11 Kasım 2019 Pazartesi

Düzeysiz Bildiri ve Sözlere

             Düzeysiz Bildiri ve Sözlere
Ø     Ne yazık ki kendilerini solcu, komünist ve de belki de aydın görebilen ya da çok dindar olduklarını düşünen birçok kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü çok hafife alarak, alaycı ve de düzeysiz görüşler bildiriyorlar.
Ø     Bu hiç de hoş olmadığı gibi çok da dengesiz ve bilinçsiz, bilgisiz bir tutumdur.
Ø     Çok yazık!
Ø     Sosyal medyada ya da gazete haberlerinde böylesine bildiriler okunulduğunda bu tür yazıları yayınlayanların düştüğü duruma bakıldığında ise sadece kızmak bile yetmiyor olabilir.
Ø     ATATÜRK için söyleyecek bir sözü olanlar var ise somut kanıt ve görüşler ile kendilerini dile getirmelidirler.
Ø     Önce kendilerine bir bakmalıdırlar, kendi düzeylerini bir ölçmelidirler.
Ø     Yaşamlarında ne işe yaramışlardır?
Ø     Hangi alanda insanlık için bir emek harcamışlardır?
Ø     Hangi başarıları ile tarihe geçmişlerdir?
Ø     Yaşamlarında kaç kitap okumuşlardır?
Ø     Kitaplığında kaç kitabı vardır?
Ø     Yaşamlarında kendi görüşlerini bildiren kaç sayfalık bir yazı geçmişleri vardır?
Ø     Düzeysiz ve terbiyesizce yapılan, gevezelik türü açıklamalar ve yazılar ise her şeyden önce kendilerinin ne durumda olduklarını gösteriyor.
Ø     Ben kişisel olarak bu tür insan örnekleri ile ayni mekanda ve ortamda bulunmak hiç istemem.
Ø     Beni sosyal medya sayfalarımda bulunan takipciler içinde bu tür düzeysiz yazılar gördüğümde ise o kişiler ile olan ilişkimi keseceğim.
Ø     Bunu da burada açıklamak istiyorum.
Ø     İlkesel ve ahlaksal duruş benim için çok önemli.
Ø     Önce iyi bir insan olabilmemiz gerekmiyor mu?
     Saygılarımla...
    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 11.11.2019, K.

BUGÜN için de AHLAK!

