31 Ağustos 2018 Cuma

Çöp Bir Sorundur

Çöp Bir Sorundur
ÇÖZÜM YOLLARI VARDIR!
Çöp vergilerini kime ödüyoruz?
İkamet ettiğimiz belediyeye değil mi?
Demek ki yetki belediyede.
- Türkiye bu sorumsuz ve karmaşa içindeki ÇÖP sorununu çözemez hale gelmiş.
- Haberlere bunları vermek ve şaşırıp kalmak ise bir geri kalmışlık belirtisi.
- Çöp toplama, arındırma, ayrıştırma ve imha etme projelerin, sistemin yoksa zaten çağdaş bir belediyecilik yapamıyorsun demektir.
- Yoğunluk (kriz) döneminde gittiğin kent belediyesine giriş yap ve çöp paranı öde.
- Kriz bölgesi durumunda olan, dışarıdan aşırı ziyaretci alan belediyeler de bu dönem için ek önlem almalı.
- Ek personel çalıştırmalı.
- Özel sektöre ek iş vermeli.
- Çöplerini yanlış yerlere atanlara bir "ceza" kesiliyor mu? Belediyelerin böyle bir hakkı ve uygulaması var mı?
- Varsa ne güzel!
- "Çöp müfettişi, çöp denetleme görevlisi" var mı?
- Yanlış yerlere atılan çöplerin kime ait olduğu araştırılıyor mu?
Tesbit ediliyor mu? O kişilere ceza ödetiliyor mu?
- Yaaa böyle bir şey olur mu? demeyin.
- Evet, oluyor. Örneğin Almanya bunu böyle uyguluyor.

"Eğitim" şart diyenler de var. Biliyorum.
- Eğitim çok uzun süreli bir İŞ. Ailen, çevren, komşuların, okul... hepsi bir bütün.
- Sen sokağa sigaranı rahatca atabiliyor isen, sakızları sokağa atabiliyor isen... Çocukların da bunu bir kültür-eğitim-gelenek olarak alacak ve de aynisini yapacaktır.

Sonuç olarak şöyle düşünmek gerekir:
- Belediyeler her türlü önlemini yaygın olarak almalıdır.
- Kriz dönemi için ek önlemler uygulanmalıdır.
- Kurallara uymayanların tesbit edilip, cezalandırılması yoluna gidilmelidir.
- Görevini tam yapamayan, kentini, bölgesini temiz tutan belediyeler de denetlenmeli ve cezalandırılmalıdır.
- Dağ, bayır, orman, dere, ırmak... gibi bölgelerin de tapusu ve sorumluluğu kim de ise onlar bu ÇÖP SORUMLULUĞUNU üstlenmelidirler.
- Gerekirse kendi bölgeleri için sınır koyup, giriş ücreti de almalıdırlar. Kendi organizasyonunu yapıp, personelini görevlendirmelidirler. Örneğin "milli parklar"da olduğu gibi. Giriş ücretli olmalıdır.
- Kriz dönemlerinde belli bölgelere giriş ve çıkışlar hem trafik yoğunluğu hem de çöp sorunu anlamında daha iyi, çözümsel projelere dayandırılmalıdır.
- Sadece vatandaşı suçlamak bir çözüm değildir.
- Bu sorunlar doğru çözüm modelleri ve uygulamaları getirmezseniz, her yıl çok daha fazlası ile karşınıza çıkacaktır.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 29.08.2018, K.



26 Ağustos 2018 Pazar

Eğitim Denildiğinde

    Eğitim Denildiğinde
Neleri anlamalıyız?
Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?
Milli eğitimin ana hedefleri ne olmalıdır?
Ülkemizin gelecekteki insanları, devletimizin yurttaşları nasıl olmalıdır?

