29 Ekim 2019 Salı

Bugünün Bayram Kutlaması

            Bugünün Bayram Kutlaması
·        Tüm halkın katılımı ile ulusal bayramların kutlanması gerçekten de istenilen güzel bir dilek.
·        Sokakların dolup, taşması, insanları koşa koşa hızla yol alması, bayram için heyecan duyması tabii ki çok güzel.
·        Ben bu dilekleri taşıdım ve bunu da açıkca söylüyorum.
·        Yıllarca yurt dışında geniş spor salonlarında gerek Cumhuriyet Bayramı'nı gerekse de "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"'nı tüm halk ile birlikte kutlayan ve bu kutlamaları düzenleyen bir kişi olarak görüşlerimi açıklamak istiyorum.
·        Bugünün kutlamalarında ise pek de hemen kabul etmememiz gereken bazı "şey"ler var.
·        Motosikletlerin, arabaların upuzun konvoylar halinde ve de kornaları en üst sesde çala çala ve de hızla, yarış yaparcasına, zik zaklar çizerek sokakları işgal etmesi, kendilerine böyle bir ayrıcalığın tanınması sizce çok doğru mu?
·        Çevre sağlığı, insan sağlığı, toplum düzeni bu davranışlar ile yara almıyor mu?
·        Havai fişeklerin peş peşe patlatılması ile halkımız büyük ama çok büyük mutluluklar duyuyor, peş peşe hiç durmadan videolar çekiliyor.
·        Aaa aa  aaaa aa sesleri, hayret dolu, beğeni dolu bakışlar ve mutlulukdan erişilen doyumlar...
·        Çok güzel, çok hoş gibi duruyor hepsi...
·        Bir de daha ciddi ve içsel bir değerlendirme yapabilsek....
·        Düşünsel anlamda, fikirsel içeriği ile neler yapabildik?
·        Cumhuriyetin kuruluşunun anlamını ve önemini kavrayabileceğimiz, günümüzü değerlendirebileceğimiz neler yaptık?
·        Sadece "tüketime" yönelik, sevinç çığlıkları ile, kocaman beğeniler ile dolu eğlence programları ile, etkenlikler ile halkımızın "çok mutlu" ve "sevinçli" olmasının sağlanması yeterli mi?
·        Yüksek seslerde söylenilen marşlar ve şarkılar, güzel salonlarda yenilen bayram yemekleri yeterli mi?
·        Hiç bir hesaplaşma, hiç bir değerlendirme yapmadan, dünü ve bugünü, kurtuluş ilkelerine göre bir karşılaştırma yapmadan "sadece" sevinip, çoşmak, eğlenmek... çok mu doğru?
·        Ben bu akşam çok rahatsızlık duydum ve çok da yadırgadım, bu tür kutlamaları izlediğimde.
·        Kendi içinizde bir yorumlamada bulunmadan, geçmişden bugüne olan 96 yılı birlikte konuşup, değerlendirmeden, çocuklarımıza bayramı ve nedenlerini anlatmadan.... böylesine boş kutlamalar neye yarar, kime yarar?
·        Düşünmeyen, eleştiri yapamayan, ilkeleri olmayan bir kitleler birliğinden bir "halk" çıkarabilmek çok zor.
·        Var olan, kurulu bulunan örgütler, dernekler, siyasi partiler vb. bile, sanıyorum, böylesine bir bakış acısına sahip olmadıkları gibi, daha akıllı çözüm ve uygulama modelleri geliştiremiyorlar.
·        Evet, birçok kentde statlarda, spor sahalarında topluca bayram kutlamaları "resmi geçitler" yapılmış.
·        Halk ve değişik kuşaklar, okullar, öğrenciler, devlet büyükleri, belediye görevlileri, askerler, bandolar çok güzel bir biçimde bayramı kutlamışlar.
·        Hiç bir olumsuzluğa ve zarara yol açmadan...
·        Eski zamanlarda olduğu gibi...
·        Ama, bunun ardı sıra akşam yapılan gürültüler, havai fişekler vb... uygulamalar ise zarar verici, çevreyi kirletici ve toplum düzenini sarsıcı bir uygulama.
·        Belki, sizler bu bakış açıma katılmayacak olabilirsiniz, buna da ancak saygı duyarım.
·        Ben yine de gözlemlerimi ve düşüncelerimi sizlere aktarmak istedim.
·        Belki de benim görüşlerime katılanlar olabilir....
    Saygılarımla...
    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 29.10.2019, K.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Bayramları

