- GERİ KALMIŞLIKTAN KURTULABİLMEK
Çağın
getirdiği yüksek teknolojiye sahip
olabilmek ve bununla artı değeri yüksek
üretim yapabilmek, ulusal gelir düzeyini artırabilmek hiç de kolay değil.
Dünyanın gelişmiş, varsıl ülkeleri zaten hep bu tür bir yarışın içerisindeler.
Dünyada
ülkelerin her birinin yönetim
biçimleri, ekonomik düzeyleri,
halkın refah durumu, kentlerinin kasabalarının yapısı, insanların eğitim ve bilinç düzeyleri, yıllık kişi
başına gelir… çok büyük farklılıklar gösteriyor.
Bazı ülkeler
açlık sınırında yaşamak, savaşlarla baş etmek zorunda iken, bazılarının yaşam
standartları çok yüksek olabiliyor.
İleri ve çağdaş bir uygarlık düzeyine erişmek hiç de
kolay değildir.
Geri kalmış
ekonomilerin-toplumların neden gelişemedikleri, hangi tür ekonomik, siyasi ve
toplumsal sorunları olduğu ve nasıl kalkınabilecekleri üzerinde çalışmalar
yapılmıştır.
Kalkınma
iktisatçıları ekonomistik yaklaşımı
benimserken geri kalmış ve gelişmiş toplumları ve ekonomileri tanımlarken büyük
oranda "ekonomik göstergeleri"
esas almaktadırlar.
Çok farklı
türde etkenler ve değerler birbirini etkileyerek, zaman
içerisinde olumlu sonuçlar alabilirlerse kalkınma düzeylerini "olumlu" olarak değiştirebilir.
Gelişmişlik
ve geri kalmışlık ölçütü tüm dünyada "işçi"
başına düşen gerçek gelire dayanmaktadır.
Buna göre
dünya nüfusunun %10’unu oluşturan en yüksek gelir düzeyine sahip beş ülke
vardır:
- ABD,
Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere ve İsviçre’dir.
Bu ülkeleri
dünya nüfusunun %9’unu oluşturan Avrupa’nın
belli başlı ülkeleri izlemektedir.
Dünya Bankası’nın kullandığı ilk referans ise kişi
başına GSMH’dır.
Eski yıllara
dayanmasına rağmen örnek olsun diye: (ABD-Doları
olarak)
1998 yılı
dolar bazında yapılan hesaplamalara göre ölçüler
şunlar:
§
Kişi
başına yıllık geliri 760 $'dan az olan ülkeler "Düşük Gelirli"
Ekonomiler-toplumlar,
§
Kişi
başına yıllık geliri 761 $ ile 3.030 $ arasında olanlar "Düşük Orta
Gelirli" Ekonomiler-Toplumlar;
§
Kişi
başına yıllık geliri 3.031-9.360 $ arasında olan ülkeler "Üst Orta Gelirli"
Ekonomiler-Toplumlar,
§
Kişi
başına yıllık geliri 9.361 $ ve daha üstü olan ülkeler "Yüksek Gelirli"
Ekonomiler-Toplumlar sınıfını oluşturmaktadır
GSMH’da
şunların yeri de çok önemlidir:
- Tarımın
payı, teknoloji, temel sosyal göstergeler (eğitim düzeyi), nüfus artışı, gelir
bölüşümü, dış ticaret, bağımlılık ve kültür.
Geri kalmış
toplumların kalkınabilmeleri için "dengeli"
kalkınmayı öngören iktisatçılar vardır.
Geri kalmış
bir ekonominin yaşadığı durumdan çıkış için "farklı" endüstrilere aynı dönemde yatırım yapmak gereklidir.
Geri kalmış
ekonomiler "modernleşme"
sürecindeki toplumlar olarak da tanımlanır.
Modernleşme sürecindeki toplumlar, ekonomik,
siyasal ve sosyo-kültürel yapılarını modern olan bir modele göre değiştirirler.