·       Eğitim denildiğinde sadece okuldaki ÖĞRETİM anlaşılmamalı.
·       Öğrenme işinin ilk koşulu o insanı öğrenmeye ve öğrenileni yaşamına uygulayacak hale getirecek olan "eğitme" işidir.
·       Bu nedenle de biz didaktik ve yöntemsel öğrenmeden daha çok bunları gerçekleştirebilecek yaklaşımları, adımları ve duyarlılığı, hakimiyeti, içtenliği, bütünselliği ve de inanılırlığa sahip olan güvenilebilecek bir "eğitmene - öğretmene" ihtiyacımız olacaktır.
·       Bunların var olabilmesi durumunda "maarif" sisteminiz doğru yola girmiş demektir.
·       Maarif denildiğinde de günümüzde kullanılan bir "milli eğitim" sözünün daha önce kullanılanı anlaşılabilir.
·       Bunun içerisinde eğitmek, öğretmek ve belli bir hedefe doğru yönlendirilerek, basamaklandırılmış bir kültür sistemi, değerler sistemi de anlaşılmalıdır.
·       Böyle olması istenmelidir, beklenmelidir.
·       Devletteki OKULLAR sisteminin ilk adımı da hedeflerin neler olduğunun çok iyi seçilmiş ve belirtilmiş olmasıdır.
·       Açıkca belirtilmiş olan okullarımızın eğitim ve öğretim hedefleri ülkenin geleceğinin yapı taşlarıdır ve tek tek önemli ve değerli olmalıdır.
·       Bu nedenle de hedeflerin gerçekleştirilmesinde gerekli olan her bir etken de çok iyi seçilmiş, donatılmış ve de geleceğin dünyasına uygun olabilecek karaktere sahip olmalıdır.
       Bunların tanımlamasında şunları sıralayabiliriz:
·       Okul binası, derslikler, donanım mobilyaları, laboratuarlar, işlikler, kütüphaneler, uygulama alanları, spor tesisleri, sanat atölyeleri, konferans salonları, müzik odaları, temizlik üniteleri (tuvalet, banyo..) yüzme havuzları, yeşil alan, oyun odaları...
·       Eğitim öğretimde görev alacak insan unsurlarının en iyi biçimde hedeflere göre paralellik taşıyan okullarda yetişmiş ve performans kazanmış olmaları gerekir.
·       Bunlar da şöyle sıralanabilir:
Sınıf öğretmenleri, alan öğretmenleri, eğitmenler, usta öğreticiler, yöneticiler, kütüphane uzmanları, psikologlar, rehberlik ve iletişim uzmanları..
·       Eğitim ve öğretimde kullanılacak her türlü ders ve uygulama araçları da çağın getirdiklerine en uygun, sağlıklı ve de yararlı olabilecek olanlardan seçilmelidir.
·       Eğitimde şansa eşitliği en önemli ilkelerden biridir. Bunun asıl ve en temel anlamı ülke içerisinde bölgesel ve sınıfsal, ekonomik farklılıklardan dolayı çocukların, gençlerin bir bölümünün avantajlı diğer bölümünün ise dezavantajlı olmamasıdır.
·       Devlet, sosyal devlet bir milli eğitim politikası uygulamalıdır ve her bir çocuğun, gencin eşit haklara kavuşabilmesini sağlamak için önlemler almalıdır.
·       Okullardaki öğrenme ve eğitim çok sağlam temellere dayalı ve de ahlaki yönden de iyi hedeflere yönelik olmalıdır.
·       Okul yaşamının, eğitim ve öğretimin kendi içinde temel kuralları ve ilkeleri çok iyi seçilmiş ve her yerde uygulanabilir olmalıdır.
·       Okul sistemi kurulurken ülkenin gerçeklerine ve geleceğine yönelik olarak çeşitli model okullar uygulaması çok akıllı bir seçim olacaktır.
·       Bilime yönelik okullar, sanata yönelik okullar, iş ve meslek eğitimine yönelik okullar, genel eğitim veren okullar... olarak farklı tiplerde oluşturulacak okullara seçim ve katılma koşulları, okullar arası geçiş koşulları çok açık ve de uygulanabilir olmalıdır.
·       Tüm ülkede en önemli hedeflerden birisi de bölgesel farklılıkların eğitim ve öğretime, okulların düzeyine ve kalitesine etki etmeyecek bir sistemin hayata geçirilebilmesi olmalıdır.
·       Bunun için de devlet her bir alanda hedeflerini önlemlerini almalıdır.
·       Bunun sağlanması durumunda sınıflarda öğrencilerin aldıkları notlar, ölçme ve değerlendirme sonuçları asıl ölçek olmalıdır.
·       Ülke genelinde bir seçme ve yerleştirme sınavı sistemi olmamalıdır. Bu bir çok yüksek yüktür ve de milli eğitimin ana hedeflerine bir katkı sağlamaz.
·       Yüksek öğretim ve üniversite eğitimi çok daha belirli birer modele kavuşmalıdır. Yüksek okullar ve enstitüler ile yaşamın içindeki her alana eğitilmiş eleman, teknik ve ticari, yönetici kadrolar hazırlanmalıdır.
·       Üniversitelerin düzeyi ve donanımı, hedefleri de çağdaş üniversiteler gibi yeniden oluşturulmalıdır. Bilim öğrenme ve bilimsel araştırmalar için uğraş verilmelidir. Üniversitelerin ana hedefinden sapmalarına izin verilmemelidir.
·       Eğitimde şans eşitliği kapsamında dar gelirli ailelerin çocuklarına öğrenim yardımları yapılmalıdır.
·       18 yaş üzerinde öğrencilerin öğrenim görmelerine yardımcı olmak üzere "devlet öğrenci yurtları" yaygın olarak sunulmalıdır. Bu yurtların çağdaş donanımlı olarak hizmet vermesi sağlanmalıdır.
·       Tüm ülke genelinde halkın devlet üzerindeki güvenilirliği sağlanmalı ve eğitim öğretim konuları para, kazanç ve rant kaynağı olmaktan kurtarılarak huzurlu bir okul yaşamı oluşturulmalıdır.
·       Ailelerin çocuklarının geleceği ile ilgili olarak endişe etmelerine gerek kalmamalıdır.
·       İnsanlarımızın güzel günleri, umutları ve güvenceli gelecekleri olması dileğimle...