        Türkiye Cumhuriyeti'nin Bayramları
·         Mustafa Kemal bağımsızlığına ve hür iradesine önem veren Türk milleti için en iyi idare şeklinin "cumhuriyet" olduğunu biliyordu.
·         Cumhuriyet’in kurulduğu tarih 29 Ekim 1923’tür.
·         29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ekim 1923’te Türkiye’nin yönetim biçimi olarak Cumhuriyet’i kabul etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü kutlanan bir ulusal bayramdır.
·         26 Ekim 1924 tarihinde çıkarılan 986 numaralı kararname ile 29 Ekim gününün Cumhuriyet’in ilan edildiği gün olduğu ve bu tarihte Cumhuriyet’in ilanının “101 top atılarak ve planlanacak özel bir programla” kutlanmasına karar verilmiştir.
·         Cumhuriyet Bayramı ise Cumhuriyet’in kuruluşunun yıldönümü kutlamasıdır.
·         Türkiye’nin içinde ve dışında Devlet adına yalnız bugün tören yapılır.
·         Bayram 28 Ekim günü saat 13.00’ten itibaren başlar ve 29 Ekim günü devam eder.
·         Cumhuriyet "halk" demektir.
·         Cumhuriyet "devrim" demektir.
·         Cumhuriyeti çok iyi anlamak gerekir.
·         Yapılan devrimleri, devletin kuruluş felsefesini iyi anlamak gerekir.
·         Bugün cumhuriyeti kutlayacak isek cumhuriyetin kazanımlarını, halka olan kazanımlarını, çağdaşlaşmaya olan etkilerini çok iyi anlamalıyız.
·         Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anlayarak onu "önder" olarak kabul ederek bayramlarımızı kutlamalıyız.
·         Cumhuriyet bir şekle, bir görüntüye, bir bandoya, bir dış görünüşe indirgenmemelidir.
·         "Cumhuriyet" sadece bir "mutlu azınlığın" değil, tüm halkın, "herkesin bayramıdır".
·         Kıyıda, köşede, salonlarda, lüks otellerde değil, meydanlarda, statlarda ve halka açık olarak birlikte kutlanmalıdır.
·         Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıl dönümü dolayısıyla devletce törenler düzenlenmelidir.
·         Okullar, çocuklar ve gençler, askerler, kentliler, köylüler ve tüm halk bu güzel bayramda yer almalıdır.
·         Marşlar, geçitler, zeybekler... olmalıdır.
Türküler, şiirler, coşkular olmalıdır...
·         Bayram coşkuyla kutlanmalıdır.
·         Evet, Atatürk biliyordu ki genelgeyle devrim olmaz!
·         Ve biz bu gün biliyoruz ki her yıl yapılan kutlamalarda cumhuriyete alkış tutmakla cumhuriyetçi olunmaz!
·         Sizin de bildiğiniz gibi “Cumhuriyet alkışla olmaz!”
·         Biz cumhuriyeti anlayabildik mi?
·         Biz, cumhuriyetin aydınları Atatürk’ün yaptığını yapıp halka cumhuriyeti anlatabildik mi?
·         Biz, halkın katılımını sağlayabildik mi?
·         Bayramımız kutlu olsun!
·         Daha nice yıllara inançla, güvenle, bilgiyle...
                       Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 29.10.2019, K.





