DOĞRU SEÇİM yapabilmekte ve DOĞRU KARAR vermede insanın "özgür iradesi" neden çok önemlidir?
·       İnsan kendi iradesinin özgür ve bağımsız olmasını nasıl sağlayabilir, bunun için neler yapmalıdır?
·       Bu konu üzerinde ciddi olarak hiç düşündünüz mü?
·       Aileniz için, çocuklarınız için, geleceğiniz için bu konu üzerinde ilkesel davranmayı ve kendinizi koruma altına almayı, sizi çeken bazı beğenilmelerden vaz geçmeyi düşünebilir misiniz?
·       En azından bu konu üzerinde eleştirel, sorgulayıcı, araştırmacı ve analitik düşünmeye yönelebilir misiniz?
.    Eğer bazı güçlerin bizi "kendi amaçlarına yönelik" kullanmalarını istemiyor isek bunları yapmak zorundayız, uyanmak ve kendimizi korumak zorundayız.
.    Ne dersiniz?
.    Kendimizi sorgulamak ve düzeltmek kolay olabilir mi?
.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.06.03, MŞ.




1 Haziran 2024 Cumartesi

KİTAPLARIN

 .  -  Kİtapların

Artık öyle bir dönemdeyiz ki, ne TVler, ne de onların haberleri gerçek değil artık!

Dünyayı başka yollardan da takip edebilir miyiz?

Gazetelerde bulabileceğiniz özgür habercilik de çook gerilerde kaldı!

TV de izlenebilecek az buçuk dizi ve filmlerin dışında kalmadı pek bir şey!

Kahve ve parklarda zaman geçirmeyi de seçemeyeceğimize göre...

Dost ve arkadaş buluşmalarında günlük siyaseti, partileri ve politikacıları da konuşmayacağız!

Sanat, edebiyat, doğa, felsefe, eğitim, evrensel değerler, ahlak, tarih, gezi, coğrafya, ezenler ve ezilenler, şiir, tiyatro, bireysel sporlar ve dostluklar vb. konuşacağız!

Öyleyse asıl gündemimiz bundan sonra KİTAP ve OKUMAK, kitap edinmek ve bir huzurlu köşeyi seçip evimizde kendimizi yıpratmadan kalanlarımızla "GÜCÜMÜZÜ artırmak" olacaktır.

Daha sakin ve bilinçli, eleştirisel, gözlemci ve bilgili olmak bizlere güzel yarınları hazırlayacaktır.

Atatürk'ün de düşünerek, ön görerek seslendiği gençlik yetişecek, gelecek ve bizlerin güzel günlerine kapıları açacaktır!

Dünyan ve varlığın kitapların kadar, kitaplığın ve okuyabildiklerin kadar geniştir.

Bu zenginlik de seni, yalnız da olsan, huzurlu ve güçlü kılar!

Böylesine kocaman bir dünyanın olması da seni mutlu eder!

Armağan seçerken çocuklara (önce) kitap almayı önemseyiniz.

Çocukların kendine ait kitapları ve onları yerleştirdiği, sevinç duyup, gururla gösterdiği kitaplığı olmalı.

Önce kitap, sonra yaratıcı ve zihinsel gelişimini , becerilerini destekleyici oyuncaklar seçin.

Çocuklarınızın kitapları çok mu oldu?

Ne güzel!

Küçük yaşlardan başlayan okuma alışkanlığı ve seçilmiş değerli kitaplarla adım adım ilerleyen bir yaşam ''insanı bilinçlendirir'' ve mutluluğun kapılarını açar.

Kitaplarla geçen bir yaşam, onların varlığı ve seni ''SEN'' etmesi...

Ne güzel!

Okudukça, edindikçe kitapları ''yıllar öncesine ve var olmuş istediğin yazara ve onun zamanına, bilgi ve deneyimlerine'' erişirsin!

Satır, satır, sayfa, sayfa, kitap, kitap...

Sanki adım, adım upuzun bir yola koyulursun.

Ve en başta da bilmelisin ki bu yol ve benzeri yollar sonu olmayan erişilemez olan yollardır!

Senin yapabileceğin kendince bulup döşediğin her bir yol taşını dizerek önündeki yola tadını çıkara, çıkara, yapabildiğince yolunu ilerletmektir.

Zaten her bir adımda apayrı güzellikler, acılar, kederler, eğlenceler ve daha benzeri ne varsa insan ve toplum adına; onları göreceksin, tanıyacaksın!

Tıpkı bir kaşif, bir gezgin gibi!

Yolun açık olsun!

Kitapların, kitaplığın senin ruhunun ve bilincinin aynasıdır.

Kitaplığın, kitapların seni yansıtır.

Kitaplığın senin bir "kimlik" belgendir.      

.  Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 17.06.2016   **********************************