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 26.08.2018, K.


İnsan Seçimi

İnsan Seçimi, EŞ SEÇİMİ
Kendin için bir "insan seçmen" mi gerekiyor?
Bir "eş seçmen mi gerekiyor"?
Bu durumda nelere dikkat etmek gerekir dersin?
Özellikle bu sorular üzerinde yoğunlaştığımızda şunları da beraberinde düşünmeliyiz:
·       Bir insanı sadece elde ettiği diploması ile, bitirdiği okullar ile, mesleği ile, işi ile, gelir düzeyi ve varlıkları ile, toplumsal statüsü ile bakamazsınız. Bu veriler tabii ki ilk bakışda kolayca kategorize etmek için kullanılır.
·       Bir insanı değerlendirirken, bir insan seçerken, bir arkadaş seçerken çok dikkatli ve akılcı davranmak gerekir. Sadece tesadüflerle bir araya gelmiş olmak, toplumun bir kesiminde bir arada bulunuyor olmak "O" kişiye güvenilir, seçilen bir insan olmayı gerektirmez.
·       Tabii ki insanları değiştirmek, onları yargılamak hiç de gerekli değildir. Buna zaten gücünüz yetmez.
·       Yaşam ve eğitim bir davranış değiştirme sürecidir.
·       Birey davranı­şında kendi yaşantısı yoluyla değişikliği meydana getirir.
·       Okuldaki öğrenmeler yaşam için büyük ve önemli bir bölümü oluşturur. Okulda, önceden belirlenmiş kimi davranışlar belli dersler aracılığıyla öğrencilere kazandırılması amaçlanır.
·       Ölçme ve bunları değerlendirme denildiğinde ise öğrencinin ne denli ve hangi ölçüde öğrenilenleri aldığı kavradığı saptanır.
·       Öğrencilerin özelliklerinin tanınması, kendilerindeki bu özelliklerin farkında olması, uygun meslek, alan ve ders tercihleri yapılabilmesi an­cak doğru değerlendirme sonuçlarına dayanır.
·       Değerlendirmenin diğer bir işlevi de öğretmeni sürekli olarak daha iyiyi aramaya sevk etmesidir.
·       Başarı düzeyi, sıcaklık, zekâ düzeyi, insanların bir duruma karşı tutumları dolaylı ölçme örnekleridir.
·       Sadece okuldan alınan öğrenim ise bir parçasıdır insanın oluşumunun. Eğitilebilme, terbiye, edep, ahlak değerleri, zekasını kullanabilmek, toplumsal-geliştirilmiş akıl... ile de insanın ana vasıfları-karakterleri oluşur. Deneyimlerinden ne dersler çıkardığı ve bunları kullanabilme yeteneği ile birleşir.
·       Genetik özelliklerini ve de bu özelliklerini nasıl yönlendirebildiğini de bu genel tablonun tabanına yerleştirebildiğimizde daha iyi görebiliriz.
·       Yaşam boyu senin yanında olacak, güvenebileceğin, sana huzur verecek, kişiliği sağlam... bir "eş" seçmen gerektiğinde, evet, çok ciddi ve nesnel bakmak gerekecek. Çevrende bulunanların dürüst olamayacaklarını ve sadece pohpohlamak üzerine bir yaklaşımları olacağını hiç unutmamak gerekir.
·       Yanlış bir kişiyi seçiyor gibi olma durumunda, çok fazla incelemeden ona kapılıyor gibi olduğunda ise senin gerçek, güvenilir dostların da yanında olmayabilir. Belki de onları bu yanlış seçimlerinle yitirmiş de olabilirsin.
·       İlkeli ve nesnel, akılcı bir seçimi yapamadığında artık içine düştüğün durum "akıllı olmayan" bir tablo çizmektedir.