Bu nedenle
geri kalmış toplumlarda hem modern,
hem de geleneksel yaşam tarzı
birlikte var olur.
Bu yolda
çalışmak ve çaba harcamak isteyen insanlar için gerekli olan donanım, eğitim ve
bilinç ile oluşacak “temel kodlar”
gerekecektir.
İşte bu tür yararlı kodları alt üst etmek ve de
hatta bu tip insanların artık ortalıkta görülmemesini istemek, onları yok etmek
isteyecek yapılanmalar, emperyal zihin
yönetimleri ve uygulamaları
olacaktır.
Kültür, toplumu hareket geçiren ve
yönlendiren önemli etkenlerden en önde gelenidir.
Kendine güven
duygusu, işbirliği ahlakı, görev bilinci, çalışma ahlakı ve güçlü bir ilerleme
bilinci, kalkınma olgusunun en önemli
dinamikleridir.
Bu unsurların
her birisi kalkınma kültürünün birer
önemli öğesidir.
TÜRKİYE için kalkınma kültürünün özünü milliyetçilik ve halkçılık gibi temel değerler oluşturur.
Bu değerlerin
her biri, toplumun kendine güveninin, özverisinin, çalışma bilincinin,
işbirliğinin ve görev ahlakının kaynağıdır.
Kendi hedefleri için ülkeleri yönlendirmek isteyen güçler var olduğu
sürece diğer ülkeler geri kalmışlıktan asla kurtulamayacaktır.
Bu güçler
dünyanın yalnızca kendi emelleri ve
çıkarları için var olduğuna inanırlar ve oluşturmak istedikleri modele göre de dünyanın her bir yanına etki yapma peşindedirler.
Geri kalmışlıktan
kurtulmak için, ülkenin tam bağımsızlık
hedeflerine yönelmesi ve gerçek
demokrasi ülküsüne inanması da gerekmektedir.
Birçok
maddesel varlığın yanı sıra en önemli etken ise "insan" faktörüdür.
İnsan
faktörünün niteliği ve tüm
özellikleri her zaman çok belirleyici
olmaktadır.
Geri
kalmışlıktan kurtulabilmek için NASIL
bir İNSAN modeli söz konusu
olabilir?
Yaşamında,
geldiği noktada, bir var oluş nedeni, bir hedefi, ilkeleri, güzel ahlakı, iyi ve sağlam karakter özellikleri olan dürüst ve düzgün insanları,
temiz ve bilinçli insanları, yurdunu
seven, evrensel değerleri benimseyebilmiş, kendi öz tarihine ve de anadiline sahip çıkabilmiş İNSAN modelini temelde var saymalıyız.
Bu
özellikleri ana yapısında, temelinde olan bir insanların değişik donanımlarla,
bilimsellikle, araştırmacılıkla… kendini tamamladığını
düşünelim:
Üst düzeyde
bir öğrenme merakı, durmadan kendini
yenileyebilmek, ileri zamanları
görebilmek (ufuk ötesi bakış) ve durmadan bilimde, eleştirel düşüncede ilerlemek ve çalışmak; çalışmaktan, üretmekten zevk alabilmek…
Bu
özellikleriyle oluşacak bir insanı düşündüğümüzde çok farklı disiplinlerin,
eğitim ve öğrenme alanlarının birlikte görev
yaptığını ve olumlu-mükemmel bir insana yönelindiğini
de görürüz.
Böylesine bir
İNSAN modeli olur mu, diye sormak ise, gerçekten de üzerinde önce düşünülmesi gereken bir konudur.
Neden, kimin
için, hangi hedefler için böyle bir amaç
olsun, diyebiliriz…
Bizim için
ise böyle bir soru ortaya atıldığında en
yakınımızdaki örnek, tüm dünyanın kabul
ettiği ve imrendiği, en kolay
ulaşabileceğimiz kişidir:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Tüm
emperyalist oyunlara ve güçlere karşı
dimdik durarak, yok olmak üzere olan bir devleti kurtarmış ve yeniden
kurmuştur.