24 Ekim 2019 Perşembe

KENTLERİN SORUNLARI

KENTLERİN SORUNLARI
-   Kentlerin varlığına ve de sorunlarına ne denli bakabiliyoruz?
-   Ne denli düşünce üretiyoruz?
-        Ne kadar da susmak, anlatmamak, yazmamak için kendimizi esir alıyoruz.
-        "Nereden başlasam" diye bir şey de yok!
-        Her bir sokak, her bir adım kendi çığlığı ile karşımıza çıkıyor.
-        Birçok konuda, alanda duyarsızlaştırıldığını görüyoruz insanların.
-        Görevliler ise asli ve acil görevlerini tam olarak yapmıyor.
-        Sadece bir tek "temizlik" konusunu bile ele alıyor olsak, söylenilecek çok şey var...
-        Yollar, kaldırımlar...
-        Ne yapılan, bitirilmiş olan kaldırımlar, döşenen taşlar, ne de alt yapı işleri... Birçoğu zaten asıl olması gereken teknik düzenle yapılmıyor. Bu da herkesin bildiği yılların gerçeği.
-        Görsel olarak bakıldığında yollar, sokaklar, kaldırımlar, meydanlar... hiç olmazsa temiz olsa, bakımlı olsa...
-        Yığma toprakla öylesine bırakılmış yol kıyıları, yayaların geçebilmesine yarayacak kaldırımların yokluğu....
-        Çöp toplamak için oraya konulmuş olan koca kutulardan yerlere taşanlar, geçerken duyacağınız dayanılmaz kokular...
-        Ar sokaklarda oraya buraya bırakılmış, terk edilmiş, sahibi bile olmayan eşya artıkları, odun kalıntıları, atıklar...
-        Ne yapalım, burası Türkiye! Bu işler böyle olur! diyenleri zaten her yerde duyuyorsunuz.
-        Kentlerin oluşması için sadece bir yığın binanın ve aralarında sokakları yapılması yetiyor zannedenler  çok var.
-        Bir sürü bina, beton yığınları, dışarıdan gelmiş onbinlerce insanın, farklı kültürlerin gelip yerleştiği "ev"ler....
-        Nüfus 100 binler olmağa başlasa da birçok alış-veriş mağazaları olsa da yine de bu yerleşim merkezlerinin birer KENT olduğunu düşünmemek gerekir.
-        Kentler, ancak, çağdaş ve uygar bir kentleşme anlayışını ve planlamasını, kültürünü de beraberinde getirirse KENT olurlar.
-        Yoksa, sadece kitlesel yığınlar ve çözümlenemeyen sorunlar, huzurlu olamayan yaşamlar, kargaşa ve de birbirinden habersiz gelip-geçen kalabalıklar ... çağdaş kent yaşamının oluşması için bir düşünce bile üretmezler.
-        Akıllarına bile gelmez!
-        Toplumsal, kültürel, sanatsal yönlerinin niteliği ve varsıllığı ile kent yaşamı ve kentin kalitesi oluşur.
-        Çağdaşlık ve uygarlık ancak içerisinde yaşanılabilecek, huzurlu ve sağlıklı kentler oluşturabildiğinizde oluşur.
-        Bu nedenle  de bizim her şeyden önce kendine, kentine ve de ülkesine sahip çıkabilecek kuşakları oluşturabilecek gerçek bir milli eğitim, ulusal maarif hedeflenmeli ve gerçekleştirilebilmelidir.
-        Ulusal bilinç ve erken yaşlarda kazandırılmış yurttaşlık bilgisi ve bilinci ile gelecek yıllar, ülkenin geleceği sağlanabilir ve kazanılabilir.
-        Çok uzun yıllarda içerisinde elde edilmiş olan ulusal değerler, çağdaş değerlerle çok iyi bir biçimde işlenir ve geliştirilirse ve de onlara sahip çıkılabilirse, ancak, o eğitim-öğretim o ülkenin insanlarına yarar getirir.
-        Buna bağlı olarak da köylerin ve kentlerin "çağdaş ve sağlıklı" bir yapılaşmaya, üretime, yönetime gitmesi ile elde edilebilir.
-        Bu temel alt yapı sağlanamadığında ise gelecek kuşaklar sadece tüketim toplumunun huzursuz ve mutsuz bireyleri oluşturulabilir.
-        Onlar da ne kentleşmeye ne de uygarlaşmaya yönelebilirler.
-        Tüm bu nedenlerden ve gerekçelerden dolayı da kentler ve sorunları çözüm yolları üzerinde düşünmek ve fikir üretmek, konuya hem de ciddiyetle bakmak çok ama çok zor olmaktadır.
-        Hiç düşünmeden, akıl yürütmeden yaşayıp gitmek de doğal olarak en kolayıdır.
-        Ama işte ne de olsa insanız, düşünmeden, fikir üretmeden, akıl yürütmeden, sağ duyuyu çalıştırmadan da olmuyor.
-        Zaman zaman, arada sırada yazmak da gerekiyor.
-        Hiç kimse anlamasa da, takdir etmese de, bir işe yaramasa da "yine de" yazmak gerekiyor, hiç olmazsa kendin için yazmak...
  