Yüzüne söylemeseler de arkandan şunları söyleyebilirler:
- Yazık kendi değerini "kendisi" bilemedi.
- Kendi düşen ağlamaz.
- Bana ne yaa... Gözünü açsaydı da akıllı olsaydı..
-
-
·       Olsun, yine de ben istiyorum, da diyebilirsin. "Olmazsa da bakarım, bırakır, çeker, giderim" de diyebilirsin.
·       Üzülmen ve en yakınlarını, aileni üzmen artık pek de bir işe yaramayacaktır.
·       Geçmiş olsun!
  
     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 26.08.2018, K
*** Bu yazımı her hangi birisini hedefleyerek yazmadım. Genel olarak ve de kadın erkek ayrımı yapmaksızın düşünerek yazdım. Çok olumlu ve akıllı seçimleri yapanlar da olabilir tabii ki.. Olmalıdır da! 
Uyumlu ve mutlu evlilikler önemlidir. 
"İyi ki ben seninle evlenmişim" diyebilmek ne kadar güzel!






21 Ağustos 2018 Salı

Bayram Dileğim

       Bayram Dileğim
·      Adil bir dünyada, bu ülkede, namuslu ve güzel insanlarla birlikte bir "Bayram" kutladığımızı düşleyerek sizlere sağlık ve huzur diliyorum.
·      Bayram günleriniz güzel geçsin.
·      Sizi gerçekten seven ve takdir edenler yanınızda olsun. Mutlu olun!
·      Bir başka bayram gününde yoksulun, garibanın, yetimin ve öksüzün, yalnızın, ezilmişin de mutlu olduğunu da görelim inşallah.
·      "Gülelim, sevinelim, kucaklaşalım, sarmaşalım, birbirimize sevgi ve saygı gösterelim" derken gerçekten de "barış" içinde bir dünya da isteyelim.
·      Silaha ve savaşa harcanılan tüm masrafların "barış için, eğitim ve sağlık için" ayrıldığını bir düşünebiliyor musunuz?
·      Kur'an insanlardan neler bekliyordu diye bir düşünebiliyor muyuz?
·      En başta, kendi içimizdeki sömürenlerin, baskı ve şiddet uygulayanların olmadığı bir dünyayı düşleyelim.
·      Yarın güvencesi veren bir adalet devletini, eşitlikci ve temiz bir toplumu düşleyelim, hedefleyelim...
·      Umudu, öz güveni olan, kendini iyi yetiştirebilen, sağlıklı insanlardan olalım.
·      Hoşca kalın!
                  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 21.08.2018

"Benim için zahmet ediyorsunuz. Bundan mahcup oluyorum. Beni görmek demek, behemehal yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.
Sıhhatteyim, elim ayağım tutuyor. Kuvvetim yerindedir. Sizin menfaatiniz için sıhhatini, ömrünü vakf ve hasreden adam sıhhattedir ve sizin için çalışacaktır. O sizin için yaşıyor. Benim kuvvetim, benim size olan muhabbetim ve sizin bana olan muhabbetinizdir."
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 9 Ağustos 1929 tarihinde yaptığı konuşmadan
(Konuşma Ali Fethi Bey’in Büyükdere’deki yalısında yapılmıştır.)