BUGÜN için de AHLAK!
§        Ahlak, denildiğinde biraz dudak bükenler ve ahlakın sadece "din" ile ilişkisi olduğunu düşünenler ve zaten din ve din kültürü ile ilgilenmeyenler bile günlük yaşamda ortaya çıkan olumsuzluklarda ve hukuksuzluklarda, vicdansızlıklarda ise ne kadar çok etkileniyorlar ve de kızıyorlar, haklı olarak.
§        Kamu çalışanları, siyasetciler ise tüm çalışmalarında, davranış ve uygulamalarında "ahlaklı" olmak zorundadırlar.
§        Bir toplumun yönetiminde ise ilk gözlemlenmesi gereken "siyasi ahlak" değil midir...
§        Adaletin gerçekleşmesi için de "ahlak" olmalıdır ki yargıçlar ve savcılar doğru ve sadece gerçeklerden yana adil karar verebilsinler.
§        Bir mesleğin uygulanmasında da o kişilerden ahlaklı olması beklenmektedir.
§        Ticarette de ekonominin her dalında da bu temel ilke gözlenmeli ve aranmalıdır.
§        Zaten, kamu görevlileri ve siyasetcileri AHLAK ilkesini yitirmiş iseler o ülkenin durumu gittikce kötüleşecektir.
§        Hızlı bir çöküş önlenemez, olacaktır.
§        Yüzlerce yıl egemenlik sürmüş olan koskocaman imparatorlukların çöküş nedenlerinden birisi de bu değil midir?
§        Kötü gidişe karşı mücadele edebilmek ise ancak bilinçli ve çalışkan, ahlakı güzel yurttaşlarla olabilir.
§        Aile içindeki iletişimde, toplumsal ilişkilerde de yine temel ruh, temel ilke iyi ahlak, güzel ahlak olmalıdır.
§        Konuşma dilinin ve kullanılan üslubun biçimi, karşı taraflara yapılan suçlamanın biçimi, yalan söyleme, kandırma ve çarptırma çabaları, görevlerindeki uygulamaların açıklığının ve saydamlığının yitirilmesi, rüşvet ve çıkar ilişkileri v.b. görünümler olduğunda ise artık çok büyük bir yozlaşma ve kötüleşme var demektir ve bunun da "iyi ahlak" ile hiç bir ilintisi kalmamış demektir.
§        Tanrısal dinlerde ve doğa dinlerinde de temel ilke ve tutumların en başında "ahlak" ve "ahlak eğitimi" var olmuştur.
§        Son yıllarda toplumda ve kamuda, insan ilişkilerinde görülen sarsıntılar, yozlaşmalar temelinde çok uzun yıllardır planlı ve güçlü bir biçimde uygulanan "zihin yönetimi"nin başarılı sonuçlarına dayanmaktadır.
§        O çabalar ve uygulamalar doğal olarak da Türk toplumunda "ahlak" kavramını yozlaştırmış, manipüle (yönlendirme) etmiş ve bu kavramın "olumsuz" olarak algılanmasını sağlamışlardır.
§        Kişiler kendi aralarında sohbetlerde bile "ahlak" ile ilgili bir değinmede bulunsalar, hemen "geç bunları" gibi karşılıklar almaktadırlar.
§        Oysaki insanlığın var oluşundan bu yana her zaman çok önemsenmiş ve de üzerinde çok konuşulmuş bir olgu ve tutumdur "ahlak".
§        Ahlak ile ADALET " arasındaki ilişki ve bağ ise son derece önemlidir.
§        Adaletin yok olması durumunda da yine ahlak yok olma durumuna girecektir.
§        Bu bakış açısı ile çağdaş bir toplumda tüm demokratik ilkelerin yaşama geçirilmiş olması ve adaletin devlet yönetiminde egemen olması istenmelidir.
§        "Adalet mülkün temelidir!" (devletin) sözü ne kadar önemlidir...
§        Sağlıklı ve adil bir topluma erişebilmek için de yurttaş olarak kendimizi iyi yetiştirmemiz ve zamanımızı en değerli biçimde geçirmemiz, çok çalışmamız gerekmektedir.
§        Umudumuz bu yönde olsun, kendimize ve temel ilkelerimize güvenimiz bu yolda olsun...
    Saygılarımla...
    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 11.11.2019, K.