Çağdaş bir devlet ve yaşanabilir bir ülke
oluşturmak için ise yine tek başına çabalamış
ve örnekler vermiş, birçok
yenilikler, devrimler oluşturmuştur.
Onun
kişiliğine, onun niteliklerine, davranış ve karakter özelliklerine yöneldiğimizde, onu örnek alabildiğimizde kendimizi çok iyi
bir çizgiye ve kişiliğe kavuşturabiliriz.
ATATÜRK için
birçok özellikler şöyle sıralanabilir:
- "Zeka
düzeyi, sürekli öğrenme merakı ve sürekliliği, entelektüel bakış açısı, çeşitli
dallarda öğrenme, inanç, azim, emek, çaba, cesaret, liderlik, ikna yeteneği,
dilleri öğrenmek, ufuk ötesi bakış, okumak, araştırmak, incelemek, eleştirel
düşünmek, oyun kurma ve planlama yetenekleri, estetik bakışı, kurgulama ve
hayal gücü, insanlarla toplumla iletişim becerisi, dile egemenliği, anlatımda
vurgulama gücü, sorun çözebilme becerisi, bilime verdiği değer, kültürel bakış
açısı, yönetme becerisi, pratik zekasını anında ve yeri geldiğinde
kullanabilmesi, düşündüklerini yazıya aktarabilme yetisi, kararlılıkta tereddüt
etmemesi, elindekileri diğer insanlarla paylaşabilmesi, toplum yararını hedefleyebilmesi,
güzel bir ahlak sahibi olma isteği, yardımseverlik duygusu…
ATATÜRK de
bir insan idi, her şeyi ile bir insan, kendini ve yaşadığı zamanı, koşullarını
en iyi değerlendirebilmiş bir insan…"
Biz insanlar
için yozlaşma ve temel değerlerden uzaklaşmak ve kendimizi salmak ve boş
vermişlik içine düşmek, boş ve gereksiz şeylerle zaman harcamak hem zararlıdır, hem de ilerlememize en
büyük engeldir.
Geri
kalmışlığın etkilerinden, kalıntılarında kurtulmak,
kendimizi yenilemek, ileri, çağdaş,
uygar bir düzeye çıkmak, kalkınmış bir refah toplumu olmak, HUKUK DEVLETİ olabilmek… istiyor isek
elimizdeki tüm maddi ve manevi değerleri, varlıkları, insan faktörünü en iyi biçimde değerlendirmek ve kullanmak zorundayız.
Akıl ile,
bilimsel bakış açısı ile teke tek her bir çocuğumuzu, yurttaşımızı en iyi donanımlarla ve ulusal eğitim yöntemleriyle güçlendirmeli ve onlara ortak bir yurttaş bilinci sağlayabilmeliyiz.
Sadece var
olmak, yaşamak, keyif almak, eğlenmek, bir işe gidip gelmek yetmez ve bu durum zamanla bir çöküşe nedeni olur.
Neden ve ne
için, hangi hedefler ve idealler için var
olmamız ve nasıl var
olabileceğimiz konusunda çok iyi yetişmemiz ve ortak bir ULUSAL BİLİNCE erişmemiz gerekecektir.
Ya, bugün
bize dayatılmak istenilen modele doğru kayacağız ve ne ilerleyebileceğiz, ne de
bir tam özgür ve bağımsız bir devlet olabileceğiz…
Ya da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendinde
oluşturduğu örnek İNSAN modeline doğru yöneleceğiz.
Onun
gösterdiği yolda ve hedeflerde, bilimin ışığında azimle çalışıp, ülkemize ve
ülkemizin tüm değerlerine sahip
çıkacağız.
Bunun en kısa
açıklamasını ve nelerin nasıl yapılmasını da yine Atatürk "GENÇLİĞE SESLENİŞ" konuşmasında
çok kısa ve öz olarak bizlere açıklamıştır.