20 Ağustos 2018 Pazartesi

KURBAN ve Bayram

     KURBAN ve Bayram
·       Karşılıksız olarak verilen her bir ŞEY (emek, zaman, mal, sevgi, saygı..) o kalbi güzel kişiye tekrar (yeniden) geri döner.
·       Bu ne güzel bir yüceliktir.
·       İnsanı ferahlatır ve de huzur verir.
·       Bu anlamda inanç olduğu üzre yılın bu döneminde "kurban" üzerine düşünmek ve araştırmak yararlı olur, diye düşünüyorum.
·       Geleneksel olarak verilmiş, kültürel öğretiler, dinsel kabul edilmiş ritueller tabii ki en başta "O" kişiyi ilgilendirir. 
   Sevab da günah da o şahsa ait olur.
·       Toplum olarak, toplumdaki etkisi ve gücü olarak yüzlerce yıldan gelen bir kalıplaşmalar ve "kabul görmeler" vardır.
·       Bunlara karşı çıkabilmek, yanlış olanları düzeltmeğe kalkmak çok zordur. 
    Bu alanda o konunun uzmanları söz etmelidirler.
·       Yanlışı ve doğruyu ortaya koymalıdırlar.
·       Günün koşullarına, uygulanılabilirlik durumuna göre "nasıl" davranılması gerektiğini insanlara "memurlaşmış din adam"larından ziyade daha bilimsel ve özgürce davranabilen "uzman" kişilerin Allah adına ve de insanların "aydınlanması" isteği ile yazmaları, anlatmaları, açıklamaları gerekir.
·       Din ve de İslam dini, Kur'an-ı Kerim çok önemlidir.
·       Hz. Muhammed (sav)’in Hira’da bulunduğu 610 yılı Ramazan ayının son on günü içinde muhtemelen yirmi yedinci gece, bazı rivayetlere göre pazartesi günü sabaha karşı Cebrail gelerek ona Allah tarafından peygamber olarak görevlendirildiğini haber verdi.
·       Bu ilk vahyi Hz. Peygamber şöyle anlatmaktadır.:
-        O gece Cebrâil bana gelerek “Oku!” (İkra’) dedi. Ben okuma bilmediğimi söyledim. Bunun üzerine melek beni aldı; dayanabileceğim son noktaya kadar sıktı. Ardından beni bırakıp tekrar - “Oku!” dedi. 
   Cevaben yine
-        “Ben okuma bilmem” deyince tekrar son noktaya kadar sıktı ve
-        “Oku!” dedi. Ben
-        “Ne okuyayım?” diye cevap verince melek beni üçüncü defa takatim kesilinceye kadar sıktı ve bıraktıktan sonra şu ayetleri okudu:
-        “Yaratan Rabbının adıyla oku. O insanı bir embriyodan yarattı. 
   Oku! Senin Rabbin en büyük kerem sahibidir. 
   Kalemle yazmayı öğreten, insana bilmediklerini belleten odur.” (el-Alak 96/1-5)  
·       Demek ki 618 yıl önce gelen ilk sesleniş ile İslam dini insanlara yep yeni bir bakış, yep yeni bir duruş getiriyor.
·       23 yıl içerisinde ayet ayet (kelime kelime) gelen mesajlarla KURAN tamamlanıyor. 
    Çevrede bulunan görevliler bu ayetleri ezberliyorlar
·       Hicretin 11. Senesi, Rebiülevvel ayının 12’si, pazartesi günü. Miladi: 8 Haziran 632 tarihinde Hz. Muhammed ruhunu teslim etti.
·       Allah'dan rahmet diliyoruz.
·       Resûlullah’ın vefatının Müslümanlar üzerinde bıraktığı büyük üzüntü ve şaşkınlık sürerken onun yerine devletin başına kimin geçeceği tartışması hemen başladı ve Hz. Ebûbekir (632-634) seçildi. 
   Ardından sırasıyla Hz. Ömer (634-644), Hz. Osman (644-656) ve Hz. Ali (656-661) halifelik yaptılar.
·       Hz. Ebubekir dört halife içerisinde eceliyle ölen tek halifedir.
·       Sıffın Savaşı sonunda Hz. Ali şehit edilmiştir. (657)
·       Hz. Ali’nin şehit edilmesinden sonra Muaviye’nin Halifeliğine karşı Kufeliler Hz. Ali’nin büyük oğlu Hz. Hasan’ı Halife seçmişlerdi.
·       Ancak Hz. Hasan, Müslümanlar arasında kan dökülmesin gerekçesi ile Muaviye ile anlaşarak Halifelikten vazgeçmişti.
·       Muaviye Hz. Hasan’ın ölümü üzerine yerine kimseyi seçmeyeceği konusunda söz vermesine rağmen sözünde durmayarak oğlu Yezid’i Halife tayin etmiş, böylece Halifelerin seçimle iş başına gelmeleri son bulmuş, Halifelik babadan oğla geçen “Saltanat’a” dönüşmüş ve Emeviler dönemi başlamıştır.
·       EMEVİLER (661-750) ve Abbasiler Dönemi (750-1258) ile de İslam Dini dünya tarihinde yerini almıştır.
·       661 yılından bu yana ise artık saltanat ve gelenekler, görenekler ile yoğrulmuş bir din anlayışı oluşmuştur. 
    Birçok tefsirci, birçok imam, birçok mezhep ve tarikatlar, cemaatler, topluluklar ile genişleyen İslam dünyaya yayıldıkça da çok büyük farklılıklar getirmiştir.
·       Dönem dönem KUR'AN merkezli uygulamalar hep istenmiştir.
·       Türkiye ise İslam dinini en çağdaş biçimiyle uygulamak isteyen bir eğilim göstermiştir. 
    İnanç, iman ve ritüeller her zaman rahatça toplumda yer bulmuştur. 
    Bayramlar her zaman sevinçle karşılanmıştır.
·       Aileler, akrabalar, hısımlar, komşular, arkadaşlar, her zaman iyi niyetle ve istekle bayram günlerini yaşamışlardır.
·       Bayramlaşmak karşıdaki insanlara kendin gibi olmalarını dilemek ve istemektir. Sevinmek ve sevindirmektir.
·       İYİLİKLERE erişmek için iyilik dilemek ne güzel.
·       İnsan olarak madem ki sevinmek, sevilmek, kabul istiyoruz, o zaman sevinç ola, bayram mübarek ola...