  Saygılarımla....
  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 23.10.2019, K.


11 Ekim 2019 Cuma

Dünya KIZLAR GÜNÜ

Dünya KIZLAR GÜNÜ ülkemizde ne kadar da boş bir gün olarak geçiştiriliyor.

Günün "asıl amacının ve hedefi"nin dışında bir yorumlama ve uygulama görülüyor.
KIZ çocuklarına güzel sözler, beğeniler ve yuvarlak, boş sözler söylensin diye ortaya çıkarılmış bir gün değildir.
- Peki nedir olması gerekenler?
- Tüm dünyada akıllı davranışlar ve asıl amaçlara uygun etkinlikler nelerdir?
__ O ülkede elinde olanakları olan kuruluşlar, eğitim-öğretim kurumları, iş kurumu, okullar vb. birçok organizasyonlar ile şunları ortaya koymağa ve "genç kız"ları aydınlatacak, onların yaşamlarını kolaylaştıracak, yol gösterecek önerileri, projeleri sunarlar:
- Kızlar için meslek eğitimi olanakları ve yolları
- Kızlar için okullarda başarıya gidecek yollar ve yöntemler
- Kızların yüksek öğretimde elde edebileceği yollar ve olanaklar
- Eğitim ve öğretimde, meslek yaşamında "kız" olmakdan kaynaklanan olumsuzluklar ile nasıl baş edilir
- Kızlarımızın içinde bulundukları toplumda daha güçlü ve başarılı olabilmeleri için düzenlenmiş olan programlar, projeler tanıtılır.
- Kızlarımızın toplumsal yaşamda, politik yaşamda, iş yaşamında geride kalmaması için ve de en azından erkek çocuklar düzeyinde kabul görmesi ve yer alabilmesi için ne gibi etkinlikler, programlar, projeler üretilebilir, diye düşünce ve tartışma ortamları sağlanır.
-
-
__ Kısacası, bu özel ve anlamlı gün KIZ ÇOCUKLARI'nı sevme, beğenme ve onlara methiyeler düzenleme günü değildir.
__ Tam tersine onlara destek verecek, yaşamlarını kolaylaştıracak ve başarılı, mutlu yarınlara erişmelerini sağlayabilecek "ne gibi İŞLER yapabiliriz", diye "kafa yorulması" gereken bir gündür.
__ Belki "bilinçli ve duyarlı" kişiler, anneler, genç kızlar bu yazdıklarımı okuyabilirler ve bu anlamda benim de onlara bir katkım olabilir.
Saygılarımla.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 11.10.2019