Dünya
tarihinde gelmiş geçmiş birçok önemli
kişileri, bilim insanlarını tanıyıp, öğrenmek ve onlardan dersler almak, bugün
için olduğu kadar ileriye yönelik olarak da onların görüşlerinden yararlanmak her zaman yararlı ve
geçerli olmuştur.
Bizim için
ise hepsinin de üstünde ATATÜRK'ten,
onun fikir ve düşüncelerinden yararlanmak, onları çok iyi öğrenmek ve kavramak gerekecektir.
ATATÜRK'ün yaşamın ve toplumun her bir alanı
için, her bir durum için söylediği o
denli çok sözü, konuşmaları vardır ki bunları tek tek bulmak, derlemek ve
elimizin altında tutup, öğrenmek
gerekecektir.
Çünkü ATATÜRK "denenmiş, üzerinde
düşünülmüş ve özetlenmiş bir biçimde bizlere yaşamla ilgili öğütler ve
anahtarlar, çıkış yolları"
bırakmıştır.
Tüm bu var
olan sözler ve anlamları her bir yurttaşımız için çok değerli ve önemlidir, anlaşılmalıdır, kavranmalıdır.
Başka
güçlerin ya da kişilerin "tuzaklarına düşmemek"
ve "öz güveni yüksek" bireyler olabilmek için de onun sözleri,
gösterdiği yollar bize her zaman gerekli
olacaktır.
Şu an zaman bizim için, ülkemiz ve
geleceğimiz için aleyhimize işliyor:
Kişi başına düşen milli
gelir, yaşam beklentisi, sosyal destek, güven ve yolsuzluk, yaşamla ilgili
kararlar alma özgürlüğü, algılanan özgürlük ve cömertlik…..
Bakın,
dünyanın en mutlu ülkeleri belli
oldu: "The World Happiness Report"
"Birleşmiş
Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı" (SDSN), küresel anket
verilerinden yararlanarak belirlediği
"2022 Dünyanın En Mutlu
Ülkeleri" raporunu yayınladı.
Listede 146 ülke var ve Afganistan en sonda yer alıyor.
Rapora göre İskandinav ülkeleri, her yıl olduğu gibi
bu sene de en üst sıralarda….
TÜRKİYE ise 8 basamak gerileyerek 112. oldu.
Bu durum
üzerinde çok ciddi bir biçimde
düşünmemiz gerektirmektedir.
Hiç
duraksamadan, boş konularla ve işlerle uğraşmadan, çok araştırıp, eleştirel düşünüp bu alanlarda kendimiz
çok iyi yetiştirmeli ve geliştirmeliyiz.
Devletin ve ülkenin kötü niyetli ve niteliksiz,
çıkarcı, adaletsiz kişi ve kitlelerin elinde kalmasına izin vermemeliyiz.
Bunun nasıl
olacağı, olması gerektiği, temel
sorunların ne olduğu ve çözüm
yollarının neler olabileceği üzerine de ivedilikle ve yoğunlukla, bilinçle
eğilmeliyiz.
Analitik düşünebilen, sağ duyulu, öz güveni
yüksek, donanımlı ve bilinçli birer yurttaş olabilmeli ve tüm bunları
isteyebilmeliyiz.
Bunları
kavrayıp, gerekli aydınlanma ve güç
ile toparlanılmadığında ne geri kalmışlıktan kurtulabiliriz, ne de
ilerleyebiliriz, ne de kalkınabiliriz.
Devletin kuruluş ilkelerini ve o dönemde elde edilen başarıları asla göz arı
etmemeliyiz.
Bunun için de
yine bir ulus devlet olmak, demokrasinin tüm kurumlarını ve ilkelerini yaşama geçirmek ilk adım olacaktır.
Üretimde,
kalkınmada ve yönetimde en doğru yöntemleri, modelleri ve kişileri seçebilmek için de bizim yine bilinçli ve sağ duyulu yurttaşlar olabilmemiz gerekecektir.
Birbirimize,
gençlere, çocuklarımıza çok iyi örnekler
olabilmeliyiz.
Saygılarımla...
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 28.08.2022