     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 
      2108.08.21- KUŞADASI
     Kurban Bayramının 1. günü




17 Ağustos 2018 Cuma

Çağdaşlık Kavramı

Çağdaşlık Kavramı "yerinde" mi?
·       Zaten asıl sorun da bu değil mi?
·       "Çağdaşlık" kavramı bize sadece bir "elbise-tüketim" işi olarak kavratılmağa çalışılmıştır. Sanki bu konu sadece solcuları, demokratları, liberalleri... ilgilendirirmiş gibi sınıflandırılmış.
·       Bunu da kendilerini solcu ya da sağcı cenahlarda görme gibi bir "sekter yaklaşım"a kaptırmış olan okur-yazar kesimine en önce yutturmuşlardır.
·       Orta çağın aydınlanma hareketlerinden bugüne değin yapılan her türlü bilimsel, sanatsal ve de felsefik çalışmalar, hareketler bize damıtılmış bir halde "çağdaşlık" olarak gele gelmiştir.
·       Bunun günümüzde tartışmaya açık bile olmayan kıstasları, değerleri ve formatları vardır.
·       Hak, hukuk, parlamenter sistemin erkleri, yurttaşlık hakkı, kurumsallaşmak... gibi ana alanlar ve yanı sıra oluşan güvenlik mevkiileri...
·       Bunları tam da düşünmeden, kavramadan, "günlük olarak ortaya atılan" olaylar ise bizleri-sizleri sadece huzursuzlaştırmaya ve dengesizliğe iter.
·       İLKESEL olarak bakmak gerekir.
·       Öyle ya da böyle halen kala kalmış olan enstrümanları bile tam olarak kullanamayan yurttaşlar "particilik" ve "tarikatcılık" gibi aslında çağın gerisinde kalması gereken etkilerden kendilerini kurtaramamaktadırlar.
·       Kültürler arası çekişmeler ve kültür savaşları bir toplumu, (bir milleti) bölerek ayrıştırmanın en rahat işlendiği bir yöntemdir. (zihinsel ve politik algı yönetimi)
·       Halk- millet şu ya da bu bicimde cenahlara ayrıştırılı ve birbirlerine karşı olmaları, silahlanmaları ve de bir yerleri ele geçirmeleri istenir.
·       Ülkenin ortak kimliği ve çıkarları devletin olması gereken rejim modeli artık göz önünde tutulmaz olur. Bu da emeryalizm için gerçekten bir başarıdır.
·       OY ve SEÇİM gündemlerinde hemen kapıldıkları kitle psikolojileri onları asıl olması gereken yerin dışına itebilmektedir.
·       "BUGÜN"ün analizi bizim NASIL bir ülke ve nasıl bir DEVLET olduğunu iyi kavramamızda kendini bulur.
·       İLKESEL baktığımızda daha rahat göreceğiz.
·       Bir haksızlık durumunda kullanacağımız yollar-yöntemler bellidir.
·       Hadi buyrun bakalım!
·       Bu yolları, itiraz ve savunmaları bir uygulamaya sokmağa kalkın!
·       Aman haaa...
·       Seslerini duyarsınız.
·       Gelinen nokta işte budur. (Nokta, biliyorsunuz birçok düz çizginin kesiştiği ana merkezdir)
·       Kıyıda köşede, kapı arkalarında konuşmakla birçok şeyi değiştirmek mümkün değildir.
·       Gelişmiş başka ülkelerde olan iyi şeyler bizde neden olmasın?
·       Toplum değişmelidir, tamam, ama birey de önce kendi durumuna bakmalıdır. 
- Aklı yerinde mi, okuyup, araştırıyor mu, özgür düşünebiliyor mu? 
Çağdaş bir devlet kuramı var mı?