9 Kasım 2019 Cumartesi

Bir 10 Kasımda Yaşadığımız Kente Bakış


          Bir 10 Kasımda Yaşadığımız Kente Bakış:
·         Evet, Kuşadası da gittikce bir "garip" hal alıyor.
·         Hayır, sadece Kuşadası değil tabii ki, yaşadığınız kentlere bir bakınız.
·         Ne denli bir kentde yaşıyorsunuz?
·         Huzur verici, temiz ve sağlıklı bir kentte mi yaşıyorsunuz?
·         Sorunlar nelerdir, çözümleri nelerdir?
·         Nereye bakılsa bir "kazanç kapısı" yarışı, bir "yer" kapma yarışı gözlemleniyor.
·         Kentlerin çarpık yapılaşması, kamu kurumlarının kendilerinden beklenilenleri yapamamaları, halkın elinden hiç bir şeyin gelemiyor olması...
·         Yozlaşmanın gittikce yükselişe geçtiği ve de çağdaşlıkdan uzaklaşıldığı gözlemleniyor.
·         Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk verdiği mücadele ile, gösterdiği yol ile, ilke ve görüşleri ile, devrimleri ve de çağdaşlığı, uygarlığı yakalama çabaları ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu sağlamış ve asıl hedefleri de göstermiştir.
·         Onun en büyük başarısı ile o günlerin "emperyalist" güçlerine karşı durabilmesi ve özgür, bağımsız bir ulusal devlet kurabilme mücadelesidir.
·         Türk Kurtuluş Savaşı da bunun için verilmiştir.
·         TBMM'nin kuruluşu ve de CUMHURİYET'in kuruluşu da hem bu ana amaç ve hedef için yapılmıştır.
·         Yok olmak ve de parçalanmak durumuna düşürülmek istenilen VATAN korunmuş ve kurtarılmıştır.
·         Çok büyük bir güven ve öz veri ile yeni bir çağdaş devletin kuruluşu Türk halkına çok büyük bir sevinç vermiş, yurttaşlık bilinci yaratmıştır.
·         10 kasım 1938 günü büyük önder sonsuzluğa giden bir yola girmiştir.
·         Tarihin ve insanlığın kendisine tanıdığı örneği olmayan bir yere uğurlanan büyük önderin aramızdan ayrılış ile de ne yazık ki gerilerde bir yerlerde saklanabilmiş olan karşı güçler yeniden kendilerini göstermeğe başlamışlardır.
·         Her bir fırsatta ve de yaşamın her alnında kendilerine taraftar bulabilen, kendi karşı devrimci emellerine hizmet edecek olan güçleri ve düzenlemeleri gittikce de artan bir hızla oluşturmuşlardır.
·         Ülkenin ulus devlet olmasına karşı durabilecek görüşler ve girişimler bir yandan devam etmiştir.
·         Toplumun ve de kamu yapılanmasının her bir yanında kendilerine yer edinmişlerdir.
·         Atatürk düşüncesinden yana olması beklenilen, Kemalist bir tutum ve davranışlarda sağlam bir duruş göstermesi gereken kitleler ise ne yazık ki kendilerinden beklenilen gücü ve tutarlılığı gösterememişlerdir.
·         İçten içe ele geçirilen kaleler gibi gittikce zayıflamışlar ve günün koşullarına göre bir mücadele verememişlerdir.
·         Ortada var olan siyasi partiler ise ne yazık ki daha çok liberal sağ ve popülist eğilimler göstermişler ve Türkiye Cumhuriyeti'ne yararlı olacak bir siyasetci portrelerine yer verememişlerdir.
·         10 kasım 1938 den bu yana ne yazık ki rant, kazanç, anti kemalist tutumlar ve de çarpık kentleşme modelinin yaratılması, maarifde ulusal çizginin yitirilmesi, ulusal ekonomi ve kalkınma modellerini yaşama geçirememek, dalga dalga büyüyen plansız göçler, "batı" tipi tüketici modellerinin insanlara empoze edilmesi vb. görünen tablolar ile de ne yazık ki "günümüzün Türkiye"si ortaya çıkmıştır.
·         "Ey Türk Gençliği" diye seslenen ve durumu çok açık bir özetle dile getiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk'in güvendiği Türk halkı ne yazık ki bugün çok büyük bir umutsuzluk ve çözümsüzlük içerisine düşmüştür.
·         Ulusal ve kültürel değerler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkeleri adım, adım unutturulmak, yok edilmek istenmiştir.
·         Bu değerlerin ve inancın, bilincin yerine tamamen tersi ve de zararına olabilecek bir büyük "zihin yönetimi" uygulanmaktadır.