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 17.08.2018.


Dost mu, Arkadaş mı?


    Dost mu, Arkadaş mı?
·       Çağımız insan ilişkilerinin en çok düşündüreni olan “arkadaşlık-dostluk” değişiyor, gelişiyor, ilerliyor, geriliyor.
·       Özellikle kentli insanın en büyük şikayetlerinden biri durumuna gelmiştir.
·       Sağlam ve güvenilir bir dostluk kuramama sorunu herkesi etkiliyor.
·       Özünde aynı gibi görülse de  önemli ölçüde değişime uğruyor.
·       Çevresinde çok insan olanlar artık kaliteli ilişkileri pek önemsemez oluyor. İçinden tam da tersini kendisi için istese bile  “Aman giderse gitsin nasıl olsa yeni dostlarım olur!” diyebiliyorlar.
·       Dost ve arkadaş kavramlarını pek de ayırt edemiyoruz.
·       Tüketim toplumunun temel özelliği olan "al, kullan, at" zihniyeti ve iletişim araçlarının günlük yaşamda aldığı yer ve etkiden dolayı "değerler" kavramı çok büyük bir zedelenmeye uğramıştır.
·       Artık yüzlerce yılın mirası olan değerler kaldırılarak yerlerine yenileri konulmağa başlanmıştır.
·       Toplumun zaman içindeki gelişimine uygun bir paralellik gibi gözükse de aslında bence bir "algı yönetimi olarak kitleleri kendilerine göre yönlendirme aracı haline gelmiştir.
·       MODERN kavramı ve MODA akımı olarak topluma yayılan bu tür "yeni" değerler artık bir yozlaşma nedeni olmuştur.
·       Dost- arkadaş kavramının bulunduğu değerler paketi de günümüzde aslını yitirmiş ve yozlaşmıştır.
·       Sağ duyusu yüksek ve beşeri aklını geliştirmiş olan bireyler "güvenilmezleşen ilişkiler" ve "beklentiler" yerine "topluluklardan uzaklaşmağa" ve kendi kendilerine "yetmeğe" çalışmaktadırlar.
·       Artık onlar daha huzurlu ve mutlu olmuşlardır.
·       Daha özgür ve ilkesel, özgün yaşayabilmekte ve düşünebilmektedirler. Başkalarının davranış bozukluklarının ve ruhsal sarsıntılarının kendi üzerine olumsuz etkiler vermesinden kaçmaktadırlar.
·       Tabii bunun bir diğer tamamlayıcı öğesi ise ellerinde bulunan elektronik iletişim araçlarıdır.
·       Okumak, incelemek, araştırmak, sohbet etmek, derdini anlatmak ve de dert dinlemek kolaylaşmıştır.
·       Bunları gerçekleştirirken de birileriyle yan yana olmak durumundan kurtulmuş, kendi özgür ortamında kalabilmiştir.
·       Günümüz "modern çağ"ını çok iyi irdelemek, kavramak ve analiz etmek gerekir.
·       Ne iyidir, ne zarar verir, ne gibi şeyler niçin vardır?
·       Sorgularda bulunmak yarar sağlar.
·       Tüm bu olguların en sonunda ise asıl olan şudur:
    - Akıl ve ruh sağlığımızı en yüksek noktada tutarak, huzurlu ve mutlu bir yaşama kavuşabiliyor muyuz?
·       Sağlıklı, huzurlu ve dingin bir mutluluk diliyorum.

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 17.08.2018, KUŞADASI.