·         Bu "planlı" ve "çok yönlü kuşatma" gerek moda yolu ile sinema ve TV uygulamaları ile kurdukları bazı STK ile, müzik akımları ve destekledikleri basın yayın ürünleri ve yazarları ile ve de doğal olarak da siyasetcileri ile adım, adım ama çok büyük bir "hızla" oluşturulmuştur.
·         "Düşünen ve eleştirebilen" insan modelinin yok edilerek yerine bireyci ve de çıkarcı, kendi "keyfini" düşünen, mücadele yollarını ise hiç aklına bile getiremeyen "yeni" bir insan tipi getirilmiştir.
·         Bu yeni tip insan ise ne ulusal bilinçden, ne de çağdaşlıkdan ve uygarlıkdan yana olamamaktadır.
·         Nerede kendilerini çekecek bir "şey" görseler onun peşine takılmakta ve uygulamaktadırlar.
·         Bunları giyim, kuşamda, beden dilinde, konuşma üslubunda ve de iletişimlerinde, yer aldıkları mekanlarda... açıkca görebilirsiniz.
·         Yozlaşmanın ve çarpık kentleşmenin farkında bile değillerdir.
·         Kentin en iyi ve de en güzel yerlerine açılan yeni model kahvehaneler, nargile kültürü, sigarada Avrupa'nın ikinci sırasında yer almamız, aile içindeki gittikce artan sorunlar, boşanmalardaki hız gösteren yüzdeler.... bunların değerlendirmesini yapamadıkları gibi bir de tam tersine bu tip "yeni" olguların yanında yer alabilmektedirler.
·         Önlenemez bir "kentlerin yozlaşması" "kent kültürünün yok" olması ile karşı karşıyayız.
·         Sağlıksız ve sorunları çok artmış, yaşanamaz olmuş kentler...
·         Kent içinde birbirinden habersiz yaşayan çok farklı bireyci halk kitleleri...
·         Kent yönetimlerini ele geçirmiş olanların ise sadece beğenilme ve gösterişe yönelik uygulamaları, politikaları, etrafında topladıkları yandaş ve çıkar beklentili seçilmiş-seçilmemiş insan yığınları...
·         Bunlar ile ve bu "çöküş" ile ne yazık ki BİZ o "büyük insanı" hiç anlamadığımızı, Türk halkının çok büyük bir sınavı yitirdiğini görüyoruz.
·         Evet, tam da bugün, yeniden ve de en baştan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ruhuna ve onun davranış ve düşünce modeline dönebilmemiz, onu her yönüyle günümüze aktarmamız, uyarlamamız gerekmiyor mu?
·         İçi boş törenlerle, göz yaşlarıyla değil, onu ancak onun düşünceleriyle, onun yapıtlarıyla, ilkeleriyle anmalıyız.
·         Bırakın o çok "kocaman" görünen dernekleri ve de partileri, önce "kendiniz" için kendi yaşamınız ve ilkeleriniz, davranışlarınız için bir gözden geçirin!
·         Siz "kimden yana"sınız, nasıl bir kentden, nasıl bir ülkeden, nasıl bir yurttaşlıkdan yanasınız?
·         Önce bunu bir irdeleyelim ve de yolumuzu, yönümüzü en açık ve kesin bir biçimde belirleyelim.
·         Bir "tek" kişinin tüm yaşamında gösterdiği davranışlar, fikirler, savaşları, devlet adamlığı, insan olarak kendisine bakımı, örnek kişiliği ve tutumu, devrimciliği, mücadele yöntemleri ve de karşı oldukları kişiler ve güçler nelerdi, kimlerdi, onun ana çizgileri nelerdi...ve benzerlerini tek tek elimizden geldiğince ve yılmadan, bıkmadan, boş vermeden, ciddi olarak inanarak "gözden geçirilmeli" düşünülmeli ve içselleştirilmelidir.
·         ATATÜRK'ü Atatürk yapan özelliklerini öğrenmeli ve onları kendimize mal etmeliyiz.
·         Türkiye Cumhuriyeti'nin kurtuluş yolu ve siyaseti Gazi Mustafa Kemal Atatürk'dür.
·         Bu söylediklerim ile bir kişiyi tanrılaştırmak, putlaştırmak asla olamaz!
·         Çünkü o bir tabu ya da öylesine inanılan bir varlık değildir! Hiç bir zaman da olmamıştır.
·         Her yönüyle açıktır.
·         O kesin duruşlarıyla tarih içinde somuttur ve her bir yaşamının anı, yapıtları, mücadelesi yazılı ve belgeseldir.
·         Başvurulacak kaynak yine kendisi ve yapıtlarıdır, NUTUK'dur.
·         Türk halkı her türlü "sahte" ayrımcılıkdan, kutuplaşmadan kendini kurtarmalı ve umutla, güvenle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e çok daha bir bilinçle sahip çıkmalıdır.
·         Türkiye Cumhuriyeti ve onun halkı güzel günler görmelidir!
     Saygılarımla...
     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 09.11.2019, K.